Ailemden bahsetmem gerekirse; annem, babam ve ablam var. Onlarla yaşıyorum.
Babam; okul öncesi yaşta menenjit geçirdiği için şuanda da bir çocuğun zekâsına sahip. Hâliyle hiçbir zaman baba - oğul ilişkimiz olamadı.
Annem; ben kendimi bildim bileli hastalıklarıyla uğraşan, çocuklarıyla da kendince ilgili, babamdan defalarca ayrılmaya kalkan ama bizi düşündüğü için vazgeçen biri.
Ablam; aramızda beş yaş var. İlişkimiz genel olarak iyidir ve birbirimizi gerçekten çok severiz. Ergenlik döneminden bu yana atlatamadığı bazı problemleri var. Şuanda evli. Psikolojik destek alıyor.
Ben;
Kendimi hayatım boyunca yalnız hissettim. Bir kalabalık vardı ama hep yalnızlık da vardı (hâlâ var). İnsanlar tarafından çok sevilen zeki bir çocuktum. Arkadaşlarımla çok uyumlu değildim ama çevrem tarafından sevilirdim. Yaşıtlarım bana aptal gibi gelirdi hep, o yüzden yaşça büyüklerle oturur, konuşur, eğlenirdim. Problemli bir çocuktum ama bu aileme karşı değil, kendimle ilgiliydi. En büyük problemim kendini net ifade edememe ve uyum sorunuydu. Yaşıtlarımla pek anlaşamazdım.
İlk cinsel deneyimim altı yaşımda mahalledeki en iyi arkadaşımın “bir şey yapacağım” demesiyle başladı. Beni evlerine götürüp odanın kapısını kilitledi. Önce kendinin sonra benim pantolonumu indirdi ve beni kapıya yaslayıp sarıldı, sadece sarılıyordu. Sonra kalçalarımı sıkmaya başladı, bu kadardı. Yanlış ama farklı gelen bir deneyimdi. Sonrasında bunu ara ara yaptık. Sıklık derecesini hatırlamasam da çok sık değildi. Zaman içinde bu durum normalleşmeye başladı. Hâlâ bir şeyler içgüdüsel olarak yanlış geliyordu ama bir yanım da normal kabul ediyordu. Kaç yaşıma kadar devam etti hatırlamıyorum. Ailemden bu durumu gizledim. Ne yaptığımız konusunda hiçbir fikrim yoktu, sadece yapıyorduk, hepsi bu.
İlkokulda kızlarla sıkı arkadaştım ve erkekler bana sıkıcı geliyordu. Bu durum liseye kadar böyle devam etti. Ortaokul birinci sınıfta spor salonuna inerken erkekler tuvaletinin kapısı açıktı ve son sınıftan bir çocuğun penisini görmüştüm ereksiyon olmuştu, diğer erkeklere penisinin büyüklüğüyle ilgili bir şeyler söylüyordu. İlk defa o zaman çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Sonraki haftalarda sanki onu aynı gün ve aynı saatte orada yeniden görecekmişim gibi gitmiştim o derse. Hâlâ ters gelen ama algılayamadığım durumlar vardı. Orta ikinci sınıfa geçtiğim de taşındık ve orta iki – üç’üncü sınıfta insan ilişkilerim genel olarak daha iyiydi ama duygu durum bozuklukları ve uyumsuzluk, zaman zaman da kendini ifade etme güçlükleri devam etti. Kızları (cinsellik anlamında) sevmediğimi fark etmiştim. Erkek öğretmenimden ve sınıf arkadaşımdan hoşlanıyordum. Erkeklere arkadaşlık olarak çok dahil olmak istemiyordum. Sohbetleri, yaptıkları, oyunları hepsi bana yabancı gelmeye başlamıştı yıllar içinde. Ortaokulda tırnak yeme, odaklanma problemi, dalıp gitmeler, konuşurken bir anda ne söyleyeceğini unutma ve arada bir kekelemeler başladı. Göze batan şeyler değildi ama bitmediler de. Arada bir hâlâ konuşurken tutukluklar, kendimi ifadede güçlükler çekiyorum.
