Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91
www.huseyinkacin.comSelamün Aleyüm hocam;
İsmim Ahmet Aydınlar, 18 yaşındayım, Antalya'da yaşıyorum ve maalesef ki eşcinselim ama gay değilim (non-gay homosexual demek daha doğru olur). Bundan ciddi anlamda rahatsızlık duyuyorum; hem dinen hem toplumumuzun genel görüşü itibariyle hem şahsi görüşüm sebebiyle hem de eşcinsellikle ilişkilendirilen diğer birçok problem sebebiyle ki burada saymakla bitmez sanırım.
Bugünün akşamı ablam sizinle konuştuğunu söyledi ve benden de size mail atmamı istediğinizi. Ablamın sizi benim yerime aramış olması, tedaviyi benden çok onun istemiş olduğu gibi bi kuşku yaratmasın sakın kafanızda hocam. Bunu gerçekten kendim istiyorum lakin bu sene üniversite sınavına hazırlanmakta olduğum için yazın gitmemin daha iyi olabileceğini düşünmüştüm sadece. Yoksa sizin bu mevzu hakkında bana yardımcı olabileceğinizden emindim diyebilirim, internette okuduğum bi çok olumlu yorumun bunda epeyce etkisi oldu tabi.
Hocam şimdi nereden başlasam hiç bilmiyorum, konuşulması gereken o kadar çok şey var ki yazsam roman olur tabiri caizse. Öncelikle biraz ailemden bahsedip sonra kendime bağlamam daha münasip olur diye düşünüyorum.
Annemden başlarsak; çok duygusal, aşırı manada alıngan ve kırılgan bi kişiliği var. Basit bir şaka yapacakken bile yapmasam mı diye tereddütte kaldığım çok oluyor öyle diyim. Herşeyi çok fazla kafasına takan, büyüten ve de üzülmekten ya da düşünmekten başka birşey yapmayan, girişkenlikten uzak biri. Bunları yüzüne karşı söylediğim de oldu tabi arkasından konuşmuşum gibi olmasın
Bildiğime göre öz annesi kendisini istememiş ve de anneme üvey annesi çok iyi davranmamış, en ufak bişeyde cezalandırırmış kendisini. Babası kendisini çok severmiş ama annesi dominant bi karaktere sahipmiş; sevgi yoksunluğuyla ve yalnızlıkla büyümüş. Çok da detaylı bilgiye sahip değilim bu konuda.
Babam ise biraz kaba, ilgisiz, keyfine aşırı düşkün (narsist demek biraz fazla mı olur bilemiyorum ama öyle) ve çabuk öfkelenen bi karaktere sahip. Ciddi manada öfke sorunu var, eşcinsel erkekler babalarından nefretle söz eder bunu biliyorum ama abartmıyorum, kısaca bişey anlatayım hocam. Babamların köyünde çok kirli bi göl varmış, ve yanılmıyorsam babam bu göle ayakkabısının tekini düşürmüş oynarken. Dedem de sinirinden küplere binip babamı atmış göle. (Ne tuhaf insanlar var Allah ıslah etsin artık herneyse.) Babam da psikolojik bi travma mı geçirmiş kafası mı gitmiş artık bilmiyorum, o günden sonra da cin mi görüyormuş şeytan mı onu da bilmiyorum sürekli gözünün önüne kötü yaratıklar geliyomuş ve hep kabuslarla uyanıyormuş. Çok dua etmiş tabi bugün görmüyo artık bahsettiği şeyleri ama öfke sorunu oluşmuş aynı zamanda kendisinde. Kontrol edemiyor kendisini en ufak şeye patlayabiliyor; açıkçası bazen çok neşeli bazen çok sinirli, siz de tahmin edemiyosunuz ruh halinin ne zaman nasıl olacağını.
Çok uzatmadan, sizi de sıkmadan evlenmişler, dört çocukları olmuş, dördüncüsü de ben olmuşum deyip biraz da kendi olduğum kısımdan devam edeyim hocam
Bir abim, iki de ablam var; abim en büyüğümüz ve aramızda on yaş var.
