Neyse tabi yeğenden her şeyi dinleyince akşam oğlumla konuştum yumuşak biçimde başladım söze: sen niye bana bunları anlatmadın babacım diye sordum ‘’baba sen bu konularda hep çok sert konuştun, gri meselelere girmek hep sinirlendirdi seni, korktum çekindim, doktora tedaviye götürmekle tehdit ettin’’
Yani bakın benim yapıcı sandığım söylemlerimi tehdit olarak algılamış çocuk.
Oğlum devam etti anlatmaya ve benim başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. İnanın o an sanki yer yarıldı ben içine girdim, kalbim sıkıştı.
‘’Ama baba ben anneme söyledim’’ dedi.
Nasıl yani dedim!
‘’Anneme söyledim, kızlara hiç ilgi duymuyorum, onlardan bir çekim almıyorum, hiç hoşlanmıyorum’’ dedim anneme diyor çocuk. O ‘’anneme söyledim’’ kısmı beynimde ateş yaktı, kulağımda davul patlamış etkisi yarattı.
Bunları anlatırken sesi yükseldi nefes alışı değişti Cem beyin, eşini hiç affetmiyor ondan sakladığı ve konunun ne kadar önemli olduğunu görmezden geldiği için. Ebeveynlerin en büyük hatası ya çocuğa ‘’babana söylerim’’ diye tehdit edip korkutmak ya da birbirlerinden çocuklarıyla ilgili konularda bilgi paylaşımından kaçınmak. Her sağlık sorununda olduğu gibi bu konuda da erken teşhis son derece önemli. Cem bey tüm duygusallığıyla devam etti süreci anlatmaya.
Eşim işte yapmış yapacağını, halının altına süpürmüş konuyu. Zaten başından beri çocukların fiziksel bakımlarında ona ne kadar çok güveniyorsam, ruhsal bakımlarında da o kadar güvenmiyordum. İçime doğan her şeyi yaşadım ben. Korktuklarım hep başıma geldi İklim Hanım. Ah ahhh bu benim eşimle olan durumumuz ahh yaktı bizi.
Ben bu öğrendiklerimden çok sarsıldım, hüngür hüngür ağladım, mahvoldum günlerce ama eşimde zerre sarsıntı olmadı. İnanması zor gelebilir size ama olmadı.
Ben ahirete inanan Allaha inanan biriyim, Allah korusun bu konuyu çözemezsek bu çocuğun hayatı ne olacak.
Yahu tahmin ettiğim her şey başıma geldi. Ben işi gücü her şeyi ikinci sıraya bıraktım hemen araştırdım sordum soruşturdum ve Hüseyin Kaçın ismini bir kaç ayrı kanaldan öğrendim ve derhal arayıp randevu aldım.
İlk gittiğimiz gün oğlumuzla 1 saat görüştükten sonra benimle de uzun bir bilgilendirme görüşmesi yaptı Hüseyin Bey.
Sınıfında 20 kız varmış 9 tanesi lezbiyenmiş, erkeklerin 5 tanesi gay, 1 tanesi cinsiyetsiz, 2 tanesi de trans bireymiş. Aman aman Allahım; neler neler anlatmış çocuğum Hüseyin Beye. Burası bir devlet okulu, özel okullar kim bilir nasıldır diye düşünmeden edemedim. Allak pullak oldum, neyi neresinden tutsam elimde kaldı. Bir yol haritası belirledik. Oğlumuza olan davranışlarımız ve söylemlerimiz noktasında yapmamız ve yapmamamız gerekenleri bir güzel anlattı Hüseyin bey.
Öz eleştirinizi en çok o gün terapide yaptınız sanırım. Neler hissettiniz?
Müthiş bir aydınlanmaydı. Doğru sandığımız tavırlarımız ne kadar çok yanlıştı bir bilseniz. Bence ailelerin çoğu böyle, toplum kendini şahane anne baba sananlarla dolu. Oysa yeni nesil çocukları anlamak konusunda bir bilene danışıp teyit almaya muhtaçmışız. Sonra çok geç oluyor. Evlatlarımız hepimizin kırmızı çizgisi, o yüzden çok bilinçli olmalıyız, bu yeni nesil çocuklara karşı hep bir sıfır önde olmak zorundayız o gün anladım bunu.
