Gönderen Konu: Aile Hukuku ve Evliliğin Psikolojik Boyutu  (Okunma sayısı 37330 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4431
    • Profili Görüntüle
Aile Hukuku ve Evliliğin Psikolojik Boyutu
« : 11 Nisan 2009, 09:59:03 ös »
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91
Aile ve Evlilik Terapisti

KADIN ve AŞK

Hz Havva zekası ve ruhuyla hayata dokunan ilk insandır. İyi ki eli o yasak ağaca uzanmıştır. İyi ki Hz Adem'in aklını çelmiştir. Böylece hayatın sırrını açığa çıkarmıştır. Aşk ve cinselliği cennetten hediye olarak dünyaya taşımakla görevlendirilmiştir. Allah hayata dair tüm oluşumların nüvelerini kadında gizlemiştir. Bu anlamda kadın hayatın kendisidir. Yüreğinde Hz Havva'ya şükran duygusu beslemeyen insan yücelik mertebesine erişemeyecektir. Kadını yüceltmeyen erkek asla yücelemeyecektir.


http://www.youtube.com/watch?v=K9MC30t7Uhc&list=UUIe19S-aZ6TQNiC1Tsfjviw&index=2

tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#

         EVLİLİĞİN PSİKOLOJİK BOYUTU

I. EVLİLİK KURUMU

  “Aile” bir grup ya da örgüt, “evlilik” ise karşı cinsten iki kişinin birlikte yaşamak, yaşantıları  paylaşmak, çocuk yapmak ve yetiştirmek gibi amaçlarla yaptıkları bir “sözleşme” dir. Evlilik kurumsallaşmış bir yol, bir ilişkiler sistemi, kadınla erkeği “karı-koca” olarak birbirine bağlayan, doğacak çocuklara belli bir statü sağlayan ve toplumsal yönden üzerinde “devletin” kontrol, hak ve yetki iddiası bulunan yasal bir ilişki biçimidir.

            Evlilik yaşamının iki kişinin  biyolojik, sosyal ve psikolojik gereksinim ve güdülerini doyurmayı amaçladığı gözlenmektedir. Farklı cinsten kadın ve erkek beraberliğinin temelinde bu gereksinimlerin karşılanması ve doyurulması yatmaktadır.

Evliliğin temel işlevleri arasında, “Biyolojik” bir gereksinim olarak “cinsel güdüyü doyurmak”, evliliğin en önemli işlevlerinden birisidir. Cinsel doyum evliliğin temel koşuludur. Eşler cinsel ilişkinin kendilerine verdiği bir olanak olarak da, “çocuk yapmak, yetiştirmek ve kendi nesillerini üretmek” gereksinimini de karşılayabilmektedirler.
 
Evlilikte eşler, “sosyal” gereksinim olarak, birlikte güven içinde olma, korunma, dayanışma içinde olduklarını hissetme, geleceğe güvenle bakabilme, toplumda bir yer edinebilme, birbirlerinden onur ve kıvanç duyabilme gibi “bireylerin destek, korunma ve yaşam gereksinimlerini de doyurma” olanağı bulurlar. Yalnız olmadıklarını bilmek, yaşama dört elle sarılabilmek, “ortak amaca yönlenmek” gibi gereksinimler de evlilikte doyurulan sosyal gereksinimlerdir.

Evlilikte birçok “psikolojik” gereksinimler de doyurulmaktadır. Kadının ve erkeğin her ikisi de sevilmek, beğenilmek isterler. İnsan için en önemli gereksinimlerden biri olan “sevgi” özellikle evlilik ilişkileri içinde doyuma ulaşmakta, taraflar kendilerini eşlerine adamakta, acı ve tatlı yaşamlarını paylaşabilmekte ve birlikte olma hazzı duymaktadırlar. Eşler birbirlerini “koşulsuz” sevebildiği oranda bu gereksinimler doyuma ulaşmaktadır.

Evlilikte her iki taraf içinde temel kural “vermek” tir. Evlilikte birey kendisinden daha çok karşı tarafı düşünür, eşini “empatik bir anlayış” içinde anlamaya çalışır, yaşantılarını “paylaşır”. Gereksinimlerin önem sırası kişiden kişiye değişir ve bireysel bir nitelik taşır. Ancak kadın ve erkek karşılıklı olarak birbirlerinin bütün gereksinimlerini karşılama ve paylaşma çabası içinde olurlarsa evlilikte denge sağlama ve uyumlu bir yaşamı gerçekleştirme olasılığı artmaktadır.

 


II. EVLİLİKTE  ÇATIŞMALARA YOLAÇAN SEBEPLER
 
A. AİLE İÇİ ÇATIŞMALARDA BİLİNÇ DIŞI YANSITMALAR

Evlilikte iki farklı kültür ve iki ayrı aile öyküsüyle bir araya gelen bireyler birbirleriyle uyumlu ve sorunsuz bir yaşam için uzlaşma ortamları oluştururlar. Bu uzlaşma ortamlarının oluşturulamadığı durumlarda aile içinde çatışmalar meydana gelmektedir.

