Blog yazılarından faydalan uzun ve genıs yazanlardan samet
Buluşmam yuzyuze olduğu ıcın cok heyecanlıydım…devamını yaz
Ben böyle büyük gülen bir yüz görmedim, tüm yüzüyle mimikleriyle gülermi insan, hem de onca sıkıntıya rağmen bu kadar güçlü gülebiliyorsa hayranlık uyandırmaz mı?
Enerjisi çok yüksek, konuşurken de gülümsüyor onun yüzü. Her şekilde gülümser bir ifade var yani en olumsuz konuyu anlatırken bile bir tebessüm. Komik şakacı küfürbaz tam benlik bir o kadar da nazik düşünceli, centilmenlik paçalarından akıyor ciddi olmakta zorlanacağım hatta nasıl gireceğiz biz şimdi sıkıcı konulara diye bir endişe duymadım değil.
25 yaşında tanışma faslımızda ilk kurduğu cümleden anlayacağınız gibi çokta dürüst, maskesiz bir genç Samet.
Ben de sizi biraz googladım. Renkli, baya çok sesli bir hayatınız var, kendime yakın gördüm sizi İklim hanım ben normal yavan insan sevmem çetrefilli yollardan geçenler dikkatimi çeker o yüzden hayat hikâyenizi sevdim diyerek başladı söze Samet. Devamı daha güzeldi.
İnsanları birilerinden ya da dolaylı değil bizzat kendim tanımak isterim. Bilirim; hiç göründüğü, yazıldığı gibi, kendilerini anlattıkları gibi değildirler.
Saatlerce normal sohbet edebilirim bu çocukla ama çene kaslarım öyle demiyor, bu kadar gülüp siyaseti yazım dünyasını ünlüleri kısaca memleket meselelerini ve trendtopic elden geçirdikten sonra asıl konuya girmeye kıyamadığım bir noktadayım. Bu yüzündeki sihir yaşam sevinci neşe yerini hüzne bırakacak illaki ve bu hiç hoşuma gitmese de soruyorum Samet senin farkındalık hikâyen kaç yaşında başlıyor?
Ben 13 yaşımda bir kıza âşık oldum. Aklımda bırakın eşcinselliği cinsellik diye bir farkındalığım yoktu. Uzatmaya gerek yok erişkin dünyasında aşk acısı neydiyse ben o yaşta bunu yaşamışım. Net bilgi.
Çok çocuktum belki ama çok acı çektim o aşkta. Sonrasında yine aynı şuursuzlukla yaşadım. Sıfır cinsellik. 16 yaşına kadar hala kızlardan hoşlanıyor yine âşık olmak istiyordum.
O sene bir gün minibüsteydim ve kaslı çok hoş bir genç adam bindi parfüm kokuyordu herkesi kendine baktırdı ama benim gibi bakmaktan kendini alıkoyamayan başka biri yoktu. Epey bir süzdüm, dakikalarca ne kadar yakışıklı olduğunu düşündüm, çok ilgimi çekti. Sonra Allah Allah niye böyle hissettim demeye başladım.
Erkeklerin vücutları kaslı güçlü yakışıklı olmaları çok fazla dikkatimi çekmeye başlamıştı, yaş oldu 17 ve artık iyice bir değişiklik olduğunu hissettim kendimde.
Geçer diyerek görmezden geldim kendimi. Ben bunu hep saman altına ittim hatta eşcinsellik nedir bilmeyen dünyadan bir haber içine kapanık odasından çıkmayan bir çocuktum zaten. Gerçekten arkadaşım bile yoktu yalnız biriydim sosyafobisi yüksek biriydim bunu terapide tanımladık bu şekilde.
Bakkala gönderildiğimde kalbim hızlı atardı, kekelerdim, kızarırdım, kâbus gibiydi bakkala gitmek, bir eziyetti resmen.
Düşünüyordum düşünüyordum ben niye böyleyim bulamıyordum.
