Gönderen Konu: EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU  (Okunma sayısı 14212 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU
« : 03 Temmuz 2012, 11:51:10 öö »
VİŞNE SUYU

iletişim : visnesuyu94@gmail.com

Vişne suyuyla ne alaka eşcinsellik dediğinizi duyar gibiyim. Çok alakalı aslında.
Mesela şekli itibarı ile çokl alakalı. Yazının devamını okumadan önce bi kağıda vişne resmi çizin. En basitinden olsun.
Size neyi çağrıştırdığını düşünün.





Şahsen bana erkeğin cinsel organını çağrıştırdı HK ilk çizdiğinde bana ama ikinci bakışımda da kadın göğüslerini
çağrıştırdı. Kendime neden vişne suyunu normal sudan daha fazla içiyorum sorusunu sormaya başladım o andan itibaren. ( her gün rahat bir 4-5 bardak vişne suyu içtiğim olur yani en az 1-1.5 litre kadar )
Kadınlara ilgiden dolayı mı yoksa erkeklere ilgiden dolayı mı vişne suyunu  seviyordum bu kadar. Tadı güzeldir falan
ama bunları bir kenara bıraktığımda olayın aslında bilinçaltından kaynaklanan bir durum olduğunun farkına vardım.
Daha doğrusu vardık HK'yla beraber. Sonra düşündüm kapattım gözlerimi bu kesinlikle istediğim ama yasak olmasından dolayı
bilinçaltıma yerleşmiş bir şeyden kaynaklanan bir şeyden oluşmalıydı. Sonra geçmişe derin yolculuk başladı.
Eğer 4. Çocuksanız, 3 ablanız varsa, en küçüğüyle aranızdaki yaş farkı 9 ise, küçükken kadın gezmelerine gittiyseniz ve
çocuğunu emziren bayandan dolayı dışarı çıkarıldıysanız bu çok normal bir durum.

Konudan konuya atlamakta gayet iyiyim sanırım. İlk 7-8 terapide babayı suçlarken son iki terapide suçlunun anne olduğunu ve
bütün aileyi psikolojik olarak sarstığını, bunların üstüne son terapide suçladığım babamın aslında babam olmadığını düşündüğümü
öğrendiğimde şok oldum ve uzun süredir ertelediğim bu yazıyı yazmaya karar verdim. Çok uzun cümle kurdum ya. Ben de anlamadım
ne yazdığımı fakat nasılsa anlayan biri çıkar ve tercüme eder bize nasılsa. Neyse konumuza dönelim. HK aradı beni ve bugün
terapiyi dışarda yapalım dedi. Yapalım HK'cığım dedim seni mi kıracaz. Neyse İstanbul Forum'da benim alkol komasından kurtulmuş
olmamın şerefine bir güzel yemek yedim. O sırada HK çöpçatanlık yapıyodu ben de kulak misafiri oldum. Neyse konumuz değil bu
(Ama bana da şöyle parlak birini ayarlasa fena olmaz). Bu yazıyı yazmayı hiç düşünmüyordum ama bu terapide beynimin en derinine
girmesine izin verdim HK'nın yani en derin yeri olmasa da bir üst kısma.

Çocukluğuma indik babamla annemin cinsel hayatına girdik olmayan cinsel hayatına. Doğduğumdan beri hiç beraber yattıklarını
görmedim. Haliyle çocuk aklıyla nerden olduğunuzu tahmin bile edemiyorsunuz. Şahsen şuan bile sorsalar leyleklerin beni
getirmiş olması daha mantıklı derim. Sonuçta aynı odada yatmıyorlar ben de geceleri yatmıyorum. Hangi ara yaptılar falan
bu uzun hikaye yapmamışlar işte. Neyse en azından bilinçaltım böyle diyor. Annem babamı kötüler hep böyle koca mı olur
falan fistan diye. Bugüne kadar babamı! suçlayan ben aslında annemi suçlamam gerektiğini bu an anladım işte.
Niye babam kelimesinin yanında ünlem var açıklayacağım birazdan onu da. Eğer bir anneyle baba aynı odada yatmıyorsa,
babanıza benzemiyorsanız, anneniz babanızı değil dayınızı örnek almanızı istiyorsa, dayınız size benziyorsa o zaman dayınız
babanızdır aslında. En azından bilinçaltı böyle diyor. Bana da mantıklı geldi hayatım boyunca babamı babam olarak görmedim.
O yabancıydı bana göre dayım daha çok babamdı. Hatta şöyle ki babam bana para verdiğinde sen kimsin ki bana para veriyorsun
durumuna geçiyordum. Sanki üvey babamdı hatta yabancı bir adam. Ama dayım öyle mi o babamdı benim ya her şeyde o ön ayak olmuştu.
İlk bilgisayarımı o almıştı. Çocukluğumda hep onun yanında çalışmıştım. İyi okullara onun sayesinde gitmiştim. Dur bi dk
yoksa gerçekten ensest bir ilişki mi var ortada. Ama soramıyorsun da dayı sen benim babam mısın diye.
Biliçaltı işte atsan atılmaz satsan satılmaz evlattır seveceksin. Derken konu cinsel hayatıma girince dayımın, babamın mı desem
oğluyla cinsel ilişkiye giriyordum ben hep. Hep derken gerçekten hep. Yani sizin yaptığınız masturbasyon kadar ben de onunla
ilişkiye girmişimdir herhalde. Tabi anal ilişkiye karşıyım ben. Anal harici her ilişki diyelim. İşte bu da bilinçaltının oyunu.
Eğer dayınız babanızsa aynı zamanda. O zaman kuzeniniz de kardeşinizdir o zaman kardeşinizse onla da sevişebilsin demiş
bilinçaltım. Bunu duyunca ben de şaşırdım ama puzzlelar oturmaya başladı kafamda yavaş yavaş.