Aile içi çatışmalara sebep olan etkenler:

    Aile - içi ilişki ve etkileşimde aile üyelerinin birbirlerine uyguladıkları bilinç dışı yansıtmalar çeşitli karşılıklı çatışmalara yol açar. Bu yansıtmalarda ailede karşılıklı rol ilişkileri sağlıksız bir biçime bürünmüşlerdir.
1- Başkasının yerine koyma:
Eşlerden birinin diğer eşi, kendisinin ruhsal çatışmaları olan bir başka kişi yerine koymasıdır. Böyle bir yansıtmada kişi genellikle geçmişteki ve çocukluk dönemindeki çatışmalarını, geçmişte çözümlenmeden kalmış ruhsal sorunlarını, şimdi o role uygun gördüğü eşi üzerinde, yeniden yaşayarak yeni çatışmalara yol açar. Bir zamanlar annesiyle olan çatışmalarını şimdi karısıyla sürdüren bir koca, ya da babasıyla olan çatışmalı duygusal ilişkilerini kocası üzerinde yeniden yaşayan kadın buna örnek verilebilir. Annesiyle olan otorite çatışmasını karısıyla yaşayabileceği gibi, annesine bağımlılığını karısında yaşamak, ya da küçükken kardeşiyle yaşadığı yarışma duygularını erişkin yaşamında eşiyle yaşamak da buna örnek gösterilebilir.
2- Ayna Rolü:
Ailenin bir veya birkaç üyesinin aynen kendileri gibi, kendilerinin bir aynası olmasını istemeleri. Burada, ailedeki egemen kişi veya kişiler ötekileri buna zorlarlar, en ufak aykırılıklara izin vermez ve giderek büyük çatışmalara yol açarlar.
3-İdeal-ben Rolü:
Kişinin kendisinin olmak isteyip de olamadığı şeyi ailede bir başkasında görmek isteğidir. Yani kendisi için ideal olmuş ama bir türlü gerçekleştirememiş olduğu bir duruma, aileden bir başkasının ulaşmasıyla, kendisi de onun üzerinden doyuma ulaşacaktır. Örneğin, kendi istediği yüksek eğitimi yapamamış veya arzu ettiği mesleği seçememiş olan  bir ebeveynin, kendi ideallerini gerçekleştirmek için çocuğuna yapmış olduğu eğitim baskısı.
4-Negatif-ben Rolü:
Kişi, kendi negatif yanını, yani beğenmediği veya kabullenemediği bir yönünü onun üstünden alması için eşine gereksinim duymaktadır. Bu iki şekilde olmaktadır:
a- Günah keçisi rolü: Kişi kendisinde var olan, ama varlığını kabul etmediği bütün kötü niteliklerini eşinin üzerine atarak onun suçlanmasını sağlar.
b- Zayıf yönün üstlenilmesi rolü: Kişi kendisinde var olan zayıf yönleri eşinin üzerinden gösterip kendini güçlü hissedebileceği bir duruma sokar.

5-Yoldaş rolü:
    Kişi kendi düşünce, etkinlik veya savaşımlarında eşiyle aynı paralelde olmayı ve onun yoldaşlığını ister ve onu zorlar. Kendisine eşlik edecek bir eş seçer ve ona bu rolü yükler.



  B. AİLE İÇİ UYUMSUZLUĞA SEBEP OLAN TEMEL FAKTÖRLER.

1- Kadın, erkek birlikteliğinden kaynaklanan “Psiko-Sosyal” sorunlar:
Gelenek, görenek, dinsel inançlar, ahlak yaptırımları, sosyal değerler v.b. gibi çok boyutlu süreçler etkileşiminden doğan sorunlar.

2-  Birlikte yaşamı sürdürmeye yönelik, “Sosyo-Ekonomik” sorunlar:
Araştırmalardan çıkan genel bir sonuç olarak, “alt” sosyo-ekonomik kesimdeki ailelerde, çatışma ve uyumsuzluk nedeni, daha çok maddi gereksinimler ve saldırganlık olarak, “orta” ve “üst” sosyo-ekonomik kesimde ise duygusal etkileşim ve psikolojik faktörler olarak gösterilmektedir. Ayrıca, her iki faktörün önemli olduğu evlilik çatışmaları da sayıca kalabalık bir grubu oluşturmaktadır. Erkeğin ailede çalışan tek kişi olduğu durumlarda, kumar, içki ya da tembellik gibi durumlar,  ailenin maddi olanağını sağlayamadığı şikayeti, çoğu zaman altta yatan ve gizli kalmış duygusal sorunları da beraberinde taşımaktadır.

3- Ana- Baba ve Çocuklarla, Ana – Baba’nın yakınlarıyla ilgili sorunlar:
Buna “Üç kuşak” birlikteliğinden doğan sorunlar da diyebiliriz. Özellikle bizim toplumumuzda, geleneksel aile ilişkilerinde bu “üç kuşak” çatışmasından doğan sorunlar zaman zaman evliliğin sarsılmasına ve bozulmasına neden olabilmektedir. Örneğin kayınvalide-gelin ilişkilerinde meydanda gelen çatışmalar.

4- Karı- koca’nın cinsel sorunları: 
Eşler arasındaki çatışma kaynaklarından önemli olan biri de, cinsel ilişkinin paylaşılması ve doyum sağlanmasıdır. Eşlerin cinsel ilişkiden hoşlanabilmeleri ve doyum sağlayabilmeleri için birbirlerini karşılıklı olarak “uyarabilmeleri” ve cinsel duyguları “paylaşmaları” gerekir. Eşlerin cinsel ilişkinin tadını çıkaramama nedenlerinin temelinde, birbirlerine  karşı çekingen davranmaları ve cinsel ilişkinin kimin tarafından kontrol edileceği sorunu yatmaktadır.
    Eşler arasındaki bütün cinsel anlaşmazlıklar çeşitli şekillerde gelişebilir. Örneğin, bir koca yalnızca kendi canı istediği zaman karısına yaklaşabilir ve onunla sevişmek isteyebilir. Kadın ise bu tür ilişkinin, kendisini ikincil bir konuma ittiğini belirterek kocasının isteklerine karşı çıkabilir. Karı ve kocanın isteklerini, birbirlerine açıkça ifade edebildikleri durumlarda çatışmaların çözümü nispeten kolay olmaktadır. Ancak, cinsel ilişkiye öncülük etme konusunda, farklı alt kültürlerde, toplumsal değerler ve cinsiyet rolleri arasında da önemli farklar bulunmaktadır. 
İlişki biçimlerinden birinde ya da birkaçında çatışmaları olan karı-koca arasında, cinsel sorunların da ortaya çıkması kaçınılmazdır. Çünkü insanda, özellikle kadınlarda cinsel yaşam, ruhsal olaylarla çok sıkı ilişki içindedir. İnsanda cinsel işlevlerin hepsi, “ruhsal-cinsel” işlevlerdir. Böyle olduğu için de karı-koca arasındaki cinsel sorunlar, diğer sorunlardan soyutlanamayan ve çoğu güncel evlilik sorunlarından kaynaklanan özel bir iletişim biçimidir.






