Ön not:
Hüseyin Hocamızın ofisi bildiğiniz üzere 2 gün önce mühürlendi. Bu durum tüm danışanlar olarak canımızı çok sıksa ve sinirlerimizi bozsa da yine de yazımı yayımlamaya karar verdim. Aslında yayımlamayacaktım, hic içimden gelmiyordu. Bu gelişme hepimizin asabını fena halde bozdu. Sonra düşündüm ki biz bu mühürlemeye boyun eğip susarsak işte o zaman amaçlarına ulaşmış olurlar. Herkes kaldığı yerden devam etmeli, susmamalı. İyileşenlerin yazıları Hüseyin Hocamın başarısının kanıtıdır çünkü. Hem de terapiye yeni başlamış ya da kafası karışmış arkadaşlar olduğunu biliyorum ve bu mühürleme kararı hepimizle birlikte asıl onların terapilerini sekteye uğrattı. Bu yazı onlara merhem olacak.
Kadın eşcinsel ve düzcinselliğinin psikolojik temelde örneklerle karşılaştırılması
Düzcinsel bir kadın arkadaşımdan mastürbasyon deneyimlerini yazmasını rica ettim. Tabi ki yazmak istemedi. Ben de Hüseyin Hocamızın ağzından dökülen bu kilit cümleleri kullandım, Hüseyin Hocamızı çok sevdiğinden ikna oldu. 😅
İşte HK nın o kilit cümleleri:
Cinsellik konuşulursa dostluk artar!
Cinsellik konuşmadığın kişiyle dost olunmaz!
Ve Hüseyin Hoca yukarıdakileri bana dedikten sonra, ben de kadınlar pek cinsellik konuşmuyorlar ama deyince Hüseyin Hocanın bana verdiği cevap da en önemli kilit cümlesi bence:
Kadın kadına da dost olunmaz zaten kolay kolay! (Vallahi haklı, değil mi 😂 )
Arkadaşımın yazdıklarını incelerken beraber çok şey öğreneceğiz. Aralarda ben girip bazı tespitlerimi de paylaşacağım. Benim eklemelerim [KÖŞELİ PARANTEZ] içlerinde yer alacak.
Merhaba. Arkadaşımın yoğun talebi üzerine bu yazıyı kaleme alıyorum, yoksa normal şartlar altında hiç böyle şeylerden bahsedesim yoktur. 23 yaşındayım, dindar bir Müslümanım, kadınım, düzcinselim; eşcinsel mevzuları gündemime taşıyan bir arkadaşa sahibim.[Çok ayıp ya ne konuşacaktım 😬]
Özellikle kadın cinselliği hakkında “konuşulmayan şeyler” kalıbını çokça duymuşsunuzdur. Ben de bu konuda kendi düşünce ve deneyimlerimi aktaracağım.
İlk mastürbasyon deneyimim tamamen meraktan olmuştu. Merak ediyordum, yanlış bir hareket yapmaktan korkuyordum. Ama dinen yanlış bir şey yapmaya dair vicdani mekanizmam çalışmıyordu, neden bilmiyorum. Galiba uçuk bir zevk için değil, sadece meraktan böyle bir şeye kalkışmak vicdanımı rahatsız etmedi. Lezbiyenlik geçmişi olan çoğu kişide başta cinsel bir farkındalık olmadığını, duygusal olarak kendilerini tetikleyen -karşı cins mi hemcins mi ayırt etmeksizin- karşılarına çıkan ilk kişiye karşı cinsel olarak çekildiklerini ve kontrolsüz bir cinsellik başlattıklarını biliyorum.[Kadın eşcinselliği, aslında kadın cinsel kimlik gelişiminin ve yöneliminin immatüritesidir. Bu sebeple bu tespiti çok doğru, lezbiyenlerin ilk ilişkilerinde hiçbir cinsel farkındalıkları yoktur.] Bu yüzden, yıllar önce kendi cinselliğimi keşif için yaptığım hareketi neredeyse faydalı buluyorum.