Gece kalkıyorum uyuyamıyorum, namaz kılıyorum, dua ediyorum, buhranlar geçiriyorum ama eşimde en ufak bir sarsılma yok.
Bunu anlayamıyorum, eşimin bu rahatlığı içinde olduğumuz vahim durum kadar çok üzüyor beni.
Niye bu kadın böyle diye düşüne düşüne, derinlere indim mana aramak için çırpındım iç dünyamda.
Cem bey bulabildiniz mi bir sebep?
Buldum evet. Eşimin ailesi yurt dışında, eşim babasını neredeyse hiç tanımamış, bir tek annesi var oda erkek gibi. Horoz gibi yürüyor. İnanın yürüyüşü, hareketleri, konuşma tarzı erkek gibi. Bir konuda bir şeye hayır desin annesi, karşısında kimse evet diyemez ona, o kadar sert o kadar itici bir kadın. Eşim o soğuk sert dominant yönlerini direk annesinden almış işte.
Ülkemize son gelişlerinde sırf nefsime muhalefet olsun diye gittim yanlarına ama kadına baktıkça nevrim döndü. Allah rızasını kazanmak için gelip bir ton günahla dönüyorum diye kendime kızdım bu hislerimden dolayı.
Terapide açtım bu konuyu utana sıkıla. Her şeyimiz döküldü ortaya. Benim en büyük hatam çocuğumla arkadaş olmakmış, baba otoritesi kurmamakmış. Annenin açığını kapamaya çalışmak için fazla içli dışlı olmam büyük hataymış.
İnsanın nefsi nasılsa aklıda öyle çalışır, insan sosyal hayvandır, eğitilmelidir. Çocukla arkadaş olmak onun seviyesine inmek neymiş!
Bu sanırım Cem beyi en sinirlendiren kısım, çünkü ilk konuşmaya başladığımızda da konuya buradan girmişti. Sözünü kesmedim o kadar hararetle anlatıyordu ki.
Terapide oğlum demiş ki: ‘’ben annemden sevgi görmedim, hastayım diye baktı ilgilendi ama sevmedi, görev yaptı.’’
Yanılıyor diyemedim, eşimi savunamadım, ben de oğlum gibi aslında o kadınsı hissi o sıcaklığı göremedim eşimden hiç.
‘’Arkadaşlarım annelerini anlatıyor ama annem onlara hiç benzemiyor.’’ Demiş çocuk. Tabi bunları duyunca eşim de yıkıldı. Çünkü o asla kabul etmiyordu bu yakınmalarımızı, kendini dört dörtlük sanıyordu.
Kızım bana dedi ki ‘’annem mükemmel bir kadın’’ kızıma ‘’annenin en büyük başarısı benim gibi eğitimli bir kocayı bulması’’ dedim.
Çocuk annenin her şeyi herkesi yönettiğini gördüğü için onu çok güçlü görüyor. Kızımın bu sözü beni delirtti, kızım içinde endişelendim ve kontrolümü kaybedip o cevabı verdim ama sonra hemen çevirdim lafı, toparladım durumu.
Kızınızla ilişkiniz nasıldı?
Küçüklükten beri sevgide mesafeliydi zaten kızım bana karşı. Camide tüm çocukları sıraya dizen, lider ruhlu bir çocuktu ama onu sevmek istediğimde izin vermezdi.
9 aylıktı konuştu, enteresandı; 3 yaşındaydı yastığa uzanmış TV izliyor öyle şeker görünüyordu ki babalık hislerim kabardı gittim yanağından öptüm, ‘’ baba beni rahatsız ediyorsun!’’ dedi.
Ben resmen bunalıma girdim, beni sevmiyor mu kız diye. Ve sürekli gerilim yaşıyoruz, hep sıkıntı çıkarıyor kızım bana. Elleme, sarılma, güldürme, konuşma hep bir anlamadığım tepkisellik var bana karşı.
