Gönderen Konu: Hayat Hikayem: Eşcinselliğin Bilinmeyen Yüzü  (Okunma sayısı 3035 defa)

MeteX

  • Ziyaretçi
Hayat Hikayem: Eşcinselliğin Bilinmeyen Yüzü
« : 15 Ocak 2021, 03:15:53 ös »
1.
Ben Mike,
20 yaşındayım. Yay burcuyum. Tam doğum tarihimi yazmak istemiyorum ama yay burcu olduğum için kasım ya da aralık doğumlu olduğumu söyleyebilirim. Yay burcunun çift karakterli olma özelliğini taşıyorum yani sonuna kadar kararsız bir yapım var. Kafamda hep soru işaretleri dolaşır. Fikirlerim ve haliyle davranışlarım çok değişkendir. Fikirlerim olsa bile bunları davranışa geçiremeyen birisiyim. Ama yay burcunun bir özelliğini daha sonuna kadar taşıyorum o da HUZURSUZLUK.
   12-13 yaşımdan beri neredeyse hep kendimi huzursuz hissettim çünkü kendimi nitelendiremeyen, topluma benimsetemeyen birisiydim. Hala da öyleyim bence. Belki de ben böyle hissediyorum ama bu durum beni ciddi manada olumsuz etkiliyor. Bu huzursuzluk da insanın daha da yalnızlaşmasına ve acizleşmesine neden oluyor.
   Yapım gereği hassas, kırılgan, naif bir insanım. Ailem bana kızdığında ya da bir arkadaşımla ufak bir tartışma yaşasam, ya da bir öğretmenim bana kızdığında hemen gözlerim dolar içim burkulur. Ayrıca beni en çok yaralayan şey de hak etmediğim halde bana kızılmasıdır. Hatırlıyorum da ortaokulda kısmen başarılı (hatta başarılı diyebiliriz sanırım) İngilizce dersinden hep düşük notlar alırdım. 50-60 alırdım ve öğretmenim notları açıklarken öğretmenimin yüzüne bakamazdım, utançtan yerin dibine girerdim. Hatta belki notu açıklarken ‘’Çok düşük almışsın çalışmıyor musun?’’ dediğinde ağlardım bile. Sanırım bu durumun mükemmeliyetçiliğimle de alakası var. Mükemmeliyetçi oldum ama mükemmele ulaşabilme başarısını hayatım boyunca neredeyse hiç hissedemedim.
   Çocukluğuma inmek istiyorum biraz. Çocukluğumda kiloluydum. Hani şu şişko ve tombiş olarak nitelendirilenlerden. Şişman, hassas ve TUHAF…İnsanlar benim çok tatlı olduğumu söylerler ve eklerlerdi ‘’sen iyilik meleğisin’’ ama bu nitelendirmeler beni çok rahatsız ediyor sanırım. Kendimi diğer yaşıtlarımdan farklı görmeme hatta içimde hissetmeme neden oldu. İnsanlar hiç benimle tartışmaya, kavgaya girmiyorlar ve bu durum beni önemsemediklerini hissetmeme neden oluyordu. Ama ben kavga ediyordum. Kavganın büyüğünü kendimi suçlayarak veriyordum.
   Hayatımda yaşıtlarım arasında kendimi kötü ve değersiz hissettiğim ilk anımı 1.sınıftayken yaşadım. En azından hatırladığım ilk anı bu. Okulun ilk günü bir çocuk suluğundaki sıcak sütü kafamdan aşağıya dökmüştü. E haliyle ağlamıştım. Sanırım ağlamıştım. Ağlamışımdır yani tam hatırlamasam bile. Ve annem de benim okulumda personel olduğu için annemin müdahale etmiş olması kuvvetle muhtemel.
   3 yılımı annemle aynı okulda geçirdim. Bu arada yazları da köye giderdik. Köyde akrabalarım ve haliyle kuzenlerim vardı. Kuzenlerimden de farklı olduğumu hissederdim. Ne de olsa ben dışarıdan o ortama giren birisiyim. Kendimi bulunduğum ortama yedirebilmekte çok zorlandım kısacası. Buna hep değineceğim ama ciddi miktarda kendimi her zaman eğrelti hissettim.
   4. sınıfta ailem akademik seviyemin mevzubahis okula uygun olmadığına karar vererek kaydımı daha elit bir ilçede, akademik seviyeleri daha yüksek olan çocukların öğrenim gördüğü bir okula aldırdı. Aslında okulun ilk günleri gayet güzel geçiyor gibiydi, kısmi arkadaşlıklarım oldu. Genellikle kızlardı bu arkadaşlarım. Bahçede oyunlar oynadığımızı hatırlıyorum. Ama nedenini bilmediğim bir şekilde kendimi yine soyutladım.
 