Erkeklerde nasıl işliyor bilmiyorum ama kestirebildiğim kadarıyla onlar kendi cinselliklerine bu kadar kapalı değiller. Çok daha sık cinsel içerikli rüya görüyorlar, kendi aralarında bu muhabbetleri sıkça döndürüyorlar. Kültürel olarak da onlar için ayıp değil, hatta bilmemeleri ayıp. Kadının bilgisiz olması, erkeğin öğretmesi bekleniyor. Oysa erkek kadına bu konuda bir şey öğretemez, kendinde olmayan bir organa dair neyi öngörebilir ki? Kadınların kendi cinselliklerinin farkında olması gerekiyor.
İlk mastürbasyon deneyimime geri dönüyorum. Sırtüstü yatmıştım, parmağımı olası bir penis gibi varsayarak dokunmayı denemiştim. En ufak bir his ya da duygu değişimini yakalamak için kendime pür dikkat kilitlenmiştim. Daha hiçbir şey yapmıyorken, sadece parmağım oradayken yakaladığım ilk duygu “güven” idi. Çok şaşırdım. Demek olası bir penis bana bunu yapıyor, diye düşündüm. Kendime dair ilk çıkarımım buydu: “Demek ben cinsellikte zevkten önce güven arayacağım. Olası bir penisin bana vereceği ilk şey bu.” [Lezbiyenler çoğunlukla erkekten yani "penisten" korkarlar. Düzcinsel bir kadının cinsellikte penisten yani erkekten beklentisinin güven olması hiç şaşırtıcı değil.]
Devam etmiştim. Sıcaklayıp bacaklarımın parmak uçlarıma kadar dümdüz kasıldığını hissedince bırakmıştım. Orgazm oldum sanmıştım ve biraz da korkmuştum. Cinsel zevk o kadar oluyor zannetmiştim. Bu kasılma çok tatlıydı, fakat hayattaki en tatlı şey olamazdı. Schopenhauer’e atfedilen bir söz var: “Hayatta cinsellikten daha ilginç bir şey bulan entelektüeldir.” diye. Galiba ben entelektüelim, demiştim. [Tamam en entel dantel sensin canım arkadaşım ❤️] Bu ilk deneyime dair şunu söylemek istiyorum ki sadece ne hissedeceğimi merak ettim, o duygu kırıntılarını toplamaya çalıştım. Fantezi kurmadım, en beğendiğim aktörü düşünmedim, kendimi zencilerle dolu bir haremde hayal etmedim. Kadın cinselliğini keşfe başlamak için bunlar çok aptalca laflar gibi geliyor. [Bence de!]
Evet, bu başlangıçtı. Çılgın gibi zevk almasam da bunu devam ettiririm, maazallah bağımlı olurum filan diye korktum. Biraz da takıntılı bir tarafım var belki, bilmiyorum. Eh, biraz da vicdanım rahat etmedi, evet. Bunu libidomun fazla yüksek olduğu zamanlar haricinde sınırlı bir düzen içinde devam ettirmeye karar verdim. Her seferi bir keşif gibi başlattım. Fantezi kurmuyordum ama olası bir penis mevcutmuş gibi düşünüyordum, buna en iyi şekilde hazırlanmak istiyordum. Öncesinde temiz olmayı, saçlarımın düzgün ve hacimli durmasını seviyordum. Temiz çamaşırlar, uyumlu bir pijama takımı giyiyordum. Kimse bana bunları yapmamı söylemedi, böyle bir şart da yok; ama olası bir penis varsayımıyla başlatacağım mastürbasyonda kendimden emin hissettiğim bir görüntüm olsun istiyordum. Bunun yanında, libidomu yükselten bir koku sürerdim, tutkulu bir müzik açardım.[🔥]
Tatmin, yalnız mastürbasyonun sonunda elde ettiğim bir şey değildi. Mastürbasyonun başında tatmin olmuş olurdum. Kendi görünüşüm, kokum, yüksek libidom benim için baştan tatmin ediciydi. [Kendisi kendinden etkileniyor aslında. Narsistik bir cinsellik] “Uyarılacak mıyım, orgazm olacak mıyım?” gibi bir kaygı duymazdım. Yaptığım hazırlık beni zaten uyarırdı, bunun sonucunda kısa sürede orgazm da olurdum.