Küçüklüğümü çok iyi hatırlamıyorum aslında, dedikleri gibi insan geçmişinde yaşadığı olumsuzlukları bastırıp içine gömüyor galiba. İçine kapanık, utangaç bi çocuktum. Babamla ilişkimiz kötüydü; eve zor gelirdi ve hiç ilgilenmezdi bizle. Ki eve geldiğinde de yemek yer, televiyon izlerdi. Ağzını şapurdatarak yemek yerdi hep, tiksindiğimi bildiği halde bu umrunda olmazdı. Kendisi bi adım atmazdı hiç, benim onu olduğu gibi kabul etmemi bekledi hep maalesef. Beni dövmeye çalışırdı yaramazlık yaptığım, altımı ıslattığım ya da hatırlayamadığım başka sebeplerden dolayı. Ama sizi arayan ablam olan büyük ablam hep beni korumaya çalışırdı, daha çok o dayak yerdi yazık. Baskın, maskulen, muhafazakar bi karaktere sahipti işte. Bu yüzden kendimi ona çok yakın hissedemedim belki de erkekleri hatırlattığı için bana. Ablalarım ve annem ilgilendi hep benimle ama küçük ablamla aramız çok iyiydi ve en çok onu severdim ben. Abim biraz daha uzaktı bana.
Erkek olan akranlarımla oyunlar oynardım ancak kızlarla oynamayı hep daha zevkli bulurdum. Okula başladığımda da hep uzak durdum erkeklerden. Ailem ne zaman benden gidip birazcık erkek arkadaşlarımla vakit geçirmemi istese genelde reddeder, onların çok aptal olduğunu ve onlarla takılmak istemediğimi söylerdim. Lakin onlar benim zeki olduğumu düşünerek bunu söylediğimi sandılar hep (derslerimde başarılıydım o zamanlar). Halbuki kızlarla çok iyi anlaşıyordum. (Nasıl bu kadar kör olabildiler, itiraf etmesem hiç umurlarında olmayacak mıydım, beni hakiki manada sevmiyorlar mı diye merak edip düşünmüyor değilim.) Sınıf öğretmenim de söylerdi hep sen de oynasana diğer arkadaşlarınla diye. Ama dediğim gibi erkeklerle vakit geçirmek istememe rağmen, kendimi kızların yanında güvende hissediyordum. Lanet olsun ki bu durumun büyümenin bi parçası olduğunu, büyüyünce nasıl olsa nihayetinde bunun değişeceğini düşündüm durdum. Ergenlik dönemine girdiğimde işler daha da kötüye sardı. Kıllarım çıkıyordu ve bundan cidden rahatsızlık-utanç duyuyordum. Yaz geldiğinde şort veya kapri nasıl giyeceğim ben diye üzülmüştüm çok. Üstüne üstlük abim de bana komik mi iğrenç mi bilmiyorum "ooo kıllara bak vay hayvan
" tarzı şeyler söylediğinde çok daha kötü hissettim. Jiletle bacaklarımda ve kollarımda ne kadar kıl varsa hepsini kesmiştim o zaman. Büyük ablam da çok kızmıştı tahmin edebileceğiniz gibi. Bugün bile hala onunla konuşurken içimde bi tedirginlik ve korku oluşuyor.
Ortaokulda kız arkadaşım vardı adı Umay. Benden hoşlandığını itiraf eden oydu tabii ve ben de yalan söyleyerek benim de kendisinden hoşlandığımı ve de itiraf etmekten çekindiğimden bahsetmiştim. Kabul etmemin sebebiyse o havalı çalışkan bir kızdı, güzeldi de aslında. Kendisiyle çıkmak isteyen başka erkekler vardı hep ama o beni istemişti ben de hayır dememiştim işte
Ne var ki büyük ablamın bundan haberi olmuştu her nasılsa ve de benim ondan ayrılmamı, bu ilişkinin derslerimi kötü etkileyeceğini, zaten güzel bi kız da olmadığını düşünerek bana baskı yapıyordu. SBS'ye girecektim malum. Bu baskı yüzünden benim de kendisiyle çıkma isteğim baya azalmıştı, korkuyordum daha ziyade. Kendisi de buna dayanamadı sonunda ve ayrıldık. Cinsel yönden herhangi birşey hissetmemiş olsam da özgüven kaynağıydı benim için o kız.
