Gönderen Konu: RIZASI YOK: BİR KEREDEN ÇOK ŞEY OLUR KİTABI-HALİM (KİTAPTAKİ İFADELERLE)  (Okunma sayısı 3753 defa)

Halim-Recai

  • Newbie
  • *
  • İleti: 19
    • Profili Görüntüle
           Yeniden merhaba herkese. Uzun bir aradan sonra kitabı siteye yükleme fırsatı bulabildim. Diğer yazımda da -linkini buraya koyacağım -( https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2257.0 ) belirttiğim üzere kitap eksiksiz bir şekilde buraya koyacağım ve artık kitaptaki yazılanlarla benim kendi kalemimden yazdığım hayat hikayemi karşılaştırmak size kalmış. Biz bu kitabın çıkışını dörtgözle bekledik. Hatta ilk çıktığı zaman da çok sevinmiştim hemen sipariş verip ilk başta kendi hikayemi okumaya koyuldum ama ilk hayal kırıklığım da o anda olmaya başlamaya. Hüseyin Hocamın isminin geçmemiş olması beni derinden üzdü. Lakin yinede okumaya devam ettim. Bazı yerlerde eksik ve hatalar gördüm, kendi hayat hikayem açısından. Evet ben kuran kurslarında tecavüze uğramış biriyim ve bunun sonucunda da eşcinsellik sorunu yaşayan birisiyim lakin benim niyetim bütün kuran kurslarını kapatalım da sorun çözülsün değildi. Benim eşcinsel hayat hikayemi İklim Bayraktar'a anlatmakta ki gayem eşcinsellik sorunu yaşayan daha fazla insana ulaşıp daha çok kişiye "Bak ben de bunları yaşadım lakin yılmadan buralara geldim. Sende kalk ve eşcinsel terapiye gel" demekti ama kitap benim hayat hikayemi alıp sanki "Bütün kurslarda bu tacizler oluyor, en iyisi biz kursları kapatalım" meselesine getirmiş. Eşcinsellik sorunu yaşayan insanlar ve eşcinselliğin terapisine yönelik çözüm arayışında olan kişilere dair hiç bir katkıda bulunmamış. Siz de okuyunca anlayacaksınız ne demek istediğimi...
İYİ OKUMALAR
« Son Düzenleme: 07 Aralık 2023, 09:33:15 öö Gönderen: psikolog »

Halim-Recai

  • Newbie
  • *
  • İleti: 19
    • Profili Görüntüle
HALİM

"Bana tecavüz edeni arabaya aldık tenha bir yere gittik..."

        Halim yirmi üç yaşında, İlahiyat Fakültesi mezunu. Yaşadıkları ve deneyimleri çok ağır gelse de mücadele edip kazanmış genç bir adam. Öyle bilge tavırları var ki etkilenmemek imkânsız. Anasız babasız yaşamış. ¥atlı okullarda okumuş, üvey anne şiddeti görmüş. Taciz ve tecavüzle tanışmış daha çocuk yaşta, onca travmaya rağmen karşımda sapasağlam durarak acılarını paylaştı. Başka bir çocuk aynı şeyi yaşamasın diye her şeyi yapmaya razı, her şeyi göze alabilir. Onu dinlerken yaşadığım stres, görüşmenin sonuna doğru müthiş bir rahatlamaya dönüştü. Çünkü tacizci zihniyetin karşısında aslanlar gibi duracak gençler de var aramızda.
« Son Düzenleme: 07 Aralık 2023, 04:58:33 öö Gönderen: Halim-Recai »

Halim-Recai

  • Newbie
  • *
  • İleti: 19
    • Profili Görüntüle
Nasıl bir ailede geçti çocukluğun?

Annem ve babam, ben beş yaşındayken boşanmışlar. Annem başka şehre yerleşmiş. Aileme dair hatırladığım tek ey, babamın annemi feci şekilde dövmesidir. Kalbimde babaannem hariç kimseye yer yoktu çocukken. Abimle beni o büyüttü. Sevecendir, kendinden çok sevdi bizi. Dedem hiç göstermez sevgisini, köşesine oturur, sigarasını tüttürür, televizyonu izler. Babam, ben altı yaşındayken yeniden evlendi. Evlendiği kadın beni hiç sevmedi, bir keresinde kızgın yağ ile yaktı hatta. Babaannem zor kurtardı elinden, evde büyük kavga oldu. Bir gün de babaannemi dövdü, kadıncağız günlerce kalkamadı yataktan. Ona bir şey olacak diye sabahlara kadar uyumadan başında bekledim. Sonrasında uzun süre topalladı zavallı kadın. Daha neler neler...
Sonra babam, ayrıldı bu kadından. Abimle aramız çocukken iyiydi aslında ama sonra uzun süre koptuk. Sekiz yaşındaydım, babam üçüncü evliliğini yaptı ve başka bir şehre yerleşti, kadın istemediği için biz köyde kaldık. Babamın son evliliğinden de bir üvey kardeşim var.

Abinle neden koptunuz?

İç içe geçmiş olaylar aslında.. Bir ucundan başlayayım anlatmaya, çorap söküğü gibi gelecek cevaplar size. Köyde karşı komşumuzun bir oğlu vardı, bana sürtünerek dokunarak ilk istismarı yapan da oydu, abimle aynı yaştaydı. Ben yedi, onlar on yaşındaydı. Yaşım küçük diye mi, yapılanın ne olduğuna anlam veremediğimden mi, canım yanmadı diye mi bilmiyorum ama çok etkilenmemişim. "İstismar nedir?" derseniz, "Kursta yaşadığımdı!" derim. Çünkü aklımda bu değil, diğeri kaldı.
Sessiz bir çocuktum, içine kapanık, silik. Abime söylemedim, çünkü yapan çocuk onun arkadaşıydı. Zaten yaşadığım sıkıntıları kimseye söyleyemezdim. Babaannem sevgi doluydu ama ona da şikâyet edemez, hiçbir sıkıntımı anlatmazdım. Yaşlıydı, çilekeşti, ona bir şey olur diye korkardım. "Halim iyi bir çocuktur." Babaannem günde on kere bunu söylerdi. Aklıma böyle yer etmiş, "Ben iyi bir çocuğum, kötü ve sıkıntılı şeyler anlatırsam babaannemin gözünden düşerim" diye düşünürdüm.