Burada erkek cinselliğiyle kadın cinselliği arasındaki bir ayrımın açığa çıktığını düşünüyorum. Erkek cinselliği sonuç odaklıdır. Cinsel aktivitede alınan zevkin zirve noktası boşalma anıdır. Bazı kadınlar “Hemen boşalıp bitiriyor” diye eşlerinden şikayetçi olurlar. Bunu aklayamayız ama anlayabiliriz: Erkek için en büyük zevk zaten o bitiş anı. Ama kadın öyle değil. Boşalma ile orgazm aynı şey değil. Bir kadın orgazm olarak ya da olmayarak boşalabilir. Erkek o biricik boşalma anı için uğraşadursun, bu sürede kadın birden fazla boşalabilir. Ya da zevk aldığı hâlde hiç boşalmayabilir. Bu yüzden kadının cinsel aktivitesi boşalmayla da orgazmla da değerlendirilemez. Cinselliği skorla değerlendirmek eril düşüncenin ürünüdür. Kadınlar bu kafa yapısından kendilerini kurtarmalıdır, çünkü kadın cinselliği sonuç değil süreç odaklıdır. [Harika bir tespit.]
Erkek, kadının görüntüsünden ve sesinden etkilenir. Kadın ise erkeğin kendisinden etkilenmesinden etkilenir. Onu etkileyecek güce sahip olmaktan etkilenir. Yani kadın kendisinden etkilenir. Kadın cinselliği narsistiktir, içedönük bir cinselliktir. Erkek kadının bedenine arzuyla dokunmaya başlayıp ilişkiyi başlatınca kadın “ona bunu yaptırmanın” haklı gururunu duyar. Süreç odaklıdır ve bundan etkilenir. Erkek ise ilişkinin sonunda boşalınca rahatlar. Sonuç odaklıdır ve bundan etkilenir.
[Aktif lezbiyenler de aynı düzcinsel kadınlar gibi pasif lezbiyenin kendisinden etkilenmesinden etkilenirler! Onu etkileyecek güce sahip olmaktan etkilenirler! Bu şekilde doyuma ulaşırlar!! Hüseyin Hocamız da hep der, pasif lezbiyen aktif lezbiyeni ayartır. Çünkü aktif lezbiyenden etkilenmiştir, özgüvenli ve koruyucu tutumlarına bayılırlar. Aktif lezbiyen de zaten etkilenilmekten, birilerinin onu arzulamasından oldukça memnundur!
Bir aktif lezbiyen arkadaşın yorumu:
"Ben ilişkide karşı tarafın giydiklerinden ve görüntüsünden etkilenmeye iterdim kendimi ama aslında beni inlemesi yükseltirdi, ona bunları yaşatabildiğim için yükseliyordum!"
Yani bu arkadaşımız da ilişkide her ne kadar kendisini bir erkek gibi hayal etmeye çalışsa da, sevişirken bir "kadın" olarak yani narsistik zevk almıştır!
Başka bir aktif lezbiyen arkadaşın yorumu:
"Öpüşürken bile gözlerimi kapatmazdım, hatta karşı taraf kızardı güya öpüşürken gözü kapatmamak kendisine güvenmediğimi gösteriyormuş. Halbuki benim derdim öpüşmek değildi. Öpüşürken onun yüz mimiklerini, zevk almasını, inlemesini, izlerdim ve beni bu yükseltirdi. Onu tatmin edebiliyor olmak gururumu okşardı!"
