sessiz_gemi 19.10.2013 01:07
Psikolog Hüseyin Kaçın ( 0 555 326 22 91 )
Hayatımı ikiye ayırmak gerekirse birçok insanla aynı yerden böleceği. Deneyimsiz zamanlar ve gözüm açıldıktan sonraki zamanlar diye ikiye ayırabilirim.
Bugün 28 yaşında olgun bir birey olarak geçmişimi değerlendirdiğimde ilk parçayı büyük bir bocalama dönemi görüyorum. Çoğu ağlamakla geçen çocukluk zamanlarımda atari denen eğlence aracıyla tanıştım. Ağlıyordum çünkü eminim aile içinde bir eksiklik gördüm, belli ki bazı ihtiyaçlarım giderilmedi, büyük erkek kardeşimle bitmek bilmez kavgalarımız oldu. İlgisizlik, sevgisizlik, iletişim zorluğu.. Hem de her bir çekirdek aile bireyimle ayrı anlaşmazlığımız oldu. Çocukken yaşadığım iletişim sorunlarını yetişkin dilindeki bir nevi anlaşmazlık olarak görüyorum ve çocukluk zamanlarımda bile yetişkin yetişkine iletişim tarzına ihtiyacım vardı. Ben atariyi oynayıp eğlenmekten ziyade aile içindeki sorunlardan kaçmak için kullandım.
Ergenlik zamanlarımda bilgisayarla tanıştım. Ergenliğin bocalama evresi bir yandan, anlaşamdığım babamla, iletişim kuramadığım annemle daha bir kalitesiz iletişim kumaya başladım. Abim keza, benim en önemli zorluklarımdan olacaktı hayatımda. Hayatım zor geçecekti, sinyaller kuvvetlendi. Henüz ben ne kendimi, ne insanları ne de dünyayı anlamlandırabilmiştim. Akranlarıma oranla bir şeyleri geriden takip ediyordum, ve bu eksiklik insanlarla ilgiliydi. Sosyal hayattaki iletişim zayıflığım yakınımdaki insanlara karşı vermem gereken kararların alınmasını oldukça geciktirecekti. İnsanlarla iletişim kuramamak beni bilgisayar bağımlılığına, bilgisayar bağımlılığı ise sosyal iletişimimin daha da zayıflamasına neden oldu. Kısır döngüye girmiştim ve ümitsizdim. Bilgisayarı mesleki kariyerimden çok iletişim sorunlarımdan kaçmak için kullanmaya başlamıştım.
Üniversite sınavında istediğim bölümü kazandım. Dört sene bilgisayar mühendisliği okuyacaktım. Abimle aynı evde, okuluma yürüme mesafesinde kalacaktım ve büyük ümitler besledim bu dört sene ile ilgili. Ne de olsa üniversite yılları hayatın en güzel yılları olmalıydı. Ancak yanlış bir tercihle başlamıştım üniversite hayatına. Babamın parası boşa gitmesin, ben de dayalı döşeli evde yaşayayım diye abimin okuduğu üniversiteyi tercih etmiştim. Aynı evde bedavaya yaşayabilirdim. Bu planda ?herkes mutlu? olacaktı. ?Herkes için kazançlı? bir seçim olacaktı. Ama hayatımda görmem gereken büyük bir engeli o yaşta göremedim. Ailem benim eğitimim ve konforum en iyisini düşünüyordu ancak hayat enerjimi ve bireysel başarımı bariz bir şekilde yokuşa sürüyordu. Karnımın doymasından ve sıcak bir evde yaşamamın ötesinde ?ihtiyaç?larım vardı. Bazıları için kulağa lüks gelebilir ama ben ?kendi hayatımı yaşama? gibi ihtiyaçlarım karşılanmazsa sanki aç acına kalmış gibi sıkıntı yaşıyordum. Bu kötü durumdan kurtulmak için ihtiyacım olan özgüvenimi inşa etmemiştim, ben bile bunun eksikliğini ve uzaklaşmam gerektiğinin zaruriyetini farkedememiştim.
18 yaşıma bastığım andan itibaren yapmam gereken tercih evden alabildiğine uzaklaşmak, kendi paramı kendim kazanmak olmalıydı. Sabahlara kadar bilgisayar oyunu oynamak yerine bir firmada çalışıp harçlığımı çıkarmalı, erkenden hayata atılmalı, birey olmalıydım. Dört sene boyunca boşuna geçmiş bir gençliğim olmazdı böylece.
İstanbul?da olan Hüseyin Kaçın ile bu safhada tanıştık. Ben İzmir?deydim. İletişimimiz haftada bir ya da ayda bir telefon görüşmelerimizle başladı. Bitmek bilmez aile içi buhranlarıma çözümler aramaya başladık. Bir miktar ilerleme kaydettik..