Çocukluğun nasıl geçti, sokakta yaşıtlarınla oynayan bir çocuk muydun?

Liseye kadar fazla arkadaşım yoktu, daha çok kızlarla voleybol oynar, ip atlardık. Sevmezdim sokağı, evde babaannemle olmak her şeyden daha eğlenceli gelirdi. Sonra Kuran kursuna başlayınca büyük tepki çekti kız arkadaşlarımın olması. Sürekli sertçe uyarılıyordum. "Artık kızlarla oynama, tek kelime bile konuşma, zinhar uzak dur, evlenene kadar kızlar günah ve haramdır!" deniyordu, bir süre sonra ister istemez uyumlanıyor ve uzaklaşıyorsun. Zaten annesiz ve babasızlığın eksikliğini üzerinde taşıyan ezik bir çocuğum. Belki de bu yüzden erkeklerle futbol oynayamıyor, aralarına fazla sokulamıyorum. Sürekli babalarından bahsetmeleri, ailelerini övmeleri ağırıma gidiyor, "Babam yok" diye çok içerliyordum. Teneffüste sınıftan çıkmayan çalışkan, sakin ve asosyal bir çocuktum. Facebook yasak, müzik dinlemek haramdı bize! Çok samimi olduğum bir kız arkadaşım vardı sınıfta, " Biz artık selamlaşamayız, konuşamayız, sen haramsın, uzak dur benden" demiştim. Düşünün kursta yatılıyım ama öğlenleri normal okula gidiyorum. Sonra sınıfta "O haram, bu günah" diye dolaşıyorum!

Daha o yaşlarda sanki aklınla ruhun ikiye bölünmüş gibi, değil mi?

Doğru söylüyorsunuz. Kursa sekiz yaşında başladım, o yaştan beri Arapça ve Kuran'la haşir neşirim. Diğer derslerim de hep çok iyiydi, fizik mühendisliği okumayı çok istiyordum ama bu hayalimi bırakıp hafızlığı seçtim. Gerçi kursta hep bu konular anlatıldığı için yönlendirilmiş de olabilirim ama pişmanlık duymadan okudum fakültede. Kursta ilk hafta çok ağladım, o güne kadar hep babaanne koynunda uyuyan, okuldan koşarak eve dönüp ona sarılan bir çocuktum. Aslında abimle birlikte başlamıştık kursa ama abim çok haylazdı, iki yl sonra kursu bıraktı, gitti, Okumayı değil, çalışmayı seçti. Tek başıma kaldım, abim koruyucuymuş demek ki, çünkü o varken iki yıl boyunca kimse bana zarar veremedi, yanıma yaklaşamadı.

Ne oldu abin gidince; kim, nasıl zarar verdi sana?

On bir yaşındayken, on altı yaşındaki başka bir talebenin istismarına uğradım. Kursta bize çayhane, inzibat görevi verilirdi sırayla. Görevdeydim, içeri girdi, beni çayhaneye kilitledi ve istismar etti. Yedi ay sonra başka biri daha yaptı. Onlar ne yaptığının bilincindeydi, ben değildim.

Nasıl bir istismardan söz ediyorsun, tam olarak fiziksel miydi?

Detaya girmesek. Öncesinde beraber kursu temizlerken Ergenlik çok zormuş oğlum, tutamıyorsun kendini" tarzı bir şeyler söylemişti ama küçük olduğum için anlamamıştım, zaten ergenliğe de çok geç girdim. Şakayla, oyunla sanki güreş yapar gibi başladı ama sonra kaba kuvvet kullandı. Üzerime abandı, altına aldı, hiç kımıldayamadım, çok bağırdım ama sesim çıkmadı, çok korktum, canım da çok fena acıdı.

Ne yaptın, şikâyet edebildin mi?

Hiçbir şey yapamadım, çok güçlüydü, çok seviliyordu hocalarca, şikâyet etsem daha büyük kötülükler yapabilirdi. Korktum, susup içime kapandım, keşke kavga çıkarsaydım, müdüre söyleseydim ama yapamadım. Benim hayatım hep acılarla doluydu, kimsenin duyup acımasını istemedim. Annem babam ayrılmış, üvey annem bana neler etmiş, önce babam bırakıp gitmiş, sonra abim; şimdi de üzerime çullanmışlar. Tüm bunları bilsinler istemedim, acılarımı sakladım.                               
 Ortaokulu ve liseyi hep yatılı kursta okudum, iki haftada bir eve gidiyordum, hafta sonları. Sonra iki yıl hafızlık için, iki yılda hocalık için okudum. On dokuz yaşına kadar aynı kursun çatısı altında yaşadım. O olaydan bir yıl kadar sonra yakın arkadaş gördüğüm bir çocuk, aklımdan bile geçmezken beni ayartmaya kalktı. Çok zoruma gitti, tek güvendiğim arkadaşımın da, "Hadi biz de erkekliği deneyelim, abiler deniyor" diyerek penisimi avuçlamasını, ağzına almak için gösterdiği çabayı, dünmüş gibi hatırlıyorum. Bu çok fazla gelmişti, çok yara aldım. Sonrasında bir daha hiç fiziksel bir şey yaşamadım ama bunlar çoktan beni OKB'ye sokmuştu. Bunu şimdilerde anlıyorum. Verdiğim çoğu kararın arkasında durmazdım. Aşırı titiz, aşırı düzenliydim. Gölgemden bile korkardım.
« Son Düzenleme: 07 Aralık 2023, 04:54:39 öö Gönderen: Halim-Recai »

Halim-Recai

  • Newbie
  • *
  • İleti: 19
    • Profili Görüntüle
"Bunu bana niye yapıyorlar, niye hep ben? gibi sorular geçti mi aklından?

Hayır, o zamanlarda bunu hiç düşünmedim. Benden altı yaş büyük, çok sevdiğim, çok saydığım manevi bir abim vardı. Birkaç yıl sonra, bir gün, açtığı sahte bir hesap üzerinden ayak fetişisti olduğunu itiraf etti. Benden ayak fotoğrafımı istedi. Ayaklarıma tapmak, okşamak istediğini söyledi. Büyük şok ve kırgınlık oldu içimde. Bütün işler tersine döndü, bu vakte kadar unutmaya çalıştığım o küçükken yaşadığım istismar bile devleşerek üşüştü beynime. iste. ilk o zaman sordum, Neden hep bu insanlar beni buluyor?" diye. "Sen içine kapanıksın, iyimsersin, ondan" dedim. Sigaraya başladım. "Daha ne olabilir, daha kaç travma yaşarım ki şu ahir ahir ömrümde?" diye düşündüm.

