- Kendini cezalandırma mevzusu? Oyunlar oynama?
- İbrahim'den sonra koluma sigara basma, kalem batırma gibi şeyler vardı sonuçta. Bu yüzden sınır kişilik bozukluğuna daha yakınım tanrımı kaybettiğim için.
- İbrahim'e söylemeseydin ne olurdu peki?
- Şu an çok iyi dost olarak kalırdık.
- Pişman mısın peki?
- Hayır değilim. En fazla bir yıl daha sürdürebilirdik dostluğumuzu bence. Sonra üniversite falan var nihayetinde. Ağır laflar da söyledi zaten sonradan.
- Ne söyledi?
- Yani aslında sert laflar etmezdi o ama ben biraz paranoyak olduğumdan sert olarak algılıyorum lafları.
- Ne söyledi tam olarak?
- Dost olabileceğimizi ama eskisi gibi dost olamayacağımızı söyledi. Ben sınır tanımayan biriyim. Bir ilişkim olacaksa sınırı olmamalı. "Sınırı olacaksa hiç olmasın." diye düşünüp ilişkiyi sonlandırırım.
- Nasıl tepki vermeliydi peki sence? Hani biliyoruz ki eşcinselliği kabul etmeyecek. Arkadaşlığı devam mı ettirmeliydi?
- Hayır bence doğru olanı yaptı. Hani empati kurunca, bana biri böyle bir şey söylemiş olsaydı ben de aynı şeyi yapardım herhalde. Uzaklaşırdım, soğurdum yani.
- Niye ki senle kalırsa eşcinsel bir ilişkiye mi dönerdi?
- Hayır ama nefret aşıladım galiba ona ya da iğrendi içten içe benden.
- Terimleri incelediğinde sınır kişilik bozukluğunda cinsel kimlik karmaşasını inceledin mi?
- Hayır görmedim onu.
- Kendini savunmasız görme, yalnız hissetme, eksik görmeden dolayı cinsel karmaşa oluşur. Eşcinsellik değil tam olarak.
- Paranoyaklık var ya bende. İnsanlarda çok seçici davranıyorum. İbrahim'i de öyle seçtim hatta.
- Ne arıyorsun onlarda?
- Samimi olmalarını, dürüst olmaları ve duygusal olmaları...
- İbrahim'i ve birkaç kişiyi öyle seçtin yani. Yalan söylememesini falan göz önüne aldın. Sonra da onları tanrılaştırdın yani.
- Yani.
Duygusal karmaşaları sadece bu terapi kayıtlarını okuyarak bile anlamak mümkün. Çok safmışım o zamanlar. İnsanları kendime saklamayı düşünerek, onları elde etmeye çalışarak bir şey elde edemiyormuşum meğerse. Ama ne oldu sonradan? İnsanlara yaklaşmaya korkar oldum. Her yakınlaşmaya çalışan insanı uzaklaştırdım kendimden. Kendi yalnızlığımı kendim oluşturmuş oldum görebileceğiniz üzere. Amaç kendimi acındırmaktan başka bir şey değil aslında. Kendi güven problemimden dolayı insanları suçlayarak geçirdim hayatımı neredeyse. Sonuç ne peki? İşte hala anlamaya çalışıyorum bunu.
- Şu anda arkadaş ilişkilerin nasıl?
- Artık kimseye bağlanmıyorum, çıkar ilişkisi benim için arkadaşlık.
- Ne zaman karar verdin buna?
- İbrahim'den sonra işte. Çünkü bir daha böyle bir acı çekmek istemiyorum.
- Sınır kişilik bozukluğuna sahip olanların genel özelliği bu değil mi?
- Evet ama bırakırım demeye çalışıyorum en azından. Bu da bir başlangıç değil mi?
- Eğer sınır kişilik bozukluğu oyun içinde oyunsa, sen daha da derine indiriyorsun bunu. Sonra da kendini yalnızlaştırmaya başlıyorsun çevrende bir sürü insan varken. En son kurduğun fantezi neydi? Video muydu?
- Evet.
- Kendini onlardan birinin yerine koyuyor muydun?
- Yani hayır.
- Yahu mesela şu çocuk yakışıklıymış demiyor musun?
- Diyorum.
- İşte bu zaten. Ne hissettiriyordu peki sana bu?
- Ne bileyim yakışıklı işte, kıskanıyordum da.
- Kendini yakışıklı olarak görmüyordun yani bu yüzden mi?
- Evet ama aştım. (Neyi aştın? Ne zaman aştın? Benim niye haberim yok bundan?
- Tamam geçmişten bahsedelim. O zaman ne düşünürdün? Kızlar beni beğenmez falan diye mi düşünürdün ya da kimse beni beğenmez diye mi?
