" İYİLEŞMEKTEN VAZGEÇTİM!"
Şimdi diyeceksiniz ki daha bismillah; eşcinsellikten kurtulmak için 3. terapiye yeni gittin. Neden iyileşmekten vazgeçtin? Ama durum başka. Sonuca doğru çözeceğiz durumu.
Bugün 25 Ekim 2014. 27 Eylül ve 11 Ekim'deki terapimden sonraki 3. terapime geldim. Bu terapide konusu geçti diye söylüyorum, Hüseyin Hocam sordu çünkü bu cümlelerle neyi kastettin, ya da hangi duygularla bunu söyledin diye. Bir önceki terapimizden sonra yazdığım terapiye gidiş anımı aynen tekrar betimliyorum: "N.. B Blok... Kapıdaki güvenlik görevlisine isim ver, yukarıdan gel desinler, çıkayım. Kapı açılsın... Karşımda Hüseyin Hoca... Her zamanki karşılama. Ve o cümle... İçeride başka bir danışan var, sizi birazdan alacağım. Diğer odaya geçtim ve oturdum, bekledim...
" Yani 3 aşağı 5 yukarı yine aynısı oldu. Tek fark elimde bavullarımla gelmemdi. Bunları yazarken hangi duygularla yazdım. Şöyle hissediyorum: Hüseyin Hoca'da olabildiğince dinginlik; bizdeki problemi hayatta karşılaşılabilecek bir sıkıntı olarak görme, istismar etmeme, dışlamama ya da alaya almama; bizde de ondaki dinginliğin tam tersi... Olabildiğince gerginlik. Biz derken, bütün danışanları kastediyorum. Yani bence hemen hemen hepsinde bu gerginlik var. Bu girizgahta,olayların olağanlığı altındaki kişilik zıtlığına temas etmek istedim aslında. Yani ofise gitmem, bir şahıs ile sosyal ilişkiye girmem, konuşmam; normal. Normal olmayan Hüseyin Hoca'daki dinginliğe karşı bizdeki olabildiğince gerginlik...
Bu terapinin girişi biraz fazla oldu
Şimdi de bugüne geçelim. Otururken beyefendi denecek bir arkadaş; Ş ve A beyleri Hüseyin Hoca çağırıyor dedi. "Aha, gruba gidiyoruz dedim içimden
Okuyanların yüzlerini görür gibiyim. Fesatlaşmayın. Grup terapisi demek istedim. İçeri girdik ve konuşmaya başladık. Yeni gelen danışan H; yeni evli. Hiç ilişkisi olmamış ama düşünsel ve duygusal bazda kendisini eşcinsel hissediyor, belki de emin değil. Ama bir problem olduğu kesin. Bana nazaran avantajı şu. Hiçbir ilişkisi yok. Benim gibi seksi hastalık haline; ya da alkol, sigara gibi alışkanlık haline getirmemiş. Hocam daha iyi bilir ama bence, daha hızlı bir iyileşme süreci olacak, iradesini ortaya koyarsa. Benzerliklerimizden bahsettik. İlgisiz bir baba, korumacı bir anne... Hatta onun ifadesine yer vereyim: "Hayatta tek bir kadını sevdim, o da annem." Bende de durum; tam bu şekilde olmasa da, - çünkü beni heyecanlandıran; aşk demesem de, devam etsem aşık olabileceğim kızlar oldu - yakın bir hal gösteriyor. Ap bir karakter var. Bende de öyle. Yani ilişki bazında aktif, ama duygusal olarak pasif olan zaman zaman. Kızlara karşı duygusal olarak bağlanabilen, ama onları erotize etmek yerine erkekleri erotize eden. Bu da bana uyuyor. Bunlar genel benzerliklerimiz diyelim. Farklılıklarımıza gelince; onun bir korkusu var. "Vajina." Ona girmek, onunla temas bir fobi görünümünde sanki. O bende yok, yani ben 2 kadın ile beraber oldum, birinde sertleşme oldu birinde olmadı, ama vajina bir korku olmaktan çıktı bende. Problem değil yani. Belki de ilk terapistim olan- zaten sadece 1 defa gittim.- tek yararı bu olmuş olabilir. "Gitseydin" demişti karıya.
