Gönderen Konu: PSİKOLOJİ PSİKOLOGLAR ve YALAN RÜZGARI  (Okunma sayısı 24408 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
PSİKOLOJİ PSİKOLOGLAR ve YALAN RÜZGARI
« : 19 Nisan 2016, 12:21:22 ös »
PSİKOLOJİ
PSİKOLOGLAR
ve
YALAN RÜZGARI


                                         -Kızım Ayşe Nisan'a iyi baba olmak adına-


İkibinlerin anne babaları seksenlerde zeka testleri kurbanı yapıldı ve büyüklerine yani amcalarına teyzelerine ve dahi öğretmenlerine zeki çocuk olduklarını ispatlamak için hafta sonları sokaklarda oyun oynamak yerine okul kurslarında, hipodromda yarışan atlar gibi yarışırcasına anadolu liselerine hazırlandılar...


Doksanlar ve İkibin başlarında ise psikolojide hiperaktif çocuklar rüzgarı esmeye başladı.. Çağ atlayan eğitim sistemimiz  çocuklar için yeni bir oyun alanı keşfetti: Dersaneler. Cumartesi ve pazar günlerinizi  güle oynaya dersane kantinlerinde geçirebilirdiniz artık. Dikkatiniz dağılmışsa ve çok yerinizde duramıyorsanız hiperaktifseniz çözüm basitti. Anne ve babalar, psikyatristlerden reçete reçete aldıkları ritalinle çocuklarını ilaçladılar... Anadolu ve fen liselerinde bir nesil soru bankaları önlerinde yarış atları gibi yemlenircesine soru çözerek gençliklerini kaybettiler...

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına yaklaşıyoruz ikibinonaltılara geldik ve bir gerçeği yeni yeni keşfediyoruz: Taciz ve tecavüz mağduru kız ve erkek çocukları. Seksenlerin çocukları olan anne babalar çok telaşlı artık. Eğitim sistemi ve öğretmenler tedirgin. Okullarda mucizevi çözümler, eğitimler düzenlenir. Öğretmenler ve veliler taciz-tecavüz konusunda bilinçlendirilir ve bilinç düzeyleri yükseltilir. Eskinin okul müfettişleri yeninin eğitim denetmenleri raporlar düzenlerler. Psikiyatristler, psikologlar, sosyologlar ve sosyal hizmet uzmanları bu soruna da çözüm üretirler yakında..
Anne babaları uyarmış olalım telaşlanmayın. Çözüm yakında sunulur. Çocuklar ders çalışmaya devam etsinler ve sokaklara hiç çıkmasınlar. Sokaklarda oyun oynamasınlar. Bağ bahçelerde gezmesinler. Çocukluklarını yaşamasınlar güzel güzel öğretmenlerini ve anne babalarını dinlesinler derslerini çalışsınlar.
Adile Teyzemiz de yok artık televizyonda masal dinleyemezler. Çocuklar artık ana kuzusu değil bilgisayar kurdu oldular. Maşallah... Teknoloji canavarları ile dans ediyorlar. Alkış..

Okullarımızda sınıflar hababam sınıfı olmadıkça, okul müdürleri Mahmut Hoca olmadıkça eğitim sistemimiz düzelmeyecek galiba..
Bugünün küçükleri yarının büyükleri olamayacak galiba..
Veli toplantısında karne dağıtmadan önce ne diyordu Mahmut Hoca:

" Çocuklarınızın eğitimi ile ne kadar ilgilendiniz? Onlarla arkadaş olup, onları anlamaya, dertlerine sorunlarına ortak ve yardımcı olmaya çalıştınız mı? Gerek öğretmenlerine gerekse ana babalarına yani sizlere hatta memleketlerine faydalı birer insan olarak yetişmeleri için ne yaptınız? Görev ve sorumluluklarını kendilerine hatırlattınız mı? Bir çocuk eline çanta verip okula yollamakla, cebine üç beş kuruş para koyup, okulun köşesine atılmakla eğitilmez. Daha doğrusu ana babanın görevi burada bitmez. Bu yüzden benim kanımca tembel çocuk, hatalı  çocuk, suçlu çocuk yoktur. Hatalı ve hatta suçlu ana baba vardır. "

Çocuklar yeniden oyunla büyüsünler. Sokaklarda büyüsünler. Bahçelerde koşsunlar...

Çocuklar oyunla büyürler...

23 Nisan Çocuk Bayramı bir kez daha yeniden kutlu olsun..
Sevinelim çocuklar övünelim büyükler....
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı kutlu olsun...



Kutlu Peygamberimiz çocuklara gerçek değerlerini veren gerçek bir baba ve gerçek bir büyük insandır. Bu konuda onlarca anısı örnek olarak sunulabilir. Bir kaç örnek:


Hz. Enes diyor ki:

"Çoluk çocuğuna Peygamberimizden daha şefkatli bir kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim'in Medine'nin Avali semtinde oturan bir süt annesi vardı. Beraberinde ben de bulunduğum halde Resulullah sık sık oğlunu görmeye giderdi. Varınca, demircinin duman dolu evine girer, oğlunu kucaklar, koklar, öper ve bir süre sonra da dönerdi."

Peygamberimiz, kızı Fatıma'yı çok severdi. Bir sefere çıkacağı zaman en son ona uğrar, dönüşünde ise önce onun yanma giderdi.


Hz. Fatıma babasını ziyarete geldiğinde ise, Peygamberimiz sevgili kızını karşılamak için ayağa kalkar, alnından öper ve yanına oturturdu.

Hazret-i Fatıma'nın iki oğlu vardı: Hasan ve Hüseyin. Peygamberimiz bu torunlarını çok severdi. Onları kucağına alır, omuzuna çıkarır, okşar, sırtında taşır, oyun oynar, isteklerini yerine getirirdi.

Peygamberimiz dünyasını değiştirdiğinde Hz. Hasan 7, Hz. Hüseyin 6 yaşındaydı. Yani Peygamberimiz hayatta iken Hasan ve Hüseyin çok küçük yaşlarda idiler.


Bir gün Peygamberimiz minberde hutbe okurken Hasan ve Hüseyin'in düşe kalka mescide girdiklerini görür. Konuşmasını yarıda keserek aşağı iner, onları tutar, bağrına basar.

"Cenab-ı Hak, 'Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir' buyururken ne kadar doğru söylemiştir. Onları görünce dayanamadım" dedikten sonra konuşmasına devam etti.

Hz. Enes de kendi gördüklerini şöyle dile getiriyor:

"Peygamberimizi hutbe okurken gördüm, Hasan dizinin üstündeydi. Ne söyleyecekse halka söylüyor, sonra eğilip çocuğu öpüyor ve 'Ben bunu seviyorum' diyordu."


https://www.youtube.com/watch?v=zTzDY81qv-o


19 Ayşe Nisan 2016
Edirne