Aileni anlatır mısın biraz?
Benim annem gerçek bir deli, aşırı sinir hastası, eşyaları fırlatır bıçak bile fırlattı bir defasında bana. Çocukken sıcak ütüyü basmaya çalıştı bir keresinde elime. Çok basit konuda mesela Samet şu kovayı al şuradan derdi, şuan alamam işim var derdim. Delirirdi başlardı tehdit etmeye, alır bıçağı eline kendini öldürmekle tehdit eder bizi hep. Ayılır bayılır. Babam doktora götürdü ilaç kullandı sonra bıraktı ilaçları çünkü kendini hiç hasta olarak kabul etmiyor sadece ‘’biraz sinirli bir mizacım var idare edin’’ diyor. Ama ilaçları bıraktıktan sonrasında kendini camdan aşağıya atıyordu babam onu zor engelledi.
Ayılır bayılır
‘’Kendini camdan aşağıya atıyordu babam onu zor engelledi’’ dediğinde güldü Samet istemsizce ama çok doğalmış gibi, sahiden komikti bu onun için. Bir an garipsedim ne yalan söyliyim. Hadi hayırlısı dedim içimden, gülmek devrimci bir eylemdirin vücut bulmuş halimiydi Samet yoksa sinirleri laçka olmuş bir gencin isyanını gülerek dışa vurma alışkanlığımı. Kabullenmesi zor gelen gerçeklere karşı kendini koruma mekanizmasımıydı bu gülümseyen koca yüzün altındaki sır. Anlayacağız. Samet devam etti anlatmaya:
Annem 18 yaşında evlenmiş 20 yaşında beni doğurmuş aşırı dindar hatta yobaz denilenlerden, dar görüşlü biri. Babamda öyle cemaat kökeni olan, şeriat isteğiyle yanan, sürekli dernekler kuran biri. Bağımsız kendi cemaatlerini kurup kahveye gider gibi oraya giden biri.
Küçükken babam beni zorla o sohbetlere götürürdü hiç sevmezdim ama zorla götürürdü. Şimdi son iki yıldır oda gitmiyor, zaten ben de atıldım oradan. Küçük kardeşim var onu hafız ettiler zorla. Ben mühendis olmak istediğim için kovdurdum kendimi cemaatten ve kurstan ama kolay olmadı anlatırım daha sonra.
‘’Kovdurdum kendimi’’ bunu söylerken de resmen ağız dolusu güldü. Sen çok yaşa Samet. Kötü olumsuz kelimenin eşlikçisi bir koca gülümseme. Beni de yoldan çıkarır mı dersiniz? Hüzünlenecek diye konuya giremediğim anlar geldi aklıma.
İlaçla tedavi edilmesi gerekiyordu annemin hatta doktor o kullanmıyor diye bize yemeklerine koyun ilacı dedi. Bir dönem çaktırmadan yemeğine koyduk. Anladı bir süre sonra, başladı tepinmeye ben ilaç kullanmam diye kendini duvardan duvara vurdu. İnanın şaka yapmıyorum, kendini duvarlara hızlıca vurdu ve içmeyeceğim zorla nasıl verirsiniz, nasıl yemeğime koyarsınız hepinizi öldüreceğim, kendimi de öldüreceğim dedi. Tüm komşular duydu bu sözleri apartman ayağa kalktı.
Hep mi böyleydi annen?
Aslında annem anaç biridir, aramız ergenliğe girene kadar iyiydi aslında, annem evdeki herkes onun kararlarına itaat etsin istiyor ben ergenliğe girene kadar sessiz yapımdan da dolayı ona itaat etmişim, ettim evet ama sonra ilk bir iki tartışmada annemle aramız feci bozuldu. Yani annem 17 onsekiz yaşına gelmişim hala sorgusuz itaat bekliyordu ve sorgulayan beynim artık biat etmeyi reddediyordu, işte sonrasında aramız çok bozuldu.
