27.12.2014
Selam Hüseyin Bey,
Terapiden geldim, ortam da müsait olduğu için hemen yazmaya başladım. Önceleri terapide yazılacaklar gözümde büyüyor diye hemen yazmaya başlardım. Bu kez yazımın mümkün olduğunca samimi ve duygulu olmasını istiyorum. Ama bir yandan da kendimi içinde suyu olmayan bir limon gibi hissediyorum. Olmayan bir şeyi nasıl çıkarıp yazacağım diye endişeleniyorum. Bu güne kadar ki yazılarımda beni çok mahcup eden ya da epey sorgulayıp düşündüğüm konuları yazdım. Benim için samimi olmanın örtüştüğü kavram bu. Şimdi ne yapacağımı aslında bende pek anlamadım.
Duygularla ifade etmeye çalıştığımız şeyi yakalayabilmek istiyorum. Bugün geçtiğimiz iki yazımdan örnek verdiniz mesela; kendimden bir şey katmamı olumlu bulmuşsunuz. Bunlar derin duygular olmasa da bana ipucu verdi. Sanırım şu nesnel, makale tarzımdan vazgeçip, öznel söyleşi, deneme gibi bir tarzı denemem gerekiyor. Hatta baştan savma salak salak bir yazı da yazabilirim belki ileride; şöyle düzensiz, kendini çok önemseyen, ben anlatmış olayımda karşımdaki beni çözmeye çalışsın dercesine bir yazı
Aslına bakarsanız insanların kendinden bir şey kattığı şeylerden pek hoşlanmam, özelliklede aşk şiirlerinden. Erkeklerin aşk şiirleriyle uğraşmalarından tiksinmişimdir. Banane senin buhulu gözlerinden, senin içindeki hislerden bize ne, herkes doğası gereği aynı şeyleri yaşar, kendini neden önemseyip de bu saçma dizeleri yazmış ki falan derdim kendi kendime. Ama tabi bir takım Türk Sanat Müziği eserleri bu düşünceyi yıktı bugün. Öyle bir parça var ki elimde, sanki benim için yazılmış. Sanat insanın içindeki yalnızlığı giderebiliyor, içimdeki kaosu düzene sokabiliyor. Hatta böyle bok gibi bir hayat yaşadım, keşke bende geriye bir şiir bırakabilsem diye düşündüm. Belki ileride yazarım. Bu arada o sanat müziği parçası bir erkek tarafından yazılmış, ne kadar da aynıymışız.
Erkek denen varlık düşünsel boyutu ağır basan duygusal zaaflarına ket vurması gereken bir varlıktır. Hep böyle düşünmüşümdür. Bugün bile bu anlayışımı tam anlamıyla terk ettiğimi söyleyemem. Babam sevgisini pek göstermezdi, ciddi meselelerle ilgilenen ciddi biridir. Galiba ben bu nedenle bunu doğru bildim. Kendim tam anlamıyla öyle olamasam da, bir derece bende ciddi biriyimdir. Bizim kızlarla dağıttığımız zamanlar hariç, o anlarda geyiğin dibine vururduk. Karakterim açısından sakıncasını konuştuğumuzdan beri bunu devam ettirmiyorum; fakat onları çok özlüyorum. Ama onlarda çocuk kalamaz bende, bu değişiklikler ve kararlar onlar içinde benim içinde olması gerekendi. İstemesemde büyüyeceğim. Bu erkeklik yaşı bir şekilde 4ün üzerine çıkmalı. İnanamıyorum sadece 4 yaşımdayım. Yani bir erkek olarak gerizekalıyım. Bu erkeklik yaşı da benim uydurduğum bir şey. 40 yaşında bir insanın kemik yaşının 17 çıkması gibi. Bir erkek olarak ne kadar var olabildiğim ve ne tecrübeler edindiğime göre artan bir yıl hesabı var, yani 365 atması gerekmiyor. Zaten öyle olsa 4 yaşımda olmam. Dört !!!