Annem ve ablamla büyüdüm. Kadınsı davranışlarım hiç olmadı ve kadınsı erkekler de hep itici geldi. Bedenime yabancılaşmaya başladım ara ara, ve nadiren bu durum devam etti ama imajinasyondan öteye hiç geçmedim. İki sene öncesine kadar ara ara annemle beraber yatıyordum ama bu da bana içgüdüsel olarak yanlış geldi ve sonrasında annemle yatma isteğim olsa da yatmadım. Sanki bu, bu durumu daha da içselleştirmeme sebep oluyordu ve daha başka şeyler.
Lise birinci sınıfta (2006) bir kız arkadaşım oldu. İlk defa bir kızlaydım ve ne yapmam gerektiğini tam olarak bilmiyordum. Ondan bir an ölesiye nefret edip ‘seni seviyorum’ dese küfür gibi gelirken, bir süre yada birkaç gün sonra arayıp konuşmak, görüşmek istiyordum. Bu gel-gitler uzun süre (yaklaşık 7 ay) yaşandı ve o bana aşık olduğu için bunlara hep katlandı ama külfet gelmeye başlayınca sürdüremedim, ayrıldık. Sonrasındaki yıllarda birkaç tane çok kısa süreli ilişkilerim oldu. Ya ‘sen çok iyisin ama olmuyor yapamıyorum’ falan deyip ayrıldılar ya da triplerini çekmediğimden kavga edip ayrıldık. İlişkide kolay kolay çatışmam duygusal olarak ilgiliyimdir ama sinirlenirsem de gözüm pek bir şey görmez. Yaşanan olumsuzluklardan sonra kızları farkında olmadan antipatikleştirdim ve hep kötü yanlarını görmeye başladım. Algısı düşük, güçsüz, görüntüden ibaret, içi boş, bencil, acımasız vs… gibi. Ve erkeklere yönelimim zamanla çok dirensem de bu yaşanılan olumsuz deneyimlerin etkisiyle arttı.
Kızlardan neden hoşlanmıyorum diye sorduğum da fark ettiğim bir şey vardı. Bir kızdan acayip derecede hoşlanabiliyorum. Ama ilişkiye cesaret edemiyorum. Maddi kaygıları vs bir kenara bıraktığımda daha başka bir soruya dönüşüyor; kız beni reddederse. Bu noktada hep tıkanıyorum ve kızın da hoşlandığını biliyorsam mümkünse onun açılmasını bekliyorum, açılmazsa da olmuyor (veya benim açılmam çok düşük bir ihtimal). Bir dönem kızdan acayip hoşlanıyorum onunla vakit geçirmekten, sohbet etmekten çok keyif alıyorum ama ondan hoşlandığımı söylediğim anda tüm duygularımın içi boşaltılıyor ve sıradan bir arkadaşa dönüşüyordu, kabul etmese de olur dediğimi hatırlıyorum. Mümkünse bu konuyu tekrar dile getirmiyordum.
Diğer yandan fark ettiğim gerçeklikler var. Erkekle birliktelik aradığım şey değil ve beni bunalıma sokmaya başlayan durum bu. İçsel çatışma başladı. Etrafımdaki insanları sevgilisiyle yan yana gördüğümde kolay kolay hazmedememeye başladım. İyi kıskançlıklarım da oldu kötü de. Bununla birlikte tetiklenen duygular hep ‘benim niye sevgilim yok’ sorusunu doğurdu. Ben neden bir erkeğin elini tutup da dolaşamıyorum veya benim elimi tutan bir kız neden yok? Kendi içimde bu tarz bir çatışmaya girdim. Bu konuda ilk 2007 yılında destek almak istedim ama gittiğim psikiyatrist beni dinlemeden, kafasında oluşan ‘hakikatin bu’ olgusuna mutabık kalarak bana eşcinselliği uzunca bir süre (yaklaşık 7 ay kadar) kabullendirmeye çalıştı. 4 ay rüya terapisi yaptı ve her aktardığım rüyada ‘bak, sen eşcinselsin bu rüyanda şu şu şunlar sana bunu anlatmaya çalışıyor’ gibi dayatmalara gitti defalarca. Ona artık onunla görüşmek istemediğimi anlatan uzunca bir mail attığım da ‘bu belki bir tercih meselesi, belki doğuştan yada başka bir şey, bilmiyorum ama benim önüme altın tepsiyle de sunulsa ben eşcinselliği kabul etmiyorum’ demiştim. Sonraki dönemlerim daha bunalımlı, daha kompleks ve duygusal olarak sancılı ve yıkıcı olmaya başladı.