Kendini değersiz hissediyor kompleksleri var, sürekli başkalarıyla kendini kıyaslıyor. Sürekli ‘’ben nasıl kadınım, nasıl anneyim ki size söz geçiremiyorum’’ demeye başlamıştı o dönem. Ben de döversen döv der ve dediğini yapmazdım, çünkü dediğini yapmak demek çoğu kez saçmalamak demekti artık.
Neydi o saçma gelen, örnek verir misin?
Mesela bir gün kek yapıyordum, un koyma diyor, ben de koyacağım diyorum, başlıyor evi birbirine katmaya, avazı çıktığınca bağırmaya. Yanı aslında inanın çok büyük şeyler değil hep böyle ufacık konularda kavga çıkıyor. Bıçağı aldı eline saplayacağım bıçağı kalbime diyor. Ufacık meselelerde bile biz aynı noktaya geliyoruz, yüzlerce kere aldı o bıçağı eline başladı tehtitlere. En sonunda bir gün ben de bıktım ve dedim ki; sapla ya sapla bıçağı ya tamam yeter. Uzatmayayım sonuca odaklanın; akşam babam eve geldi diyor ki babama; ‘’Samet beni öldürmeye kalktı. Ben kendime bıçak saplayacaktım sapla dedi, onun yüzünden ölebilirdim bugün’’
Bu defa daha büyük bir kahkaha geliyor yine. Tahmin etmişsinizdir.
Babamda yapacak bir şey yok karısını satamadığı için beni satıyor orada. Babam yılmış zaten çoğunlukla susuyor, gazını alıyor annemin, çünkü oda itiraz ettiğinde hep acilde bitti gecelerimiz.
Gürlemiyor babam susuyor her zaman öyleydi, pasif, sessiz ama annem şefkatsiz kaba saba şiddet yanlısı.
Ben kek yapmana takıldım istisnamaydı yoksa hep girer miydin mutfağa?
Çok iyiyimdir mutfakta hem de çok küçük yaştan beri. Annem sürekli arkadaşlarıyla sohbetlere giderdi, her gün her gün ya çorba ya makarna olurdu ve haftanın bir iki günüde hiç yemek olmazdı evde. Öğlen okuldan geldiğimde. Ben de bir sure sonra sıkıldım aynı şeyleri yemekten, zaten dışarıda çıkmıyorum evdeyim tüm gün, bari kendimi doyurayım dedim. Ufak ufak yemekler yaptım kendime, yapacak başka bir şey de yoktu, keyif aldım yemek yapmaktan. Evdekiler de yiyordu akşamları beğeniyorlardı, en önemlisi takdir almak hoşuma gidiyordu. Zamanla benimde güzel yemekler yapıp yemek çok hoşuma gitti. Anneme kalsa bir çeşit yiyorduk oda hep kolay ve aynı tür yemekler. O yüzden aşçılığa gitmek istedim sonrasında ama babam izin vermedi.
Annen evde olmuyormuş ne güzel işte tüm gün sokakta oyna fırsatı var sen niye hep evdesin?
Çocukken benim kanım pıhtılaşmıyordu yurt dışından bir ilaç getirtiliyordu çok pahalı, o yüzden beden dersinde girmezdim, futbol oynayamazdım arkadaşlarımla. Okulda hiç spor yapamadım, dışarı çıkıp misket oynamadım, ailemde izin vermezdi. Öğretmenimde vermezdi çünkü tembihliydi. Bu yüzden erkek çocukları benle oynamazlardı vebalıymışım gibi uzaylıymışım gibi uzak dururlardı akranlarım. Sosyofobimin tohumları o zamandan atılmış.
Baya verimli bir toprağım, o kadar büyüdü ki beni yuttu sosyalfobim, asosyal içe kapanık odasından çıkmayan sürekli bilgisayar oyunu oynayan sürekli güzel yemekler yapıp yiyen tombul özgüvensiz biri oldum çıktım.
