‘’KORKMAYIN SADECE AYAK FETİŞİSTİ OLACAK’’ DEDİ AMA EŞCİNSEL DE OLDUM
Ayşe(uydurulmuş bir isimdir), adananın yerlisi, gelir düzeyi üst sınıf olmasına karşın Avrupa kültürü ile ‘’adana’’ kültürü arasında sıkışıp kalmış bir ailenin kızıdır. Babası onu henüz bebekken bırakıp gitmiştir Annesi onu 13 yaşında doğurmuş, bebeklerle oynarken bir yandan da ayşei emziren biridir. Ayşe, annesinin dilinden ve aile içindeki huzursuzluktan kaçmak için Ankara üniversitesini kazanmış ama gene annesi yüzünden gidememiştir. Mecburen Çukurova üniversitesine gitmeye başlamıştır, bu sırada nişanlı olan Ayşe, nişanlısının askerdeyken yolladığı bir mektupta köylü dili kullandığı için (gömleğe mintan dediği için) nişanı atmıştır…
Mehmet(uydurulmuş bir isimdir), Adanada ismi duyulmuş bir ailenin tek oğludur, Babası ünvanı ülke sınırlarını aşan bir hakimdir. 3 Ablasından 1i, geçmişte ünlü bir avukat, diğeri holding sahibi, diğeri amerikada diş hekimliği yapan mehmet, çocukluktan itibaren hiçbir şekilde mücadele hırsı aşılanmamış, her istediği anında elinde olan şımarık bir burjuva çocuğudur. ( gençliğinde meydanlarda emek diye bağıran mehmet, hayatı boyunca hiçbirşey için emek vermemiştir)Hasbel kader Çukurova üniversitesini kazanır
Bu iki insanın hayatı üniversitede kesişir biri devsol erkek öğrenci başkanı, diğeri devyol kız öğrenci başkanlığını yapar ve sınıf arkadaşı olurlar bu arada ayşein ailesi yeni ev yaptırdığı için ev bitene kadar kiraya çıkacaklardır mehmetların evine kiracı olarak yerleşirler…
üniversitede siyasi olaylar patlak verdiğinden dolayı mehmet bir süre ara verir ve yerine sınavlara Ayşe girer, son sınıfta artık evlidirler, mezun olurolmaz Ayşe çukobirlikte yönetici kadrosuna girer, mehmet gene işsizdir, hatır gönül uğruna çukobirlikte olmayan bir bölümün müdürlüğü açılır ve mehmeta teklif edilir geç otur bu masada diye ama nafile mehmet emekçi diye bağırmaktan emeğe zaman ayıramaz…
Nişanlılık döneminden başlayan şiddetli geçimzlik, hat safhada sürer ama nedense her ikiside inatla evliliğe devam eder…
(sanırım kadının başırısı karşısında pasif bir hayat sürdüğü için ezilir ve benden başarılı olamazsın cümleleri dökülür)
sene 77 ilk oğulları olur…
mehmetın ailesinde hep kız çocuğu olduğu için bazı kesimlerde hasetlik kıskançlık ve bazı kesimlerde de mutluluk vardır, Ahmet( uydurulmuş bir isimdir) yaşından olgun, paylaşımcı, sessiz sakin bir çocuktur…
sene 81 ikinci oğulları yani ben doğarım…
mehmetın ailesinde bu 2.çocuğunda erkek olmasının sonucu iyice huzursuzluklar baş gösterir, sık sık ayşei telefonla tacizler başlar, mehmetın ailesi eve ziyarete geldiğinde birtakım eşyalar kayıp olmaya başlar. zamanla ayşein hareketleri iyice göze batmaya başlar. biz bu kadar zenginiz çocuklarımıza oyuncak almıyoruz, sen maaşının hepsini çocuklara harcıyor, otomatik çamaşır makinası alıyorsun… vs, vb…
mehmet, alkol hayatını iyiden iyiye eve taşımıştır…
tabikide alkolün yanında masasıda olduğu gibi eve taşınır(erkek ve bayan arkadaşlar)
bu arada çocuklar ilkokuldadır, her teşekkür taktirli karnede ‘’kutlama’’ adı altında başlayan cehennem geceleri sabahın ilk ışıklarına kadar ‘’eğlenilen’’mekanlarda devam eder.
