Gönderen Konu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Dönüşüm Sancısı  (Okunma sayısı 843 defa)

Anonim

  • Newbie
  • *
  • İleti: 5
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Dönüşüm Sancısı
« : 06 Mayıs 2025, 11:21:37 öö »

Kendimi çok yorgun hissediyorum, üzerimde tam olarak nasıl niteleyeceğimi bilmediğim fiziksel ve duygusal bi yorgunluk var…

Kötü bi gün ya da kötü bi olay geçmedi başımdan, yaşamın kendisinden kaynaklanan bi yorgunluktan bahsediyorum.

Gün içinde tuhaf tuhaf saatlerde uyuyorum ve yine tuhaf tuhaf saatlerde pek çok kez uykum bölünüyor, ne tür kabuslar gördüğümü hatırlamıyorum ama uyanınca kendimi korkmuş ve yapayalnız hissediyorum.

Bi sigara yakıyorum ve hayatım gözümün önünden geçiyor yaşanmışlıklar ne olduğu belirsiz gelecek sonra bi sigara daha öyle gidiyor…

Hayalini kurduğum şeyler birer birer anlamını yitiriyor ve hüzünleniyorum.

Gün içinde yerli yersiz dalıyorum, an’dan uzaklaşıyorum.

Garip bi boşlukta hissediyorum kendimi ve kasvetli bi el sanki ensemdem yakalamış bırakmıyor. anlam atfettiğim şeyleri yok etmeye ve içimi daraltmaya çalışıyor, kendimi hiç bi yere ait hissedemiyorum, yüzeysel ilişkilerimi, duygusal boşluklarımı, sevmenin zorluklarını, ne olursa olsun mutlu bi hayat yaşayamayacağımı çünkü ruhumun yara aldığını, diğer insanlardan farklı olduğumu, yakınımdaki insanların bile beni tam olarak tanımadığını, boşlukta pek bi yer kaplamadığımı, terapilerin anlamsız olduğunu ısıtıp ısıtıp önüme koyuyor…

Hayat karşısında göstermemiz gereken soğukkanlılığı kaybediyorum, daha kırılgan daha hassas birine dönüşüyorum. Canım hiç bir şey yapmak istemiyor uyumak istiyorum sadece saatlerce… öyle de yapıyorum

Hüzünlü bi şarkı dinlerken zorlanıyorum,
Veya internette gezinirken karşıma hüzün, ayrılık temalı, yersiz duygusal paylaşımlar çıkıyor daha da etkileniyorum. (Telefona bakmayı kısıtlıyayım diyorum sonra evde tek başına nasıl vakit geçireceksin duvara mı bakacaksın diyip geri alıyorum)


Kalkıp yemek hazırlayacak gücü zor görüyorum kendimde, evim dağınık toparlamaya üşeniyorum.

Gün içinde sık sık gözlerim yaşarıyor, engel olamıyorum. Karşılaştığım insanlarda bir şeyi arar gibi oluyorum ama ne aradığım şeyden haberim var ne de aradığımı bulabiliyorum.

Derinlerden gelen birşeylerin hüznünü ve özlemini yaşıyorum ve epey zorlanıyorum….

Aileden uzak bi şehirde yalnız yaşayan bi insansanız depresyona girer gibi olduğunuzda bilirsiniz ki kimse gelip elinizden tutup sizi kaldırmayacak, ya seve seve ya da öbür türlü o yataktan kalkacaksınız, o evi temizleyip o yemeği yapacaksınız ya da rutininiz her neyse artık… kimse aa kendini iyi hissetmiyor gidip yardımcı olayım demiyecek

Nitekim bende öyle yapmaya, ölü toprağını üstümden kendi başıma atmaya çalışıyorum

Kafa dağıtmaya, açıp bi film izlemeye çalışıyorum ne bilim bahsettiğim hayat karşısında gerekli olan soğukkanlılığı yakalamaya çalışıyorum. Bazen toparlanıyorum sonra yine düşüyorum o tuhaf boşluğa, dikkatim dağılıyor ne izlediğimden ne de okuduğumdan bir şey anlıyorum.

Telefonda biri ile görüşürken normal tavır sergileyip bozuntuya vermediğim ama içsel olarak huzursuz olduğum durumlarda oldu, alakasız bir şekilde katıla katıla güldüğümde oldu telefon kapanıyor sonra yine boşluğa düşüyorum.

İş yerinde rutin yaptığım işleri bile bir iki kere kontrol ediyorum çünkü dalgınlığım orayada yansıyor.