Geçen terapide Mehmet ile tanıştım. Bahsettiğim gibi fazla uyuşmadık, fakat saygı duyduğum, sorunumu anlatabileceğim biri. Fakat vereceği cevap konusunda ne kadar uzlaşma sağlarız ayrı bir mesele. Neden saygı duydum, çünkü bir takım gözlemlere, düşüncelere dayandırdığı bir tarzı var. Gücünü benim aksime dininden alıyor, fakat yaklaşım tarzını benimsedim. - Bu arada yeri gelmişken belirtmek de isterim, Müslüman eşcinseller iyileşmek istiyor başlıklı bir yazınız var; bu biraz beni düşündürdü. Ben neyim? Bir insanın eşcinsel olmak istememesi için Müslüman mı olması gerekir, beni saymıyor musunuz? 4 yaşında biri olduğumdan fasulye miyim yoksa? - Ben gücümü tamamen bu dünyadan alıyorum. Buraya geldim, neden geldim bilmiyorum. Ama burayı seviyorum. Sınırlı vaktimi denenmiş yollardan edinilen tecrübeler ile değerlendirmek istiyorum. Modern eşcinsel hayatın doğruluğu yada yanlışlığı tartışmasına girmeksizin; kendi hayatımı, kendi vaktimi en güzel şekilde geçirme hayalindeyim. Yani doğdum, bilincim açıldı; ve elimizde bir erkek var, ona ait hormonlar, ona ait vücut, ona ait duygular
Erkek ve kadın gerçeği var. Hayat bana bunları gösterdi. Haliyle eşcinsellik benim hayatımda, elimdeki erkeğin sürecinin tıkanmasını ifade ediyor. Yeni bir cinsiyeti değil. Grip olup da hapşırmak gibi bir şey bu
Mikroptan kurtulup hayatıma devam etmeyi, hapşırmak da güzeldir, hapşırarak yaşayın akımına yeğledim. (Burada eşcinselliği mikroba değil hapşırmaya benzettim, mikrop erkeklik yaşımın 4 olmasının nedeni olan içime kapanışlarım, çekinikliklerim. Açıklamayı LGBTİ biri okur diye yapıyorum. Gereksiz alınganlıklara alıştım) Şu anda fark ettim ki ben yine teoriler, makaleler eksenine saptım.
Bir takıntım vardı; bir erkek ile arkadaşlık kuracaksam onun beni eşcinsel olarak bilmesi gerekir diye düşünürdüm. Hatta 4 elemanı kitlemiştim bu konuda. Çünkü istesem de, istemesem de ben böyleyim. Karşımdakine kendimi yanlış tanıtırsam ona haksızlık etmiş olurdum. Mehmetin bu anlamda bir işlevi oldu. Benim kusurumu biliyordu, hem de derinlemesine bir şekilde. Fakat bilmesine pek de gerek yokmuş. Yani diğer erkek arkadaşlarımla olan ilişkilerimden pek de farklı hissettirmedi bana bilmesi. Bu anlamda bana yardımı dokundu. Bir arkadaş edindiğimde her şeyi ile birbirimizi tanıyacağız, çocukluktan gelen bir hayal, diş perisi gibi
Evlensem de içimde kendi taşımam gereken bir özel olacak, en yakın dostuma bile; bu kendime karşı bir sorumlulukmuş. Bunu öğrenmekle belki de 5 yaşıma geçmişimdir. Tabi düşünceler ve davranışlar hemen paralellik göstermez. Bakalım ne zaman defosuz hissedip bir arkadaş bulacağım.