bunun üzerine mi geliştirilen bir savunma mekanizmasıdır hala bu gün bile tam adıunı koyamam, ikinci oğullarının notları 0 ila 1 arasına gerilemeye başlar ve zayıf aldığı her notta oley dediğini hayal meyal hatırlar…
büyük hep sınıfta orta başarıda devam etmektedir…
küçük için çevrenin kurduğu cümle ‘’ o kadar akıllı ki istediği an istediğini elde eder’’
evet akıllıydım sanırım çünkü daha ilk okuldayken karton kutuları kesip ölçmeden birbirine tam oturan parçalarla ev araba uçak maketleri yapar, yaptığım evin kiliminden tutun televizyonuna kadar içindeki eşyaların hiçbirinde bir eksik yoktur( içindeki insanlar haricinde)
daha ilk okula bile başlamadığım dönemlerde küçük dayıma sorulan bir sorunun cevabını ilk ben vermiştim (soru: bir mum veya çakmak hafif rüzgarda sönmüyor ama aynı hafif üflemede sönüyor,
verdiğim cevap: rüzgardaki okşijen sönmemesini, nefesimizdeki karbon sönmesine yarar) (hatırlamıyorum bana anlatıyorlar)
kavgaların haddi hesabı tutlamazken,ayşei birgün sokağa atar ve 3 ay boyunca çocukları göstermez, Ayşe, evin yakınlarında balkondan da olsa görebilmek için sabahtan akşama kadar bekler. 3 ay sonunda birşekilde barışan Ayşe, kavgaların devam etmesi üzerine haftanın 2 günü kendi evindeyken diğer günleri annesine taşınır Ayşe bu hayattan da kurtulmak için bir iş kurar kendine..
tekstil işinde öyle başarılı olmuştur ki karadenize bile mal pazarlanır…
sene 89..
bu yıllarda benim sağlık sorunlarım vardır ama kimse ne olduğunu anlayamaz balcalı hastanesine götürülürüm, orda yeni bir hastalık olduğunu ve birtakım ilaçlara başlamam gerektiğini söyler doktorlar. 6 ay geçmiştir iyileşme belirtisi yoktur. Ayşe bu durumdan şüphelenip Ankara gataya götürür beni kısa bir kontrolden sonra epilepsi olduğum anlaşılır ve 6 aylık tedavideki kullanılan ilaçların ağırlığıyla kalp dengesizleşmiş kalpte delik ortaya çıkmıştır.
sürekli tırnaklar morarır dudaklar morarır nefessiz kalır bayılana kadar debelenirmişim,
garip anam aileden kocadan çektiği yetmezmiş gibi birde evlat….
ayşein başarısını hazmedemeyen mehmet, kapağı ofise atmıştır, ofiste ayşei rehin alan mehmet, 1 hafta boyunca kavga işkencesine burada devam etmekte ayşei evine göndermemektedir..
bu sırada anneannemde kalan ben, annemi arayıp bu gün gelmeyecekmisin sorusunu sorduğumu ve canım geleme… derken telefonu bırakıp kendimi banyoya kilitleyip orda epilepsi nöbti geçirinceye kadar ağladığımı hatırlarım o kapı az kırılmamıştır benim yüzümden, sürekli hastaneye yetiştirilmek zorunda kalan ben bu hastane fobimide sanırım burada edindim yolda beyaz gömlekli birini görsem başlarmışım ağlamaya…
mehmet, ayşein işini bozmak için alacak senetlerinin olduğu kasanın anahtarını ister bu işkence haftasının son günü…
24 saat süren mücadele sonucunda Ayşe, anahtarın anneannemlerde olduğunu ve abimden alacağını söyler,
mehmet, ‘’BİZE’’ gelir..
