2
Aslında çok küçük bir çocukken de bazı şeylerin farklı geliştiğini seziyordum. Ailem her fırsatta benim çok zeki olduğumu belirtiyordu. Hep özel bir çocuk olduğumu, diğer çocuklardan daha zeki olduğumu, çok zeki ve çok çok çok zeki olduğumu…. Benimle ilgili kurulan ifadeler şöyleydi: Mike daha 1.5 yaşında konuşuyor, Mike 3 yaşında okumayı söktü, Mike o kadar zeki ki çok zeki yani… Hatta Mike çok tatlı, seven çok seviyor, bakan bir daha bakıyor. Mike in yemyeşil gözleri var, Mike çok akıllı, edepli, ayrıca zeki. ZEKİ, ZEKİ, ZEKİ Bu zekanın yararını gördüm mü, hayatımı çok mu değiştirdi? Tam tersine beni geri plana itti, beni diğer tüm insanlardan soyutladı.
Okulum değiştikten sonra her şey bambaşka bir hal almaya başladı. Hiç arkadaşım yok gibiydi. Gerçi öncesinde gerçek arkadaşlarım var mıydı onu da pek bilmiyorum, hatırlayamıyorum açıkçası. Ben kendimi bildim bileli güçsüz, hassas birisiydim bu su götürmez bir gerçek. Allah bana zeka vermiş, gücümden kuvvetimden, sportifliğimden, özgüvenimden, insan ilişkilerimden almış. Gerçi bunun erken doğmam ile de alakası olabilir diye düşünüyorum, daha doğrusu düşünmek istiyorum.
Beden eğitimi dersinde başarısız birisiydim, aynı zamanda hiçbir spor dalına ilgisi olmayan da, sınıftaki çocuklar futbol oynarken, basketbol oynarken ben bir köşede öylece dururdum, kendim gibi asosyal olan veya dışlanmış olan diğer çocuklarla vakit geçirirdim. Şimdi yazarken şunu fark ettim ki diğer çocukların da kırık bir yanları vardı aynı benim gibi. Bir gün hiç unutmam, annem öğretmenimle konuşmak için okuluma gelmişti. Öğretmenim de anneme beden eğitimi öğretmeninin ona benimle ilgili, Sınıfta Mike diye bir çocuk var, o zihinsel engelli galiba diye söylemiş. Yani beden eğitimi öğretmeni benim engelli olduğumu söylemiş… Hani zekiydim? Zeka nerede zeka? Ne işe yaradı zeka?.....
Ortaokul yıllarım inişli çıkışlı geçti. Akademik olarak ne çok başarılıydım ne çok başarısız. Ama akademik durum hayat başarısı olmadan koca bir sıfır. Akademik olarak başarılı olduğum zamanlar da oldu ama hayatta başarı olmayınca etki etmiyor. Her şeyden önce tatmin etmiyor sizi. Ayrıca yalan içinde de geçti. Babamın o yıllarda arabası yoktu, varlıklı değildik ama ben herkese arabamız olduğunu söylüyordum.
Ortaokulda George diye bir arkadaşım vardı. Bu arkadaşım tarafından tehdit edildim. Ayrıca George ayrıca benimle Top, Yumuşak gibi sözcükler kurarak benimle dalga geçerdi. En sonunda kendim çözmek yerine ağlayarak anneme babama söyledim. Annem babam olaya karıştı ve kötü sonuçlandı. Olay sınıf tarafından duyulunca neredeyse tüm sınıf George ı tuttu. Artık iyice dışlanmıştım. Ayrıca bu olayın içinde de benim yalanlarım var ama tehdit edildiğim kısım doğru.
2012 yılının yazında ciddi anlamda Eurovision Şarkı Yarışması ile tanıştım. Bilirsiniz, Avrupa ülkelerinin katıldığı ki o sıralar Türkiye’nin de katıldığı, ülkelerin şarkı söylediği ardından birbirini oyladığı bir yarışmadır. O yıl Türkiye’nin yarışmaya katıldığı son yıldı. Babamla birlikte televizyondan izlemiştik. O yaz gittiğim kuran kursunda Kurtis diye bir çocuk vardı. Onunla da iyi anlaşırdık. Onunla da muhabbetini yaptığımızı hatırlıyorum. Ardından yarışmayı çok fazla takip eder oldum. Bana bir yararı olmuştur. O da bu sayede İngilizcemi geliştirmemdir.
Benim dönemimde liselere giriş sınavı TEOG idi. TEOG a hazırlık sürecim pek iyi geçmedi. Ders başarım 7. Sınıfta ortalama üstü iken 8. Sınıfta kademeli olarak düştü. Çünkü ben okuldan eve geldiğimde ders çalışmıyordum. Cep telefonu modellerine bakıyordum. O sıralar araba alma durumumuz vardı, araba modellerine bakıyordum ve kareli defterlere kendim cep telefonları, arabalar çiziyordum. Şimdi düşündüğümde tüm bunlar takıntılarımdı ve ben bunlarla baş