- Yani evet.
- Sınıfta yakışıklı bir erkek var diyelim. Kız arkadaşı olan. Ne düşünürdün? Hani, neden benim yok, neden ben beceremiyorum diye mi düşünürdün?
- Evet
- Kıskançlık var o zaman biraz.
- Hem de fazlasıyla.
- O zaman ''Kızlar beni beğenmez, o yakışıklı erkeği seçer." diyorsun. Sonra erkeği kıskanıyorsun ve onun gibi olmaya çalışıyorsun.
- Siz anlatınca daha iyi oluyor bu şekilde.
- Ne hissediyorsun peki böyle olunca? Kendinden nefret mi etmeye başlıyorsun?
- Evet.
- Sonra o kızı isterken kıskanmadan dolayı erkeğe yöneliyorsun. Peki kendini çirkin gördükten sonra kızı silip atıyor musun zihninden?
- Evet galiba. Benimle çıkmak isteyen kızlar oldu ama reddettim ben. Çünkü ben ulaşılamayana ulaşmalıyım. Beni isteyen kolay lokmadır.
- Burada özseverliğin devreye giriyor o zaman. Güzel değil miydi peki senden hoşlanan kızlar?
- Yoo! Gayet güzellerdi. Ama benden hoşlanıyorlardı, sorun olan şey bu.
- Ne olursa daha ulaşılamaz olacaklardı peki?
- Daha güzel olurlarsa daha ulaşılamazdırlar.
- Kafanda bir resmi var mı peki?
- Ne yapayım yani kağıt, kalem alıp resim mi çizeyim size?
- Hani bir film karakterine benzetirsen hangisi olur?
- Ne bileyim Nurgül Yeşilçay gibi biraz sanki.
- Peki böyle bir kız karşına çıktı mı?
- Çıktı ama o beni beğenmedi. Alt sınıflardandı.
- Peki başka erkeklerle mi görüşüyordu yoksa hiç kimseyle mi görüşmüyordu?
- Çıktığı biri vardı.
- Peki sen hiç kapısını yokladın mı?
- Hayır.
- Peki neden? Hayalindeki kişi değil miydi? Ulaşılamaz hedef koymuş olmuyor musun böyle?
- Evet ama ulaşabilirsem bir anlamı kalmaz ki benim için.
- Denklemi sen kuruyorsun ve denklemin sonucu sıfır. Burada kendini bilinçsizce cezalandırıyorsun. Mesela sana yaklaşan kızlarda ister gerçek ister yalan olarak rol yap. Kızlarla iletişim kur. Bunu yaptın mı hiç?
- Hayır.
- Bu yaşlarda ne kızlar erkekleri tanıyabiliyor ne de erkekler kızları. Olay fiziksel görünüşle alakalı oluyor. Ama gerçek kadın-erkek ilişkisinde böyle değildir. Anlaşmak, duygusal bağ kurmak çok önemlidir.
- Aslında böyle bir ilişki kurdum ama iki-üç gün sürdü.
- Güzel değil miydi ki?
- Hayır aksine çok güzeldi hatta o teklif etti bile denebilir.
- Neden sürdürmedin?
- Bana hep sorunlarından bahsediyordu. Ben onun sorunlarını kaldıracak bir seviyede değildim. Benim derdim bana yeter de artar diye düşünüyordum. (Yine yalan! Terk etti beni! Ben kimim de birini bırakacağım yoksa?)
- Bunları bir kenara atarsan sana bir şeyler kazandırmaz mıydı?
- Evet kazandırırdı ama ileride elbette bitecekti.
Kadınlarla olan bu kötü ilişkiye neden olan bir geçmişimiz var elbette. İkinci sınıftayken üst sınıflardan kızlar beni çok severlerdi. "Aşkım" falan derlerdi hep. Ben de bunu dile getirmiştim birkaç kere "Bütün kızlar bana aşık." diyerek. Yobaz annem okula geldi ve "Benim çocuğuma nasıl böyle dersiniz?" diyerek onları benden, nihayet beni de onlardan uzaklaştırdı. Böylece kızlarla olan serüvenim burada son buldu. Daha sonra bunun kadar yaklaşma şansım hiçbir zaman olmadı kızlara. Bu yüzden üstümde bulunan yükleri kaldıracağı umuduyla ailemdeki tüm bireylerin ölmesi büyük temennilerimdendir. Çünkü kendimi onların himayesi altında hissetmekten alıkoyamıyorum bazı zamanlar. Bizim hocamız erkekti, diğer iki sınıfın hocası ise kadındı. Kadın hocalardan biri öğrencilerine sinirlendiğinde yüzlerine tırnaklarını