Sonra bir gün fark ettim, eşim evde yoktu tüm günü birlikte geçirdik kızımla baktım aramız mükemmel, hiç sıkıntı yok. Özellikle daha önce yaptığım şakaları yaptım sarıldım öptüm hiç terslemedi. Ama eşim varken çocuk bambaşka.
Eşimle konuşup anlattım bu gözlemimi ve kızımın tavırlarındaki değişikliği. Eşim hala diyor ki ‘’bu da böyle işte, bu çocuğa böyle davran, mesafeli ol, hoşlanmıyor, doğrusu da bu zaten ne o öyle mıç mıç.’’
Baba kızına mesafeli olmalı demek ki diyerek aslında çokta ikna olmamakla beraber üzerine düşmemiştim eşimin daha öncede bu tip tepkilerinin. Bu da bir hata işte! Bu defa masaya yatırdım Hüseyin beyin ofisinde.
Eşim bana karşıda öyleydi. ‘’Kendimi kötü hissettiriyorsun’’ diyerek kızardı bana elimi omzuna koyduğumda ya da kendisinden kadınsı taleplerim olduğunda.
Bu durumda kızım yıllarca tabi benim oğlumla sıkı fıkı oluşumu gördü, belki de abimi daha çok seviyor daha ilgili diye düşündü. Kıskandı belki de belli etmedi. Babam oğlunu daha çok seviyor diye düşündü belki de, bilemem ki ne büyük muamma. Annesini örnekledi ya da anne ne dediyse kendi babasızlığını nasıl yansıttıysa, benden belki de istemeyerek uzak durdu kızım. Yakında kızımla da Hüseyin Beyi ziyaret etmemiz gerekecek gibi geliyor bana.
İşin en garibi ilk defa kızım da kardeşi gibi geçen gün bana ‘’ben annemden sevgi görmedim ama sen annemi öyle bir şımarttın ki baba, bir şey diyemedim sana’’ dedi.
Bunu da duyduktan sonra düzelmezsen evlilik bitecek noktasına getirdim eşimi şimdilerde. Terapilerde bu mevzuları daha geniş konuşuyoruz tabi ki. Annen nasıldı diye sorduk, konuştuk uzun uzun. Babası sürekli annesini dövermiş. ‘’Annem gibi olmamak için çok güçlü olacağım’’ diye yeminler etmiş içinden. O yüzden dışı kadın içi erkek eşimin.
Modeliniz doğru değilse nesilden nesile geçiyor sorunlar, eşimin suçu yok, oda bunu yaşamış ailesinde. O yüzden düzeltmelisin artık kendini dedim. Sevgisizsin; bize sevgini gösteremiyorsun! Bunu ben diyordum itiraz ediyordun, oğlan söyledi iplemedin, bak kızımızda söyledi en sonunda. Sen düzelmek zorundasın, yoksa bu evlilik daha fazla süremez dedim. Evliliğimizde de bu aşamadayız ne yazık ki.
Güçlü olmak zorundayım diyor başka bir şey demiyor ya, güçlü olmak zorunda değilsin. Senin bu formatın yanlış, bunu düzeltmek zorundasın dedim. Bu yaptığın annelik değil bakıcılık! Anne ve eş şefkatli olmalı. Sen soğuksun kabasın kabul et dedim. İkna oldu ve terapilere başladı, oda kabullendi bu durumu, bana sarıldı ‘’çözeceğiz bu sorunu’’ dedi. Çok umutluyum, Allahın izniyle aşacağız bu sıkıntıları.
Oğlunuzla ilgili çıktığınız yolda eşiniz de katıldı size bu gerçekten hayırlı olmuş. Peki, oğlunuzun sıkıntıları ne durumda, ilerleme kaydettiniz mi Cem bey?
Hüseyin beyin talimatlarına uyduk. Evde hepimiz görevlerimizi yanlışsız yapmaya başladık. Anne ve baba olarak tavırlarımızı çocuğumuzun iyiliği için revize ettik.
Daha önemlisi unuttuğumuz, geçmişte hiç üzerinde durmadığımız yanlışlıklarımıza vakıf olduk, çocuğumuz kapalı kutuymuş meğerse o kadar çok içi doluymuş ki, hiç anlamamışız çocuğun, içinde neler varmış neler onu rahatsız eden. İçinde yalnız kalmış tüm mücadelesinde.