Konu değiştirelim bir de küçükken ayakkabı dolabında olan erkek ayakkabıları ölmüş olan abimin olduğuna yorumlardım.
Öyle bir şey olmadığını defalarca söylediler ama ben emindim benim bir koruyucu meleğim vardı abim vardı ve öldü.
Yada evi terketti belki geri dönecekti birgün. 3 yaşındamıydım o zaman öyle olması lazım. 1 yaşında konuşmaya başladığımı
hesaba katarsak 3 yaş çok normal bunun için. Uzun bir süre bekledim abimin gelmesini. Gerçekten uzun ama 10 sene kadar. Beklerken
de boş durmadım kafamda hayal kurdum görüntüsü şöyleydi kişiliği böyleydi diye. Bizzat aradım da onu. Aynı zamanda kuzenimle de
seviştim boş durmadım bu ara. Çünkü biz kardeştik sonuçta ensest ilişki normal bir şeydir abartmayın bu kadar.
Ah anne niye babamı kötüleyip dayıma yönelttin ki beni o benim babam mı? En azından bir süre öyle düşündüm hatta onu da uzun
süre düşündüm. Kuzenimle yani kardeşimle aynı anda onun karşısındayken kıskanıyordum kardeşimi. Çünkü o haketmiyordu
dayımın oğlu olmayı ben hakediyordum. Hem şirketinde çalıştığımız zamanlarda da her gelen beni benzetiyordu. Oğlun mu diye
soruyorlardı dayıma? O da hayır yeğenim dediğinde bir taş daha oturuyordu içime. Kuzenimi öldürmem lazımdı belki de
yada onların bir parçası olabilmek için kuzenime sahip olmalıydım. Hem de tamamen. Defalarca belki de...
Sahip oldum da zaten defalarca. Ama yine de yeterince ait değildim ailelerine. Hala baba diyemiyordum dayıma.
Ama ben hakediyordum baba demeyi ona çünkü ben onun istediği gibi bir evlat olmuştum. Ama kuzenim olamamıştı pısırığın tekiydi
bir kere ben girişkendim. Şirketle de ilgileniyordum işi de sahiplenmiştim. Bu velet iki günde batırırdı be şirketi.
Ben hayatım pahasına korurdum oysa ki. Çünkü babamın emanetiydi bu şirket. Daha doğrusu dayımın.
Ama işte bir zaman sonra canınıza tak ediyor hele hele dayınız daha doğrusu babam mı desem bu şirkete bağlanma dedikten sonra.
Acaba aynı şeyi kardeşime de demiş mi? Neden bana diyordu? Şerefsizlik lan bu! Her neyse konu değiştirelim. Yine bağlarız bir
ara buraya.

Lisedeyken murat adında biriyle tanıştım. Aman Allahım bu benim hayalimdeki abimdi resmen. Hatta hayalimdekinden de iyiydi.
Onunla tanışmamız tesadüf olamazdı. Mutlaka o beni koruyup kollamalıydı. Ama ona sen benim abimsin diyemezsin. Elinde kanıt yok.
Önce ailesiyle de tanışmalıydım. Hatta DNA testi bile yaptırmalıydım. Hayatına o kadar hızlı girmiştim ki virüslerden daha
hızlı yayılma rekorunu Guinness bana vermeliydi bence. 6-7 ayda kardeş gibi olmuştuk. Haftanın 6 günü, günde 6-7 saat beraberdik.
Daha fazla ne isteyebilir ki bir insan. Hem cinsel ihtiyacımı da kardeşimi becererek gideriyordum. Beni sahiplenecek bir abi
de bulmuştum hatta evi terkeden abim olduğuna emindim. Bu kadar zamandır saklamayı başarmışlardı şerefsizler benden!
Hahha ama bulmuştum sonuçta. Benden kaçar mı böyle şeyler. Ama dur bi dakika abim bana en iyi arkadaşı olmadığımı söyledi
sanki ben mi öyle hatırlıyorum yoksa. Evet evet söyledi şerefsiz. Ah işte atsan atılmaz satsan satılmaz abidir bağrımıza
basalım bari. 2 seçenek var o zaman önümde ya en yakın arkadaşını öldürüp ben geriye kalacağım. Yada ben daha fazla çaba
sarfedeceğim. 2. seçenek daha mantıklı be. Hem ne kaybedebilirim ki? Hemen çaba sarfetmeliyim o zaman. Acaba ne yapsam
daha fazla sever ki beni. Bilmiyorum ki abi, her şeyi düşündüm bunu düşünmedim. Şu ibneye bak bir de kız arkadaş edinmiş.
Yakışır mı lan erkek adama. Kardeşinden daha fazla ilgilenmek biriyle. S.ktir et kızı onun yaptıklarını da yaparım ben ona.
Ama olmaz be, o kabul etmez bunu. Eder mi ki yoksa. Kucağına falan uzandığımda cinsel organını falan da hissetmiştim.
Hoşuma da gitmişti hani. Ama olmaz be o senin abin. Olsun lan kardeşini beceriyorsun zaten abinle de yap. Ama dur lan olmaz,
çünkü buna tamamen karşı olduğunu bir sohbette belirtmişti kesin uzaklaşır benden. Ama böyle de gitmez bu dürüst olmam lazım
ona karşı ne de olsa abim o benim. Eminim anlayışla karşılar hatta yardım etmeye çalışır bundan kurtulmam için belki.
Belki de duygularıma karşılık verir? Ama olmaz mümkün değil suçluluk hissederim o zaman. Abim beni kurtarmalı bundan, bana
yardım etmeli. Evet evet kesin eder.

Buraya kadar hayatım yaptıklarıma rağmen çok masumdu galiba.
İbrahim: Murat (Abicim) ben senden hoşlanıyorum biliyorum bu saçma bir şey
ama bana yardım etmen lazım. Sensiz bir dakika bile düşünemiyorum galiba bir erkeğe aşık oldum.
Murat (Şerefsiz): Bir daha bu konuyu benimle açma hayatımdan çık uzaklaş benden.

