Heinz Kohut ‘Kendiliğin Çözümlenmesi’
Bay A.’nın eşcinsel eğilimleri beni üzerinde büyük bir etki oluşturmamış, dürtülerde belirgin bir gerilemeye de neden olmamıştı. Ancak başta da belirttiğimiz gibi, hastayı analize yönlendiren ya da en azından analize yönelik güdülemesinde bir odak noktası oluştan da, bu eşcinsel eğilimlerdi. Ergenliğinde arkadaşlarıyla tutuştuğu, oyun niteliğindeki, biraz da cinsellikle karışık olan güreşleri ve atletik erkek gereksinimlerin olduğu vücut geliştirme dergilerine düşkünlüğü saymazsak, eşcinsel eğilimlerinin davranışa hiç dökülmediğini söyleyebiliriz- bütün eşcinsel uğraşları fantezilerden ibaretti; bunlar masturbasyonla bitiyordu. Fantezilerinde aklından güçlü ve kusursuz bir fiziğe sahip erkekleri geçiriyor, bu erkekler üzerinde mutlak ve yarı sadistik bir denetim kurduğunu düşlüyor, kendisi zayıf olduğu halde güçlü adamı esir alabildiği, çaresiz bıraktığı durumlar yaratıyordu. Ara sıra, böyle bir erkeğe masturbasyon yapıp onun gücünü sağdığı düşüncesi ile bir zafer duygusu yaşayıp orgazma ulaştığı da oluyordu.
Klinik olarak, hastanın eşcinsel fantezileri, psikopatolojisinin diğer taraflarında belirgin düzelmeler olmadan uzun süre önce ortadan kalkıp, yalnızca zorlama dönemlerinde ortaya çıkmaya başladılar. Bunların yerini daha sonra fantezilerin anıları aldı, ancak bu anılar hastaya cinsellikle ilgili herhangi bir şey çağrıştırmıyordu; zaten kendisi de bunlara eşcinsellik ‘korkuları’ diyor, yani bunları yalnızca tekrar ortaya çıkıp kendisini tedirgin etmelerinden duyduğu bir korku olarak yaşıyordu. Sonunda bu ‘korkular’ da hemen hemen tamamen kayboldu.
Hastanın eksikliklerini cinselliğe dökmesi, temel ruhsal yapısındaki bir zayıflığa bağlıydı; orta düzeydeki bu zayıflık, ruhsal yapısının yansızlaştırma gücünde bozulmaya yol açıyordu. Yansızlaştırmadaki yetersizlik, hastanın narsistik yatırım yaptığı nesnelerle ilişkisinde, şu alanları cinselliğe dökmesine neden olmuştu: (a) ideal (oidipal) baba imagosunun (saplanıp kaldığı ve –üstbeninin idealleştirmesi sağlam olmadığı için –gereksinim duyduğu baba imagosunun) cinselliğe dökülmesi; (b) aşırı yatırım yapmış olduğu büyüklenmeci kendiliğinin (saplanıp kaldığı ve – bilinç ya da bilinç öncesi düzeyinde güvenli bir yatırım yapmış olduğu bir kendilik imgesi olmadığı için gereksinim duyduğu büyüklemeci kendiliğinin) ayna imgesinin cinselliğe dökülmesi; (c) ideal değerlere ve sağlam bir kendilik saygısına duyduğu gereksinimin, ayrıca kendilik saygısının edinildiği ruhsal süreçlerin (içselleştirmenin) cinselliğe dökülmesi.
O halde, hastanın eşcinsel fantezileri, narsistik bozukluğunun cinselliğe dökülmüş bir anlatım biçimi olarak anlaşılabilir; bu anlamda, işlevleri analistin kuramsal formülasyonlardan farklı olarak, hazzın peşinde olduklarından ne narsistik gerilimlerden kaçış sağladıklarından, anlamlı bir iç görüye ve ilerlemeye engel oluyorlardı. Hastanın kendisine ilişkin olarak öğrendiklerini kendine mal edebilmesi için, önce gerilime belli bir dayanma gücü geliştirmesi gerekliydi. Yine de narsistik gerilimleri cinselliğe döküşünün kökü çok derinde olmadığından ve sonuç olarak cinselleştirmenin belirtileri psikopatolojinin farkına varmasını – narsistik bozukluğun diğer yanlarına göre daha çok sağladıklarından, cinsel fantezilerin anlamının doğrudan yorumlanması pek zararlı olmayabilirdi.
