2016 Mayıs ayı artık kendimle ilgili farkındalıkları bitirdim, tecavüz mağduru olmak çok ağırdı, öfkem dağları aşmıştı ama faturayı yine kendime kestim; beni düze düze başkalaştırmışlardı. Bedenimle bağdaşmayan hislerim vardı ve çok utanmak bir yana bu hislerle ne yapacağımı bilmiyordum. Aileye ve o kocaman baskılara yeter dediğim, artık onlara ve kendime tahammül edemediğim dönemlerdi. Kendimi çok yalnız hissediyordum, sevgisiz ve çaresiz.
Sonrasında zaten internet girdi hayatımıza, durumumu daha rahat irdeler, araştırır hale gelmiştim. İnternetteki forumlarda gezdim uzun süre, okuduklarım o duvardan alıp öteki duvara çarpıyordu beni. Resmen düze düze eşcinsel yapmışlardı beni. Tecavüzün getirisi ile cinselliğin götürüsü içimde ve psikiyatri sitelerinde farklı tanılara karşılık geliyordu. Birini kabul ederken diğerini edemiyordum. Hepsine eyvallah da peki şimdi ne yapmalıyım dediğim sürece geçtim.
Kendim gibi insanlar bulmalıyım, tanışmalıyım, anlamalıydım. O güne kadar bana yaptıkları dayak, aşağılama, sustuğum ne varsa artık taştığım noktadaydım, bu hayatı bu şekilde sürdürmek zorunda olmadığımı fark ettim. Dünyadaki tek eşcinsel benmişim gibi geliyordu ilk başlarda ama dünya o kadar küçük değildi, kendim gibi insanları bulmak pek zor olmadı.
Cep telefonum yoktu, yani vardı ama çok eskiydi interneti yoktu, o yüzden o tanışma siteleriyle geç tanıştım. İnternet kafelerine giderdim fırsat buldukça, “gabila.com” diye bir site vardı şu an yok, ilk çıkanlardandı. Öyle saçma bir yerdi ki 50 yaşında teyze bile vardı “Ben lezbiyen olduğumu anladım, kocamı sevmiyorum” diye böyle resmini bile koymuştu. Anadolu teyzesi böyle başörtüsü var, memeler sarkmış. Trol değil ha, gerçek; teyzenin sayfasında eski sevgililerinin onunla alakalı yorumları bile vardı. Orada böyle değerlendirmeler yazabiliyordun profillerin altına, ilişki yaşadıktan sonra. Ürün tanıtımı gibi çok antika bir yerdi, ben neler neler gördüm orada; şizofrenik bir ortamdı. Yurtdışındaki sitelere bakınca işin bir görselliği, bir estetiği var, bir kılavuzu, kalitesi var ama Türkiye’de böyle değildi. Bizim siteler doğaçlama, insanlar sıçıp batırıyordu, çünkü kalitemiz her şeyde bu. Keşke gösterebilseydim size, valla o zamanlar bilinmiyordu kayıt ya da ekran görüntüsü almak, ama olsaydı şu an görseydiniz anlardınız ne demek istediğimi. Çok komik ve hastalıklı bir yerdi, sapığı da çok fazlaydı. Ben oraya ilk düştüğümde çıtırım, onlara göre bakirim, hiç kendi isteğimle yaşadığım bir deneyimim yok, resmen arz talep dengesini alt üstü ettim.
- Ne demek bu?
“Lolita” oldum onların gözünde. Kendisi gibi biriyle hiç isteyerek tanışmamış, sanki ıssız adada 16 yıl kalıp oraya düşmüş gibiyim, üzerime atladılar resmen, bayağı popüler bir hesap oldum kısa sürede. Herkes tanışmaya çalışıyor, laf atıyor, peşimde koşuyor. Bu aşırı ilgi çok hoşuma gidiyor ama bu ilgiyle ne yapacağımı bilmiyorum. Birisiyle tanıştım; kabin görevlisiydi, 27 yaşındaydı, sohbet güzeldi, çünkü diğerleri gibi sadece seks muhabbetiyle yaklaşmadı. Sorunlarımı anlattım, tavsiyeler veriyordu, önce arkadaş olduk uzun süre, sonra yüz yüze tanışmak için davet etti. O kadar bilmiyorum ki hiçbir şey; normalde hiç tanımadığın sanal birinin evine gitmezsin ilk seferde, dışarı kafeye çağırırsın. Ama ben sıfırım, metot falan bilmiyorum hemen de güvendim; sıkıntılarımı dinledi ya, ilgi gösterdi, önemsedi ya beni, bu saflıkta gittim evine. Sohbet ettik uzun süre, sonra hava sıcak üstünü çıkardı, şort atlet kaldı. Derken sevişme gibi bir şey yaşandı ama çok yüzeysel, sonra ben bacağına koydum kafamı yattım, mesafeliydim aslında çok gergindim, dinen vicdan falan yapıyordum. O zaman girişken olamadığım gibi onun olmasına da pek izin vermedim aslında. Derdim tanışmak, anlamak, görmek ama asla tam bir deneyim yaşamamak, bu kafaya giriyordum, canım acıyacak diye de korkuyordum.
