Cuma hutbeleri ve insan psikolojisi
Psikolog Hüseyin Kaçın
Muhafazakar yada dindar insanların her cuma günü bir sorunları vardır. Kimse bugüne kadar açıkça dile getirmeye cesaret edemediğinden bu sorunun adı bile konulmadığı içindir ki çözümü de bulunmaz. Her cuma günü, cuma namazında imam-hatibin okuyacağı hutbe genelde herkes için bir derttir. Okunan hutbeler bir yere kadar dinlense bile bir yerden sonra dikkat dağıldığı için dinleyenler açısından sıkıntılı bir süreçtir. İnsan psikolojisini tatmin etmeyen bir şeyler söz konusudur. Hutbe dinleyenlerin yüzlerini dikkatle incelersek ortada bir sorun olduğu kesindir. Vaazlarda hutbeler kadar sorun olmayabilir. Vaaz veren kişilerde hitabet yeteneği yerinde ise dikkat çekici konulara girildiğinde ilgi sarsılmamaktadır.
Bir öğretmenin sınıfta verdiği dersi anlatarak değilde elinde bir kağıt parçasından okuyarak verdiğini düşünürsek her öğrenci bir yerden sonra can sıkıntısından halden hale girecektir. Kesinlikle sınıfın disiplin sorunu ortaya çıkacaktır. İmam-Hatibin elinde bir kağıt parçası ile minberde bulunması dersine hazırlıksız girmiş öğretmen gibi olmasıdır. Dinin, insanı sıkan ve geren değil huzur ve mutluluk veren bir olgu olması gerekmez mi?
Sorunu ortaya koyduğumuz gibi çözümünü de ifade etmemiz kaçınılmazdır. Yüce Peygamberimizin hadisleri kısa ve öz olarak okunursa dinleyenler açısından daha öğretici olacaktır. İkinci önerimiz ise daha anlamlı olsa gerek. Her cuma namazında hutbede bir sayfa Kuran-Kerim meali okunursa; Allah sözü dinlemek bakımından dikkatlerimiz daha keskin olacaktır. Her hafta bir sayfa meal dinlemiş olsak ömrümüz boyunca kendiliğinden dinleyici olmak bakımından Kuran hatmedilmiş olacaktır.
Merzifonlu Kara Mustafapaşa Camii veya Vezir Camii; İstanbul Suriçi Sirkeci Hocapaşa Mahallesi, Hüdavendigar Caddesi Vezir Camii çıkmazında 1670 tarihlerinde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sirkeci Gar meydanının en güney noktasından da merdivenlerle çıkılır. Zira Gar binası ve önündeki meydanın düzlüğünden caminin bulunduğu platform 4-5 metre daha yüksektir. Cami meydandan rahatça görülmektedir. Sokağın devamında ise tramvay yolu bulunmaktadır. Bu camii 1670 tarihlerinde mescit olarak inşa edilmiştir. 1829 yangınında tahrip olmuştur. 1831 yılında yeniden Minberli olarak camii şeklinde inşa edilmiştir. 1865 yılındaki Hocapaşa yangınında zarar görmüş olmasına rağmen ayakta kalabilmiştir. 1928 tarihlerinde ise tahrip olduğundan dolayı yıkılmıştır. Arsasını vakıflar bir Çayhaneye kiralamıştır. O çayhane zamanla büyüyerek sahne ilave edilip bir Gazino olmuştur. İsmi de Anadolu Saz Evi olup, Anadolu’dan gelenlerin rağbet ettiği ünlü bir pavyon olmuştur. 1978 yılında gazino yıkılmıştır. Vakıflar tarafından 1985 yılında bugünkü camii yeniden yaptırılmıştır.
-Sirkeci tren istasyonu giriş kapısındaki Merzifonlu Camisi 1927 yılında satılarak cami olma özelliği ortadan kalktı.