« Son Düzenleme: 16 Ocak 2021, 12:58:07 ös Gönderen: psikolog »

MeteX

  • Ziyaretçi
Ynt: Hayat Hikayem
« Yanıtla #1 : 15 Ocak 2021, 03:18:10 ös »
2
   Aslında çok küçük bir çocukken de bazı şeylerin farklı geliştiğini seziyordum. Ailem her fırsatta benim çok zeki olduğumu belirtiyordu. Hep özel bir çocuk olduğumu, diğer çocuklardan daha zeki olduğumu, çok zeki ve çok çok çok zeki olduğumu…. Benimle ilgili kurulan ifadeler şöyleydi: Mike daha 1.5 yaşında konuşuyor, Mike 3 yaşında okumayı söktü, Mike o kadar zeki ki çok zeki yani…  Hatta Mike çok tatlı, seven çok seviyor, bakan bir daha bakıyor. Mike in yemyeşil gözleri var, Mike çok akıllı, edepli, ayrıca zeki. ZEKİ, ZEKİ, ZEKİ Bu zekanın yararını gördüm mü, hayatımı çok mu değiştirdi? Tam tersine beni geri plana itti, beni diğer tüm insanlardan soyutladı.
   Okulum değiştikten sonra her şey bambaşka bir hal almaya başladı. Hiç arkadaşım yok gibiydi. Gerçi öncesinde gerçek arkadaşlarım var mıydı onu da pek bilmiyorum, hatırlayamıyorum açıkçası. Ben kendimi bildim bileli güçsüz, hassas birisiydim bu su götürmez bir gerçek. Allah bana zeka vermiş, gücümden kuvvetimden, sportifliğimden, özgüvenimden, insan ilişkilerimden almış. Gerçi bunun erken doğmam ile de alakası olabilir diye düşünüyorum, daha doğrusu düşünmek istiyorum.
   Beden eğitimi dersinde başarısız birisiydim, aynı zamanda hiçbir spor dalına ilgisi olmayan da, sınıftaki çocuklar futbol oynarken, basketbol oynarken ben bir köşede öylece dururdum, kendim gibi asosyal olan veya dışlanmış olan diğer çocuklarla vakit geçirirdim. Şimdi yazarken şunu fark ettim ki diğer çocukların da kırık bir yanları vardı aynı benim gibi. Bir gün hiç unutmam, annem öğretmenimle konuşmak için okuluma gelmişti. Öğretmenim de anneme beden eğitimi öğretmeninin ona benimle ilgili, Sınıfta Mike diye bir çocuk var, o zihinsel engelli galiba diye söylemiş. Yani beden eğitimi öğretmeni benim engelli olduğumu söylemiş… Hani zekiydim? Zeka nerede zeka? Ne işe yaradı zeka?.....
   Ortaokul yıllarım inişli çıkışlı geçti. Akademik olarak ne çok başarılıydım ne çok başarısız. Ama akademik durum hayat başarısı olmadan koca bir sıfır. Akademik olarak başarılı olduğum zamanlar da oldu ama hayatta başarı olmayınca etki etmiyor. Her şeyden önce tatmin etmiyor sizi. Ayrıca yalan içinde de geçti. Babamın o yıllarda arabası yoktu, varlıklı değildik ama ben herkese arabamız olduğunu söylüyordum.
   Ortaokulda George diye bir arkadaşım vardı. Bu arkadaşım tarafından tehdit edildim. Ayrıca George ayrıca benimle Top, Yumuşak gibi sözcükler kurarak benimle dalga geçerdi. En sonunda kendim çözmek yerine ağlayarak anneme babama söyledim. Annem babam olaya karıştı ve kötü sonuçlandı. Olay sınıf tarafından duyulunca neredeyse tüm sınıf George ı tuttu. Artık iyice dışlanmıştım. Ayrıca bu olayın içinde de benim yalanlarım var ama tehdit edildiğim kısım doğru.
   2012 yılının yazında ciddi anlamda Eurovision Şarkı Yarışması ile tanıştım. Bilirsiniz, Avrupa ülkelerinin katıldığı ki o sıralar Türkiye’nin de katıldığı, ülkelerin şarkı söylediği ardından birbirini oyladığı bir yarışmadır. O yıl Türkiye’nin yarışmaya katıldığı son yıldı. Babamla birlikte televizyondan izlemiştik. O yaz gittiğim kuran kursunda Kurtis diye bir çocuk vardı. Onunla da iyi anlaşırdık. Onunla da muhabbetini yaptığımızı hatırlıyorum. Ardından yarışmayı çok fazla takip eder oldum. Bana bir yararı olmuştur. O da bu sayede İngilizcemi geliştirmemdir.
   Benim dönemimde liselere giriş sınavı TEOG idi. TEOG a hazırlık sürecim pek iyi geçmedi. Ders başarım 7. Sınıfta ortalama üstü iken 8. Sınıfta kademeli olarak düştü. Çünkü ben okuldan eve geldiğimde ders çalışmıyordum. Cep telefonu modellerine bakıyordum. O sıralar araba alma durumumuz vardı, araba modellerine bakıyordum ve kareli defterlere kendim cep telefonları, arabalar çiziyordum. Şimdi düşündüğümde tüm bunlar takıntılarımdı ve ben bunlarla baş