Liseye geçtiğimde son sınıfa kadar hiç kimseyle bu anlamda bi münasebetim olmadı. Lise 1 ve 2'de aşırı içime kapanıktım, yalnızdım, arkadaşlık kuramıyordum kimseyle kolay kolay. İnternetten çok araştırmıştım aslında eşcinselliğin çözümünü. Birkaç sayfalık dua bulmuştum; bu duayı hergün okumam sayesinde eşcinsellikten kurtulacağım yazıyordu. Ben de sevinip okumuştum ama bir kez daha hayal kırıklığı yaşamıştım. Kendimden nefret ediyordum; kendimi sevmediğim için başkalarını da sevemiyordum aslında. Lise 3'te biraz daha açıldım, gitar çalmayı bildiğimden okulun rock grubuna katılmıştım ek olarak elif diye çok yakın olduğum bi arkadaşım vardı onunla da gitar çalıp eğlenirdik hep. Kendisiyle çok güzel anılarımız oldu, müzik yarışmalarına katıldık, birinci olduk birlikte. Eşcinselliğimi ilk itiraf ettiğim insan da o oldu. Kendimi rahatlamış hissetmiyor değildim, paylaştıkça azalacağını düşündüm, ne salakmışım. Sonra bizim okulun mezunlarından Sait diye bir gay arkadaşım olmuştu. Bana ilk kendisi itiraf etmişti ki benim öyle olduğumu da farkettiğini söylemişti. Bu dostluğun benim için zararlı olduğunu çok sonradan öğrendim maalesef. Kendisiyle hiçbir cinsel münasebetim olmadı ama fikirlerimi çok değiştirdi o. "Prayers For Bobby", "C.R.A.Z.Y" gibi gey onaylayıcı hareketi destekleyen filmler tavsiye etti bana. Eşcinselliğin doğuştan olduğuna dahi inanmış, yaratıcının varlığını inkar edecek düzeye gelmiştim, Allah'ım affetsin
Ama ateist olmadım hiç, en fazla agnostik oldum ki tanrının varlığını inkar da edemedim, hep bi umut vardı içimde. Bu durum ailemi de üzüyordu tabi; onlar hacca gidiyorlardı, ben ise...
Lise son sınıfta çok daha konuşkandım eskiye oranla, daha çok arkadaşım vardı ama mutlu değildim hala. Mutluluğu yanlış yerlerde aramaya başladım işte o güne lanet olsun. İnternetten bir gay ile tanıştım ve buluştum onunla. İlişkimiz sarılıp öpüşmekten öteye gitmedi (şükürler olsun ki) ve ben de onunla yaşadığım ilişkiden zerre kadar keyif almadım. 4-5 gün ya sürdü ya sürmedi. Ama bende etkisi büyük oldu bunun. Ben bunu istemiyordum, ben bu değildim, kabullenemezdim bunu. Beynim çatışma halindeydi fakat kabullenmek zorunda olduğum söylemi beni bunu kabullenmeye itti maalesef. Anneme itiraf etmiştim o zamanlar bu derdimi, senin oğlun rüyasında kızlar değil erkekler var diye. Ağlayıp, düşünmekten başka bişey yapmadı işte yazının başında da dediğim gibi. Büyük ablama ispiyonlamış olabileceği ihtimali üzerinde çok şüpheliyim ki, ablam bunu öğrendiğinde hemen ta erzurumdan yanıma gelmiş benimle konuşmuştu. Ancak bilmiyordu ki benim değişebileceğime inancım dolayısıyla bir niyetim yoktu. Bir iki psikoloğa götürdü beni tabi ben de götür veya götürme demedim. Terapistlerden biri bana onaylayıcı yönde terapi yapılmasının iyi olacağını söylerken, diğerinin de bu konuda çok bi fikri yoktu. Sanki ben ruh yada akıl hastasıymışım gibi muamele ediyordu ya da ben öyle düşünüyordum. Herneyse. Ablam üzülüyordu ki ben de üzülmüyor değildim, umudumu iyice yitiriyordum nitekim. Sonuç olarak ablam araştırmaya devam ediyor ben ise sınavımı bahane ederek bu süreci geçiştirmeye, sabote etmeye çalışıyordum. Bundan sonra ne zaman o bu mevzudan bahsettiyse hep kaçtım, konuşmak istemedim.