Lanet olsun bunu beklemiyordum olayın böyle gitmemesi gerekiyordu. Her neyse neredeydi bu en yakın tekel büfesi. Bir paket
sigara almalıyım bu gece içmeliyim ki hepsini üzüntülü olduğumu hatırlayayım biraz daha. Bu imkansız bir olay çünkü.
Hayal görüyorum yaşanmadı bu. Hatta iki paket sigara almalıyım ancak ayılırım uykumdan. İçkisiz olur mu peki? İçki haram olmaz lan.
Kullanamam ben! Belki de o da ne diyeceğini bilmedi yarın sakin kafayla konuşuruz. Bu sırada iki paket sigara bitmiş.
Çok kısa üretiyorlar abi yoksa ben çok içmedim. Bir çekişte bitiyor zaten. O değil de bir ay peşinden koştum ondan sonra ya.
Herkes aranız niye bu kadar bozuldu falan diye soru da soruyor. Ne diyecem lan onlara. Hatta bi muhabbet içime oturmuştu.

3.Şahıs:Abi ne oldu aranız çok iyiydi kardeş gibiydiniz neden küstünüz?
İbrahim:Abi öyle işte ya özel mesele.
3.Şahıs:Ne özel meseleymiş bir aydır çözemediniz.
İbrahim:Özel olmasa anlatırdım bilirsin seni ne kadar sevdiğimi.
3.Şahıs:Abi becerdiniz mi birbirinizi bu yüzden mi söyle!
İbrahim:Daha kötüsü! (O beni becerdi daha çok şerefsiz insan evladı)

Derken bu 3. şahsa anlattım sonuçta yakın arkadaşımdı. Ama harbi yakınmış be. Bırakmadı beni. Hala da görüşürüz. Bana her zaman
destek verdi. Yalnız buna aynı hatayı yapmam. Dilim yandı bir kere. Neyse 3. şahıs 4. şahıs derken yakındı uzaktı derken yaklaşık
20-30 kişiye söylemişim (ne zaman söyledim ki lan). Derken şans eseri birgün facebook'taki (Ah facebook senin yüzünden her şey
ben masumum yoksa) mesajı ablam okumuş. Derken benimle konuştu akşam yemeğe falan davet etti. Çok olgun karşıladı ya helal olsun.
Tek evli ablam buydu. Benden sonra en küçük olan, kendini kurtarmış olan cehennemden. Akşam uzun uzun konuştuk ama ben eve
gitmeliydim hayatın sonu gelmişti, intihar etmeliydim. Ama bu ne ısrar arkadaş bırakın da adam gibi intiharımı edeyim.
Yüzlerine karşı da söyleyemiyorsun insanların ki bırakın 2 dk intihar edip geleyim diye. Her neyse enişten anlayışlıdır bu
konularda onunla konuş falan dedi. Dedim ben konuşmam gitmem lazım zaten sen konuş tamam sen otur burada beraber konuşuruz dedi.
Ne kadar da ısrarcı ama ya. Tamam hadi gelsin dedik bizde. Geldi konuştuk falan. Derken internetten HK'yı buldu. Babamdan para
istemem ben param da yok gidemem Hatay'dan ta istanbul'a dedim. Hem de bunun çözümü yok ki kardeşim. İntihar edecez işte 2 dk bırakın.
Ya tamam bana borcun olsun hem de bir gezmiş olursun dedi. Ben de eh bi deneyeyim bari hem İstanbul'u gezmeden öldü demesinler.
Ayıptır sonuçta. Ya o değil de farkettim de hikayeye sondan başlayıp başa doğru geldim. Neyse bence güzel oldu ama okuyan pek
anlamayacak. Sorun değil ben de anlayamıyorum zaten. Dayım mı babam babam mı dayım. Kardeşim erkek mi kuzenim mi belli değil.
Hala da emin değilim zaten. Neyse konu değiştirelim.

Derken eniştemle atladık uçağa geldik İstanbullara. O kadar yol planı yapmıştık yok şurdan metroya metrodan şuraya. Havataşmış
falan filan. Uyguladık da planı ama zevki çıkmadı yolun. Neyse mecidiyeköy'e geldik. HK'yla tanıştık falan. Sonra hayatımda
en nefret ettiğim ikinci şey gündeme geldi. İlk terapi korkusu ne konuşacaktım lan ben bu adamla. Hem de çok kaba lan bu adam.
Terapi çıkışında yer beni herhalde. Ama neyse pazartesilerden daha korkunç değildi. Sonuçta ikinci en nefret ettiğim şeydi. Yada dur murat da var
3. en nefret ettiğim şey. Gerçi ben hayattan da nefret ediyorum. Kendimden, Allah'tan, babamdan, annemden. Hem zaten duygularımı
öldürmüştüm ben bu kadar acıdan sonra. Ama bu HK yok mu benim duygularımın ölmediğini iddia ediyordu. Sen kimsin lan benim
duygularımın ölmediğini iddia ediyorsun. Dur bi sn ya. Duygularımla hareket ettim yine. Nefret de bi duyguydu değil mi?
Neyse ilk terapileri sevmem bu konuyu da atlayalım. Ama korkmayın yemiyor terapi çıkışında.