Biraz bakındım gizli depresyon deniyormuş buna işin gizli kısmıda yaşadığınız sıkıntıyı kimseye paylaşmamanız, dışarda doğal davrandığınızdan geliyormuş…
Tam olarak kime ne anlatacam onuda bilmiyorum.

zaten benim ne depresyona girebilmek gibi bi lüksüm var ne de eşcinsel kalabilmek gibi bi lüksüm var. Bu yaşıma kadar pek bi eşcinsel faaliyetlerde bulunmamışım, içimde yaşamışım çoğu şeyi bu saatten sonra da kendime yakıştıramam, birşeylerin değişmesinin zorunluluk haline geldiğim durumdayım.


Bu keyifsizlik halini yazının başlığına getirelim


Kendimi suçlamamaya çalışıyorum, bu hissettiğim olumsuz şeyler bana kendimle alakalı bi alarm veriyor bi yere çekiyorsa bunu anlamlandırmaya çalışıyorum. Bi bakıma stresi oluşturanda yine benim aslında, sitem etmiyorum hani, bu ruhsal sancılardan daha güçlü bi karakter inşa etmeye çalışıyorum.


Arkadaşlar eşcinsellik sadece cinsel yönelim boyutuyla ele alınabilecek bi konu değil konu daha derin

Hüseyin hoca hep eşcinselliğin bi sonuç olduğunu onu oluşturan sebepler olduğunu söyler bende buna katılıyorum. Eşcinsellik konusunda kafamızın her noktasını bi oda gibi düşünün ve bu oda geçmişten bugüne kadar hep kirletilmiş olsun. işte terapi sürecinde siz uzun süredir girmediğiniz bu odalara girip temizlik yapıyorsunuz, görmezden geldiğiniz bu odaların kirli olduğuyla yüzleşiyorsunuz bunlar sancılı süreçler işte bende bu keyifsizlik durumunu Dönüşüm Sancısı olarak adlandırıyorum.

Derinlerden gelen bi hüzün var ömrüm boyunca olmayacak şeylerin tutkusuyla yanıp tutuşmanın hüzünü var yada değişen farkındalıklarımın yaşadığım hayatla çatışmasından kaynaklanan hüzün var içimde, dışarda hetero hayat yaşamanın içerde ise eşcinsel hisler taşımanın verdiği yorgunluk ve geç kalmışlık var

basit alışkanlıkları bile değiştirmek güçken hele ki eşcinsellik mevzusu gibi karakterinizi yeniden inşa etmeniz gereken bi mesele ister istemez çok daha sancılı oluyor.

Bütün samimiyetimle şunu söyleyebilirim terapilere başlamadan önce daha az stresli bi hayatım vardı, şimdilerde eskiye oranla en az 10x deyin siz ona, zorlanıyorum

Terapi sürecinde düştüğüm bi boşluk şu oluyor işte bir sabah uyandım istanbula gittim orda bi psikolog ile görüştüm aynı günün gecesinde yaşadığım şehre geri döndüm ve kimsenin bundan haberi olmadı bu işten. Kül kedisi 00:00 dan sonra eski yaşamına geri döndü gibi birşey oluyor hangisi gerçek hangisi rüya belli değil.
Buda şuan içi dışı bir olamamanın, stres altında olmamın nedenlerinden biridir
Eşcinsel olduğumu çevremde bilen yok bu yüzden yukarda bahsetmiştim benim eşcinsel hayat yaşamak gibi bi lüksüm de yok. Hatta bazen ben eşcinsel değilim ki diyip bunca zahmete strese ne gerek var gibi de oluyorum.

Bir diğer sancılı konu ise gönül meselesi.
hala hemcinsime çok yoğun hisler besliyorum, onu çok özlüyorum sık sık hatrıma düşüyor açıp resmine bakarım hüzün çöker içime, gözlerim yaşarır ama  feminen bi duygusallıkla değil erkek adam gibi ağlıyorum, sitem etmeden. 

Ee sevdiğim kişiden de kimsenin haberi yok yani dışardan bi yakınımın benim hemcinsime yoğun muhabbet duyduğumu aklının ucuna bile getiremez, daha demin çok yakın bi arkadaşım sözlüsü ile olan muhabbetini bana danışıyor, hetero ilişkiye tavsiye veriyorum bir de kendime bakıyorum…
İki ayrı kimlikte yaşamak hayatımın bi çok noktasına nüfuz etmiş durumda ve hüzünleniyorum.

Bi başka konu şu; hüseyin hocanın dönüştürmeye çalıştığı bi profil var “Hayatı kendisi için yaşamayı bilen ve sosyal yaşamda bağımsız olan kişiler” burdaki bağımsızlıklık ekonomik bağımsızlıktan ziyade korkularının, kaygılarının esiri olmadan yaşayabilmek gerekirse aileye rest çekebilmek gibi gibi düşünelim..
Dışardan bakılınca sorun yokmuş gibi görünen kendi hayatımda hala tam anlamıyla bağımsızlık kazanmadığımı küçük küçük detaylarda yeni yeni fark ediyorum.