MeteX

  • Ziyaretçi
Ynt: Hayat Hikayem
« Yanıtla #2 : 15 Ocak 2021, 03:18:44 ös »
3

edemiyordum. Aynı zamanda kendimi iyice kontrolsüz yemeye vermiştim ve iyice kilo almıştım. 100 kilonun üstüne çıktığımı hatırlıyorum. 8.sınıf çocuğu için çok fazla bir kiloydu bu.  Eve geliyor, çok yemek yiyor sonra da kendi dünyama çekiliyor annemleri bekliyordum. Ama beklerken pek ders çalışmıyordum. Bu arada beklerken başka bir şey daha yapıyordum…. Porno film izlemek. Bu yıllarda pornografik sitelerle tanıştım. Daha doğrusu biliyordum, gezinmeye başladım. Ama bu sıralar odağım olması gereken şeyin üzerinde değildi. İlgimi erkek vücudu, erkek cinsel organı çekiyordu.
   Bu sıralarda dershaneyi de asıyordum. Dershaneye gidiyorum diye çıkıp kitapçılara giderek boş boş kitaplara bakıyordum. Önümde bir sınav vardı fakat ben bu sınavın bilincinde hiç değildim. Sonuç olarak sınavdan 420 civarı bir puan aldım ve bu puanın ailemin emekleriyle, beklentileriyle yakından uzaktan alakası yoktu. Ben ilk kez onları hayal kırıklığına uğrattığım için kendimi yastıkla boğma suretiyle intihar girişiminde bulundum. Bu arada okul bitti biteli bu okuldan kimseyle rastlaşmadıkça, yolum kesişmedikçe görüşmedim.
   Sonunda, Zeytinburnunda bir Anadolu lisesi kazandım fakat sonradan Anadolu lisesi olmuş bir okuldu. Sonradan nakil yaptım ve tekrar nakil yaptım. Güngören ilçesinde iyi bir Anadolu lisesine geçtim.
   Bu okulda hiç kimseyle takışmadım. Kimseyle kavga etmedim, fakat kendimi yine genç bir  birey olarak kabullendiremedim. Sanki farklıydım ben, hani abiler küçük çocuk olan kardeşlerini çok severler ama onunla iletişimleri farklıdır, arkadaşlarıyla iletişimleri farklıdır ya, benim de okuldakilerle ilişkim bu şekildeydi.
   4 yıl boyunca yaşadığım deneyim ortaokul deneyimime oranla daha sancısızdı ama bir ortak noktası olduğunu söyleyebilirim, BİREYLEŞEMEME. Seviliyordum ama sanki bir lise öğrencisi gibi kabul görmüyordum. Arkadaşlarımla iletişimim sınırlıydı. Dersler üzerine kurgulanmış bir okul hayatım oldu. İnsanlar beni sanki sadece ders çalışan ve bunun haricinde bir icraata girişmeyen birisi olarak görüyorlardı. Notlarım iyi olmasına rağmen çok ütopik bir şekilde mükemmel olmadığı için beni zeki birisi olarak görmüyorlardı. Ben, sınıfın en az yarısından daha az ders çalıştığıma eminim. Çünkü okul haricinde neredeyse hiç ders çalışmıyordum. Ama sınıfın neredeyse tamamından daha kısıtlı sosyal yaşantım vardı. Sosyalleşemeyen kişilerin sosyal zekası sınırlıdır. Daha doğrusu olan zekasının kilidini açıp kapının arkasındaki cevheri açığa çıkaramaz. Benimkisi de tam böyleydi.
   Lise hayatımı biraz daha ayrıntılı anlatmak istiyorum. İlk iki yıl Adam diye bir çocukla arkadaşlık kurdum. Adam biraz farklı birisiydi. Ben de onun farklı olduğunu hissedebiliyordum. Benim mantaliteme çok ters fikirleri olan, kendisini dış dünyaya kapatmış bir çocuktu. Ama kendimi ona kabul ettirebilmiştim daha doğrusu toplumun bana biçtiği kılıfı ona kabul ettirmiştim. Ve ben de 2 yıl boyunca rahat olmasam da onunla bir arkadaşlık yürüttüm.
   9. sınıfın 2. Döneminden itibaren Bell isminde bir çocukla yakınlaştım. Onunla çok uzun süreli bir arkadaşlığımız oldu. Onunla olan arkadaşlığımın Adam ile olandan net farklılıkları vardı. Bell ile birçok şeyimi, yaşadıklarımı, duygularımı paylaşabiliyordum. Tabi her şeyimi paylaşmam olanaksızdı çünkü kendime bile itiraf etmemin zor olduğu şeyler vardı.
   