Tüm bu istismarlardan sonra, kendinde bir farklılık olduğunu düşündüğünde kaç yaşındaydın, nasıl anlamlandırdın duygularını?

On alt yaşında ergenliğe girerken fark ettim hislerimi, "Neden diğer çocuklar gibi değilim?" sorusu kurcalıyordu kafamı. Eşcinsel pornosuyla tanışmış, her hafta sonu izler olmuştum. Aileden de gitgide uzaklaşıyordum. Fantezilerimde aktif bir eşcinseldim. "Beni beceremezler artık, sadece ben beceririm" diyordum, ama bu düşüncelerimden çok utanıyordum. Derslerde Lût kavmi konusunu işlemiştik, Allah yasaklamıştı! O halde ben niye böyleydim? Dini bir yapı içinde olmak uzak tutuyordu ama bu hisler içimdeydi, engellesem de belli dönemlerde dürtülerim yükseliyor, sonra azalıyordu. Çok dua ettim. Bu duyguları dua ederek değiştiremedim. içimdeki ses "O dünyanın içine dalarsan çıkamazsın, sen böyle değilsin, olamazsın" diyordu. Kendi kendimle savaşıyordum, yeminler ediyordum, üç beş ay hiç video izlemiyordum, sonra yine hata yapıyor, izliyordum ardından yine tövbe ediyordum. Fiziki deneyime hiç bulaşmadım, hep kaçındım ama fantezilerim gerçek kadar etkiliydi.

Öte yandan araştırıyordum, okuyordum. "Kendini böyle kabul et ve sev" diyorlardı ama nasıl kabulleneyim? "Tamam, ben böyleymişim" deyip konuyu kapatamadım. Hep çözüm aradım, internette yazılanların çoğuna muhaliftim. Hiçbir kaba sığmıyordum, hiçbir şey mantığıma oturmuyordu. Sonra, okuduğum bir kitapla ilgili internette yapılan yorumlardan birinde, bir psikologdan bahsettiklerini gördüm. Çok heyecanlandım ama anlatması zor şeyler yaşamıştım, o yüzden hemen arayamadım. Sonra baktım olmuyor, kafamda oturmuyor hiçbir şey. Dört ay sonra bir cesaretle aradım. Randevuya giderken, ilk defa birine eşcinsel hislerimin olduğunu söyleyecek olmak çok büyük bir stresti.

Nasıl geçti ilk seanslar, neler hissettin?

Kafam allak bullak, "Bende ne var?" sorusuna cevap ararken anlattım tüm çocukluğumu, hemen OKB tanısın yedim. İlk terapinin tek etkisi sadece bir umut ışığı yakmaktı ikinci terapide içimdeki karmaşa bir nebze çözülmüştü. Tanımlar ve yorumlar yerine oturmuştu, ilaca başlamak da çok rahatlatmıştı. Korkuyordum, tüm korkularımı konuştuk, cinsel kimliğim sağlıklı gelişmediği için böyleydim. Yaşadıklarıma ve onların üzerimde bıraktığı etkiye vâkıf olunca, korkuya gerek olmadığını öğrendim. Kendime haksızlık etmeyecek, biraz zaman verecektim. Savaştığım sorunların bir ayda geçmesini bekliyormuşum. Üçüncü terapiden sonra iyice rahatlamış, hatta OKB'ye bağlı olan aşırı titizliğimi azaltmıştım. Biraz dağınıklığın bir zararı olmadığını, hatta hafiflettiğini anladım. Bazı şeyleri eksik anlatmamıştım hocaya, beşinci terapide ona daha açık olmayı seçtim. Çünkü gerçekten verdiği ödevler, yaptığı açıklamalar kolaylaştırmıştı yaşamımı. Epeydir uzaktan uzağa hoşlandığım bir çocuk vardı ama tavsiyelere uyup, kendi içime dönük yaşamaya ve ödevlerimi düzgün uygulamaya başladığımdan beri, onunla artık ilgilenmediğimi fark etmiştim. Eskisi kadar meşgul etmiyordu kafamı ve bunu fark ettiğimde büyük sevinç yaşadım. Terapide detaylıca bu konuyu açtım hocaya, "artık yaşadığım her şeyi annemle de paylaşmam gerektiğini" söyledi. Aynı gece annemle konuştum

Ne hissettirdi anneni aramak, nasıl tepki verdi annen?

Annem çok üzüldü, çok ağladı ama "Sıkıntılarını aşacağına inanıyorum, ben artık yanındayım, en iyi arkadaşın olacağım, birlikte aşacağız" dedi. Oysa soğuk davranır, hatta beni dışlar diye düşünmüştüm, öyle olmadı. Bir annem olduğunu, beni sevdiğini hissettim ilk defa. Bildim bileli uzaktaydı. Yılda sadece bir defa, o da en fazla bir haftalığına bir araya gelirdik. Onun dışında haftada bir ya da iki kere kısa telefon konuşmamız olurdu. Aslında annemi tanımıyorum, o da beni tanımıyor, yani bunca yıl yüz yüze görüştüğümüz tüm zamanları toplasanız bir ay etmez. Eskiden annemi arayayım, dertleşeyim ya da sohbet edeyim diye bir hissim yoktu ama bu yeni süreçte ilgisi fazlalaştı. Evlat olmanın nasıl bir duygu olduğunu keşfediyordum. Annem hayatımda hiç bilmediğim bir renk gibiydi. Şimdilerde konuşuyoruz sık sık ve üç ayda bir buluşup misafircilik oynuyoruz. Anne yemeği yemek nasıl bir zevkmiş anlıyorum. Annem durumu anlattığımda çok endişelendiği için babaanneme söylemiş her şeyi. Babaannem bir gece görüntülü aradı, abim de yanındaydı. Zaten hoca "Annene anlattın, şimdi sıra abinde" diyordu ama öteliyordum. O gün, geçmişte olanların tümünü onlara da anlatmak zorunda kaldım ama inanın çok da rahatladım. Abim "Tamam aslanım, üzülme sen, okulda vizelerin bitsin hemen gel yanımıza; Önce ○ adamın icabına bakarız, sonra da doktor için ne gerekiyorsa hallederim" dedi.