Buradaki arkadaşımız da çok net bir şekilde narsistik zevk alıyor. Karşı tarafı tatmin edebilmekle gurur duyuyor, tüm cinselliği bundan ibaret. Aslında lezbiyen ilişkilerde gerçekten kadın gibi zevk alanın aktif taraf olduğunu söyleyebiliriz. Dışarıdan bakıldığında her ne kadar aktif taraf erkeksi pasif taraf kadınsı gözükse de gördüğünüz gibi gerçek hiç de öyle değil. Pasif lezbiyenin ise zaten aktif lezbiyen umurunda bile değildir, aktif ister zevk alsın ister almasın, onu bir seks oyuncağı olarak kullanıp tatmin olmanın derdindedir! Aktif lezbiyenler erkek gibi de hissetseler cinsellikten bir kadın gibi zevk alırlar aslında. Sadece cinsel kimlik ve yönelim karmaşası yaşamaktadırlar. Pasif lezbiyenlerin durumu ise daha kötüdür. Onlar karakter bozukluğu yaşarlar. Karakter bozukluğu olan kişiler vampirdirler, kan emerler. Karşı tarafı düşünmezler. Aktif tarafın ilgisini, sevgisini, hatta gördüğünüz gibi cinsellikte de bedenlerini kullanırlar, işleri bitince mesela bir erkek karşılarına çıkınca da kullanıp bir peçete gibi atarlar! Bu sebeple pasif lezbiyenler terapiye de gelmezler, çünkü bir vampir aynaya bakabilir mi? Kendisini görmeye dayanabilir mi? O yüzden erkek gibi giyinen saçını kestiren aktif lezbiyenlere ah vah edileceğine pasif lezbiyenlere acınmalıdır. Aktif lezbiyenler yaşadıkları sorun itibariyle gelip terapi alabilirler fakat pasif lezbiyenler karşılarına bir erkek çıktığında evlenebildiklerinden kendilerini lezbiyen olarak görmezler. Oysa ki evlenebilseler de mutlu olamayacaklardır, aynı aktif lezbiyenin kanını emdikleri gibi kocalarının da kanını emecek, illallah ettireceklerdir ve en sonunda boşanacaklardır. Boşanmasalar bile erkek çocuklarının 1/3'ü gay olacaktır! Bu Hüseyin Hocamızın bizatihi tespitidir ve doğruluğunu onlarca danışanda ben de gördüm!]
Lezbiyen bir kadın porno izleyerek mastürbasyon yapmamalıdır, bu yanlış kimlik inşasına sebebiyet verebilir. Porno izlerken bir kadının muhtemelen kendisinden daha güzel vücutlu ve çekici bulacağı bir başka kadının yer aldığı orgazm sahnesinde, uyarılsa bile sağlam bir cinsel temel atamayacağını düşünüyorum. Çünkü kadının cinselliği özel ve özerk hissetmesiyle başlar. Dedim ya, burada narsistik bir algı oluşmalıdır. Yeryüzünün en güzel, en alımlı, en cazibeli, en dişi kişisi o kadın olmalıdır. Bu algının porno gibi yapımlarla zedeleneceğini düşünüyorum. Çünkü ilk olarak kadının uyarılması için görüntü, ses ve hatta fanteziye bile ihtiyaç yoktur. İkinci olarak, kadının aradığı his biricik olmaktır, yüceltilmektir.