Daha sonraki terapilere tek başıma da gelebilirdim hem böylece belki kendime güven kazanırdım. Ama dur intihar mı etsem önce.
Söz verdik HK'ya ikinci terapiye gelecez diye ama. Hele bi ikinciye de girelim sonra intihar ederiz. Sözümüzün eri olalım.
Neyse ikinci terapiye tek başıma geldim. Hem plan da yapmadım bu sefer tek olumsuz yanı. Sabah Uçakla geldiğim istanbuldan akşam
uçakla geri dönmekti. Buna da bi çare buluruz elbet ama sonra artık. Tüh lan 3.ye de söz verdik adama. Yine kandırdı HK beni.
O da oynamaya başladı sinirlerimle yenmeliyim onu. Hem paramızla geliyoruz hem de yeniliyoruz adama şu işe bak ya.
Belki de sözünü dinlemeliyim belki lüzumlu bir şey söylemeye çalışıyordur. Ama hemen her şeyi de söylemeyeyim, önce güvenmeliyim.
Her neyse her şeyi söylemez şekilde 4-5 ay geldim terapiye. Ama yeterdi be hem iyi de hissettim kendimi. Artık kendi başıma çözebilirim.
Evime döneyim en iyisi. 6 ay zar-zor idare ettikten sonra intihar etmek üzereyken yine geldim istanbullara. Yanımda blogtv'den tanıştığım
ist'li bir arkadaşı da getirdim terapiye. İlk defa yüz yüze görüştüğün adamı niye terapiye getirirsin ki. Hem de niye hemen güvendin buna.
Neyse geldi bi kere zaten dışarıda bilgisayarla uğraşıyor ben de terapimi yapar çıkarım sonra içmeye falan gideriz. İnanılmaz HK'yla 2 saattir
terapideyiz normalde 40 dk zor dayanıyordum. Hem de artık HK hastalarıyla önümde telefonla görüşmeye başlamıştı. Güvenmeye başladım bu adama
galiba artık bir şeyleri anlatabilirim. Ama dur o da ne Blogtv'den tanıştığım arkadaşı da odaya çağırdı. Noluyo lan. Neyse girsin hadi
zararı dokunmaz. Hem bu çocuk eşcinsel olmadığını iddia ediyor ama gerçekten öyle mi? Hadi onu bıraktım psikolojisi normal mi acaba? Bi test
etsin HK bakalım. Yorum yapmadı çocuğa ya. Neyse artık bi dahaki terapide söyler nasıl biri olduğunu herhalde, zaten içmeye gitmemiz lazım bizim.
Taksimde içelim en yakın yer orası hem para basıyoruz zaten burda cebime batıyor. Ah keşke demez olaydım bunu 1 kadeh viski, 1 kadeh vodka'ya 37
lira ödedim çıktım. Lan ertesi gün 70'lik vodka'yı 37 liraya aldım hem de 2 saatte hepsini içtim alkol komasından zor kurtardılar beni. Sen kim
70'lik vodkayı fondip yapmak kim. Niye içersin ki zaten bu içkiyi hem haram zaten. Alperenle niye dolaşıyorsun ki zaten daha yeni tanıştın. Hem de
içkisini de ısmarladın. Hani maksat ben zenginim ayağına yatacaksın yine değil mi? Ah sen yok musun bilinçaltı...

Ertesi gün Alperen'le buluşma isteğim doğdu yine hem annesi babası boşanmıştı demek bu yüzden seviyordum bu çocuğu. Hep sevmişimdir annesi babası
boşananları. Ah bir bizimkiler boşanamadı. Evlilik doktorları ben oldum. Her kavga ettiklerinde ben ayırıyorum. Annem babamı bana kötülüyor, babam annemi bana.
Banane lan boşanın işte diyorum. Dinletemiyorum da. Uzun süre kurtarmaya çalıştım ilişkilerini ama olmuyor işte cinsellik olmadığı zaman. Derken zapping yapalım.
Ben 10 yaşındayken babamın bürosuna 1 hafta boyunca hergün bir kadın gelmeye başladı elini falan tuttuğunu gördüm ama anlam veremedim. Ama bu işte bir iş vardı.
Hemen anneme söylemeliyim bunu diye düşündüm herhalde. Eve gider gitmez söyledim. Derken olaylar patladı benim de düşünceler patladı tabi. Ne kadar bencilmişim.
Babamla annem boşansa babam o kadınla evlense bi erkek çocukları olsa yada varsa bile olur diye hayallere dalmıştım. Sonunda erkek kardeşim olacaktı!
Ama ne kötü ki yine boşanamadılar. Her neyse alperen diyoduk. Terapiye 1 hafta vardı o arada alperenle buluşayım bari dedim. Derken onun için ataşehirden kalktım
büyükçekmeceye geçtim. Bana iyiki tanışmışız seninle dedi. Niye lan dedim ben olmadan da hayatında eksik olmaz dedim. Eğleniyoruz işte olum dedi
(Yoksa bu çocukta gizli eşcinsellik mi var, en azından bir kardeş özlemi). Bana da bayağı benziyordu kişilik olarak hani. Hem de beraber gezmekten hoşlanıyorduk.
Öyle ki denize girerken sırtını güneş kremiyle ovdum ama tahrik olmadım. Gerçekten iyi arkadaş olabilirdik bu çocukla. Hem zaten HK hatay'da yaşamamam gerektiğini
üniversiteye mutlaka istanbula gelmem gerektiğini söyledi. Burada iyi arkadaş da olabilirdik. Hayatım düzene oturuyor galiba en sonunda. Neyse bugünkü terapiye geri
dönelim yani en başa. Alperen'e döndü konu bir ara HK dedi ki o çocuk gizli eşcinsel bunu bil. Dedim noluyo lan adam %100 hetero nasıl çıkardın bunu.
Lacivert falan uzman bu konuda bilir dedi. Nerden çıkardın dedim. Bak dedi çocuğa sordum terapide hatırlıyorsun adamın biri kendisiyle pasif ilişki teklif etmiş.
Yani adam pasif olacak alperen aktif. Alperen reddetmiş bunu da. Eee dedim HK yani. Yanisi şu hani bu çocuk da batakta bu da kız düşkünü bir gün kızlardan bıkacak ama
bu şekilde devam ederse. Hem de alkolik zaten. Bütün alkoliklerde gizli eşcinsellik vardır. (Mantıklı düşününce doğru aslında). Yani bu çocukla aynı evde kaldığını düşün.
İkinizde sarhoşsunuz o zaman olacaklara hiçbir şey engel olamaz. Dedim vay arkadaş hayatta çok ince ayrıntılar var da ben göremiyorum henüz. Ama haklısın HK.
Alperen'i de terapiye gelmeye ikna etmem lazım bir ara. Gelsin o çocukla arkadaş olmak istiyorum ama psikolojisi düzelsin önce (sanki benimki normal ya)

Zapping: Birgün ağladım böyle hüngür hüngür. Yalvarıyorum Allah'a beni kurtar bu illetten yardım et işaret göster diye. Açtım kuran'ı lut suresi çıktı. Dedim
dalga mı geçiyorsun benle burada çözüm yok sonuç var dedim. Kapattım açtım yine aynı ayetler. Kapattım açtım yine aynı ayetler. Okuyayım bakayım dedim, okudum ama
anlam yoktu be arkadaş en azından ben anlayamıyordum henüz. O günden sonra namazı orucu bıraktım. Ha bunu niye anlattım çünkü sonradan bugünkü kafamla bakınca o ayetlere
orada mesaja yanlış baktığımı anladım. Mesaj aslında beni kurtuluşa yönlendirmek istiyordu. Oradaki kızlarımı alın dediği kısım aklıma takıldı sonra. Tamamını okuyan
görmüştür zaten vişne suyu göğüs ilişkisini. Ben kızların beğenmeyeceği korkusuyla eşcinsel olmuştum zaten. Tabi bu sebeplerden biri, diğerlerini yazdım zaten yukarıda.
Evet o ayetlerin karşıma çıkmasının sebebi buydu aslında. Benim kızlara karşı korkumu yenmem lazımdı bir yandan da. Ama daha zaman var buna hissediyorum.
Her neyse atlayalım yine başka konuya.