Hüseyin hoca karşı cinsle duygusal bi ilişki kurman gerekiyor demişti bende karşı cinsten birini hayatıma almak için sevdiğim adamı kendimden bi süre uzaklaştırmaya çalışıyorum veya ona olan hislerimi inkar etmeye çalışıyorum ama yok elime yüzüme bulaştırıyorum onu sevmekten vazgeçemiyorum buda beni yıpratan nedenlerden biridir onu severken de bi kadını sevmeyi hayal ediyorum, mental olarak kendimi buna hazırlıyorum.
Uygun zamanda uygun biri çıkarsa çekingenlik göstermeyip bi adım atacam.
Ha bi kadın bulmak ne kadar sürer bilmiyorum, bu işi aceleye getirmek için tanışma uygulamarına falan bakacak biri değilim girenlere lafım yok ama ben reel hayatta bulmaya çalışacam.

Hetero bi ilişkide kendimi merak ediyorum da aslında ne hissederim nasıl olur gibisinden, kadınların duygusallığı simgelediğini varsayarsak omzuna kafasını yaslayacağı erkek olmak falan ..hiç böyle bi ilişkim olmadı, şimdiye kadar kadınlar ya kankam olmuş ya da ablam olmuş, sevgilim olmamışlar hani.
Bildiğim bir şey varsa terapi sürecinde bunun kaçınılmaz olduğu gerçeğidir, o yüzden çekingenlik yapmayacam.

Birde yapacağım ilişkinin dedikodusunu hüseyin hocayla yapacağım günü çok merak ediyorum :)

Yazı çok dağınık oldu farkındayım, Şimdi başa dönelim dönüşüm sancısı konusuna, burası için değinmek istediğim son bir iki husus var

Dönüşüm sancısı, terapiye direnç, duygusal buhran adına ne koyarsak koyalım bu sıkışma süreci içerisinde kendimizi cezalandırmak isteyebiliriz, işte eşcinsel bi ilişkiye girmek, sık porno izlemek, alkol kullanımı, terapiyi yarıda bırakmak gibi gibi…
Bunlara dikkat etmekte fayda var benimde aklımın bi köşesinden geçti bunlar, çoğu kez hay terapinin de erkekliğinde, eşcinselliğinde hayatın da …. diye söylendiğim de oldu ama  bunun olağan bi süreç olduğunu sık sık hatrımıza getirelim bende öyle yapmaya çalışıyorum.

Bi başka konu ise psikiyatrik ilaç konusu, yaşadığım depresyon belirtileri, duygu durum bozukluğu vesaire aklıma ilaç kullanımayı getirdi ama kullanmayacam gerekçelerim de şunlar (sadece kendi izlenimimi söylüyorum)
1-Daha önce iki defa kullanıp bırakmıştım, semptomlarınız azalıyor bu doğru faydası var ama sorunun kaynağını yani size kötü hissetiren şeyi çözmüyor
2-Kolaya kaçmak gibi düşünüyorum
3- Bağımlılık yapıyor bırakması zor oluyor
4- duygu durumumu bozan şeyleri anlayıp olgunlaşma, yüzleşme noktasında bi araç olarak gördüğüm için kendi başıma çözmek istiyorum (bi kez daha söylüyorum aslında stresi oluşturanda yine benim ve kendi mücadelemi veriyorum)
Not: psikiyatri merkezinde çalışıyorum, evimde eskiden kullandığım ilaçlar duruyor hala, buna rağmen ilaç kullanmak istemiyorum.

siz kullanın ya da kullanmayın anlamında söylemiyorum

Son olarak Hüseyin Hocanın konunun bütünlüğüne uygun düşen bir iki sözüyle bitirmek istiyorum.


“İnsan acılarından ve yalnızlığından kendisini yeniden yaratmakla yükümlüdür’

“Allah insanı dünyaya sürgün ederek aslında tanrılar hapishanesinde hayat boyu sürecek olan bir mahkumiyete mecbur bırakmıştır. İnsanın asli vazifesi hayatında tanrısallaştırdığı tüm ilişkilerden soyutlandıkça her türlü bağımlılıklarından da arınarak ruhsal özgürlüğüne kavuşmaktır. Psikolojik rahatsızlıkların hepsi özetle depresyon Allah’ın insanın ruhsal dünyasına uyarıda bulunmak anlamında metafizik bir müdahelesidir. Uyarı şudur: ruhunu kuşatan tüm tanrıların esaretinden kurtulup Allah’ın esenliğine iman etmedikçe içsel acılarından asla kurtulamayacaksındır. İnsan ruhundaki esareti öldürüp kendini yeniden diriltmediği müddetçe özgürlük şarkıları terennüm edemez”
« Son Düzenleme: 14 Mayıs 2025, 08:42:44 ös Gönderen: psikolog »