Ortaokula başladım hala tek bir arkadaşım yok. Orta iki de artık dini eğitimleri daha detaylı almak için babamın zorbalığıyla okul dışında ve tatillerde babamın üyesi olduğu dini derneğe başladım.
Cemşit ve işte hazır olun iklim hanım şimdi sahnelere büyük yaratıcı büyük oyuncu Cemşit geliyor? Kahkahalarla gülüyor Samet bunları söylerken. Hazır mısınız Cemşitciğimle tanışmaya?
Beni neyin beklediğini bilmiyorum ama çok hazırım dedim gerçekten coşkusu beni heyecanlandırdı. Yolla gelsin samet dediğimde ikimizde kahkahayı basmıştık. Laçkalaşmaktan korkuyorum. Ne de olsa renkliydi Samet ve bir o kadar da muzip.
Babamın üyesi olduğu derneğin kuran kursunda hocaydı. Bizi yazın kamplara götürürdü. Aktivitelere pikniklere götürürdü ama bize resmen eziyet ederdi. Mesela sıcacık havada bizi 2 saat koştururdu, sonra kızgın kumlarda susuz bizi yürütürdü. Su isterdik vermezdi. O karşımızda denize girerdi bizi sokmaz yat kalk sürün yaptırırdı. Her yanımız yara bere pislik aç susuz yürürdük. Takla attırır hoplattırır 5 saatlik dağ yürüyüşlerine götürürdü, biz hayatta kalmaya çalışırdık. Daha 12 on üç yaşındayız, hepimiz çocuğuz canımız çıkardı o dağlarda, yürüyüşlerde. Sonra sonra anladık tabi mücahit yetiştirme havasındalardı. Böyle eğitimler gördük, yat kalk yürü su yok, dayak var. Akşamda onca yorgunluk açlığın üzerine sadece hazır bardak çorba içiriyorlardı.
Samet bu son birkaç satırı anlatırken nasıl eğlendiğini, dalga geçtiğini, nasıl komik nasıl gülerek tüm mimikleri tüm beden haliyle anlattığını söylememe gerek yok sanırım. Yine de geliyordu gelmekte olan demekten alıkoyamadım kendimi, çünkü buna benzer o kadar çok hikâye dinledim ki son aylarda, artık sonunun gülümsetmeyeceğini biliyorum.
Cemşit benimle ilgilenirdi, kısa sürede çözmüş olmalı asosyalim, içe kapanığım diye beni ilk defa bir kafeye o götürdü. Ben daha önce hiç kafeye gitmemiştim. Yürüyüşe çıkalım derdi, parka giderdik ve günlük hayattan sohbet ederdik çok ama çok hoşuma giderdi bana sorular sorması sohbet etmemiz. Bu benim için büyük bir şeydi. Kurstan çıkardık gezerdik.
Çok acayip iyi Arapçası olan bir kuran öğretmeni de vardı çocukları evine götürüyordu, sonra çocuğa tecavüz etmiş. Dernekten döverek attılar, tüm mahalle bunu konuştu aylarca. O adam bana da diyordu ki Samet sırtımı kaşısana. Kaşımazdım. Babama başka türlü yani ders tecvit üzerinden şikâyet ederdi beni, dayak yerdim, çok dayak yedim sayesinde. Belasını bulduğuna en çok ben sevinmiştim. Dayak yemiş olması ayrı bir mutluluktu.
Ben yine yıkımlardan yıkım beğendim kendime. Siz de heyecanlanmayın hepsi bu kadar. Dağılın konunun bu kısmında başka bir son beklemeyin. Kabullenemedim gitti bu gerçeği. Bu coğrafya da yüzlercesinde olduğu gibi yine şikâyet edilmeyen, adli vakaya dönüşmeyen, sadece dövülerek kovularak cezalandırılan bir tecavüz olayı daha. Çoğunda emin olun dayak dahi yemeden sadece kovuluyorlar.