Abin “Adamın icabına bakarız” derken neyi kastetti?

Şok içindeydim ama çok da mutluydum. Hayatım boyunca korkularımın üzerine gitmeyi istemiş ama yapamamıştım. Hatta beşinci terapide hocaya da şart koşmuş, "Hocam, çocukları istismarcılarıyla yüzleştiriyormuşsunuz, öyle diyorlar. Benden bunu lütfen istemeyin, asla yapamam!" demiştim ama sonra dokuzuncu terapide ben de O kafaya geldim. Hoca içimdeki gücü açığa çıkardı. Cesur olmak istedim ama bunu da öteliyordum. Abime bunu anlatmıştım, iste onun kastettiği buydu.

Kendimi hazır hissettiğimde abim arabasıyla geldi geldi beni aldı, hâlâ korkuyordum aslında. Abim olmasa belki yine o anlık yenemeyecektim korkumu ama onun cesareti beni ateşledi. Gittik, o herifi çalıştığı yurttan aldık, tenha bir yere sürdük. Abim arabadan indi uzaklaştı biraz, ben öndeydim, o arkada oturuyordu; başladım konuşmaya. Yıllardır cehennemdeyim, psikolojik sıkıntılarım var, hatırlıyor musun küçücüktüm, çayhanede bana neler yapmıştın!"
Tüm içimi kustum yüzüne. Çok güçlü hissettim kendimi, çok hafifledim. İçimde yüklü bir hesap kapandı, kavgalı olduğum çocukluğum, benimle barışmak için yanıma geldi.

O neler söyledi, nasıl tepki verdi?

Sesi titremeye başladı, önce cılız bir sesle itiraz eder gibi oldu ama titremesi bana yetmişti, çünkü biliyordu yaptığını. Arabadan inmeye kalktı, "inmen senin için daha kötü olur" dedim. İndi, koşarak kaçtı ama abim yakaladı, üstüne atladı, yumruk attı. Bir abim olduğunu, beni sahiplendiğini, sevdiğini ilk o an anladım. içimden irinler akıp gidiyor, abim gözümde yüceliyor, adam bana yaptığını ödüyordu. On yıldır yanan ateşe su serpildi. Abim "Halim, git arabadaki demir çubuğu getir ve indir pantolonunu şunun!" dedi. Şoktaydım, çünkü böyle bir şeyi aramızda hiç konuşmamıştık abimle. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırdım, işte o anda adam da ağlayarak, bağırarak özür dilemeye başladı, ""Ben ettim sen etme, hakkını helal et, Allah bin belamı verecek, zaten yanacağım cehennemde, bir de sen yakma!" gibi onlarca cümle kurdu. Abim ""Defol git buradan hemen!" dedi, bıraktı adamı, ama ertesi gün kursun müdürüne gitti, durumu anlattı, o pisliği kurstan attılar. Müdür önce biraz kızdı; alıp götürüp az da olsa hırpaladığımız için ama yine de bize hak verdiler tabii.

Halim-Recai

  • Newbie
  • *
  • İleti: 19
    • Profili Görüntüle
Tüm bu yaşananlar ve terapilerin senin üzerindeki etkisi ne oldu?

Yıllarca çok büyük bir hüzün vardı içimde ama artık öyle hissetmiyorum, daha huzurluyum. Tüm erkeklerden intikam almak isteyen içimdeki çocuk birden büyüdü sanki. İçimde her şeye kederlenen insan yok artık, kendi gücümü fark ediyorum. Terapide anlaşıldı; hep güç peşinde koşmuşum. Anne babadan alamadığım O gücü ve güveni zihnen başka erkeklerde aramışım, istismardan kalan ezilme ve çaresizlik duygusuyla bu enerjim cinsel olarak çıkmış dışarı. İzlediğim şiddet içeren videolar. kurduğum sadist içerikli fanteziler bunun kanıtıydı. Oysa böyle bir arayışa ihtiyacım yokmuş; zaten içimde güç varmış, daha yirmi bir yaşında bir meslek sahibi olmak, büyük hatalardan kendimi korumayı başarmış olmak zaten başlı başına güçmüş. Bakış açım değişince kendimi fark ettim. İstismar mağdurlarında hiç ego olmuyor, hep dipteyiz, hep bir suçluluk hissi, dolayısıyla normal egosu olan biri bile bize çok fazla kibirli gelebiliyor. İlk seanslarda hoca bile öyle geliyordu. Özgüvenim büyürken, sorunlarım küçülüyordu. Aradığım şey güçmüş, onu da kendimde bulduktan sonra bir sorunum kalmadı.

Yani terapi sürecin bitti, ruhsal olarak iyi hissediyorsun kendini öyle mi?

Terapilerim bitti, evet, ama ömür boyu arada bir terapi alacağım; aile kuracağım, çocuklarım olacak, hep daha iyi olmak için destek gerek. Dinine bağlı bir arkadaş vardı başka bir cemaatten, kendisi de terapi almasına rağmen hocanın bize verdiği ödevleri eleştiriyordu, dinimizi öfke saçan bir yerden aktarıp "Mastürbasyon günah, haram!" diyerek itiraz ediyordu. "Doktora gittin, ilaç, serum verdi, kullanmıyor musun? Halinden şikayetçiysen hocanın sana verdiği tavsiyeleri de ilaç sayacaksın" dedim. Ben uyduğum için, artık normal, sağlıklı erkekler gibi mastürbasyon yapıyorum. Beş yıl boyunca izlediğim eşcinsel ve şiddet içerikli, videolar hiç haz vermiyor, bir şey hissettirmiyor. İlk başlarda inanamadım, sağlama yapmak ihtiyacı hissettim, arada yokladım kendimi, açtım videoyu ama yok, asla eskisi gibi zevk almıyorum.
Yine dini camiadan başka biri o kadar saçma sapan konuşmuştu ki diplomalı bir ilahiyatçı olarak ağzım açık kalmıştı. Dini hükmü olmayan safsataları hadismiş gibi anlatıyordu. "Mastürbasyon yaparsan, elin öteki dünyada karşına hamile olarak çıkıp hesap soracak!" diyeni bile duydum. Bu saçma düşünceleri üretip, dinin altına ekleyenlerin yatacak yeri yok. Ben birtakım eğitim tarzlarının erkekleri erkekliğinden soğuttuğunu, kadınlardan uzaklaştırdığını düşünüyorum. Daha kötüsü; on sekiz yaşına kadar kızlarla iki kelam ettirmediğin bireyi; biz sizi evlendirdik diyerek bir kızla aynı eve sokuyorsun! Cinsel hiçbir bilgi vermediğin gençten erkeklik yapmasını bekliyorsun Sağlıklı nesil böyle yetişir mi? Ben internetten cımbızla buldum doğru bilgileri, ama başkaları bu kadar zorlanmasın istiyorum. Birçok genç var, onlara yardım etmek ve işimi en iyi şekilde yapmak istiyorum. Çünkü din bir süreliğine korur, her kötülükten uzak tutar ama asla iyileştirmez, bilinçlendirmez, öğretmez.