2008-2009 yıllarında ara ara farklı kişilerle deneyimler yaşamaya başladım. Bunlardan biri aynı apartmandan diğeri de aynı mahalleden arkadaşlarımdı. İki rolde de oldum, kadın erkek olarak ama gerçek anlamda birliktelikler değildi. Birliktelik gerçek anlamda bir defa oldu. Ve o ilk ilişkide, yaşamadığım bir şeyi yaşadığım için epey heyecanlanmıştım ama bittiğinde kendimden tiksinmiştim. Hemen akabinde banyoya gidip aynada kendime bakıp ‘sen ne yapıyorsun’ diye sormuştum kendime. İlişkiden sonra ağır bir pişmanlık duygusu ortaya çıkınca bir daha cesaret edip yapmadım. İki sene boyunca bastırmaya çalıştığım bu duygulardan sonra ‘gerçekten eşcinsel miyim’ sorusuna takıldım. Eleştirdiğim, kızdığım, ilişkimi bitirdiğim o doktorlar (yada doktor geçinenler) doğru söylemiş olabilir miydi? “Durum buysa, yaradılışım buysa da yaşayacağım” dedim kendi kendime. Sonra sanal ortamda birkaç kişi buldum, konuştuk, telefon aldım ama hiçbirini aramadım. Hatta direkt sildim ve bir zaman sonra iyi ki aramamışım, buluşmamışım dedim.
2012 yılında bu durum beni ağır depresyona soktu. Nisan ayında başladığını hissettim. Asosyalleşmeye, neredeyse kimseyle görüşmemeye başladım. Sadece erkek bir arkadaşımla bağımı hiç koparmamıştım, neredeyse her gün görüşüyoruz. Ondan da hoşlanıyorum. Artık girdiğim işlerde çalışamıyor, başladığım bir yazıyı (şarkı, hikâye vs) toparlayıp tamamlayamıyor, en keyif aldığım şeyleri umursamıyorum. Yaşam amacım olan ve yıllardır ilgilendiğim müzik bile boş uğraş, anlamsız gelmeye başladı. Konuyla ilgili artık yardım almam gerektiğine net kanaat getirdiğim de ilk ablam ve annemle durumu paylaştım ve son derece destek oldular. Geçen ay gittiğim bir psikolog bana bunu normal kabul ettiklerini, doğada eşcinsellik olduğunu, bitkilerde ve hayvanlarda da görüldüğünü vs anlattı durdu. Önemli olanın terapi sürecinin sonunda benim durumu kabullenip mutlu mesut yaşamıma devam etmem olduğunu söyleyince beni anlamadığını düşünüp ilk görüşmeden sonra bıraktım. Şuan size yazdıklarımı aktarmıştım ona da.
“Ben eşcinsel değilim, sadece eğilimlerim var. Birlikte yol çizelim ve ben bu konuda ‘tedavi’ göreyim” dememe rağmen söylediklerinde diretince yardım arayışından vazgeçtim ve uzun süredir ara ara olan ama o günden sonra seri şekilde intihar düşüncesi aklımdan geçmeye başladı. Uygulamadım, ucuna kadar gelsem de hep bir şekilde frenledim. Bir psikiyatristle konuyu görüşüp antidepresan ile kendimi kontrol altına aldım.
Kendimi gözlemlediğim de bir şey daha fark ettim. Benimki daha çok kadınsal-erkeksi olmaktan ziyade güçlü olanlara ilgi duymak. Kadın-erkek fark etmiyor ama güçlü profil erkeklerde daha fazla olduğu için onlara meyilli kılıyor. Yani kadınlara karşı tamamen ilgisiz değilim, güçlü kadınlardan hoşlanıyorum. Ama dediğim gibi aslında bir bakıma rol önemli değil.
Bir kadına gidip cinsel ilişki konusunda kendimi test etmek istedim ama gördüm ki beraber olamam kaygısı var.
Şunu biliyorum ki ben eşcinsel değilim, sadece eğilimlerim var ve doğru bir destekle aşabileceğime her şeye rağmen inancım tam. Uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar ümitliyim.