C. EŞLER ARASINDA İLİŞKİYİ BOZAN VE ÇATIŞMAYA YOL AÇAN KONULARA İSTATİSTİKİ BAKIŞ

Yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre evli kadınların sürekli sorun olarak yakındıkları ve karı-koca ilişkilerini bozan, insan insana ilişkide çatışmalara yol açan konular şunlardır:
1- Evli kadınlar, kişi olarak kendi varlıklarını ortaya koyamadıklarından, öncelikle insan olarak kendilerine kocalarının yeterince değer vermediklerinden yakınmaktadırlar. Kocaları tarafından kişiliklerine değer verilmediğini ileri süren ve bunu sürekli ciddi sorun olarak görenlerin oranı, araştırmaya alınan 300 evli kadın arasında %86’dır.
2- Karı-koca arasında iletişim yetersizliğinden kaynaklanan bazı sorunların çözüme ulaşmadan devam ettiğini, bu yüzden sık sık tartıştıklarını, buna rağmen esas sorunlarının ne olduğunu bir türlü ortaya koyamadıklarını ileri sürenlerin oranı%96’dır.
3- Sağlıklı bir iletişim kuramadıkları için, karı-koca birlikte ortak bir amaca ulaşma yerine, birbirlerine zıt davranıyorlar. Bu yüzden de ortak bir amaç uğrunda birlik ve beraberlik kuramazlar. Bu sorundan yakınanların oranı %90’dır.
4- Eşlerin ana babaları ve yakın akrabaları, karı kocanın evlilik ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Ana-babalar, karı-kocanın evlerini idare etmelerine karışıyorlar, müdahale ediyorlar. Eşler istemediği halde öğüt veriyorlar. Bundan yakınanların oranı %56’dır.
5- Karı-koca evde kimin ne yapacağı konusunda anlaşamıyorlar. Bu anlaşmazlık giderek ilişkilerin soruna dönüşmesine sebep oluyor. Bundan yakınanların oranı %93’tür.
6- Eşlerden biri ya da her ikisi, topluluk içinde birbirlerine karşı gösterdikleri ilgisizlikten ve kırıcı davranışlardan yakınıyorlar. Evde, eşlerden birinin diğerine söylediği bir sözü, ya da yönelttiği bir eleştiriyi hoşgörü ile karşıladıkları halde, başkalarının yanında söylenen aynı söz, aynı eleştiri yaralayıcı oluyor, kırılıyorlar. Bunu ciddi sorun olarak ileri sürenlerin oranı %96’dır.
7- Dışarıda çalışmayan, bütün gününü ev içinde geçiren evli kadınlar, kocalarının akşam eve gelince bütün gün evde neler olup bittiğini sormadıklarından ve kendileriyle ilgilenmediklerinden yakınmaktadırlar. Bunu ciddi sorun görenlerin oranı %86’dır.
8- Evinde çalışan kadın, kocasının dışarıda günü nasıl geçirdiğini merak etmektedir. Fakat kocasının dışarıda geçirdiklerini kendisiyle paylaşmadığından yakınmaktadır. Bunu sorun görenlerin oranı da % 96’dır.
« Son Düzenleme: 04 Şubat 2013, 11:43:30 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4431
    • Profili Görüntüle
Ynt: AİLE HUKUKU
« Yanıtla #1 : 11 Nisan 2009, 10:00:11 ös »
EVLİLİK HUKUKU

Bölüm I : Türk Medeni Kanununda Evlilik ve Boşanma             
1- Evlilik nedir, nasıl kurulur?
Evlilik, eşlerin hayat ortaklığıdır. Hukuki anlamda evlilik bir medeni hukuk sözleşmesidir. Resmi nikâh akdi ile kurulur.
Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur ve eşlerin birbirlerine karşı bazı hakları ve yükümlülükleri doğar.
Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.
Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.

2- Kimler evlenebilir?
Erkek veya kadın, on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hâkim (aile mahkemesi), olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple on altı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Örneğin, 16 yaşını bitirmiş bir kızın hamile kalması, yurt dışına gitmesinin zorunlu olması vb.
Akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbî sakınca bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler. Şizofren, epilepsi, manik – depresif, obsesiflik, davranış bozuklukları, paranoya vb. gibi hastalıklar, psikiatri alanında birer hastalık olarak kabul edilse de,  evlenmeye engel sayılmazsa, bu kişiler evlenebilirler.
Cinsel yolla geçen bulaşıcı hastalıklar, ya da kalıtımsal bazı hastalıklar da evlenmeye engel olarak kabul edilebilir. Bu durumlarda, evlenirken zorunlu olarak istenen sağlık taramasında ortaya çıkar.
Yakın kan hısımları ile (kardeşler, altsoy, üst soy, hala, dayı, teyze, amca ile yeğen), kayınpeder, kayınvalide, veya eşin önceki evliliğinden olan altsoyu (örneğin üvey evlât ) ile,  evlatlık ve evlat edinen ile bunların eşleri ve altsoyları arasında evlenmek kanunen yasaktır.

Bölüm 2 : Evlilik Öncesi Sözleşme (Mal Rejimi Sözleşmesi)
1- Evlilik öncesi sözleşmesi nedir?   
Türk Medeni Kanunu’na göre, evlenmeden önce nişanlılar arasında sadece “mal rejimi sözleşmesi” yapılabilir. Halk arasında evlilik sözleşmesi olarak bilinen anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesi şeklinde yapılırsa geçerli olur. Bu sözleşme ya her iki nişanlının evlenme başvurusu esnasında yazılı olarak veya noterde birlikte yapacakları resmi bir sözleşme ile yapılabilir.