Başka neler değişti yaşamında?

Bir kızdan hoşlanıyorum, epeydir konuşuyoruz, duygusal arkadaşlığımız bayağı ilerledi. Hatta kavga bile ettik geçenlerde. Üstelik çok garip, kavga ettiğimizde eski kız arkadaşım aklıma geldi, Düşünsenize aynı anda iki ayrı kızı düşünür oldum. Bu çok büyük bir gelişme benim için. O ilk kız arkadaşım, beni abime şikayet etmişti "Kardeşin çok şiir yazıyor, çok duygusal; ben daha ciddi mizaçlı erkekleri beğeniyorum" demişti. Bunu duyunca ayrılmıştım o kızdan. O zaman terapi sürecim bu kadar ilerlememişti. Her gün şiir yazıyor olmamı kızın abartılı bulmasına şaşırmıştım. Düşünsenize daha üç ay olmuş, kızı tam tanımıyorum bile ama şiirler yazıyorum "Senin için ölürüm" minvalinde, anlayın işte içimdeki duygusal açlığı. Doğru dürüst bir şey paylaşmadığı adamdan bunları duymak güven vermedi kıza. E tabii o duygusallığa benim kadar aç değildi. Yani kızlarla ilişki kurma adabını öğrendim. Kısmet bu işler, zaten henüz evlilik için çok erken. Ben sadece, artık kızlara duygu ve ilgi beslemenin sevinciyle anlattım bunu size.

Kendini evliliğe yakın görüyorsun diyebilir miyiz?

Kötü evlilik mahsulüyüm ben; ne annem annelik yapmış ne de babam babalık. Babaanneye atmışlar, bu gerçeklikten gelen biri olarak, erken yașta evlenmek istemiyorum. Çok düşünerek karar vermek istiyorum ki yaşadıklarımı çocuklarım yaşamasın. Ailesi benimki gibi ilgisiz olan, kimsesizmiş gibi algılanan çocuklar daha çok istismar ediliyor, potansiyel hedef olarak görünüyor. Toplumu ve aileleri bilinçlendirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.

Kilit nokta nedir burada sence, yani çözüm için önemsediğin?

Yıllarca neler çektim, içimde kabullenmedim o hisleri; hayattan koptum, dert sahibi oldum. İyi hissetmek, içimdekileri anlamak istiyorum ama niye bu imkâna kolayca ulaşamıyorum? Kilitlenip kalmışız içimizin hüzünlü, yoksun çukurunda. Bizim gibi kendini arayanların, nerede yaşıyor olursa olsun, terapiye rahatlıkla ulaşabiliyor olması lazım. Çok büyük şans eseri, şehirlerarası da olsa gidebildim psikoloğa ama herkes bu kadar şanslı mı? Arkadaşlarım veya toplum; ruh sağlığı ya da cinsel sağlık meselelerini tartışırken, bu dertten mustarip olmadıkları için atıp tutuyorlar. Gel bana sor, neler çekmişim, ezbere yargılıyorlar. Sinirlenmemek elimde değil ama bu konuya denk geldiğim her ortamda sinirimi hayra çevirip, doğru bilgi verip daha bilinçli olmalarını sağlıyorum.
En önemlisi de her meseleye " Yaratılanı severim yaratandan ötürü" şeklinde bakmalıyız. Diyanet de bu şekilde düşünmeli ve birlik olmalı. Karşı oldukları birtakım dernekleri sürekli sert eleştirmelerine rağmen Diyanet'in buna yönelik bir çalışması yok. Okullarda pedagojik, sosyolojik seminerler verilebilir. Psikologlarla gidilip okullarda taramalar, cinsel bilgilendirmeler yapılabilir. Şartları uygun olmayan çocuklara ücretsiz düzenli terapi desteği sağlayabilir devlet. Bir kıvılcım yakmak işte hayalim. Belki o kıvılcımı bu kitap yakar, biz de gerisini getiririz diye sizinle konuşuyorum.

Ben de ilk başlarda aynı düşüncelerle araştırmaya başlamıştım.

Biz gerçek mağdurlar yokuz, görünmüyoruz ama varız işte. Görünür olmamız lazım ki halen bu sorunu yaşayan çocuklara yol açalım, onlar bizim çektiğimizi çekmeden erken yaşta ulaşalım, topluma kazandıralım. iklim Hanım, terapilerin ilk zamanlarında beynim yoğun mesaideydi, zihnimdeki her şey saklandığı kozalardan çıkıyordu. işte öyle bir günde, bir anı çıkageldi. Ben o kurstayken, beş yıl sonra da tacize uğramıştım. Tamamen unuttuğum bu anlar capcanlıydı gözümde ve bu tip çözülmeler, terapide çok etkin oluyor.
Lise bire başlayacağım yaz tatilinde bir internet kafeye gitmiştim, kafenin sahibi, "Kapı önündeki masada hiç rahat değilsin, gel buraya otur" diyerek beni en arkadaki masaya götürdü. Bilgisayarı açarken gözümün ta içine içine bakıp kaşıyla işaret ederek, porno sitelerine girilmesin diye kullanılan özel güvenlik programının şifresini açtı, bir yandan da "Sen burada rahat rahat takıl" derken bacaklarımı şehvetle okşamaya başlamıştı. İrkilmemle hemen ayağa kalkıp silkelendim, sandalyeyi itip panikle çıktım oradan, koşarak kursa döndüm. Eğer o gün düşünce yapım güçlü olsaydı; ezik ve korkularla dolu bir genç olmasaydım, bana öyle davranamazdı ve zati ben bu cüreti göstermesine izin vermez, anında bağırır herkesi başıma toplar, ifşa olmasını sağlardım. Şimdilerde böyle bir şeyle karşılaşırsam ne tepki vereceğimi biliyorum ama asıl önemli olan artık beni kimse "Gel" diyerek diğer koltuğa götüremez. Maalesef biliyorum, başka çocukları götürüyorlar o koltuklara, işte bende dananın kuyruğunun koptuğu yer de burası! Sizinle burada konuşurken bile bir yerlerde masum bir çocuğa aynı muamelelerin yapıldığını biliyor olmak çileden çıkarıyor beni. Hâlâ birçok çocuk, bu hasta ruhlu sapıklara maruz kalıyor. Çaresiz ve çok kötü hissediyorlar, yalnızlar. Onların kaybolup gitmeden topluma kazandırılması gerek. Suça bulaşma ihtimalleri çok yüksek. Ya da en hafifinden ömür boyu çok mutsuz yaşamaları... Ruhları hasta, benliği yaralı bu çocukların kendilerini topluma öfkeyle ifade etmelerinin önüne geçmemiz şart.