Üniversite sonrasında yurtdışına çıkma fikri oluştu kafamda. İyi bir şirkette maaşlı staj yapacaktım. Kendi çabalarım ile ülkemden çok uzakta, Japonya?da kendi çalışma alanımda bir iş pozisyonuna kabul edildim. Tereddüt etmeden pılımı pırtımı toplayıp yolculuğa çıktım. Bu yolculuğun, bu çalışma döneminin benim buhranlarımın çözümü olacağını sezmiştim. Bir sene boyunca yalnız yaşadım ve kendi yönettiğim bir hayatın kaliteli olduğunu gördüm. Kendi tercihlerimin, başarılarım meyvelerini yerken kendi yaptığım hatalar kulağıma küpe oluyordu. Gülerken hep huzurluydum. Ağlarken ise yaşadığımı hissediyordum. Rahat rahat ağlayabilmek benim için gülmek gibi bir şeydi. Hüseyin Kaçın ile periyodik olarak konuştuk. Japonya?da yaşadığım sene anladım ki hayatımda istersem bir şeyler tam istediğim gibi gidebilir. Ama nasıl yapacağımı çözemedim.
Bir sene sonra Türkiye?deydim. Askerliğimi yaptım. Etrafımda olup bitenleri askerliğim süresince telefonda değerlendirdik.
Askerden sonra bir iş bulmaya gelmişti sıra. Trafik ve nüfus yoğunluğu sebebiyle İstanbul?da çalışmak istemiyordum. Ancak sadece Hüseyin Kaçın?a yakın olmak için geldim. Hayatta beni heyecanlandıran amaçlarıma ulaşmak için sabırsızlanıyordum. Bunun yanında çözmem gereken temel sorunlarım vardı ve bunun en hızlı çözümü İstanbul?da olacaktı. Sezgilerim beni yanıltmadı. Burada yalnız başıma kaldığım evimde çoğu zaman kendi kendime, zaman zaman Hüseyin Kaçın ile konuştum. Daha önemlisi hayatımı dolu dolu yaşadım. Ne öğrendiysem yaşamak için öğreniyorum ve yaşadıkça da ihtiyacım olan bilgiye ulaşıyordum. Yıllar sonra, iyiye giden bir döngüye girmiştim ve kendi kendini ateşleyip beni yukarı taşıyan bir kişilik oluşturmaya başlamıştım. Kendi seçimlerimle inşa ettiğim karakterim eski benden epey uzaklaşmıştı. Şimdi yumurtadan çıkmış ve vücut bulmuş ben var.
İstanbul?a taşınmamdan bu yana 3 sene geçti. Yine bir büyük seçim yapmanın arifesindeyim. Kendime güvenim ise hiç olmadığı kadar tam. İstanbul?daki senelerim Hüseyin Kaçın ile en sık iletişim kurduğumuz yıllardı ve kendi kişiliğimi inşa ederken dışarıdan bir göz, profesyonel bir analizcinin yol göstericiliğine ihtiyaç duydum. Dur durak bilmeden çalışma ve sürekli dahili ve harici sorunlarımın üzerine giderek bir-iki sene içinde arzuladığım özgüvene sahip oldum. İnsan ilişkilerim düzeldi. Ailemle aram düzeldi. İş arkadaşlarımla aram düzeldi. Karşı cinsle ilişkilerim düzeldi. İşimde daha başarılıyım ve hayattan ne istediğimi daha iyi biliyorum. En güzeli de bu artı değişimlerin hepsi severek, içimden gelerek, kararlı seçimlerimin sonunda gerçekleşiyor. Sağlam bir altyapı kurmanın, hayattaki temel soruların cevaplarını bulmuş olmanın sefasını sürmeye başladım. En zor kısım kendimle ilgili sorunların, başka bir deyişle kendimden kaynaklanan sorunların sorgulanmasııydı. Kendi seçimlerimin, kendi inandıklarımın irdelenmesi, kendi tavırlarımın gözden geçirilmesi benim için zor ve çileli olsa da süreçten hep zevk aldım. Deneyimli bir göz tarafından izlenmenin ve aydınlatılmanın rahatlığı, çalışmaların her adımda sonuç vermesi rahatlama sağladı. Sonu da güzel bir yere varacak biliyordum.
Şimdi, kendime güvenimin hiç olmadığı kadar olduğu bu noktaya, olmak istediğim bene ulaştım. Her şeyi yapabilirmişim gibi geliyor..
sessiz_gemi 19.10.2013 01:07