[Hüseyin hocamız da porno izlemeyin kendiniz fantezi kurarak mastürbasyon yapın der. Fakat bu düzcinsel arkadaş kadınlar için çok farklı bir bakış açısı sunuyor bizlere. Kadınların hayal kurmaya bile ihtiyaçları yoktur, kendini kadın olarak yetkin ve güçlü hissetiğin müddetçe sadece kendini severek, dokunarak bile uyarılabilirsin hiçbir şeye ihtiyacın yok diyor. Bunu günümüz kadınlarının bile %70-80 inin yapamayacağı kanaatindeyim. Ki evli olmasına rağmen orgazm nedir bilmeyen, hic orgazm olmamış binlerce kadın var toplumumuzda. Bu sebeple bu yazıyı okuyan düzcinsel bir kadın için bile bunlar uzak gelebilir. Fakat bu arkadaşımızın cinsel olarak oldukça yetkin olduğuna eminim. Bu sebeple yazıyı okuyan düzcinsel kadınlar; evet demek ki siz de kadınlığınıza tam erişememişsiniz, durmayınız keşfe çıkınız!]
Mastürbasyonda da aynı mantık işliyor. “Uyarılamadım, orgazm olamadım, fantezi kuramadım” gibi kaygılar kadın mastürbasyonunu öldürür. Kadın kendine odaklanmalı, nereye nasıl dokunacağını yavaş yavaş öğrenmeye çalışmalı. Bunun bir matematiği yok.
Cinsel terapide mastürbasyon yapamama, uyarılamama sorununun gündeme geldiğini biliyorum. Tuzum kuru, bol keseden konuşuyorum zannedilmesin. Ben bipolarım. Kombine bir ilaç tedavisi alıyorum. Duygu durum düzenleyiciler grubundan karbamazepin etkenli Tegretol’ü kullanmaya başladığımda bir değişiklik fark ettim. Normalde bu olayı sınırlı tutmak için çaba sarf eden ben, uzun zaman boyunca mastürbasyon yapma ihtiyacı duymamıştım. Hiçbir cinsel isteğim yoktu. Bu durumdan hiç hoşlanmadım ve kaygılandım. Denemek için mastürbasyon yapmaya başladım. Az da olsa uyarılıyordum, ama pek zevk almıyordum ve orgazm olamıyordum. İlaç anorgazmi yapıyormuş. Bunu kabul etmeden, sırf orgazm olabilmek için hırsla uğraşmam hiçbir şeyi değiştirmedi. Tekrar ediyorum, orgazm olsak da olmasak da, kadın cinselliği bundan ibaret değildir. Bu bazen olan, bazen olmayan bir şeydir. Sakinleştim ve süreç odaklı bir şekilde devam ettim. [Unutmayalım ki sonuç odaklı olanlar erkeklerdi, kadınlar süreç odaklıydı.] Birkaç ay sonra ilacın yan etkisi azalarak geçti, ben de eskisi gibi hissetmeye başladım. Demem o ki, kendimize gelelim ve şu erkeklerdeki gibi skor kafasından [sonuç odaklı olmaktan] kurtulalım. Tek beklentisi kendini beğenmek ve rahatlamak olan, baş tacı kraliçeler olalım 👑
Cinsel terapide hangi pozisyonda mastürbasyon yapılacağının da gündeme geldiğini duydum.
Galiba ben fantezi kurmadığımdan bunu düşünmedim. En güzel zevk nasıl alınıyor, deneyerek bunu bulmaya çalıştım. Anadolu kadınına mastürbasyonu öğreten Hülya Avşar’ın bir sahnesi var, sırtüstü yatarken yapıyor. Onu ancak o pozisyonda kameraya alabilecekleri için öyle yapmış.
Oysa ki klitorisin hassas bölgesi arka tarafında. Sırtüstü yatarken burası arkada kaldığı için ulaşılması da uyarılması da zor. Daha uzun süre daha fazla eforla devam etmek gerekiyor. Ama yüzüstü döndüğünüzde klitorisin arka kısmına ulaşmak daha kolay oluyor, uyarılabilirliği de artıyor. Böylece daha kısa sürede daha tatmin edici sonuç alınabiliyor. Orgazm ise daha şiddetli ve uzun oluyor.
Benden bu kadar. Umarım faydalı olmuşumdur.