Bölüm 3 : Evliliğin Sona Ermesi
1- Evlilik nasıl sona erer?
Evlilik, ölüm, mutlak ve nisbî butlan sebeplerine dayalı dava ve nihayet boşanma davası ile sona erer.

a) Ölüm
Eşlerden birinin ölümü halinde evlilik kendiliğinden sona ermiş sayılır. Bu durumda sağ kalan eş, ölen eşin yasal mirasçısıdır. Soyadını kullanmaya devam eder, varsa sosyal güvencesinden yararlanır, miras paylaşılırken aile konutunun kendisine verilmesini talep edebilir, ölen eşin varsa edinilmiş mallarının tasfiyesini ve tasfiye sonucu bu malların yarısının değerini parasal olarak diğer mirasçılardan talep edebilir. .
Şayet gaiplik söz konusu ise, yani eşlerden birinin uzun süreden beri kayıp olması halinde, mahkemeden gaiplik kararı alınır, ancak bu karar, tek başına evliliği sona erdirmez. Bu dava ile birlikte veya daha sonraki bir zamanda “evliliğin feshi” mahkemeden talep edilmelidir.   
b) Evliliğin iptali nedenleri:
Mutlak butlan sebepleri : Kanunda mutlak butlan sebepleri belirlenmiştir. Buna göre, resmi olarak evliyken ikinci bir evlilik yapmak, eşlerden birinin evlendiği esnada akıl hastası olması, evlenme yaşına ulaşmadan her nasılsa evlenilmiş olması, kanunda sayılı yakın akraba evlilikleri (örn. kardeşler, alt ve üst soy, hala, dayı, teyze, amca ile evlilik, evlatlık ve evlat edinen ile bunların eşleri ve altsoyları arasında evlilik) gibi nedenler, bu yasaklara aykırı olarak yapılan evliliği sakatlar. Bu durumda eşlerden biri, yasal temsilcisi veya her ilgili tarafından (cumhuriyet savcısı da kamu adına) bu evliliğin iptali dava edilerek, evlilik geçersiz olur. 
Nisbî butlan sebepleri: Evlendiği esnasında sarhoşluk ve benzeri sebeplerle iradesinin yerinde olmaması, eşlerden birinin kimliğinde yanılma (örneğin, yanılarak nişanlısının ikiz kardeşi ile evlenme)  veya bilinseydi kabul edilmeyecek bir vasıf eksikliği olması (örneğin eşlerden birinin kısır, cinsel yolla bulaşıcı hastalığı olması, bir eşin diğerini namus ve onuru hakkında aldatması veya onun alt soyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalığını gizlemesi (örn. AIDS, bazı kalıtımsal hastalıklar vb. ). Ayrıca, korkutma ve tehdit altında yapılan evlilikler de iptal edilebilir.

Mutlak butlan davası her zaman ve her ilgili tarafından açılabilir. Buna karşılık nisbî butlan davası yukarıdaki durumlarda öğrenmeden itibaren 6 ay, evlenmeden itibaren 5 yıl içinde açılabilir.

c) BOŞANMA
1- Boşanma sebepleri nelerdir?

Genel boşanma sebebi: Eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Medeni Kanun’un 166. maddesinde bu boşanma nedeni “Evlilik birliğinin sarsılması” olarak tanımlanmıştır. Bu genel boşanma sebebidir.

Bunun dışında Medeni Kanun’da özel boşanma sebepleri sayılmıştır: Zina, Hayata kast(öldürmeye teşebbüs etme), pek kötü veya onur kırıcı davranış (şiddet uygulama, ağır hakaret vb.) , Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (örneğin yüz kızartıcı bir suç işleme, cinsel sapkınlıklar, ayyaşlık, kumar bağımlılığı vb.) , Terk (bir eşin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi)  ve Akıl hastalığı (her akıl hastalığı değil, evlenmesinde sakınca olan akıl hastalıkları) boşanma sebepleridir.

Zina sebebiyle boşanma davası açılmak istenirse, zinayı öğrenen eşin, öğrenmesinden itibaren 6 ay ve her halde zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmeden dava açması gerekir. Affeden tarafın zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı yoktur. Zina ilişkisinin mahkemede her türlü delille ispat edilmesi gerekir.

Terk sebebiyle boşanma davasında, eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise;  terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, terk nedeniyle boşanma davası açmak için terkten itibaren dördüncü ay bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
Eşine ihtar çekerek eve dönmesini isteyen eş, terk eden eşin dönüş yol masraflarını mahkemeye yatırması gerekir. Ayrıca, dönecek eşin eve girmesini sağlayacak şekilde evin hazır edilmesi gerekir. (Bir eş kayınvalide, kayınpeder, elti, görümce vb. kişilerle birlikte oturmaya zorlanamaz. Aksi takdirde evi terk eden eş haklı sayılır)

Anlaşmalı Boşanma
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır (buna boşanma protokolü denmektedir).
Anlaşmalı boşanmaya başvurmak için eşler aralarında, çocukların velayeti ve maddi konuları düzenleyen bir sözleşme hazırlamalı ve bunu mahkemeye sunmalıdır. Eğer sözleşme hazırlamadılarsa, hakim karşısında sözlü olarak anlaşmalarını beyan ederler. Her iki tarafın da aynı şartlar üzerinde anlaşıyor olması gerekir.

Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan bir boşanma davasının reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak 3 yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

2- Bir eş nasıl boşanmaya başvurur ?
Boşanmak isteyen eş, boşanma sebebini açıklayan bir dilekçe ile Mahkemeye başvurarak boşanma davası açabilir. Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir. Bakınız,  Ek- örnek boşanma davası dilekçesi.
Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer Aile Mahkemesidir.

