Erkek Sapıklığı Üzerine Kavramsal Bir Model
(Erkek Eşcinselliğine Özel Göndermeyle)
Freud’un düşüncesine göre sapıklık kavramının tarihini tartışırken, Laplancehe ve Pontalis genitaliteye ilişkin şu önemli soruyu sorar: ‘Genitaliteye normatif bir işlev kazandıran yalnızca birleştirici karakteri midir, ( yani ‘kısmi’ içgüdülere karşılık bir ‘bütün’ olarak gücü müdür)? Fetişizm, eşcinselliğin çoğu şekli ve hatta gerçekleşmiş ensest gibi birçok sapıklık, genital bölgenin egemen olduğu bir örgütlenme gerektirir. Bu da kuşkusuz, normal genital işlevin kendisinden başka yerde aranması gerektiğini düşürüyor’ (1973: 308).
Otto Kernberg’in Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluklarında Saldırganlık isimli kitabından alınmıştır.
Erkekte Çok Biçimli Sapkın Cinsellik
Klinik sapıklıkları olan hastaların en çarpıcı ve sık karşılaşılan fantezilerinden biri de şudur: cinsel gereksinimlerine buldukları özel çözüm kendilerine öylesine yoğun bir zevk verir ya da öylesine ‘yüce’ bir doğası vardır ki, başka hiçbir cinsel davranış tipi buna erişemez. Böyle bir sapıklığın bulunmadığı kişileri bu hastaların inanışına göre, yalnızca kendi aldıkları cinsel zevkin ve yoğunluğun soluk bir yansımasını yaşayabilirler (Lussier 1983). Chasseguet-Smirgel (1984), sapıklıkların böyle idealleştirilmesinin savunucu doğasına işaret eder. Savunma genellikle, tüm cinsel ilişkilerin anal hale getirilmesini haklı gösterme işlevi görür. Bu hem sapıklığın bir parçasıdır, hem de oidipal göndermeleri olan normal cinsel ilişkinin önemsizleştirmesini pekiştirir.
Ancak, idealleştirme aynı zamanda normal aşk ilişkileri ve cinsel ilişkilerin de temel bir özelliğidir. Erkeklerin kadın anatomisini idealleştirmeleri- cinsel organlar, memeler ve cilt- âşık olmayla bağlantılı cinsel uyarılmanın bir parçasıdır. Cinsel eşin anatomisinin idealleştirilmesi, ki ben buna erotik idealleştirme diyorum, sevilen nesneye hem şefkatli, hem de erotik duyguların atfedilmesine bağlıdır. Dahası, aşık olmaya özgü bir durum olan kişinin ben idealinin sevilen nesneye yansıtılması, sağlanan narsistik doyumu attırır, eşzamanlı olarak, nesnenin sevgisi, nesneye yönelik libidinal özlemlerin doyumunu ifade eder. Sevilen nesnenin idealleştirilmesi beraberinde genital ilişkinin ve kişinin kendi ve eşinin bedeni ve dokunan, birbiriyle iç içe geçen cinsel organlarının idealleştirilmesini de getirir. Bu yorum çok açık görünebilir, ama Freud’un (1914: 88; 1921: 113) aşık olma durumunda narsistik yatırımın tükendiği yolundaki ifadesiyle çeliştiği için yine de yazıyorum.
Âşık çiftin gözetlemeci, teşhirci, sadistik ve mazoşistik fantezi ve arzuları ve eşin uyarılması ve orgazmlıyla özdeşleşmenin eşcinsel dokundurmaları, oidipal yasakların aşılmasının simgesel bir ifadesidir. Aşık olan ve cinselliği paylaşan çift, oidipal çift haline gelir. Çiftin fantezileri, arzuları ve etkileşimleri, Oidipus öncesi ortak yaşamsal özlemleri ifade eden, simgesel olarak iki bedenin birbirine karışıp birleşmesi için köprü oluşturur. Bu kaynaşma, karşılıklı uyarılma ve orgazm sırasında denetimin kaybolduğu duygusuyla yaşanır. Sevilen nesnenin beden parçalarının normal idealleştirilmesi, nesnenin giysilerine ve sahip olduğu diğer eşyaya da uzanmasıyla fetişistik işlevler üstlenebilir.
Bu erotik idealleştirmeler, sanatsal veya dinsel dışavurumlara ilham verebilir. Klinik sapıklıklarda ise, bir ‘yeni-cinsellik’ (Mc Dougall 1985) yaratma veya Oidipus öncesi cinsel öncülleri idealleştirerek oidipal arzularla iç içe geçerler ve cinsel aşkı, doğaüstü bir nitelik vererek sanat ve dinle ilişkilendirebilirler.