MeteX

  • Ziyaretçi
Ynt: Hayat Hikayem
« Yanıtla #3 : 15 Ocak 2021, 03:21:03 ös »
4

   İnsan kendini sınırladıkça, üstüne biçilmiş kalıpları kıramadıkça, uçsuz bucaksız sonsuzluklarda küçücük bir nokta gibi hissediyor kendini. Büyüyemiyorsunuz. Sanki üzerini kaplayan kalıplar sizi sıkıyor, bastırıyor. Ama bunları yaparken canınız ziyadesiyle acıtıyor. Kendini keşfedecek gücünüz böylelikle hiç kalmıyor. Harekete geçemiyorsunuz haliyle de olduğu yerde sayıyorsunuz. Durum böyle olunca kendini çok değersiz, beceriksiz ve aciz hissediyorsunuz. Kendiniz acizleşince devasını başka şeylerde arıyorsunuz. Kalıplarınızın içinde bir cinsellik yaşıyorsunuz. Sahte bir cinsellik, insanın yaşadığını herkesten gizlediği bir cinsellik ne kadar gerçek olabilir ki….
   Öğretmenlerle olan ilişkilerim de arkadaşlarımla olandan pek farkı değildi. Çünkü öğretmenlerimin gözünde de pek farklı değildim. Sessiz, sakin, zararsız, yok…. Yokluk gibiydim koskocaman bir yokluk. Matematik öğretmenim Nadia ile ders yapmaya ilk başladığımız 2 ay boyunca benim hakkımda bir fikri olmadığına adım gibi eminim. Ne zaman ki sınav sonuçları açıklandı ve ben ortalama üstü bir puan aldım, o zaman sınıflandırıldım. Mike ders makinesi. Kimya öğretmenim Deborah hocam ile ilişkimde de küçük farklılıklar olsa da genel mantalitede pek bir farklılık yok.
   Lise yıllarım bu şekilde geçti, üzerinde daha fazla yazmak istemiyorum. Ha unutmadan bu arada son 2 yıl da genellikle hatta neredeyse sadece Bell ile takıldığımdan Bell, Bell’in arkadaşları ve ben üçgeninde geziniyordum.
   Benim dönemimde üniversiteye giriş sistemi değişmişti. Yapılan ilk YKS ye ben girmiştim. 30 bin civarı bir sıralama yaptım. Bu sonucu yetersiz buldum ve Tıp Fakültesi için yeniden hazırlanmaya karar verdim. Ama asıl yeniden hazırlanmamın nedeni toplumun bana biçtiği rolü uygulayarak kendimi kandırmaktı.
   Bu sefer bir tık daha düşük bir sıralama yaptım. Her zamanki gibi başarısız oldum. Gücümü ortaya koyamadım. İradesizliğimi kanıtladım galiba. Gene kalıbımın arkasına saklandım ve içime içime ağladım. Sıralamama uygun olarak tercih yaptım.  Eczacılık fakültesini kazandım.