« Son Düzenleme: 04 Temmuz 2012, 12:36:49 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU
« Yanıtla #1 : 03 Temmuz 2012, 09:25:19 ös »
HK'yla kitap mağazasına girdik. Psikoloji bölümüne girince heyecanlandım. Ben de mi başlasam psikolojiye falan dedim hemen. Dur lan önce kendini düzelt dedim tabi.
Neyse belki birgün tam anlamıyla düzelirsem o zaman düşünebilirim diyordum ki dışarıda yapılan terapi işe yaradı ve zihnim açılmıştı resmen. Kendimi gülümsemekten
alıkoyamıyordum kendimin özüne inmiştim en sonunda bütün sorunun dayımı baba olarak görmek olduğunu anlamıştım. En azından büyük bir kısmının. Her kim ki
nefsini bilir rabbini bulur anlayışıyla hareket etmeye karar verdim. Hemen hemen çözmüştüm zihnimdeki perdeleri. Artık psikoloji kitapları okuyabilirdim.
Başladım da okumaya zaten bugün. Her neyse kaç saattir yazıyorum HK'ya söz verdim diye. Gerçi 1-2 sayfa diye söz verdim ona ama roman oldu resmen. Gerçek
anlamda birgün roman yazmayı düşünüyorum bu hikayeyi kullanarak. Ben psikoloji kitabıma devam edeyim en iyisi. HK sözümü tuttum en sonunda yazmayı başardım. Her ne
kadar hepsi birbiriyle bağlantılı ama bi o kadar da kopuk yazılmış olsa da. Bu terapi çok verimli olmasa zor yazardım da HK zihnimdeki en derin noktaya indiğimizi
söyledi diye yazdım artık dedim tamamdır yazma kıvamına geldik.


iletişim : visnesuyu94@gmail.com
« Son Düzenleme: 04 Temmuz 2012, 12:37:22 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU
« Yanıtla #2 : 04 Temmuz 2012, 04:40:08 ös »
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

Mayıs 2012'de Psikolog Hüseyin Kaçın ile yapılmış Eşcinsellik ve Eşcinsel Tedavi ile ilgili Helin Avşar röportajını dinlemek için aşağıdaki bağlantıya tıklayın

http://www.huseyinkacin.com/

www.lutkavmi.com

www.escinselterapi.net

helinavsar2@gmail.com

1.kişi: Bana Emir diyebilirsiniz.
Hüseyin Kaçın: Tamam
Helin Avşar: Sana da başka bi şey diyelim
Hüseyin Kaçın: Senden başlamayalım emir önce ali’den başlayalım en yeni o.
Helin Avşar: Sen ne kadardır terapiye devam ediyorsun?
Aydın:  3-4ünce terapiyi yaptık hocamla 10 gün geçirmiyorum haftalık geliyorum ilk terapiden sonra da yani sonuç olarak hissettim ve devam ettim
Helin Avşar: Peki hikayeni anlatabilir misin bize paylaşabilir misin?
Hüseyin Kaçın: Başla...
Aydın: Küçükken şeydi sakin bi ailede büyüdüm herkes çok seviyordu bizi dokunuyordu ama iyi niyetlilerdi  babam çok sert bi adamdı. Eşrafta saygınlığı olan ama evde de her dediğini yaptıran annem çünkü öyle alıştırmış her dediğini yapıyor annem 70 yaşıında hala da her dediğini yapıyor
Hüseyin Kaçın: Suyu vermeyeceksin ama  vermezsen... anlatsana
Helin Avşar: Onu da anlat
Hüseyin Kaçın: Su orda duruyor.
Aydın: Çayı doldurun demez ama dolmadığını görürse  kıyamet kopardık
Hüseyin Kaçın: Nasıl kopartır?
Aydın: Bağırıp çağırır
h.a: Peki ilk bu deneyimi ne zaman yaşadın?
Aydın: Ben  üniversiteyi kazanmıştım. İşte biz anadolu’da küçük bi şehirde kalıyorduk . okumak  için buraya geliyorduk . sonra üniversiteyi kazandım biraz daha rahatladım. Çizilen taslak vardır saygın bi aile  orda herkes göz önündedir  7000-8000 nüfuslu bi ilçe... yazları oraya gittiğimiz zaman işte herkes tanıyor bizi zaten hiçbir şey yapamıyorsun göz önündesin ...
h.a: İstanbul’a geldikten sonra
Aydın: Evet istanbul’a geldikten sonra bu duyguları... ilk başlarda olmadı tabii utanıyorsun yani moddon birden çıkamıyorsun hem burda da onu bekliyorsun sonra bi bakıyorsun yalova kaymakamı istanbul’da... kimse kimseyi tanımıyor. Zamanla ilk başta korkuyorsun
h.a: nerden böyle bi şeyi anladın nasılbi his yani?
Aydın: yani küçüklükten vardı, ama bastırıyordum
h.a: vardı, mesela annenin kıyafetlerine mi  özeniyordun atıyorum veya ordan mı...
Aydın: yoo onun bi ilgisi yok ama sadece ilgim vardı niye çünkü babam çok korkutmustu bizi böyle bi güçlü erkek olduğumu hissedemiyordum annem babamın, babam her dediğini yaptırıyor  annem baban çok güçlü bi adam ...