Babanla aran nasıl şimdilerde, tüm bu olanlardan haberdar mı?

Durumları ona illa ki izah etmiştir babaannem, ama bana hiç belli etmedi. Bayramdan bayrama görüşüyoruz. Başka bir ailesi var, bizimle Pek ilgisi yok. Abim son iki yıldır bana babalık yaptı, simdi o da babamdan son bir babalık bekliyor ama bulamıyor! Evlenecek yakında ve babam "Annen geliyorsa, ben gelmem düğüne" diyor. Yetmiyor, "Benden hiçbir şey beklemeyin, size destek olamam" diyor. Hâlâ aynı kafada. Şimdi elimiz ekmek tutuyor. "Yahu ne zaman hangi beklentimizi karşıladınız ki beklentimiz olsun?" demek geçiyor içimizden ama saygımızdan susuyoruz. İlk terapimi hatırlıyorum, hep babamı anlatmıştım, "Babamın günahı mıyım ki ben, bıraktı diyerek kendimi suçluyordum. Çok küçüktüm, onun yanında büyümek istiyordum, babasızlığımdı beni dilsiz, güçsüz bırakan. "Bu yaram hep açık kalacak" demiştim hocama. On birinci terapide bayağı bir yol almıştık ki hocam babamı da böyle kabul etmemin bana iyi geleceğini anlattı ve nasıl istismarcıma hesap sorup içimi döktüysem, aynısını babamla yapmamı istedi. Bugün artık suçlu veya suç aramıyorum. Ya da suçlunun ailem ve başkaları olduğunu kabul edip yoluma devam ediyorum.

Halim-Recai

  • Newbie
  • *
  • İleti: 19
    • Profili Görüntüle
Annenle yillar sonra gelişen ilişkiniz ne durumda?

Ana oğul gibiyiz artık, birbirimizi tanımak, anlamak için şans verdik. Başımıza gelen olayların aslında bir sebeple bir mesajla geldiğini öğrendim. Annem kırklı yaşlarda ve yaşlı, hasta bir kadına bakıcılık yapıyor. Küçükken uğradığı tecavüzden dolayı onun da hayatı altüst olmuş. Dayısı tarafından istismara uğrayan bir çocukmuş. Annesine sığınmış her çocuğun yapması gerektiği gibi olanları anlatmış. Ne yazık ki anneannem inanmamış kızına, bakirelik testi için hastaneye götürmüş. Böyle bir vicdansızlık, sevgisizlik, cehalet, aptallık olamaz; artık ne desek az kalır. Annesi hayatı zindan edince, on sekizinde babamla evleniyor, yedi sene sabrediyor babamın dayağına ve boşanıyor. Çocukluğundan beri giydiği çarşafı da atıyor üzerinden. Peki, ○ bunları yaşarken ben ne yaşıyorum? Delirmemeye ve okuyup kendimi kurtarmaya çalışıyorum. Lise yıllarında kaldığım yurtta üstün bașarı gösterip, hafızlığa başlıyorum; sırf kendimi uzak diyarlara atmak için. Ne kadar tanıdık değil mi? Annemin hayatını sanki ben de yaşıyorum. Ama kaçmak çare değilmiş, çünkü korkularını da yanında götürüyorsun!

Annesinden annelik görmemiş, size de gösterememiş!

Aynen öyle, annem belki de annesinden göremediği için annelik yapamadı bize. Babam da dedemden babalık görmediği için beceremedi. Dedem torunlarına uzaktı, abimle bana karşı da çok soğuk davranırdı. Sever ama hissettirmez miydi, yoksa sevmez miydi, hiç emin olamadık. Böyle bir babanın babam gibi bir çocuğu olması da şaşırtmıyor artık. Nesilden nesile aktarılmış bu zincir, artık kırılacak bizim ailede. Bu nesli sonlandırmam gerekiyor. İlkönce kendimi eğittim, onardım; şimdi evlatlarımı sağlıklı bir şekilde yetiştireceğim. Bunu başaracağım. Eskiler ne güzel demiş ""Evlat babanın sırrıdır" diye. Ben babamın sırrı olmaktan korkarak yaşadım yıllarca ama artık biliyorum ki ne ben babam gibi olacağım ne de abim.

Şimdiki durumundan bahsetsene, şu sıralar yaşamın nasıl sürüyor?

Yirmi dört yaşındayım, kimseye muhtaç olmadan ayaktayım. İçsel sıkıntılarım yok. Hayallerim bile var artık. Terapilerle güçlendim, yoksa hep silik, kendine güvensiz, takıntılı biri olacaktım; belki de mesleğimi gereği gibi yapamayacaktım. Huzurluyum. Yemeğimi yapıyorum, evimi topluyorum, mesleğimi icra etme noktasında çok büyük emek ve sorumluluk gösteriyorum. Ev arkadaşım var, Erdal, Onu hiç başka gözle görmedim, duygusal ya da eşcinsel hisler duymadım. O kadar büyük bir mutluluk ki bunu ancak yaşayan anlar. Eve internet bağlatacağız; firma bizi kazıklamaya çalıştı, Erdal haklarımızı korudu. "işte!" dedim. "Erkek böyle olur, gerektiği yerde sesini yükseltir." Çok güzel rol model teşkil etti, terapi sürecime bilmeden çok faydası oldu. Kız arkadaşı var, onunla olan iletişimi de örnek oluyor, çünkü bu konuda onun kadar tecrübeli değilim. İlişkiye bakışı ve yaşayışı bana ışık tutuyor. Kız arkadaşlarımızla dörtlü geziyor, uzun sohbetler ediyoruz. Ayrıca aynı meslekteniz, işimizle ilgili paylaşımlarımız bizi daha iyi olmaya teşvik ediyor.