Ablam benim için gerçekten endişeleniyordu ve kendisi ne dese beni değiştiremeyeceğini düşündü belki de ve durumumu abime söyledi, benden habersiz. Abimden daha az korkuyordum sonuçta bu benim için hiç de kötü bir adım değildi. Bana bunun doğuştan olamayacağını, ilgili deneylerin ve genetik çalışmaların bunu açıklamada hep başarısız olduğunu, Allah'ın varlığının inkar edilemez olduğunu vb. biçok şeyi izah etti bana. Yine de şunu söylemeden geçmek istemiyorum: bu sorunları bendeki kadar yoğun olmasa da zamanında kendisinin de böyle bir karmaşa yaşadığını ancak bunun geçtiğini söyledi (evli, mutlu, çocuklu kendisi şu an malum) bu beni çok şaşırttı. Ben de araştırdım kafama takılan soruları sordum hep kendisine. İnternetten sohbetler dinledim özellikle Sözler Köşkü derneğinin videoları çok yardımcı oldu bana Allah razı olsun kendilerinden.
Daha sonra, J.Nicolsi'nin Onarım Terapisi kitabıyla tanıştım. Kitaptaki her bir cümlenin ne kadar doğru olduğunun farkına vardığımda şok oldum, o kadar cahilmişim ki meğer, nasıl da yıkanmış beynim. Meğer o "o. çocukları"nın, siyonist derneklerin tuzağına düşmüşüm haberim yokmuş. Küfür etmekten kendimi alamıyorum kusura bakmayın; benim kadar siz de öfkeli olmalısınız sonuçta herneyse. Eşcinselliğimin sebebini, neyin ne olduğunu anlamıştım artık. O zamandan beri değişmeyi kendim istiyorum gerek eşcinsellikten ve ilişkili problemlerden kurtulmak, gerekse onlara bildikleri herşeyin yanlış olduğunu söylemek için. Ama iyi ki sizin gibi insanlar var ve inşallah hep olacaklar da, güneş balçıkla sıvanamaz sonuçta! Müslümanların yeniden güçlenip, galip geleceğini haber veren hadisi umut ışığı olarak görüyorum ama kendimize insanlarımıza ve insanlığımıza baktıkça gerçekten endişeleniyorum. Dindar gençlik geliyor diyorlar fakat halimizin ne vahim olduğunu anlatmaya ne cümleler yeter ne de zaman. Allah yardımcımız olsun.
Babama da itiraf ettim bu durumu bi hafta olmadı daha ve içimdeki anlamsız öfke-kin büyük oranda azaldı hocam. Uzun zamandır da pornografik her türlü video ve fotoğraftan kendimi uzak tutmaya çalışıyorum. İradem çok güçlü değil bunu itiraf etmeliyim ama üstesinden gelmeye çalışıyorum. Özgüvenimi artırmam, utangaçlığımdan kurtulmam gerektiğini düşünüyorum ikinci adım olarak. Değişmeyi istiyorum ama kendi başıma nasıl yapacağımı bilmiyorum, ciddi anlamda yardımınıza ihtiyacım var. Bir de; YGS'ye iki haftadan az kaldı ve eksiklerimi kapatmak açısından önemli bir zaman benim için malum. Sizin için de uygunsa çözüm sürecine 15 Mart'tan sonraki herhangi bir gün başlamak istiyorum ben hocam
Atladığım herhangi bir nokta veya söylememi istediğiniz başka bir şey varsa söyleyin yazayım hemen.
İyi akşamlar hocam, kendinize çok iyi bakın..