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1000.0 tıklayınız

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU
« Yanıtla #3 : 03 Aralık 2013, 03:08:00 öö »
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=tX0T68Pwuq8&list=PL5_aloC9kt80W7zQzxSTLc1hxYKcryN0j

izlemek için linki tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU
« Yanıtla #4 : 03 Ocak 2015, 11:51:10 ös »
ÖNSÖZ

   Kitap yazmanın zorluğunu bir kenara koyarsak, okuyucunun yazdığınız kitabı beğenip beğenmemesini de düşünmek insanı kitap yazmaktan alıkoyacak güçlükte engeller. Bazen bir günde tek sayfa yazabilirken bazen de sayfalarca yazıyı saatlere indirgeyebiliyorsunuz. Kimi yazarlar ilham için kendilerini içkiye, kumara verirler. Benim gibi yazar olma çabasında kişiler de bu ilhamı klasik müzikten alıyor ama en önemlisi bunu bizzat kendi hayatlarından çıkarıyorlar. Bu kitapta yazılan sözler bir masalın sayfalarından alınmadı kesinlikle, ya da bu kitap bir roman değil. Yaşanılan şeylerin verdiği acıyla, ıstırapla, pişmanlıkla ve birçok duyguyla bezenmiş hayat rehberi. Belki biraz da düşünceleri satıra aktarırken elde edilen rahatlama duygusu.

   HK gittiğim ilk terapide bana yazı yazmalısın demişti ve ne yazık ki benim istediği yazıyı yazmam birkaç terapi sürecini buldu. Yazıyı yazınca anladım ki düşünceleri kelimelerden daha iyi ifade edebilecek ne var ki? Kimi insanlar bakışların, hareketlerin bir şeyleri daha iyi ifade ettiğini savunur. Oysa insanların zeka seviyesinin düşüşünü göz önüne aldığımızda kelimeler daha çok şey ifade eder. Nihayetinde siz karşınızdakinin anlayabildiği kadar biliyorsunuzdur. Kitaplarda önsözler sayfalarca yazılır genelde, fakat bizler önsöz okumayız. Hani bir de kitap yazmanın etik kuralları falan vardır ya, hepsinin canı cehenneme! Bu yüzden yazdığım bu önsözün yeterince uzun olduğuna kanaat getiriyor ve sözü hayat hikayelerine bırakıyorum.


BÖLÜM 8: İlk Terapi

   Eniştemle beraber İstanbul'a gidiyorduk terapi için. İlk defa İstanbul'a gidiyordum. Hem İstanbul'a ilk defa gidiyor olmamdan dolayı bir merak vardı içimde hem de dünyadan kaçmak istercesine çabalayan zihnim. Hüseyin Kaçın'ın Mecidiyeköy'deki ofisine gitmek istemiyordum, ayaklarım gerisin geriye yürümeye çalışıyordu. İlk defa uçağa binmiştim ve biraz da ürkeklik vardı. Ne de olsa yükseklik korkum vardı. Ama biliyor musunuz ne vardı? Uçağın düşmesi için dua eden bir tek ben vardım herhalde koca dünyada. Çok havalı bir ölüm olurdu. Uçakta bir adam vardı ki unutmak mümkün değil. Arkadaş, bir insan koltuğuna oturduktan sonra hipopotam gibi ağzını açar uyur mu yahu? O görüntüye bir daha şahit olmak istemiyorum. Her neyse uçak kalktı ve indi. İstanbul'u ikimiz de bilmiyorduk. Bu yüzden İstanbul'a gelmeden Google Haritalar ile bütün güzergahlarımızı çıkarmıştık. Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan çıktık ve Havaş'a bindik. O zamanlar henüz Havaş'ın İstanbul'da çalışma izni vardı. Son durak olan Taksim'e geldik yaklaşık 1 saat 45 dakikada. Oradan metroya bindik ve Mecidiyeköy'e iki durak sonra ulaştık. HK'nın ofisini bulmak için etrafa bakındık bir müddet. Ama nihayetinde haritanın dahi çıktısını almıştık işimizi kolaylaştırmak açısından. Böylece ofisi bulduk. İçeri girdiğimizde içimdeki korku hissi üç-dört kat artıvermişti. Bu adama ne anlatacaktım ki ben? HK'nın odasına girerken sanki idam sehpasına giden bir mahkumu anımsatıyordum. Son anlarımı yaşıyormuşçasına dilim tutulmaya başlamıştı. Ağzım kuruyordu. Elimi sıktı ve kaba sesiyle ''hoşgeldin'' dedi. Derken beni sorguya çekmeye başladı. Adın ne, kaç yaşındasın gibi birçok soruyu sorduktan sonra sadede gelmeye başlamıştık. İbrahim'e karşı hissettiklerimi anlattım. Kendimle ilgili birçok övgüde bulundum. Ticarette ne kadar iyi olduğumu, ne kadar zeki olduğumu ve daha bir sürü şeyi anlattım ona. Annemle aramdaki ilişkiyi sordu daha sonra, babamı sordu kısacası tüm aileyi sordu. Güç konusunda bahsettik uzunca bir süre. Bir insanın güçlü olması neyi ifade eder gibi sorular sordu bana. Bu arada dedem öleli bir süre olmuştu, onun hakkında da konuştuk.

-   İntikam benim için gerçekten çok önemli.
-   Peki ne yapıyorsun? Hemen mi intikam alıyorsun yoksa planlar mı tasarlıyorsun?
-   Aylarca sürebilir duruma göre. Mesela Furkan vardı ya bir ara. Başka birileriyle problemi olmuştu ama acısını benden çıkarmıştı. Üç aydır konuşmuyorduk hatta. Birgün Almanca yazılısı olmak için bizim sınıfa gelmişti. Sınıfımızda bilgisayar vardı. Oraya oturdu ve yazılıya başladı Furkan. Almanca hocamız pek bakmazdı yazılı olan kişiye. O da anlamadığı Almanca kelimeye internetten bakmaya başladı. Bir şeyler yapmalıydım onu mahvetmek için. Ben de bilgisayarın şalterini indirdim. Böylece düşük not almasına neden oldum.
-   O senin yaptığını biliyor muydu peki?
-   Kesinlikle, çünkü onun önünde indirdim şalteri.
   