Erotik idealleştirmenin patolojik olduğu kadar normal işlevleri de vardır. Tüm idealleştirmelerin, çift değerlilik çevresindeki çatışmalardan kaynaklandığı söylenebilir. Çok biçimli sapkın cinselliğin erotik idealleştirmesi de buna dahildir. Genelde bir aşk ilişkisinde nefretin bütünleştirilmesi, ilişkiyi ve eşlik eden erotik uyarılmayı zenginleştirir. Belli bir sapıklığın idealleştirilmesi ise, hadım edilme kaygısının yadsınması ve anal evreye gerileme hizmetinde kullanılan ikincil bir savunmadır.
Erkek heteroseksüelin bir kadın bedenini idealleştirmesi, sıradan estetik kaygıları ve özellikle de estetiğin alışıldık sınırlarını aşan bir gizem ve heyecan duygusu yaratır. Bu idealleştirme, erkeğin sevdiği kadını içe alma arzusuyla, kadının bedenini ve aklının nihai ulaşılmazlığına ilişkin farkındalığı arasındaki çatışmaya katlanabilmesine izin verir. Diğer bir deyişle bu idealleştirme, diğerinin ulaşılmaz doğasına dayanmayı kolaylaştırırken, kaynaşma için sonsuz arzuyu da canlı tutar. Erotik idealleştirme cinsel arzuyu toplumsal yaşama yayar ve toplumsal yapıda oidipal fantezi ve senaryoların etkinleştiğini haber veren kişilerarası gerilimlerin yaratılmasını ve sürdürülmesini sağlar.
Erotik idealleştirme ayrıca özlemlerin kalıcılığını güçlendirir ve aşkı, aşık çiftin nesne ilişkilerinde iyice yoğunlaşmış olan çift değerliliğin normal bir parçası olan nefret koşulu altında korur. Kendisini öfkelendiren bir kadından cinsel olarak uyarılan bir erkek, erotik idealleştirmenin çift değerlilikle başa çıkma işlevine bir örnektir.
Erkek eşcinselin eşinin bedenini erotik idealleştirmesi analitik olarak araştırıldığında, Freud’un ilk kez ‘Narsizm Üzerine’ (1914) makalesinde tanımladığı ‘oidipal nesne olarak anneyle küçük oğlan arasındaki fantezi ilişkideki heteroseksüel unsurlar’ ortaya çıkar. Küçük oğlan annesinin penisini beğenmesini arzular, bu sayede penisinin yetersiz olduğu ve annesinin vajinasının taleplerini karşılamada babasıyla yarışamayacağına ilişkin korkularını yenebilir. (Chasseguet- Smirgel, 1984). Saldırgan ve zehirli değil de, iyi ve seven bir penisi olduğu yolundaki güvence gereksinimi, eşcinsel eşin penisine hayranlık duyma ve bundan uyarılmayla ve eşin kendisininkinden uyarılması ve hayran olmasıyla doyurulur.
Penisin ve bununla birlikte eşcinsel oyunların erotik idealleştirmesinin teşhirci, gözetlemeci, fetişistik, sadistik ve mazoşistik anlamları, bazı tipik erkek fantezilerinde ortaya çıkar. Bunlar, orgazma ulaşmasına izin verilmeden elle uyarılma fantezileri ve cinsel eşin beden boşluklarına saldırgan bir giriş arzusunun yanı sıra, kişinin kendi penisiyle edilgen olarak uyarılması arzularıdır. Eşin cinsel uyarılması ve orgazmıyla ve eşin kişinin bedenine olan hayranlığıyla kurulan narsistik özdeşleşme, eşcinsel ve heteroseksüel erkek hastalarda belirgin benzerlik göstere oidipal ve Oidipus öncesi fantezilerle bağlantılıdır; bu benzerlik bizi yine, çok biçimli sapkın fantezi ve itkilerin normal, evrensel işlevine götürür. Benzer şekilde, bir kadının teşhirci fantezileri ve uyarılmasında ve üzerinde denetim kurduğu ereksiyondaki penisin uyarılmasında eşcinsel unsurların işlevi gözlenebilir.
Benim psikanalitik araştırma deneyimlerime göre, her iki cinsteki eşcinsel öğeler, karşı cinsle kurulan cinsel ilişkilerin erotik idealleştirmesini zenginleştirir. Demek ki sorun, normal sapkın eğilimlerin nasıl olup da sınırlayıcı, zorunlu sapıklıklara dönüştüğü ve eşlik eden erotik idealleştirmenin nasıl olup da yasak oidipal eylemle bağlantılı, çözülmüş ya da bastırılmış cinsel itkilerin önemini yadsıyan bir savunmaya dönüştüğü sorunudur. Henüz bu soruya yanıtımız olmamakla birlikte, önemli kişilik bozuklukları zemininde eşcinselliğin dinamiklerinin araştırılması, bu dönüşümün bazı belirleyicilerine ilişkin önemli bilgiler sağlar.
Otto Kernberg’in Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluklarında Saldırganlık isimli kitabından alınmıştır.