Hastalığı yaşayarak iyileştirmemiz gerekiyor. Bugünün en çarpıcı anlarındandı. Bir anda tırı vırı bişeymiş gibi söyleyiverdiniz ama çok önemli bence. Ben birine aşık olduğumda kesinlikle yüzüne bile bakmak istemem. Eşcinsellik öyle aşağılık öyle iğrenç bir şey ki, ben aşık oldum diye elimi kolumu sallaya sallaya gidemem birinin yanına, gidemedim de. Ben Batuhana 8 yıldır aşığım. Hala da onu çok özlüyorum. Emreyi bile bastırdığı oluyor. Bunca zaman sanal ortamda bile cesaret edip söyleyemedim. Zaten sizde söyleme ama arkadaşı ol dediniz. Şimdi düşünüyorum bir gay bana aşık olsa yada bir kız bana aşık olsa, benimle arkadaş olsa asla kızmam, öyle arkadaşlarım da var. Yani kıza kızmam, gayi istemem. Ben kızlara sevecen yaklaşıyorum sanırım. Tabi kendi kendime gelin güvey olmuyorsam. Bende birine aşık olduğumda gidip arkadaşı olabilirim. Ama nedense bu muhakemeyi yapmadan çok korkunç bir haksızlık ediyormuşum gibime geliyor. Eşcinsellikten çok tiksiniyorum, ne kadar şanssızlık da olsa. Tiksindiğim oranda da kendimi yargılıyorum. Abdullahı da yargılamıştım aynı şekilde. Demek doğru olanı yapıyormuş. Bir ara konuşmam gerekecek galiba bu konuda. Yarayı kanatmamak için yapılacak bir şey bu. Ama yapamayacağım galiba, karnım ağrıyor yazarken. Ölsemde gidemem, sanki normal bir insanmışım gibi, arkadaşı olabilecekmişim gibi. İğrenç iğrenç iğrenç !!!
Gelelim Rızaya
Hüseyin Bey, tekrarlıyorum; sadece size yazıyorum. Rıza konusu benim içimde bir yara açtı. Çünkü eşcinsellik bir şanssızlık ve güçlüysek, iradeliysek ama herşeyden önce maddi durumumuz varsa iyileşeceğiz. Rızanın maddi durumunun yetersiz olması, sanki onu bu işi başaramayacakların kümesinde bırakıyor. Bu nedenle ondan rahatsız olup yargıladığım oranda üzüntü hissediyorum. Çok yanlış bir yol izlediniz, emrivaki yapıp da telefonlarınızı alın dememeliydiniz. Başıma bela oldu bu durum. Çelişki yaşıyorum. Hiç mutlu değilim onu yüz üstü bıraktığım için ama ölsem de gebersem de delirsem de onla arkadaş olmam. Daha yüzyüze gelmeden facebook üzerinde ona ait fake bir hesaptan konuşmuş ve hoşlanmayıp uzaklaşmıştım. Yüzyüze konuşma esnasında ise iyice soğudum. Bir başka fake hesaptan, babamla ilgili çok zor günler yaşarken kendini psikolog olarak tanıtıp hikayemi aldı. Terapide bende dürüstlük takıntısı var derken ben onun yüzüne bakıyordum. Hangi dürüstlük takıntısı
Dini yönüne rağmen yaptığı bu ve konuştuğumuz başka davranışları içimdeki islamafobiayı homofobim ile birleştirdi. Kendimi tuttum ama merak etmeyin. İnanın yapabildiğim tek şey mesajlarına oldukça nesnel, kitap cümleleri ile cevap yazmaktı. Hakaret etmedim, küçümsemedim. Sadece, seninle takılabiliriz dediğinde ben yalnızlığı seviyorum, yalnızlığımı paylaşmak pek hoşuma gitmez dedim. Başka hiçbir şey söylemedim. Birde eşcinselliği bilirsiniz aktifseniz pasiflerin bir önemi yoktur. Gerçekten de onu önemsemedim. Ben kamil bir insan olmak, ne bileyim bir Mevlana olmak kapasitesinde değilmişim. Yapamayacağım dedim ve engelledim, sildim. Lütfen bir daha böyle bir sınav vermek istemiyorum.