"N'olacak sertleşmese de verir paranı çıkarsın." Gerçekten de; bende bir tabu ya da ulaşılamaz bir şey gibi görünmüyor vajina. Ama belki de o gittiğim 2 karı değil de, zaten önceden porno ve sekse bağlı olmuş olmam da bunu sağlamış olabilir. Yani bunun korkulacak bir şey olmaması. Normal bir şey olarak görülmesi. Tabi H'deki korkunun temelinde, 4 yaşındaki sünnet durumu da olabilir diyor Hüseyin Hoca. H ve A ile konuştukça hoşuma gidiyor, kendimi kıdemli gibi hissediyorum.
Yani A aslında benden terapide daha kıdemli ama, problemi çözme konusunda ben daha yakınım gibi hissediyorum. Aslında bu durum yani grup terapisi herkese yarıyor. KAZAN - KAZAN prensibi işliyor. Herkes kendine bir şey katıyor, ortak sıkıntıları paylaşmak ve onların üzerine konuşmak bir umut kapısı, ya da düşüncelerde derinleşme sağlıyor. A biraz fevri. Yani kesin çizgileri var gibi. O odur,bu budur. Onu yaparım, bunu yapmam. O öyledir, bu böyle. Bence bu sakıncalı. Olaylara biraz serin kanlı, daha muğlak bakabilmek lazım zaman zaman. Muğlak derken, zıttının da doğru olabileceğini düşünebilmeli yani. Kesin yargılara varmamalı. Tam konuşurken "sizin ikinizle bile beraber olabilirim." diyor A. Bu beni şaşırtmıyor, ama H şaşırdı herhalde. Hatta odadan çıkarken A,"teklifim hala geçerli." dedi, ama ben güldüm geçtim.
H'nin terapisi bittikten sonra ben girdim. 22 Ekim'den bahsettim. Para karşılığı bir pasif ile beraber olduğumu anlattım. Ben kendimi yine sıkıntıya sokarken, Hüseyin Hoca bunu bir yol kazası olarak niteledi. Yine hata yapıyordum çünkü. Sosyal hayattaki konumumu, düzgün ve oturaklı ilişkilerle süsleme ve böylece KENDİME DAHA DEĞERLİ BİR ROL BİÇME,KONUM KAZANDIRMA uğraşıma odaklanmak yerine, "BAK YİNE YAPTIM, NOLACAĞIM BEN?" sorusuna takılmış kalmıştım. Yani öncelikle parola "EŞCİNSELLİKTEN KURTULMA" değil "SOSYAL HAYATI DÜZENLEME, RAYINA SOKMA." Çünkü zaten ikincisi birincisini kendiliğinden getirecek. O yüzden bugünden itibaren; DOĞRUYA VE GÜZELE OLAN İNANCIMI DAHA ÇOK PEKİŞTİREREK NORMAL OLANA ULAŞMAK olacak amacım. Ama bu yolda; taşlar düşecek yamaçtan yoluma. Ağaçlar devrilmiş olacak üzerinden geçilecek... Bu taşlar ve ağaçlar; işte zaman zaman yapacağım birliktelikler olabilir. Yani VİCDAN AZABI olayını abartmak, yine "KENDİM İÇİN DEĞİL ANNEM, BABAM için bunu YAPIYORUM" durumuna sokuyor süreci, o da tıkamaktan başka işe yaramıyor. Yani NE ZAMAN İYİLEŞECEĞİME BU DENLİ ODAKLANMAK; İYİLEŞMEYİ GETİRMEYECEK. Yani İYİLEŞMEK İÇİN İYİLEŞMEKTEN VAZGEÇMEK gerekiyor. İşte yazımın başında dedim ya, bu yüzden iyileşmekten vazgeçtim. Hayatın akışı içerisinde, doğru ve güzele olan yönelişimi kesmeyeceğim. Aradaki yol kazaları da beni sarsmayacak. Çünkü onlar sosyal ilişkilerimi geliştirdikçe, kaybolacak. Bu aralar, meslek ve gelecek hakkındaki belirsizlik de tetikleyen unsurlardan elbette. Ama bahane değil.
İyileşme konusunda küçük bir örnek: Buraya gelmeden önce Med-Cezir'deki SS'yi hayal ettim
kendimi tatmin ederken, zorlandım, ama başardım. Zaman zaman bunu deneyeceğim, ama kendimi çok kasmadan. Ve diğer bir örnek: 22 Ekim'deki p'yi ayarladığım internet cafedeyim, o zaman oturduğum koltuğun hemen arka tarafındayım. Ama şu an hiçbirşey istemiyorum. Yazımı yazdım ve noktalıyorum. Sinemaya gidip, YARGIÇ filmini izleyeceğim. Herkese güzel ve mutlu günler.