3- Boşanmak için mahkemeye başvurulduktan sonra ne olur?
Boşanma davası açıldıktan sonra, Mahkeme davalı taraf olan eşe, davacı eşin boşanma talepli dilekçesini göndererek bu dilekçeye 10 gün içerisinde cevap vermesini ve varsa tanık ve delil listesini göndermesini ister. İlk duruşma tarihi günümüz şartlarında dava açıldıktan 2 ay sonrasına kadar kalabilmektedir. İlk duruşmada Hakim tarafları dinler ve ikinci duruşmaya tanıklarını getirmelerini, verilecek süre içinde de varsa delillerini dosyaya koymalarını ister. İkinci duruşma itibariyle artık tanıklar ve diğer delillerin sunumu ve değerlendirilmesi aşamaları başlar. Delil listesi ve güvenilir tanık beyanları ile Hakimde kanaat oluştuğu zaman artık davanın sonuna gelinmiş olacaktır.
Davacı eş davayı bir vekil (avukat) aracılığıyla veya şahsen takip etmezse, davası müracaata kalmış olur ve dava 3 ay içerisinde yenilenmezse düşer. 
Mahkeme boşanmaya karar verirken, talep edilmişse ve şartları oluşmuşsa, maddi ve manevi tazminat ile nafaka miktarını da belirler. Mahkemenin gerekçeli kararı taraflara tebliğ edildikten itibaren 15 gün temyiz süresi vardır. Bu süre içinde her iki taraf da kararı temyiz etmez ise, boşanma kararı kesinleşir.

4- Kadının yeniden evlenmek için bekleme süresi nedir?
Kadın önceki evliliğin ölüm, iptal ve boşanma nedeniyle sona ermesinden başlayarak 300 gün geçmedikçe yeniden evlenemez. Bu düzenleme ile, azami hamilelik süresinin geçirilmesi ve böylelikle doğacak çocuğun soy bağının karışmaması hedeflenmiştir.  Ancak, daha önce evlenmek isteyen kadın, Aile Mahkemesine bir dilekçe ile başvurarak önceki evliliğinden hamile olmadığının tespitini ve evliliğine izin verilmesini isteyebilir.

5- Boşanan Kadının Soyadı
Boşanma hâlinde kadın, eşinin soyadını kaybeder ve evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Bu durumda resmi kimliklerini yeni soyadına göre yenilemesi gerekir. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir.
Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. Boşanma davası esnasında bu talep edilmese bile, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde aynı mahkemeden boşandığı eşinin soyadını kullanmasına izin istenebilir.

6- Boşanma Davası açmak için Avukata başvurmak zorunlu mudur?
Herkes bir avukata başvurmadan da boşanma davası açabilir. Avukatlardan dava öncesi veya dava süresince en azından hukuki görüş almak dava süresince yasal işlemleri doğru olarak yapmanıza yardımcı olacaktır. İsterseniz bir avukata vekalet verip davanızı başından sonuna kadar takip etmesini isteyebilirsiniz. İsterseniz davanızı açar ve yardıma ihtiyaç duyduğunuz zaman bir avukata danışırsınız. Eğer maddi durumunuz bu yardımı almanıza engelse o zaman İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosuna başvurabilirsiniz.

Avukat yardımı: İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosu, hafta içi her gün hukuki yardıma ihtiyacı olup avukatlık hizmetinden yararlanmak için maddi olanağı bulunamayanlara, iki şubesi ve merkez bürosuyla hizmet sunmaktadır.
Başvuru sırasında istenen belgeler; Muhtardan alınacak fakirlik belgesi, Muhtardan alınacak ikametgah belgesi, Nüfus cüzdan fotokopisi, Dava için gerekli belgelerin fotokopisi
İLETİŞİM
Merkez Büro: Adres: İstiklal cad. Orhan Adli Apaydın sok. Baro han. Kat: 3/304 Beyoğlu/İstanbul
Tel: (0212) 251 63 25 (dahili 148 ve 163)
Fax: (0121) 245 83 67






psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4431
    • Profili Görüntüle
Ynt: AİLE HUKUKU
« Yanıtla #2 : 11 Nisan 2009, 10:00:38 ös »
Bölüm 4 : Boşanmanın Sonuçları
Maddi Sonuçlar
1- Boşanma ile birlikte Maddi ve Manevi Tazminat istenebilir mi?
Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
Maddi ve manevi tazminatın miktarını hakim belirler. Bu talepler boşanma davası ile birlikte ve dava süresince her zaman bir dilekçe ile mahkemeye sunulabilir. Ayrıca, boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra 1 yıl içinde de istenebilir. 
2- Yoksulluk nafakası nedir?
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Boşanma davası sürerken hakim, davacı eş ve çocuklar için tedbir nafakası adı altında karşı tarafın ekonomik gücüne göre bir miktar nafaka takdir edebilir. Bu nafaka boşanma sonuçlanmadan da karşı taraftan istenebilir. Boşanma davası kesinleştikten sonra, tedbir nafakası,  yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devam edebilir.

Velayet Hakkı:
3-- Mahkeme çocukların kimin yanında ve nerede yaşayacağına nasıl karar verir?
Boşanma davası açıldığında hakim müşterek çocukların hangi eşin yanında kalacağına kendisi karar verir. Bu konuda hakim gerekli araştırmaları yapar, çocukların yaşı uygunsa onların da görüşünü alır. Çocuklar kendisine bırakılmayan diğer eş ise gücü oranında tedbir nafakası öder.  Ayrıca hakim, eş ve çocukların barınması için gerekli tedbirleri alır. Boşanma kararı ile birlikte çocukların velâyetinin hangi eşe bırakılacağı da hakim tarafından kararlaştırılır.
Çocukların velayeti kendisine bırakılmayan eşin görüşme hakkı var mıdır?
Hakim çocuğun velayetinin hangi tarafa bırakılacağını belirlerken, Çocukların velayeti kendisine bırakılmayan eşin de çocuklarla kişisel görüşme günlerini düzenler. Olağan üstü durumlarda ve özellikle çocuğun menfaatine aykırı sayılabilecek hallerde kişisel görüşme hakkı yeniden düzenlenebilir veya ortadan kaldırılabilir.