abim anahtarı indirir birkaç saat süren kavgadan sonra verir…
ertesi gün ofise itfaiye eve de polis gelir…
polisin gelme sebebi abimin verdiği kasa anahtarıdır( kasa anahtarı hernasılsa bıçak olmuş ve yıllardır süren bana bıçak çektin kavgasına sebep olmuştur)
itfaiyenin gelme sebebide, kasanın içinden çıkan alacak senetlerinin yakılması sonucu çıkan yangına müdehale etmek…
öyle bir kağıt yığınını hiç görmemiştim, salon ki adana evleri geniş ve ferahtır salonlarıda baya büyük olur, salonun ortasında o zamanki benim boyumu geçen bir senet yığını…
ve ilk iflasımız resmi olarak ilan edilmiştir. Bunun üstüne annem boşanma kararı almış, velayetlerimizi zekice düzenlenmiş bir oyun ile kolayca almıştır. Amerikalı baba görüntüsünü benimseyen mehmet, hafta sonları bizleri eğlence mekanına götürmeye başlamış ama aslında olmadığı bu boşanmış medeni baba rolünü fazla yürütememiştir. Bizleri birer koz olarak kullanmaya başlar… bu konu daha uzun devam eder burada bitirmek en iyisi…
Derslerdeki başarısızlığı kavgayı engellediği için iyi bişey sanan ben, bir süre sonra okulda arkadaşlar, öğretmenler, derslere uyumsuzluk olarak ortaya çıkan bu durumdan dolayı liseye kadar 8 okul değiştirdim, tabiî ki ne istikrar ne başarı, hiçbiri yok…
HAYATTAKİ İLK EZİKLİĞİM BURDA BAŞLAR: OKUL ARKADAŞLARIMLA KARŞILAŞMAMAK İÇİN DEĞİŞTİRİLEN ORTAMLAR, KAZAYLA KARŞILAŞIRSAK ÜNİVERSİTEYE GİRDİĞİM GİBİ YALANLAR…
tekrar geriye bana dönelim, ben anneannemlerde büyüdüm sayılır, burada 2 dayım bir teyzem annem anneannem ve eşi (annemin babasıyla diğerlerinin babası aynı değildir) hep beraber yaşardık…
kısacası annem her zaman için bana ve zekama güvenen ve beni kendi doğrularımı bulmam için hep kendi başıma bırakan bir yapıydı, o zamanlar olabildiğince özgüven sahibiydim, bu sebeple de hayatıma annem dahil hiç kimseyi karıştırtmamış hep kendi bildiğim yoldan ilerlemiştim..
babamın evindeyken birkaç kere mahalledeki çocuklarla merdiven altında ‘’çocuksu’’ heyecanımızı yaşamıştık o zamandan beri o heyecan beni çekerdi
en önde ben dururdum (şu an pasifim)
ortada ümit( şu an ap)
arkada serant ( şu an aktif gay)
Anneannemlerde büyük dayım hep dikkatimi çekerdi, Tarık akana o kadar benzerdi ki şimdi siz facebook da arkadaş listeme bakın sizde onu çok benzeteceğinize eminim, o kadar yakışıklı karizmatik, tam benlik bir tipti, kıllı bıyıklı iriyarı bir adam…
gece herkes uyuduğu zaman kalkıp onun ayaklarıyla sevişirdim o zaman bile ereksiyon olurdum ki daha 8-9 yaşlarındaydım. birkaç kere anneme yakalandım yeminler falan ettim ama gene yaptım, kendimi alıkoyamıyordum ilk psikolokla tanışma zamanım o oldu sonunda annem beni psikoloğa götürdü, hayalmeyal hatırlarım cevabını…
‘’KORKMAYIN SADECE AYAK FETİŞİSTİ OLACAK’’ buradaki asıl sorun teyzemin değil dayımın ayakları olmasıydı ve bu konu atlanmıştı sanırım ve burada yazmaktan dahi utanç duyduğum bir konu var dayımın ayakları kokardı ve ben hiç tiksinmeden onları yalardım…. (bu durumun ilerideki hayatımı bu denli değiştireceğini bilemezdim)…
http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1123.0