   Güç konusuna geri dönersek eğer, nelerden bahsettiğimize bakalım isterseniz. Tabii bunları yazabilmek için öncelikle terapi kayıtlarını tekrar dinlemem gerekiyor. Evet, terapi kayıtları dedim doğru duydunuz. HK benden yazı yazmamı istiyordu, bu yüzden ben de ses kaydı yapmaya başladım. Kendi sesimi dinlemeyi garipsedim biraz ama sonra alıştım. Hatta şu an her terapiyi kaydettiğimden dolayı çok mutluyum.Böylece kendimde olan değişiklikleri daha iyi anlıyorum. Ne yalanlar söylemişim, nasıl abartılar yapmışım diyorum her dinlediğimde. Benim sorunum da bu ya zaten. İster istemez kendimi küçük duruma düşürmemek için yalanlar söyleyip abartıyorum olayları. Her neyse güç demiştik.

-   Bir erkekte aradığın özellikler neler?
-   Yakışıklı olması, sarışın olması ve çevresi tarafından sevilmesi.
-   Sarışın olması senin için ne ifade ediyor peki?
-   Ne bileyim, kızların hoşlanır herhalde.
-   Çevresi tarafından sevilip, sayılınca güçlü mü oluyor yani? Güçlü olmasını mı istiyorsun?
-   Yani, evet herhalde.
-   Peki güç ne ifade ediyor senin için? Yani bir erkek güçlü olursa ne olur?
-   Hani biliyorsunuz ki benim bir abi arayışım var. İşte güçlü olursa beni korur. Sahiplenir ne bileyim işte öyle.
-   Peki güçlü olmayanlar?
-   Bakın benim bir argümanım var bu konu üzerine.
-   Nedir?
-   Hayatım boyunca hiçbir insanın kendisinden güçsüz biriyle takılmaya çalıştığını görmedim. İnsanlar her zaman kendisinden daha üstte olana ulaşmak için çabalar durur. Bu yüzden benimle iyi arkadaş olmaya çalışan kişilere asla müsamaha göstermem. Onlarla hiçbir bağ kurmaya çalışmam. Benden daha güçlü olanlara yönelmeliyim her zaman.

   Güç garip şey be! Gücü nerede aradığımız çok önemli ama. Bana göre bilgi ve zeka güçtür mesela. Ama zekayı başarıyla birleştiremezseniz. Kısacası çaba göstermezseniz o zeka size bir şey kazandırmıyor bir başına.
-    Annen hakkında konuşalım. Nasıl biridir?
-   Hangisi?
-   Herkesin bir tane annesi yok mudur?
-   İyi de yaşları benden çokça büyük üç ablam var sonuçta. Evde kesin olarak anne diyebildiğim birinin olduğunu sanmıyorum. Dört annem var benim.
-   Tamam o zaman, gerçek annene bakalım. Onu anlat.
-   Ne var biliyor musunuz? Ben küçükken dışarı yani sokağa çıkıp diğer çocuklarla oynamamı istemezdi.
-   Seni korumak istiyordu yani.
-   Evet ama ben küfrün en alasını öğrendim, zararlı alışkanlıklara da başladım. Mesela hiç içmem dediğim sigaraya başladım. Bunlar hep koruduğu için oldu.
-   Şimdiki annelerde hep bu yok mu zaten? Yani, eskiden aile çocuklarla ilgilenmezdi. Çocuklar bu yüzden problemli olurdu. Ama en azından bu çocukların yarısı çabalardı ve başarıya ulaşırdı. Hayattaki zorlukları aşmada daha iyi değiller mi şu ankilerden.
-   Evet, çünkü hayatı bisiklet sürmeye benzetirsek eğer biz birinci vitesten on sekizinciye atlamaya çalışıyoruz korumacı yapılarından dolayı.
-   Sorun da bu işte, hayata atılan çocuklar hiçbir şey bilmediklerinin farkına varıyorlar. Mutsuz oluyorlar sürekli. Sana bakalım örneğin, bir işe başlıyorsun sonra sıkılıp bırakıyorsun. Herhangi bir şeyde uzun süre tutunamıyorsun. Çünkü tatmin etmez olmuş seni hiçbir şey. Eksiklerini yanlış şeylerle doldurdukça da asla mutlu olamayacaksın.

   Demek ki neymiş değerli okurlar, ilgisizlik ne kadar kötüyse aşırı ilgi kat kat daha kötüymüş. Sudan çıkmış balık gibi hayata atılıyorsunuz ve bir şeyden tatmin olamıyorsunuz. Çünkü her zaman küçükken size verilen aşırı ilgiyi arıyorsunuz. Ama hayat size o zaman yaşadıklarınızı tattırmaz. Siz de kötü şeyleri gördükçe korkup geri adım atarsınız her şeyden. Bunu da beni tatmin etmiyor diye açıklıyoruz. Halbuki işin aslı şu ki; biz karşımıza çıkan zorluklara çok çabuk yeniliyoruz çünkü seviyemize fazlasıyla ağır geliyor zorluklar. Anneyi konuştuktan sonra baba figürünü konuşmasak da olmazdı.

