AYNA'DA ÖLÜMLE YÜZLEŞEN ADAMJacques Lacan’ın ayna evresinde sözünü ettiği, bebeğin aynaya ilk baktığında gördüğü görüntü üzerinden çıkardığı sonucun diğer tüm canlılardan farklı olarak büyük bir heyecan duyması ve görüntünün kendi yansıması olduğu bilincine nispeten varıyor olabileceğidir. Lacan’ın burada üzerinde durduğu bebeğin aynaya bakarak aslında kendi imgesi ve çevreden yansıyanların bir bütünlüğünü görmesidir. Lacan buna imago demektedir. Aslında Lacan’dan önce Fransız Psikolog Henri Wallon “Ayna Testi” adında bir çalışma yaparak, altı aylık bebekle ayna yaştaki şempanzeyi karşılaştırmış ve insan yavrusu şempanzeye göre çok büyük şaşırma tepkileri vermiştir (Özmen, 2002).
Kendi gözüyle çevredeki tüm cisimleri ve diğer tüm bireyleri görebilen benlik, kendisini görememektedir. Bu noktadaki eksikliği bir ayna vasıtasıyla gidermeye çalıştığında ise görünen şey aslında çarpıtılmış bir gerçekliktir. Zira ayna üzerinde görülebilen şeyler aslında nesnelerdir. Bir birey, aynaya bakarak aslında kendisini değil, çevredeki insanların onu nasıl gördüğünü görebilir. Aynaların insanları değil, nesneleri gösterebileceği fikrinden hareketle bireyin -bu çalışmanın da başlığı olan- kendi iskeletini görebilmesinden kasıt nedir?
İskeletini görebilmek aslında ölüm gerçeğini kabul edebilmektir. Zira birey bir gün ölecek ve nihayetinde bir kemik yığınına dönüşecektir. Kendi yarattığı gerçekliklerin öznesiyken ölüm gerçeğiyle karşılaştığında nesneleşecektir. İskeletini görmek; özneyken bir gün nesne haline geleceğinin bilincine varabilmek, kendi yansımasına bu bilinçle bakabilmek, bilişsel düzeyin ötesinde, duygusal ve varoluşçu bir pencereden son noktada neye dönüşeceğini görebilmektir. Tabi ki bu derinlemesine bakış oldukça ürkütücüdür. Zira kendi varlığının bir gün sona ereceğinin her ne kadar bilişsel düzeyde farkında olunsa da bunu duygusal olarak kabullenebilmek mümkün görünmemektedir.
Tartışma ve Sonuç1950’li yıllarda Hartmann’ın yaptığı açılıma kadar aynı anlamda kullanılan benlik ve kendilik kavramlarının literatürde ayrımı netleşmeye başlamış olsa da hem günlük kullanımda hem de çeşitli kaynaklarda aynı anlamda kullanılmaya devam etmektedir. Oysa çalışmada da ayrıntılı biçimde ifade edildiği üzere benlik birçok işleve sahip yürütücü yanımızken, kendilik tasarımsal yanımızı ifade etmektedir. Benlik duyusal, motor, bilişsel ve duygusal kapasitelerden elde ettiği veriler sayesinde bir tasarım üretmekte ve bunun sonucunda kendisini bu tasarımsal yapı olarak algılamaktadır. Bedenin proprioseptif algı sayesinde bilincine vardığı vücut farkındalığının kendilik farkındalığına erişebilmesi için de bu tasarıma her daim ihtiyaç duyulmaktadır. Zira kendiliğin daha nesnele yakın olan benlik kapasitesinden büyük oranda uyumsuz olduğu durumlar kendilik bozukluğu olarak değerlendirilen klinik tablolara sebep olmaktadır.