Bu kitabı sen yazıyor olsaydın, en çok dikkat çekip vurgulayacağın kısım ne olurdu?

içimdeki hisleri ben kabul etmezken, bu hisler yüzünden çok mutsuzken, "Kabul et!" diye bastıranların da bizi tanımasını ve saygı duymasını isterdim. Ben nasıl herkese saygı duyuyorsam, onların da doğru yöntemle sıkıntılarını çözenlere kulak kabartmaları gerektiğini vurgulardım. Devletin bu konuda harekete geçip isteyenlere psikoseksüel gelişim terapisi verilmesinin önünün açılmasının ne kadar önemli olduğunun altını çizerdim.

Hâlâ dışa vurmadığın, içinde hissettiğin bir öfken var gibi geliyor bana?

Var, haklısınız, var tabii ki biraz öfkem. Bu öfke her insanda biraz olmalı diye düşünüyorum, bu ahlaksız, istismarcı insanlara tüm toplum aynı tepkiyi duymalı. Sadece ama sadece çocuk istismarı için idam yasası çıksa, kesinlikle onaylarım. Bir de eski kafalı hocalara, imamlara tepkiliyim. 'Taciz ve tecavűzcü pisliklere ayrı bir öfke duyuyorum ama eski kafalı insanlara daha çok öfkeliyim!

Eski kafalı derken neyi kastettin?

Hiçbir şey bilmeden, araştırmadan, yeniliklere ayak uydurmayan insanlar. İslam hoşgörü ve kolaylık diniyken, bu yüzyıla uydurmadan İslamı zorlaştıran, dini kötü gösteren insanlar. Özellikle yeni nesil gençlere hiçbir şey veremeyen, hatta dinden soğutanlar. Bir de pedagoji okumak istiyorum aslında, ilahiyat bilgimle eşzamanlı olarak çocuklara daha çok yardımcı olmak istiyorum. Çocuklara ne kadar çok katkı sağlarsam ilerleyen nesillerin daha sağlıklı olacağını biliyorum. Benim bu donanımla dokunacağım çocukların otuz yıl sonra iyi ruhlar, iyi insanlar, iyi ebeveynler olacağına dair inancım tam. Geçen yıl başka bir kursta yardımcı hocalık yapıyordum. Çocuklar bir derdi olunca yanıma gelip anlatabiliyordu. Ben anlatamamıştım! Bu çok önemliymiş, yaşayarak anladım.

Ne yaşadın, anlatır mısın?

Yurtta bir tecavüz oldu. On beş yaşında iki çocuk; biri cılız, biri daha kalıplı. İri olan çocuk gece arkadaşının yatağına gitmiş. Diğeri sabah yanıma geldi ve gece yaşadıklarını anlattı. Dinlerken kendi yaşadıklarıma gittiğim için çok kötü oldum ama sabırla yaklaşıp saatlerce konuşup rahatlattım çocuğu. Terapi almamış, ruhunu iyileştirmemiş, psikolojik sorunlu biri olsam, ○ an nasıl davranırdım bilemiyorum. Sonra tecavüz eden çocuğun yanına gittim. Onunla konuştum, onu anlamaya çalıştım ama o kadar agresifti ki ona sesimi yükseltmek zorunda kaldım. Sonra müdüre ve diğer hocalara konuyu anlattım, müdür "Niye bize değil de sana anlattı bunu?" dedi. Demek çocuk beni kendine daha yakın görmüş, onlarla aram çok iyi dedim. Aynı acıyı yaşadığımda bana kızmayacak, çektiğimi anlayacak tek bir hocayı kendime yakın bulsaydım, korkup susmayacaktım belki. O çocuğun kendini bu yaşadığına hapsetmemesi, bana anlatabilmiş olması, ilerde benim yaşadığım acıları yaşamayacak olması çok önemli, çünkü zamanında teşhis, hayat kurtarır. Anlatmasa, belki kaç defa daha yaşayacaktı aynı istismarı.

Kurum yani yurt nasıl bir işlem yaptı, ne oldu o çocuklara?

İki çocuğun da ailelerine bilgi verilip "Kurstan uzaklaştırılmaları ve rehabilitasyon desteği görmeleri gerekiyor" diye beyanda bulundum. Ancak müdür ve diğer hocalar tıpkı Diyanet'te olduğu gibi çekimser kaldılar, hiçbir karar almadılar. iki çocuk da her gün kursa gelmeye devam etti. Sonra baktık çocuk kötüleşiyor, bir hafta izin verdiler, evinde dinlensin diye ama değişen hiçbir şey yoktu döndüğünde. Çocukla konuşuyorum sonra müdüre "Hocam bakın, çocuk çok kötüyüm diyor" diye anlatıyorum ama ilgisiz kalıyor, hiçbir uygulama yapmıyor bu konuda. Olay hiç olmamış gibi bir hava esiyor. Tecavüze uğrayan çocuk her gün yanıma geliyor, "O çocuk niye hâlâ geliyor buraya hocam? Ben onu görmek istemiyorum, bana hâlâ kötü bakıyor" diyor. Elimden geleni yaptım, müdürle konuştum ama kabul ettiremedim, "Sen sakin ol, konuşacağım yine" diye teselli ediyorum çocuğu. Diğer çocuk deseniz, o da çocuk; yani asıl onun acilen rehabilite edilmesi gerekiyordu ama o da gözümün önünde pişkince dolaşıyor, öfkem ve merhametim at başı gibi. Onunla da güzelce konuşuyorum, bu yaptığının ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyorum ama çok zorlanıyorum çünkü bu uzman işi benim işim değil ki. Mağdur çocuk iyice daraldı, günler geçti çocuk isyanlarda, söz veriyorum "Bir daha olmasına izin vermeyeceğim, gerekirse hocalığımı yakacağım ama seni koruyacağım'" diyorum çocuğa, ama uykularım kaçıyor, gecede on kere kalkıp dolaşıyorum yatakhaneleri. Çünkü biliyorum ne hissettiğini, güvende olduğundan emin olmak istiyor, korkuyor ve birinin onu korumasını bekliyor, beni koruyan olmadı benim ona bu duyguyu hissettirmem gerekiyordu.

