Kendi taşınla vurulmak üzerine…
Kötülüğe karşı kendimizi iğdiş ederek sevmek zorunda olduklarımızın
kötülüklerini iç ettik. Kendimizden kuşkulandık kötüyü gördüğümüzde, ‘nasıl
kötülük olduğunu düşünürsün bu kişide ki sana karşı nasıl da özgeci’ dedik;
‘ne kötü kalpliymişsin’ dedik kendimize kendimiz haksız olarak şerli insan
ve cinlerin bize üflediği vesvese ile. Kötülüğe edeceğimizi ettik
kendimize;kurşunu iblise sıkacağına ruhuma sıktım demek ki bu ayartı ile.
Aynadır dediler çünkü bana insan insana, aynadakini öldürmek için kendime
ateş etmem gerektiğini sandım bu yüzden. Oysa ki mümin mümine ayna idi ve
benim gördüğüm, insanın henüz mümin olmayan yanları idi; inancımı vurdum.
Pazarlamacılar vardı ve bana benim ihtiyacımı satıyorlardı beni
kazıklayarak; Allah’ı. Pazarlamacılara kızdım ve ihtiyacıma küstüm; aç kodum
ruhumu Allah’a. Beni secdeye vardırıp kıçıma parmak atma niyetindekiler bana
secdeyi anlattı, beni icbara varıncaya: Secdeye küstüm. Tacizcileri Allah’ın
adamı ve bana yaptıklarını ilahi ceza sandım; söylemlerine bakarak. Dayak
cennetten çıkarılmıştı kovularak oysa; hocanın vurduğu yerden kan çıkardı
oysaki; hunhardı.
Beni ayartıp cennetten çıkaran yılanın ağzındaki iblisti onların
sözleri;haset gözü idi gözleri. Başarı ve kemali kendimizden uzak tuttuk ki
o hasetlerin şerrine paratoner olmayalım diye. Korsan kılıcıydı onların
belindeki; haramzadeydiler hepsi. İblisin ajanıydılar onlar, yeşil urbalı
olmaları ayartıydı sadece. Batıl batıldır ayan, hak suretinde görüneninden
aman.
Kendi çaresizliğimiz ve hacetimiz gereğiyle kendilerine mecbur olduklarımız
iblise mağlup oluyorlardı bir yanları ile; bir yanları ile seviyorlardı bizi
fıtratlarındaki itkiyle. Bu sevgiye mecbur olduğumuzdan güvenlik ayarlarını
düşürdük kalbimizin, illetli sevgi girebilsin diye; saf sevginin olmadığı
yerde. İblis bu çitten her gün gelip emdi ineğimizin memesini bir yılan
gibi. Çalındık iblis ve avenesince;paylaştık hayatımızı onunla ve
askerleriyle. Etmediğini koymadı bize iblis; amerikanın sömürdüğü esir ırak
milletine ettiğince.
Tacizciler zalimdi, iyi niyetli ve aciz de olsalar; hasta ve cahil de
olsalar zalimdiler. Bizim onlara borcumuz yok ve onları ayartan da biz
olmadık; bir emanettik ellerinde; İlahi mevhibe. İşbirliği yaptılar hırsız
ile;kendilerini hırsızlara yem ettikleri gibi ettiler emanetlerindeki bizi
de. Hırsız iblis bilir kanın tadını;asalaktır o insanın şah damarı üzerinde
kene. Allah’ın yakınlığını çalar insandan hasetçe, Allah onu kovdu ya
yakınlığından. Allah sıcaklığını çalar insanın kanından.
İblise ve avenesine merhamet öğretildi bize;Allah’a rağmen. Çünkü
öğretmenlerimiz iblisin işbirlikçisiydi;elimize düşerlerse hasbelkader bir
gün hesap döner de, kötülüğe karşı özürlü kılmak için bizi iğdiş etmişlerdi.
Kendimize karşı dolduruşa getirildik, batıla öfkemiz ile çektiğimiz kılıcı
batırdık özümüze. Tacize mahkum ve mecbur değiliz; yılan dilinin attığı
zehire. Yılanı öldürmek nebevi buyruk, gördüğümüz yerde. İblis ile lades
çektik yaratılış ceminde; ‘aklımda’ demeli kişi onu gördüğünde Euzübesmele
ile, ladeslenmemeli. Hasettir iblis, iblisten korkutulduk ve ona zarar
vermekten. Hem iblisi hem Allah’ı razı etmenin derdine düşürüldük; koalisyon
müşrikliği öğretisinde.
Karanlıkta Sirac-ı Münir olan Nur’umuzu fotoğraf makinesi flaşı gibi
kullanıyoruz, kandil gibi kullanmak yerine. El yordamıyla gidiyoruz, iblis
dehlizlerinde; arada flaş gibi nur gözümüz açılıyor ve yerimizi görüyorsak
da;yumuyoruz gözümüzü gerçeğe, kafamızdaki kurguların hayaline
dalıyoruz:korkağız diye. ‘la havfun aleyhim ve la hüm yahzenun’ muştusu bizi
kesmiyor galiba. Şeytandan korkup da sonunu sayan, ölür gider yar koynuna
giremez. Allah’ı terk ettik, Allah düşmanlarından korkup: Araf’ta kaldık,
Allah ordusuna girmek için cesaretimiz yoktu; iblis ordusuna girmek için
kinimiz. Ne helale yarar olduk ne harama. Allah şirk’i bağışlamıyor, gözü
dışarıda olanı. ‘mâzâğal basar’ övülen: Harem’e gir, gör kendini. hu