Boşanmanın  Çocuklar Üzerindeki Etkisi Nedir?

Boşanmanın gerçekleştiği zamanda çocuğun içinde bulunduğu gelişim evresi ve yaşı göz önünde bulundurulmalıdır. Yapılan araştırmalara göre, ailelerin tutumları kadar, çocuğun cinsiyeti ve yaş dönemi bu zamanda çok önemlidir.

Okul öncesi dönemde ( 3-6 yaş arasında) bulunan çocuklar , bebeksi davranışlar gösterebilirler. İlgiye ihtiyaçları vardır ve yeterli ilgi göremediklerinde , saldırgan, agresif ve şaşkın olabilirler. Annelerinden ayrılmak zorunda kaldıklarında büyük bir panik ve endişe yaşarlar. Okul öncesi donemdeki çocuk “Ben Merkezli” dönemde olduğundan, ebeveyn arasındaki olumsuzlukların kendisinden kaynaklandığını düşünür ve kendini suçlamaya başlar. Genelde huzursuz ve tepkili olabilirler.

Okul çağındaki (7-12 yas arasındaki ) çocuklar ise, sürekli üzüntü halinde olabilirler. Bu yaş grubundaki çocuklar boşanmanın farkındadırlar. Uç noktalarda duygularını yaşayabilirler ve gelecek kaygısı yaşarlar. Kendileri için güvenli bir yer olmadığını ve dışlandıklarını düşünebilirler. Boşanmadan dolayı utanabilirler ve bu olayı kimseyle paylaşmak istemezler. Başarılı bir öğrenciyken, başarısı düşebilir.  Yıkıcı davranışlar içinde olabilirler.

Boşanmadan en fazla etkilenen ise ergenlik dönemindeki gençlerdir. Boşanma ile birlikte gelen karmaşık duygular gelişimlerine engel olabilir. Anne ve Babaya en çok ihtiyaç duyulan zamanda , boşanma gibi büyük bir etkenle bocalayabilirler. Gelecek hakkında endişeleri doğmaya başlar. En küçük olayı bile büyütebilirler.

İştirak Nafakası (çocuklar için nafaka)
Çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan eş, çocuk ya da çocuklar için eğitimi süresince veya her halükarda 18 yaşına kadar iştirak nafakası adı altında bir miktar nafaka ödemekle yükümlü tutulabilir.
Nafaka miktarı ileride değiştirebilir mi?
Nafaka borçlusunun ekonomik durumunun değiştiği hallerde nafaka miktarı mahkemeye başvurularak arttırılabilir veya azaltılabilir.
Nafakayı ödemeyen yükümlü eş, İcra İflas Kanununa göre, hapis ile de cezalandırılabilir.


Bölüm 5 : Evlilik Devam Ederken Alınabilecek Tedbirler ve Eşlerin Hukuki İşlem Özgürlüğü
1-  Aile Konutu nedir, nasıl korunabilir?
Aile konutu, evlilik birliği devam ettiği süre içinde eşlerin ve varsa çocukların birlikte oturdukları ve ailenin yaşam merkezi olan mekandır. Kanun eşlerin aile konutunu tanımlamamıştır. Aile konutu bir taşınmaz, bağımsız ev, kulübe, gecekondu, çadır, prefabrik ev, tekne, karavan, vb. üstü kapalı korunaklı her türlü mekan olabilir.
Aile konutu, malik olan eşin, diğer eş ve çocukları mağdur edebilecek kötüniyetli davranışlarına karşı kanun tarafından korunmuştur.
Kanuna göre,
Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili  kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş,  hâkimin müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana(ev sahibine)  yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.

Malik eşin hangi işlemlerine karşı aile konutu korunmuştur?
Aile konutu üzerindeki mülkiyet hakkının devri, üçüncü kişi lehine sınırlı ayni hak kurması, aile konutu üzerinde kullanma ve yararlanma hakkı tanıyan irtifaklar, aile konutuna ilişkin taşınmaz üzerinde taşınmaz rehni ipotek tesisi, üçüncü kişi lehine kişisel hak tanınması,  eşin aile konutu üzerinde sahip olduğu sınırlı ayni haktan feragat etmesi, kiracı eşin kira sözleşmesini feshi gibi işlemlerine karşı korumuştur.

Aile konutu şerhi nasıl verilebilir?
Eşlerden biri evlilik cüzdanı ve birlikte aile konutu olarak özgülenen yerde ikamet ettiklerini gösterir muhtarlık evrakı ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğüne başvurduğunda her hangi bir ödeme talep edilmeden tapuya bu şerh koydurabilir.
Yargılama sırasında veya bir dava olmaksızın da aile konutu şerhi konması talebi hakimden istenebilir.Bu durumda Aile Hakimi kararı ile de şerh koydurulabilir.
Ek : dilekçe
Tapuda İstenen Belgeler
1- Aile konutunun bulunduğu yerden alınmış ailenin yerleşim yeri (ikametgah) belgesi,
2-  Gerektiğinde  taşınmaz malın şerhi talep edilen taşınmaz mal ile aynı olduğunun kadastro müdürlüğünce tespit edilmesi,
3- İstemde bulunan eşin, tapudaki malikin eşi olduğuna dair nüfus kayıt örneği,
4- İstemde bulunanın nüfus cüzdanı veya pasaportu, varsa bir adet vesikalık fotoğrafı.