   Yaşım arttıkça kalıplarım bana daha dar geliyordu ve kendimi iyice yetersiz görmeye başlıyordum. Bu yetersizliği kendimi tatmin ederek doldurmayı seçtim. Kendimde olmayan özgüvene sahip olan, vücuda sahip olan, kendimde olmasını istediğim fiziksel özellikleri olan erkeklere daha da bağlanıyordum. Ben en çok tahrik eden özellik özgüvendi, özgüveni yüksek olan yakışıklı karizmatik, sağlıklı erkekleri kalıbımın içine alıp onları özümsüyordum. Deniz tatiline gittiğimizde gördüğüm Bulgar, Sırp, Rus turistler, kendine güvenen, maçovari doğulu erkekler ya da yeşil gözlü atletik, süt gibi beyaz teni olan twink erkekler. Bunların hepsi fantezilerimin temelini oluşturuyordu. Hem onlar gibi olmak istiyordum hem de onlarla vakit geçirmek, onların beni benimsemesini, bana sevgi göstermelerini kafamda kuruyordum.
 

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayat Hikayem: Eşcinselliğin Bilinmeyen Yüzü
« Yanıtla #4 : 16 Ocak 2021, 12:58:17 ös »
Merakla Beklenen
Benim Ailem  Belgeselinin
3. Bölüm
Ezberlerinizi Bozacak!..
Bu Belgesel Dünya'da Bir ilk!..

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!
Eşcinsellik, bir aile hastalığıdır. Eşcinsellik, bireysel olarak cinsel kimlik bunalımı olarak yaşanırken içinde yetiştiği ailenin hastalıklı olmasından kaynaklanmaktadır. Toplumda eşcinsel sayısı arttığı, kabul gördüğü ve örgütlendiği oranda aile çökmüş demektir. Eşcinsellik, babanın iktidarı yerine annenin egemenliğinin kutsanmasıdır.
Eşcinsellik bireyin değil bireyin yetiştiği ailenin hastalığının dışavurumudur. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Batı'da eşcinsel lobilerinin güçlü ve planlı çalışmaları sonucunda eşcinsel evlilik yasalarının çıkması ve eşcinsel birlikteliklerin artması, Batı'da ailenin çöktüğünün bir göstergesidir. Batı'da çoktan çöken aile, Doğu'da da artan bir hızla çökmektedir.

http://escinselterapi.net/huseyinkacin/

http://escinselterapi.net/forum/

https://www.habervakti.com/escinsellik-aile-hastaligidir-makale,2038.html?fbclid=IwAR1KMAypvtlCCxETGvbwZ4oGT92J0r3aBQN3VNjl2t7s9hBzRGmvNWJzoXc

Benim Ailem Belgeseli - 4 Bölüm Bir Arada

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11


Benim Ailem 1. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Benim Ailem 2. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=v-6UbOMkP38&t=369s

Benim Ailem 3. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=tXHaVWGvYH8&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw

Benim Ailem 4. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=65uvP_ARl9w&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=2

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=9




psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayat Hikayem: Eşcinselliğin Bilinmeyen Yüzü
« Yanıtla #5 : 08 Ağustos 2021, 08:16:00 öö »
..