-Sirkeci camisinde mimari değişiklik yapanlar önce minareyi yıktılar sonra da kubbeyi
-Sirkeci sazevi adıyla içkili, dansöz gösterileri yapılan bir fuhuş ve eğlence merkezine dönüştürüldü.
-1980’li yıllarda çevre esnafının Turgut Özal’dan “yeniden cami olarak yapılması” istekleri olumlu karşılandı ve Merzifonlu camisi yeni baştan yapıldı.
1991-1995 yıllarında İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümünde okurken yaz tatillerinde yukarıda bahsettiğimiz dert, derdim olmuştu. Çözüm olarak Edirne'den 08:30 trenine binip 13:30 da Sirkeci garında oluyordum. Merzifonlu Kara Mustafapaşa Camisi İmam-Hatibi Ali Mazak'ın cuma vaazını ve hutbesini dinlemek için bu zahmete katlanıyordum. Ali Mazak ne yapıyordu diğer hocalardan farklı olarak. Hutbede Hz Fatma ve Hz Ali'nin karı koca konuşmalarını anlatıyordu. Hz Fatma rüyasında sevgili babasını görmüş ve bunu Hz Ali'ye anlatıyor. Karı koca bu rüyayı Hz Fatma'nın yakında vefat edeceğine yoruyorlar. Bu esnada Hz Hasan ve Hz Hüseyin dışarda oyun oynuyorlar. Hz Fatma ve Hz Ali'yi bu anlatımlarda insan yönüyle algılıyorsunuz. Ali Mazak'ın gözleri yeteri kadar nemleniyor; şov amaçlı ağlak ağlak konuşan kibir budalası hocalardan farkını ortaya koyuyor. Ertesi hafta İmam Azam'ın hayat hikayesini dinliyorsunuz. En ağlak vaazlar veren malum kişi Fetullah, kitleleri sahte gözyaşları nasıl da uyuşturmuş. Bunu da unutmayalım asla.
Yıldız Kenter; Ben Anadolu oyununu monolog olarak sahnede tek başına sergiler. Sahnede tek başına oynayan bir oyuncuyu izlemek için seyirciler bilet gişelerinde sıraya girmektedirler. İşte Yıldız Kenter gibiydi Ali Mazak hutbede. Dinlediğimiz bir hutbe aslında bir gerçeğin tarihin derinliklerinden çıkartılarak gözümüzün önünde sergilenmesiydi. İtiraf ediyorum Ali Mazak'a olan bu derin sevgim sarsılmasın diye kendisi ile bilerek bugüne kadar tanışmadım. Bu bilgili ve görgülü adam ömrünü camide geçirecek gibi durmuyordu. İlk önce Eminönü Belediyesi'nde yönetici oldu daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı Müdürü oldu. Şu an kendisi Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Erdek MYO Müdürü, Yönetim Organizasyon Bölüm Başkanı olarak görevini yürütüyormuş. Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş'dan ricamız camilerin imam-hatiplerinin Ali Mazak tarafından eğitimden geçirilmesidir.
Sesimiz Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı koridorlarını aşıp Prof. Dr. Ali Erbaş'ın dikkatine ve kulağına erişir mi bilinmez? Umutsuzca beklemeye devam edelim. Yıllar geçiyor, köprünün altından sular akıyor, Garp cephesinde değişen bir şey yok.
Bu memlekette insan psikolojisine vakıf bürokratlara ve yöneticelere ihtiyacımız şiddetli bir şekilde artıyor. Memleketimden insan manzaraları'na bakarsak toplum olarak ruh sağlığımıza dair bilgiler edinebiliriz. Öğretmenlerin ve İmam-Hatiplerin insan psikolojisine dair bilgileri yoksa o toplumun geleceğine dair kaygılanmamız gerekir.
Kalın sağlıcakla....
huseyinkacin@hotmail.com
Psikolog
www.huseyinkacin.comhttps://www.habervakti.com/cuma-hutbeleri-ve-insan-psikolojisi-makale,1144.html