İstem Belgesinin Yazımı (Dilekçe Örneği)

“Yukarıda nitelikleri yazılı taşınmaz malın maliki/hissedarı bulunan Mehmet D.......',  ekte sunduğum Nüfus Kayıt Örneğinden de anlaşılacağı üzere eşimdir. Yine ekte sunduğum Çankaya ilçesi, Anıttepe Mahallesi Muhtarlığından aldığım ../../2009 tarihli Yerleşim Yeri (İkametgah) Belgesinden de anlaşılacağı üzere bu taşınmaz malı,  aile konutu olarak kullanmaktayız. Bu itibarla, Medeni Kanunun 194. Maddesi uyarınca tapu kütüğüne aile konutu şerhi verilmesini arz ve talep ederim.”

2- Ayrı Yaşama Hakkı ve Katkı Payı Talebi ne demektir?
Eşlerden biri ortak hayat sebebi ile kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Böyle bir durumda boşanma davası açmak istemeyen eş, Aile Mahkemesinden ayrı yaşamaya karar verilmesini, diğer eşin aile giderlerine katkıda bulunmasını, katkıda bulunmaktan kaçınırsa, işveren, kiracı vb. borçlularından da bu katkının sağlanmasına ilişkin talepte bulunulabilir.

3- Eşlerden birinin mal varlığı üzerindeki yetkilerinin kısıtlanması talep edilebilir mi?
Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir.
Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır. Hâkim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, re'sen durumun tapu kütüğüne şerh edilmesine karar verir.

Bölüm 6: Evliliğin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde eşlerin Yasal Mal Rejimi ve Mirasçılık Hakları

1- Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (Yasal mal Rejimi) ne demektir?
Yeni Medeni Kanun, evlilik içinde edinilen mallar üzerinde malik olmayan eşe ½ oranında alacak hakkı tanımaktadır. Yeni yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi”, 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce evlenenler için , bu tarihten (1 Ocak 2002’den sonra) sonra evliliğin sona ermesine kadar edinilen mal varlıkları üzerinde hak talep edebilirler. Buna mal rejimi tasfiyesi denir ve özel bir hesaplama gerektirir. 
1 Ocak 2002 tarihinden önce eşler arasında mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan, kural olarak, o dönemlerde kazanılan mal varlıkları için sadece katkıda bulunduğunu ispat eden eş, katkısı oranında bir alacak hakkı talep edebilir. Örneğin, o dönemlerde çalıştığını, takılarını bozdurup veya başka yollarla diğer eşin mal edinmesine katkıda bulunduğunu ispat edebilirse katkı payı isteyebilir.
1 Ocak 2002’den sonra edinilen mal varlıkları için mal rejimi tasfiyesi ile birlikte, katılma alacağı talep edilir.
Mal rejimi tasfiyesi, ölüm halinde de talep edilebilir. Bu durumda sağ kalan eş, hem mal rejiminden hem de miras hakkından yararlanabilir.  Ölüm halinde, aile konutu ve ev eşyaları da sağ kalan eşe özgülenebilir.
Ölüm halinde sağ kalan eşin yasal miras hakkı, ölenin altsoyu varsa tüm mirasın ¼’üdür.  Ölen eşin altsoyu yoksa, o zaman ikinci zümre mirasçıları olan ana-babası veya kardeşleri, onlar da yoksa kardeş çocukları ile mirasçı olur ve sağ kalan eşin miras payı ½’dir. 

Bölüm 7: Aile İçi Şiddet
4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanuna göre;
Eşin, aile içinde şiddet uygulaması, diğer eşi tehdit etmesi, eşin istememesi durumunda iş yerine gitmesi, eşe hakaret etmesi, evdeki eşyaları kırıp dökmesi, iletişim vasıtaları ile rahatsız etmesi gibi  durumlarda 4320 sayılı kanun uygulanır.
4320 sayılı kanuna göre, tarafların resmi olarak evli olması gerekmektedir. Tarafların resmi olarak evli olmaması durumunda ise, uluslararası sözleşmeye (CEDAW’ a) göre tedbir kararı verilebilir.
Şiddet gören eş, doğrudan Aile Mahkemesi Hakimi’ ne, Cumhuriyet Savcılığı’ na veya karakola başvurabilir. Başvurunun yapılmasında durum tespitinin çabukluğu bakımından karakola gitmek daha uygundur. Karakol tarafından, durum tespitinin uzman vasıtasıyla yapılması gerekir. Karakol, uluslararası sözleşmeyi ( CEDAW’ ı ) tam olarak uygulamıyorsa hakim tarafından yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunulabilir.
Karakol tarafından evraklar, mahkemeye intikal ettikten sonra mahkeme şiddet uygulayan eşe karşı evden uzaklaştırma veya uyarı kararı verir. Mahkeme tarafından verilen kararda 6 ay gibi süre sınırlaması bulunmaktadır. Fakat bu süre evden uzaklaştırma kararı içindir. Şayet eş, diğer eşi tehdit ediyorsa bu hususta süre sınırlaması olmaz.
4320 sayılı kanuna göre verilen karar, posta kanalı ile tebliğ edilmez, zabıta tarafından 24 saat içerisinde tebliğ edilir. Kararda belirtilen süre ise, eşe tebliğ edilmesinden itibaren başlar. Mahkeme tarafından verilen tedbir kararı bakımından zamanaşımı süresi yoktur. Mesela karar verildiği tarihten itibaren 6 ay boyunca eş bulunamamışsa, zabıta tarafından 6 aylık süre doldu zamanaşımına uğradı diye evrak mahkemeye geri gelmemelidir.
Mahkeme tarafından verilen koruma kararları; evi terketmesi, işyeri veya mağdurun sıklıkla uğradığı yere uğramaması, mağdurun sağlık ödemelerini karşılaması, ortak malları tek taraflı olarak elden çıkarmayı önlemesi şeklinde olabilir.
Aile Mahkemesi tedbirle birlikte nafakaya hükmedilebilir. Özellikle çocuk var ise, çocuk için kesin hükmedilmelidir. Ayrıca evden uzaklaştırma kararı verilmesi durumunda, bu süreç zarfında evin giderlerinin karşılaması için nafakaya hükmedilebilir.
Derdest boşanma davası var ise, 4320 sayılı kanuna göre tedbir bu dava dosyası üzerinden istenmelidir.
Tedbir talebinde bulunabilecek olan kişiler, mağdur eş, sosyal hizmet uzmanı, mağdurun akrabası ve  mağdura yardım eden kişilerdir.
Mahkeme, tedbir talebinin iletilmesinden itibaren 10 gün içinde hüküm vermelidir.
4320 sayılı kanuna göre verilen tedbir kararlarına karşı  temyiz yolu kapalıdır. Yargıtay bu hususta, tedbir kararının kesin olarak verildiğini belirtmiştir. Fakat; bazı hukukçularımızın görüşüne göre  4320 sayılı kanuna göre verilen tedbir kararına karşı itiraz yolu açık olmalıdır. Tedbir kararına itiraz edildiğinde; mahkeme tarafından hemen duruşma günü açılıp; uzman görüşü alındıktan sonra 15 gün içinde karar verilmelidir. Çünkü mahkeme tedbir kararını diğer eşi dinlemeden verdiği için, bazı durumlarda bu durum eş tarafından kötüye kullanılabilir ve bunun sonucunda mesela mahkeme tarafından diğer eş hakkında haksız olarak evden uzaklaştırma kararı verilmiş ve eş bu karara rağmen eve girmiş ise ceza uygulamaktadır. Bu durumda eşin savunması alınmadan ceza verilmesi durumu ortaya çıkmaktadır.
Tedbir için başvuran mağdur, şiddet gördüğünü belirtiyorsa rapor alınması gerekmektedir.
4320 sayılı kanunda belirtilen tedbirler sınırlı olarak sayılmamıştır. Mahkeme, aile birliğinin düzenini sağlamak bakımından gerekli gördüğü tedbirleri alabilir. Mesela, çocukla şahsi ilişki kurulması sırasında, çocuk geri verilmezse 4320 sayılı kanuna göre tedbir kararı verilebilir. Çünkü bu durumda çocuğa karşı şiddet uygulayabilir ve karşı tarafa bu hususta korku vermektedir ve kaba kuvvet unsuru bulunmaktadır. Eğer verilen tedbir kararına uyulmazsa ceza verilmektedir. 