Böylece, analizin daha sonraki aşamalarında, hastanın (i) (a) değerlerinin ve hedeflerinin çeşitli baba figürlerince (özellikle analistçe) onaylanması yolundaki ısrarlı talebi ile (b) daha önceki, fiziksel olarak güçlü erkekleri elde etme fantezileri arasında; (ii) (a) tepkisel büyüklenmeciliği, küstahça ve üstünlük taslayan tavırları ile (b) daha önce alçakgönüllü ve efendi tavırları olan genç erkeklerin kendisinde cinsel arzu uyandırmış olması arasında koşutluklar kuruldu. Bir de (iii) geriye dönük olarak, kendisini orgazma ulaştıran cinsel fantezilerin (güçlü, yakışıklı erkekleri ele geçirme, kendisine boyun eğdirme, sonra da onlara masturbasyon yaparak güçlerini süzüp alma fantezileri: fiziksel mükemmellik miagolarından güç elde etme, fantezisini kurduğu bu imagoların gücünü süzme) ruhsal eksikliğinin ve edinmesi gereken ruhsal işlevlerin cinselliğe dökülmüş bir anlatımı olduğu yorumu yapıldı. Hastanın istikrarlı, idealleştirmesi sağlam değerlerden oluşmuş bir dizgesi olmadığından, kendilik saygısını ayarlayacak önemli bir iç kaynaktan da yoksun kalmış oluyordu; o da cinsel fantezilerinde bu iç idealin yerine o idealin dışarıdaki öncüsünün, güçlü, atletik bir erkeğin cinselliğe dökülmüş imgesini koymuştu. Aynı nedenle, kendilik saygısını güçlendirmek için, hedeflerine ve standartlarına uygun yaşamanın yerine, fantezilerde dışarıdaki ideal nesnenin gücünü ve mükemmelliğini elinden alıp kendisine mal ederek yaşadığı- cinselliğe dökülmüş- zafer duygusunu koymuştu. Fantezilerinde gücü, mükemmelliği kendisine mal ederek, narsistik dengesini geçici bir süre için sağlamış oluyordu. 4..
Bununla birlikte, bu tür vakalarda cinsel fantezilerin içeriğinin doğrudan yorumlanmasının genelde uygun bir yaklaşım olmadığını vurgulamak isterim. Böyle hastalara, öncelikle, eksikliklerinin ve gereksinimlerinin cinselliğe dökülmesinin ruhsal ekonomide bir işlevi olduğunun, yani cinselliğe dökülmenin yoğun narsistik gerilimleri boşaltmanın bir yolu olduğunun gösterilmesi gerekir. Hatta cinsel fantezilerin içeriğini daha sonra, cinselliğe dökülmemiş alanların incelenmesinden elde edilen iç görüyü desteklemek için geriye dönük olarak kullanırken bile dikkatle, incelikle ilerlemek gereklidir; çünkü hasta, gerilimi savmaya yarayan (bağımlılığa benzeyen) bir alışkanlığın üstesinden gelmiştir; analistin, çatışmaları cinselliğe dökme eğilimini uyandırdığını, kendisini kışkırttığını hissedebilir.
(4..: Burada bilinçdışı bir oral seks fantezisinin var olduğunu farz etmek yanlış olmaz sanırım: büyüksel nitelikteki meniyi yutmanın, başarılamamış olan içselleştirme ve yapı oluşturmayı temsil ettiği bir fantezi. Ancak analizde böyle bir fantezi bilinç düzeyinde hiç ortaya çıkmadı- belki de, hasta ağır duygusal baskı altındayken bile, etkin biçimde (sadistçe) üstün olması ve denetimi elinde tutma durumu, edilgen (mazohistçe) psikolojik çözümlemelere baskın çıktığından. )
Bu alanda kesin bir kural konamaz. Eş duyumlu bir analist, becerisi ve deneyiminin kılavuzluğunda karar vermek zorundadır: (1) eksikliklerini ve gereksinimlerini cinselliğe dökmekten kaçınmayı daha yeni becermiş olan; cinselliğe dökülmemiş iç görülerin yardımıyla ve ruhsal yapı oluşturarak, narsistik dengesini sağlamanın yeni, daha güvenilir biçimlerine doğru ilerlemekte olan bir hastayı bu tür yorumlamalarla sıkıntıya sokmaktan kaçınmalı mı; yoksa (2) daha sağlam kurulmuş bir denge, kişilik bozukluğunun önceki, cinselliğe dökülmüş belirtilerinin geriye dönük olarak incelenmesi yoluyla iç görülerin genişlemesine izin verir mi? Böyle geriye dönük bir inceleme, sapık cinsel hazzın sağladığı, gerileme niteliğindeki kaçışları anlaşılmaya uygun bir bağlama çekerek hastanın gerileme eğilimleri üzerindeki denetimini arttıracaktır.
Narsistik bozukluklardaki idealleştirmeler, ideal ebeveyn imajinasyonunun gelişimindeki arkaik ve geçiş niteliği taşıyan aşamalardan da türemiş olabilir, nispeten olgun aşamalardan da. Yalnız her iki durumda da, özgül patojenik saplanma, ideal ebeveyn imagosunun dönüştürülerek içselleştirilmesinin tamamlanmasından önce, yeni ideal bir üst ben geri dönüşsüz olarak oluşturulmadan önce gerçekleştirmiştir. Aktarın nevrozlarında karşılaştırılan idealleştirmeler ise, oidipal dönemin sonunda edinilmiş olan ruhsal yapılardan, ruhsal gelişimin daha sonraki evrelerinden türer.
Heinz Kohut’un ‘Kendiliğin Çözümlenmesi’ İsimli kitabından alıntılanmıştır.
http://www.metiskitap.com/Catalog/Book/4401