Terapi sürecinin başka danışanlarla paylaşılması yüzyüze yada telefonla konuşulması tedaviye gelme iradesini güçlendiriyor diye konuştuk. Gerçekten de öyle. Rıza, Mehmet ve Fırat ile bunu deneyimledim. Çıkışta Fırat ile yemek yedik. Uzun uzun konuştuk. Çok akıllı bir çocuk, kendine ait düşünceleri var. Bunlar sadece ona ait olan kendinin geliştirdiği düşünceler, bu çok güzeldi. Sağda solda okuduğunu satan insandan hiç hoşlanmam, özgün bir kafası var. Duyguları konusunda hiçbir fikrim yok. Anlattıysa da ben fark etmedim. Bence kesin sonuç alacak. Şahsen kendimden önde buldum. Numarasını almayı unuttum. Ama illaki karşılaşırız.
Duyguların yaşandığı sosyal ortamı olmazsa bir insanın elinde sadece erotizm kalır dediniz. İyi dediniz. Güzel dediniz. Sosyal hayvan olan insanın, sosyal yanını yok edersek hayvan kalır dedim bende. Bende iyi dedim. Saz alıp atışsak anca böyle güzel otururdu. Asosyal insanın neden mastürbasyon yaptığını cevaplar bu konuşma. Bu konu sınavın en zor kısmı bence
Hangi erkeği nerden bulucam da duygusunu fark edip kendiminkini de katıcam? Bir şey diyemiyorum bu konuda.
İki hafta önce, sürpriz bir şekilde başından sonuna kadar bir kız ile mastürbasyon yaptım. Günün konusu bu farkındayım ama hala hissedemedim. Duygularımın olmasını şu anda çok istedim. Bir heteroseksüel mastürbasyondu bu, tekrar yapabilir miyim bilemedim. Üzerine birkaç gün sonra erkekle mastürbasyon yaptım onu da söylemeliyim. Şimdi burda homoseksüel mastürbasyon ile heteroseksüel mastürbasyonda ne fark yaşadım bunu açıklamalıyım. Homoseksüel mastürbasyonda erkeği hayal ederim, ama kendimi o hayale dahil etmem, yani penisi ağzıma almam yada becermem, becerilmem. Sadece hayran kalınası vücudu ile karşı karşıyayım. Zaten AP garip bir yapım var. Fakat heteroseksüel mastürbasyonda kendime olan tutkum da vardı. Bir kadın algısının yanısıra kendimde ordaydım. Hissettiğim homoseksüellikte olduğu gibi eriyip gitmek değil bir patlamaydı sanki yani düşüncelerden uzak sadece sorumsuzca ben vardım ve cinsel ilişki yaşamış oldum. Düşüncelerden uzak olmak çok tuhaftı. Ütopya gibiydi. Olmayacağını bile bile yaptığımı hissettim ama olmayacağını bilmem hayatın gerçeği değil benim kısıtlı tecrübemdi. Yani öğrenilmiş çaresizlik. Bunu kırdım ama yine oluştu. Yine yapamam gibi sanki. Fakat bu dürtüye sahip çıkmak gerek. Duman belli belirsiz ortaya çıktı ama ateşi göremedik.
Şimdi bu olaydan iki hafta sonrada bir kıza duygusal şekilde kıpırtı hissettim. Buda aniden oldu. Konuşması çok güzeldi. Kendisi de sevimliydi. Yetersizlik hissi de yoklamadı değil tabi. İlginç olan kız geçmişte hiç hoşlanmadığım bir başka kıza çok benziyordu. Takdir ettiğim yönleri olan bu kızın çok da zaafı vardı. Ne diye gidip onu buldum anlamadım. Bu mastürbasyon ve duygu konusunda kendi kendimi kandırıyormuş gibi hissettim. Mehmet beni bu konuda uyardı sağolsun, size ancak öyle açtım konuyu. Yoksa ben daha bekleyecektim, emin olayım biraz diye. Hamile olduğunu müjdeleyen kadın gibi hissettim. Bu derin şüphelerin varlığı iyileşme sürecini gösterir, şüpheler üzerlerine gidilerek gerçek ortaya çıkacak dediniz, umut verici. Teşekkür ederim.
http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1561.0yazının devamını okumak için linki tıklayınız