-   Babanı anlat bakalım şimdi de.
-   Ne bileyim sosyal bir insan değil, dışarıda falan yemek yiyemez. Bir yere gittiğinde doğru düzgün alışveriş yapamaz. Tembeldir de bayağı.
-   Ne demek istiyorsun tembel derken?
-   Yani mesela dedem ona dükkan almıştı o, dükkanda çalışmak yerine orayı kiraya vermişti. Ne bileyim biber salçası tüccarlığı yapıyordu. İşini sadece telefonla hallediyordu.
-   Bu sana neyi çağrıştırıyor peki? Güçsüzlüğü mü?
-   Evet, kesinlikle güçsüzlüğü çağrıştırıyor. Çalışkanlık, sosyallik hep gücün sembolüdür.
-   Sen de tembelsin. O zaman benzeye benzeye babana benzemişsin.
-   Hayır tam olarak öyle değil. Ben ders çalışma konusunda tembelim sadece çalışma konusunda değil.
-   Ya o da senin yaşlarındayken öyleyse?
-   Hayır hayır, onun gençliği de böyleydi. Ayrıca resmi bir raporu olmasa da şizofrendir kendisi. Taktığı bir şeyi günlerce konuşur. Aynı şeyleri tekrarlayıp durur. Mesela dedemin dükkanında çalıştı kısa bir dönem. Orada bir de yaşlıca bir adam çalışıyordu. Babam eve gelir ve gece boyunca onu anlatır dururdu. Dedem öldü, her gece miras konuşmaya başladı. Kardeşlerinin ne kadar kötü olduğundan yakınıp durmaya başladı.
-   Aile arası ilişkiler iyi değil galiba. Aynı zamanda hem ilkokul öğretmeni şizofrendi hem de baba. Yani bunların arasında büyüdün.
-   Baba tarafıyla pek iyi değilizdir ama kuzenlerimle konuşurum, samimiyimdir hatta. Amcamla hiç görüşmeyiz hemen hemen fakat. Babamla tam zıt karakterlidirler. Mesela o iş peşinde koşturur, spor faaliyetleriyle ilgilenir, taraftar klubü başkanlığı yapar ve daha birçok faaliyette bulunur.
-   Babanın zayıf biri olduğunu ne zaman anladın?
-   Şöyle anlatayım, evde babamla tartışır hatta bağırırım. Kimse neden bağırıyorsun ama o senin baban demez. Ha gerçi yeni yeni demeye başladı annem ama sizce de iş işten geçmedi mi? Evde otorite benim kısacası genelde.
-   Eskiden niye demediler peki? Hani çocuksun, tatlısın diye mi?
-   Yani evet, bunu kendilerinin yaptığının farkında değiller. Sadece en küçük ablam suçlar onları bu konuda. Bunu siz böyle yaptınız itiraz etmeye hakkınız yok der hep. Ailedeki herkesin psikolojik problemleri var bana göre. En büyük ablamda evlenme korkusu var mesela. Yüz kişi geldiyse de hiçbirini kabul etmedi. Dedem evlendirdi mesela küçük ablamı.
-   Tarikat şeyhi olan mı?
-   Evet evet, hatta babam dedemden sonra kendisinin geleceğini düşünüyor şeyh olarak. Hatta silsile garip gidiyor bizde. Önce annemin dedesi şeyhti, sonra babamın babasına geçti. Yani iki taraftan da tarikatla bağlantım var. Mesela babamın babası annemi babama istemiş. Sonra da demiş ki annem için; sabretsin onun için oğlumla evlenmek daha hayırlıdır. İşte hayırlı kısmı benim gibi bir manyağın doğması. Eniştemlerin evliliği iyi ama.
-   Küçük ablanla olan mı?
-   Evet arada küçük sorunları olsa da sorunları hallediyorlar. Ortak noktalarına odaklanıyorlar. Ayrıca güçlü bir yapısı var.
-   Söylediği şeylere uyar mısın?
-   Genelde uyarım. Ortak noktamız çok zaten, gerek siyaset, gerekse diğer bilgiler.
   
   Anlayacağınız üzere ailemizde en sağlıklı olan en küçük ablam. Diğerleri, kısacası tüm sülalem psikolojik sorunlardan dolayı dökülüyor. Pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz sülalecek. Halam da tescilli şizofren mesela. Ne yapacağı belli olmaz, bazen iyi olur bazen sizi öldürmek ister. Duygulardan bahsedelim dedik biraz da.

-   Kendini nasıl değerlendiriyorsun? Zaman zaman boşlukta hissediyor musun?
-   Bazen çevresi çok geniş olan biri gibi hissediyorum bazen de dünyanın en yalnız insanı sanıyorum kendimi.
-   Ama nasıl tam olarak yani? Bir zaman hayata sıkı sıkı tutunurken bir zaman da boşluğa mı düşüyorsun?
-   Evet onun gibi bir şey herhalde. Hatta bazı zaman çevremde ne kadar çok insan varsa o kadar boşlukta hissediyorum kendimi.
-   Ne gibi?
-   Arkadaş çevresi artınca kötü alışkanlıklarım da artıyor.
-   Duygusal açıdan nasıl hissediyorsun peki? Güçsüz mü?
-   Hayır, çok güçlü hissediyorum. (Yalanın daniskasına bak hele, kendi kendiyle çelişiyor bir kere) Ama hayata bağlanmayı tercih etmiyorum.
-   Neden peki?
-   Eşcinsellikten dolayı. Çünkü arkadaş ortamında birine karşı bile hislere kapılmaya başlasam kötü hissedip uzaklaşmaya çalışıyorum.
-   Şimdi bak, eşcinsellik belli şeylerden dolayı kaynaklanan bir sonuç. Ama sen her şeyin sebebi olarak kullanıyorsun bunu. Hani, ben eşcinselim bu kişiyle samimi olmamalıyım gibi bir çıkarımda bulunuyorsun hep. Eğer eşcinselliğin psikolojik sebeplerle ortaya çıktığını kabul edersek, eşcinsellik çocuğun küçüklüğünde yaşadığı duygusal travmalar, kişilik sorunları ve boşluklar gibi şeylerden kaynaklanır. Sen ne yapıyorsun ama, işte ben eşcinselim şununla tanışırsam eşcinsel duygularım artar mı diye düşünüp ilişkiye hiç başlamıyorsun ya da ilişkiyi bozuyorsun. Duygusal olarak boşlukta olduğun bir dönemine denk gelirse, gidip bir erkeğe bağlanıyorsun


http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1542.0

yazının devamını okumak için linkini tıklayınız






















psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU
« Yanıtla #5 : 02 Kasım 2015, 05:16:27 ös »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU
« Yanıtla #6 : 31 Aralık 2015, 09:01:00 öö »
..

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSELLİK / EŞCİNSEL TEDAVİ : VİŞNE SUYU
« Yanıtla #7 : 22 Nisan 2022, 11:26:20 ös »