Benliğin ürettiği kendilik bu sayede bireyin kendisini daha gerçekçi bir zeminde değerlendirebilmesini, daha gerçekçi hedefler koyabilmesini, tehditlere karşı önlemler alabilmesini, mentalizasyon kapasitesini arttırabilmesini sağlamaktadır. Örneğin; “Amerika’da küçük beş kişilik bir uçak kalkış yaptı. Kalkış yaptıktan
sonra kule gördü ki, tekerleğinin biri kırıldı. Pilotun haberi
yok, uçuyor. Kule dedi ki, “bir tekerleğin düştü, ona göre tedbir
al, çalışmayacak.” Yani dışardan gözleyen ben, annenin gözü
diyelim kuleye. Pilot uçuyor her şey yerinde zannediyor ama o
tekerleğin biri yok. Pilot “teşekkür ederim” dedi. Daha sonra dolandı dolandı, benzinini boşalttı, özel bir iniş yaptı. Burnunun üzerine iniş yaparak çok rahat şekilde tekerleksiz indi (Özakkaş, 2012).” Uçağın tekerleklerinden birisinin kırık olması ve kulenin bu uyarıyı pilota vermesiniinsana uyarlayacak olursakbenliğin işlevleri sayesinde pilotun uçağın durumu hakkında bilgi alarak gerçekçi bir kendilik tasarımı yapabilmesini kolaylaştırmaktadır. Bu tasarımın benlik kapasitesiyle uyumunun en yakın olduğu düzlem patolojilerin en hafif olduğu nevrotik düzlemdir. Benlik kapasitesi ve kendilik algısının birebir örtüşmesi her ne kadar ütopik olsa da bu duruma yakın olan bireylerin “normal”e en yakın profilde oldukları değerlendirilmektedir.
Benlik kaynaklı patolojiler ve kendilik kaynaklı patolojiler de birbirinden farklılıklar göstererek ayrımı daha da netleştirmektedir. Benlikten kaynaklı patolojiler daha çok benliğin kapasitesinin zayıf olmasından, savunma mekanizmalarını etkin biçimde kullanamamasından, alt-benliğin taleplerine karşı düzenleme yapamamasından, üstbenliğin yarattığı kaygıyı dizginleyememesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca benliğin engellenme toleransının düşük olması, bilişsel yetilerinin zayıf olması da patolojilere zemin hazırlamakta veya travmatik durumlarda benliğin dağılmasına sebep olabilmektedir. Kendilik kaynaklı patolojiler ise psikotik düzlem ve nevrotik düzlem arasında yer alan; kendiliğin sürekli olmayışı, canlılığının olmayışı, kendilik tasarımlarında bütünlüğün sağlanamamasından kaynaklı kendilik bozuklukları (borderline, narsisistik, şizoid vb.) olarak ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak; Masterson tarafından aynı koşum takımında birlikte ilerleyen iki ata benzetilse de, benlik kendiliği üreten yapı olsa da birbirlerinden oldukça farklı anlamlara gelen iki kavramdır ve kullanımları sırasında bu farklılıklar gözetilerek kullanılmaları daha faydalı olacaktır.
KaynakçaBrenner, C. (1998). Psikanaliz, Temel Kavramlar. Ankara: HYB.
Freud, S. (1923). Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd. (A. Babaoğlu, Çev.) Metis Yayıncılık.
Hartmann, H. (1958). Ben Psikolojisi ve Uyum Sorunu. İstanbul: Metis Yayınları.
Joseph Palombo, H. K. (2018). Psikanalitik Gelişim Teorileri Rehberi. (F. B. Helvacıoğlu, Çev.) İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Klein, M. (1957). Haset ve Şükran. İstanbul: Metis Yayınları.
Kohut, H. (1971). Kendiliğin Çözümlenmesi. Metis Yayınları.
Kohut, H. (1977). Kendiliğin Yeniden Yapılandırılması. (O. Cebeci, Çev.) Metis Yayıncılık.
Margaret S. Mahler, F. P. (1975). İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu. (A. N. Babaoğlu, Çev.) İstanbul: Metis Yayınları.
Masterson, J. F. (2010). Gerçek Kendilik. (P. Üzeltüzenci, Çev.) İstanbul: Litera Yayıncılık.
Özakkaş, T. (2012). Bütüncül Psikoterapi 7. Dönem Aralık 2008 Ders Notları. İstanbul: Özak Yayınevi (Psikoterapi Enstitüsü).
Özmen, E. (2002). Lacan, Ayna Evresi ve Marx. Birikim.
Stern, D. (1985). Bebeğin Kişilerarası Dünyası.
https://kenanturan.com.tr/aynada-iskeletini-gormek-benlik-ve-kendilik-kavramlarinin-ayrimi/