Yol alabildiniz mi, nasıl sonuçlandı süreç?

Çok zor bir süreçti, bir hafta hiçbir şey olmayınca tekrar müdüre gittim; bu defa biraz daha ısrarcı oldum "Konuyu gereken yerlere bildirmeliyiz, bir șey yapmalıyız böyle olmaz" diye ayak diredim. O ailelerin konuyu bilmeye hakkı var, hatta bilmeli ki çocuğuna yardım etsin, ama ailenin haberi bile yok, olmayacak da. Çocuk genelde kendisi söylemez, korkmasa söylerdi zaten geçen bu süre içinde. "O istismar eden çocuk hafızlığını bitirmiş, sınavı bekliyor. O yüzden atamayız kurstan'" dedi müdür. "Hafız olsa ne yazar bu çocuk? Bu çocuğun belli ki psikolojik sorunları var, çözülmesi gerek. Aileye haber verelim en azından. Onlar çözüm arasın" diye cevap verdim. "Hayır, aileye bilgi vermeyiz; aile bizi yargılar, suçlar ve çocuğu da çok döverler, çocuk iyice kaybolur” dedi müdür. Yani ben O kadar üzerine gittim ki müdür en sonunda patladı. Meğerse geçen sene de benzer bir vukuat yaşanmış. Kursa yeni gelen bir hoca altı çocuğu taciz etmiş, yani öyle sadece dokunmakla da kalmamış, Allahtan bu defa aileler haberdar olmuş, gerçi sonra üç aile geri çekmiş şikâyetini ama diğer üç aile dava açmış. O dava hâlâ sürüyormuş, müdüre de "Olayı örtbas ediyorsun" diye ayrıca dava açmışlar, o yüzden bu yeni olayın duyulmasını istemediler, diğer dava sürerken bir risk daha olmasın diye. iklim Hanım, bu olay medyaya da hiç yansımamış. Aklımın alamadığı şu ki; şikâyetini geri çeken ailelerin çocukları da hâlâ o yurtta kalıyor, bunu duyunca ağzım açık kaldı. O yüzden işte çok öfkeliyim, din bu kadar uyuşturan, kör eden bir şey değil, bu delilik halinden çıkarıp şuurlu hale getirmek lazım inancımızı.

Müdür bu durumlarda ailelerin bilmesi işi çözmeye yetmez diye düşünüyor demek ki tecrübelerine dayanarak.

Ailelerin gerçekten bilinçlendirilmesi lazım, neden kötülük yaşadığı yerde eğitime devam ettirirsin ki çocuğunu? Anlamak mümkün değil. Velev ki çocuğuna bunu yapan öğretmen gitmiş olsun, yine de o çocuğun anıları var o çatı altında, sen hâlâ çocuğunu o yurtta nasıl bırakıyorsun? On iki, on üç yaşında çocuklar bunlar. Ben bunu da duyunca zaten gerçekten çok kötü oldum. Çoğunluğun tavrına karşı tek kaldım. Yani yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Diyelim ben duyurdum meseleyi her yere ama diğerleri “Yok öyle bir şey" dese, ben sadece kendime zarar vermiş olurdum. Yani bunca şeyden sonra orada vazife yapmak asıl bana çok ağır gelmeye başladı. Rapor aldım, bir şekilde tepki de çekmemek için, zaten tetikleniyorum her şeyden; elimden bir kaza çıkmasın, kendimi yakmayayım diye uzak durdum, zaten iki ay kalmıştı yeni görev yerime atanmama. O süreyi raporla, hastalık bahanesiyle geçiştirdim ve gitmedim, çünkü o mağdur çocuğun yüzüne bakacak gücüm kalmadı. Kendimi yine çok çaresiz hissettim. Çaresizlik zaten benim en büyük yaram. Tek başıma bir şey çözemediğim için, yine bu denli âciz olduğum için görmeye de dayanamıyordum o çocuğu. Bu yüzden işte artık bu devran değişsin istiyorum! Bir çocuk bile olsa kurtarmak çok önemli benim için, hepsine yetemeyeceğim belki ama ne kadarına yetersem kalan ömrümü bu çocuklar için geçireceğim. Bu yüzyılda bir şekilde hâlâ sessiz kalan hocalar var. Ben atandım asli görev yerime. Artık yetkim var ve ben bulunduğum sürece burada asla böyle olaylara izin vermeyeceğim. Bu şahit olduğum olayın acısını da hep taşıyacağım üzerimde, o çocuğa yetemedim ama bu da son oldu. Dahası mümkün değil.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
"Bu kitap ülkenin fabrika ayarlarıyla oynama cesaretini kendinde
bulanlara bir cevap niteliğindedir. Aynı zamanda ülkemizin fabrika
ayarlarına dönüşünün gerekliliğini eğmeden bükmeden, amasız ve
fakatsiz ortaya koyan ilk çalışmalardan biridir."


Prof. Dr. Esat ARSLAN

https://www.youtube.com/watch?v=_9JGOiadozM&list=UULFNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.

https://www.youtube.com/watch?v=-9bPlRuOq-Q&list=UULFEDADUolmKuMyWGRunC3UhQ&index=4

Velev ki Eşcinseliz: Furkan

https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8

Velev ki Eşcinseliz: Mert

https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw

Velev ki Eşcinseliz: Efe

https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg


https://huseyinkacin.com/





https://www.instagram.com/reel/C8jfEMtCLuV/?igsh=eXZ3bW44bXUzeWJr

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.

https://youtu.be/-9bPlRuOq-Q?si=3LPplNbsk-WVa29r


Velev ki Eşcinseliz: Furkan

https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8

Velev ki Eşcinseliz: Mert

https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw

Velev ki Eşcinseliz: Efe

https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg




https://www.instagram.com/reel/C8jfEMtCLuV/?igsh=eXZ3bW44bXUzeWJr