Kanundaki “eş” kavramı resmi nikahlı evlilikler için geçerli ise de, bazı Aile Mahkemesi kararlarında görüldüğü üzere, resmi evlilik olmadan fiilen bir arada yaşayan, ancak dışarıdan bakıldığında aile görüntüsü yansıtan beraberliklerde de bu Kanunun uygulanacağına ilişkin Mahkeme kararları mevcuttur. Ancak bu halde şiddet gören eşe nafaka takdir edilmemektedir.

Hürriyet Aile İçi Şİddete Son Kampanyası ve İstanbul Valiliğinin ortaklaşa işbirliği ile kurulan 7 gün 24 saat çalışan ACİL YARDIM HATTI telefonları : 0212 656 96 96 ve 0549 656 96 96 (24 saat psikolog, 14.00-18.00 arası avukat desteği verilmektedir)


AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUN

KANUN NO: 4320
Kabul Tarihi: 14 Ocak 1998
Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 17 Ocak 1998 - Sayı: 23233

Madde 1 - ( Değişik: 5636 - 26.4.2007 / m.1 ) Türk Medeni Kanunu 'nda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hakimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re' sen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:

Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin;

a ) Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,
b ) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin
     birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,
c ) Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,
ç ) Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,
d ) Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,
e ) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun 
      yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri 
      kullanmaması,
f ) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.

Yukarıdaki hükümlerin uygulanması amacıyla öngörülen süre altı ayı geçemez ve kararda hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar olunur.

Eğer şiddeti uygulayan eş veya diğer aile bireyi aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise hakim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini göz önünde bulundurarak daha önce Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.

Bu Kanun kapsamındaki başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan icrai işlemler harca tabi değildir.

Madde 2 - ( Değişik: 5636 - 26.4.2007 /m.2 ) Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler.



psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4431
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aile Hukuku ve Evliliğin Psikolojik Boyutu
« Yanıtla #3 : 06 Eylül 2011, 04:49:34 ös »
B İ L İ R K İ Ş İ    R A P O R U



MAHKEMECE İSTENEN HUSUS:

Mahkemece tarafların dinlenerek aralarında mevcut geçimsizliğin kaynağı ve evliliğin devamında tarafların faydasının olup olmadığı hususlarının tespit edilmesi istenmiştir.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=111.0 tıklayınız

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4431
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aile Hukuku ve Evliliğin Psikolojik Boyutu
« Yanıtla #4 : 05 Eylül 2012, 01:55:55 ös »
EYSENCK KİŞİLİK TESTİ

Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

Bu yazılım size yöneltilecek 100 soruya vereceğiniz evet ya da hayır yanıtlarına göre nasıl bir kişilik sınıfına dahil olduğunuzu belirtir. Sınıflandırmanın yanında bu kişilik sınıfının genel özellikleri ile ilgili bilgileri de ekrana getirir.



http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=56.0

uygulamak için tıklayınız
« Son Düzenleme: 03 Aralık 2012, 12:00:00 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4431
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aile Hukuku ve Evliliğin Psikolojik Boyutu
« Yanıtla #5 : 19 Ekim 2024, 08:27:30 öö »
Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.

https://youtu.be/-9bPlRuOq-Q?si=3LPplNbsk-WVa29r


Velev ki Eşcinseliz: Furkan

https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8

Velev ki Eşcinseliz: Mert

https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw

Velev ki Eşcinseliz: Efe

https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg




https://www.instagram.com/reel/C8jfEMtCLuV/?igsh=eXZ3bW44bXUzeWJr