Çok merak ettim Cem Bey çocukluğundan kalma bir düğüm varmış demek ki. Anlatın lütfen.
Benim çok iyi yürekli ama biraz zevzek bir biraderim var İklim Hanım.
Oğlum 6 yaşındayken bana geldi dedi ki ‘’amcam benim hayâlarıma dokundu, testislerime elledi, taciz etti beni’’
Ben tabi bildiğim için onun erkek çocuklara erkeklikleri üzerinden yaptığı sevgi gösterilerini. Amcan taciz yapmaz, olmaz öyle şey, yanlış anlamışsın. Bunlar Anadolu’da yaygındır, erkek çocuklarını daha birçok sever amcalar dayılar. Amcan da seni sevdiği için yapmıştır, şakalaşmıştır, diğer erkek kuzenlerine de yapar şeklinde işte aklıma geleni anlattım çocuğuma.
Nasıl kızıyor oğlum, o yaşta gözlerini karartı, çemkiriyor bana ‘’ yapamaz, edemez, olmaz, böyle amca istemiyorum’’ diye bağırıyor.
Tetikleyen bu olmuş çocuğumu. Hüseyin Bey bu tavır ve davranışların altı yaş çocuk zihninde ve duygularındaki etkisinin küçümsenmeyecek kadar önemli olduğunu izah etti bize ama iş işten geçmiş ne fayda. Örnek olsun bu kitabı okuyan ailelere.
Biraderimi ben bilirim, zevzektir ama taciz etmez. Bilirsiniz Anadolu da kıymetlidir erkek çocuklar hatta cinsel organlarının açık seçik fotoğraflayıp vitrinlere koyarlar. Lakin çocuk bunu taciz olarak anlattı o zaman, düşünün işte bu coğrafyada erkek çocuklarına sıklıkla yapılan bu tavır nasıl etkilemiş bizim çocuğun algısını.
Birde o günün hemen ertesinde kedisi kayboldu oğlumun, dedim arabayı yavaş sür belki tekere girmiştir. ‘’Ölürse ölsün’’ dedi biraderim.
Bunu da duydu benim çocuk ve gerçekten birader de dikkat etmedi, sürdü arabayı, kedi de gerçekten altındaymış. Talihsizlik işte, kedi öldü. Çocuk çok üzüldü ama bu kadar içselleştireceğini tabi ki tahmin etmedik.
Oğlan hepten amcaya öfke duydu, kasıtlı yaptığına inanmış. Terapi de bunları uzun uzun anlatmış. Çok etkilemiş çocuk bu hayalarına ellenmesi ve kediye ölürse ölsün demesinden. Yıllarca bu yükü taşımış, büyütmüş içinde, hiç unutmamış çocuğum.
Detay vermiyor Hüseyin Bey ama ben artık tahmin edebiliyorum; kim bilir neler neler geçti çocuğumun aklında o küçücük kalbinden yıllardır.
Daha o zamanlar önlem alıp, çocukta yanlış olan bu yargıyı düzeltmeliymişiz. Daha o zaman götürmeliymişiz psikoloğa.
Cem bey çocuğunuzun okul dönemi nasıldı, oğlunuz sosyal miydi?
Yüzü çok güzel oğlumun çok yakışıklı bir çocuk, bir de saç uzatmayı severdi. Saçı uzun diye o sene okulda baya bir akran zorbalığı yaşamış. Saçından ötürü ‘’kız gibisin’’ demişler, baya üzerine gitmişler çocuğun ama bize anlatmamış bunları, daha yeni öğreniyoruz.
Bize göre sakin, çalışkan, sorunsuz bir çocuktu. Hiç öğretmenlerinin şikâyet ettiğini bilmem. Annesi götürüp getirirdi zaten çoğunlukla okula. Özellikle küçükken hasta olduğu dönemde anne arada gün içinde de uğrar okula kontrol ederdi. Öğretmenlerde tembihliydi gözlerini ayırmazlardı çocuktan. Olsa bir sorun anlardık diye düşünüyorduk ama o konuda da yanılmışız.