Devamlı olarak onaylanma ihtiyacı duyarım. Görüşmelerde Emre Beye anlattıklarım sorunun çözümü noktasında elimde bulunduğunu düşündüğüm ipuçları olmalı. Fakat ben emin değilim ama ona sorar gibiyim, ne kadar doğru tespit etmişim değil mi; ben bu durumu kabul etmedim ve kendime karşı koymaya çalışıyorum güçlüyüm değil mi? Benimle ilgili iyi bir şeyler düşünüyorsunuz değil mi? Bana iyi bir şey söylemesini bekliyorum fakat bu yanlış, bana iyi bir şey söylememesi gerekli ki ben kendimi sevdirme konusunda uyanık kalabileyim; yoksa bunun sonu yok
En ufak bir fırsatı kollayıp kendimi sevdirmeye çalışmak akıldışılık işte. Bunu yapmamam gerektiğini bilmeme rağmen devam ediyorum. Fakat gündelik yaşama aklımın tesiri yok, iki dakika aklımla hareket etsem kalan vakit bilinçaltının egemenliğinde olacak.
İçgüdülerim beni hep ne kadar akıllıyım, ne kadar bir şeylerim, ne kadar sıkıntılı bir geçmişim var değilmi diye bunları sergileme noktasına taşıyor. Emre Beyle konuştuktan sonra bana tek bir yorum yaptı;
senin de tespit ettiğin gibi
Bunu duyduğumda çok mutlu oldum, çünkü benim bir şey yaptığımı, becerdiğimi gördü. (Bu yorumları, yazının yazılma tarihinden 2 hafta sonra temize çektim. Şu anda 4. Görüşmemizden geldim fakat bu şekilde kendimi ortaya koyma hissi baskın değildi, çözüm bulmakla ilgilendim)
Fakat ben böyle aptalca hesaplar yapmak istemiyorum. Bu kadarcık küçük şeylerin peşinde olmak istemiyorum. Daha öncede düşündüm; ben her ne yapıyorsam birileri beğensin takdir etsin diye yapıyorum. Böyle olmaması gerekli, bir şeyi yapıyorsam onu aklım bana bunun makul olduğunu söylediği için yapmalıyım. (Salt akılla davranamam ki elbette akıldışı bazı davranışlarım olacak, fakat bu kadar çok kendimi ispat etmeye, beğendirmeye çalışmam doğru değil diye düşünüyorum)
Nicolassinin kitabı geldi aklıma; şöyle diyordu, eşcinseller iyi çocuk rolünü her zaman iyi oynarlar. Benim hayatımda böyleydi, hep övgüler toplayan bir çocuk oldum. Emre Beye de böyle yapmış olmalıyım. Benim hakkımda iyi şeyler düşünsün diye böyle çıkışlar yapmış olabilirim. Aklımdan defalarca acaba arkadaşım olur mu diye geçti, ki ben psikolog ile hastanın arkadaş olamayacağını biliyorum. Ki bunun ötesine geçip kendimi hayal kurarken de defalarca buldum. Kendime geldiğimde kendimi zorluyorum, fakat bana bu hayalleri kurduran bilinçaltım karşısında çok güçsüzüm. Bilinçaltım henüz çabalarımın başlarındayken benimle dalga geçer gibi tekrar yeni bir hayale dalıyor. Aklım kendimi yargılıyor ve ben suçluluk duygusu hissediyorum. Ben hangisiyim, aklım mı bilinçaltım mı?
Günlük yaşamda da çok fazla hayal kuran biriyim. Bu hayallerde hep önemli bir şeyler başardığımı kurgularım. Küçükken de bu gibi hayaller kurardım. Örneğin beğendiğim insanların gözleri önünde birşeyleri becermek gibi. Bu kişiler mutlaka benim aşık olduğum kişiler olmaz fakat elbette aşık olduğum kişilerle de çok sayıda hayalim var.
Bu hayallere binaen anlatacaklarım var. Ben hayali arkadaşı hatırlıyorum. Ergenliğe girmeden önce benim böyle bir arkadaşım vardı. Onu en son ilk okul 2 civarlarında hatırlıyorum. Ben ve hayali arkadaşım kafamıza göre bir şeyler yapardık ve bunu herkes görürdü hayalimde. Bu hayal delirircesine o kişiyinin gerçek hayatta var olduğuna inanmak değildi. Arada sırada bunu düşünmek hoşuma giderdi. Nicolassinin kitabında bunu düşünmüş hastalar vardı.
Bu arada gerçek hayatta erkek arkadaşlarım vardı. Fakat onlarla ilgili olması gerektiği gibi değil diye düşünürdüm. Hep aşırı samimi olup, her şeyimizi bilen iki dost olmak istemişimdir. Zaten arkadaşlarımın olması gerektiği gibi olmadığını düşünmem, arkadaşlık ortamımızda beni mutsuz ederdi. Evet, bende oyuna dâhil olurdum fakat zaman zaman kendimi soyutlardım. Arkadaşlarım bendeki geri adımı görünce birbirleriyle daha da samimi olurlardı, ben doğal olarak geride kaldığım için. Olması gerektiği gibi olmaları ile ne kast ederdim bilmiyorum fakat bir gün ayrı şey diğer gün farklı şey istedim diye tahmin ediyorum. Kimse böyle bir şeye ayak uydurmak zorunda değildir.
Bugün yine erkeklerle arkadaş olamıyorum. Acaba yine aşırı beklentilerim mi karşılanmıyor da bırakıyorum.
Kitapta şöyle diyordu; bu hayali arkadaş ergenliğe girişle birlikte erotize ediliyordu. Ben böyle bir şey hatırlamıyorum. Zaten ilk ergenliğe girişim erotik bir filmle oldu. Fakat günümüzde hayali bir arkadaş benim için cinsel fantezi süjesine dönüşebiliyor. Bu arada hayali arkadaşlar hep aynı değiller, anlık olarak kurguluyorum.
Şimdiki zamanda kurduğum arkadaşlık hayali çoğu zaman gerçekte var olan birileri. Yani beğendiğim biriyle önce arkadaş olduğumu hayal ediyorum, ardından da aşık oluyorum. Bu platonik aşklar daha önce çok tekrarlandı. Fakat beni korkutan bir şey var. Fanteziye dönüşen hayallerim gibi, fantezilerim de şizofrene dönüşür mü diye. O hastalıktan çok aşırı korkuyorum.