“Seni önce yanağından öpeyim hoşlanırsan sen karşılık verirsin, istemezsen bırakırız” dedi. sonra öptü, ben öptüm, biraz seviştik ama ilişki yaşanmadı. Sonra çok daraldım, sıkıldım, huylandım, çok kötü hissettim, evden çıkmak istedim duvarlar üzerime geldi. “Gidelim kafe gibi bir yerde oturalım hava alalım” dedim, itirazsız çıktı, gittik kafeye sohbet ediyoruz. Ağzından bir şey kaçırdı, dedi ki “Senin akranın biri alkolikmiş, benden saklamış. Ben de votka ikram ettim” falan diye anlatıyordu, ben o aradaki “Senin akranın biri” kelimesine öyle takıldım ki onun üzerinden sohbet geliştirirdim. İki saat sonra anladığım şuydu, bu adam sadece 15-16 yaşındakileri tavlıyormuş, sadece onları görünce yazıyormuş; yani ailelerinden sevgi görmeyenleri. O artık öyle net çözmüş ki bu yaş grubunu; dostça, seksten uzak sohbetle gerçekten benim gibi herkesi tavlayıp ağına düşürüyor.
Sonra da kendisini sevdirip, uzun süre küçük çocukları seks kölesi olarak kullanıyormuş. Ben anlattıklarıyla bunu net anladığımda, panikledim ve kalktım. Geçmişim tetiklendi, gırtlağını sıkmak istedim. Gerçekten ilk onu seçip buluşmamın sebebi, diğerleri gibi sürekli erotizm dayatmıyordu konuşurken. Yine biri beni kullanacaktı, travmalarım nüksetti ve kalktım. Bir daha görüşmedim. “Niye aramızda çok yaş farkı var, sen niye biraz kendine yakın kişilerle çıkmıyorsun?” diyebildim sadece, ama onu da neredeyse bana bir şey yapamayacağından emin olup sandalyeden kalkıp giderken söyledim.
İşte ilk başlarda araştırma olarak başlayan bu yazışmalar zamanla arkadaşlığa, oradan da ilişkiye dönüşünce insanların bana neler hissettirdiklerini tahmin bile edemezsiniz.
- Biraz anlatır mısın deneyimlerini?
Samimiyetsizlik hüküm sürüyor. Çoğu benden daha sağlıksızdı, bir çok şeyi anlamak için girdim aralarına, anladıklarım daha sıkıntılıydı. Onlarında çok büyük aile sorunları vardı. Kelle koltukta yaşayanları, gölgesinden bile korkanları gördüm. Benden daha fazla ruh hastası nevrotik tiplerdi. Ve hepimizin bu halleri ilişkilerimize net yansıyor, daha da çok zarar veriyorduk birbirlerinin ruh haline. Arkadaş oldum üç beş tanesiyle ama çok zarar gördüm. Kalbim çok kırıldı. Sevgili oldum bir ikisiyle, çok aşağıya çektiler, çok süründüm. Bitirdim arkadaşlığı, sevgililiği. İstisnalar hariç çoğunu yakından tanıyınca baş edemeyeceğimi anlayıp o ortamların dışında kalmayı tercih ettim. Yine payıma düşen korku, kaostu ve arada kalmaktı.
- Ne yaşadın örnek verir misin, neler hissettin kısaca anlatsana?
Zaten zordu yaşamım bir de yalnızlık eklenince daha çekilmez oluyordu ve insan sevgi aramaktan doğası gereği vazgeçemez ki, yaşadığı ilişki biçimi ne olursa olsun sevgiye ihtiyaçlıyız. Çalıştığım yerin müdavimi olan bir müşteriyle zamanla kısa günlük sohbetler eder olmuştuk, arkadaşlığı iyi geldi bana ve dışarda görüşmeye başladık, tanışma sürecinde istismar konularında hassasiyeti olduğunu sandım ve sonradan öğrenince sorun etmesin baştan bilsin mantığıyla çok detaya girmeden açıldım ona. Arkadaşlığımız birlikteliğe dönmek üzereyken de açık açık sorma ihtiyacı bile hissettim. “Bu durumum, bu geçmişim senin için rahatsız ediciyse bunu bil ona göre başlayalım” dedim. Üzüldü ve “Hiç sorun değil” dedi. Birkaç gün daha bu romantizmde, duygusal devam ettikten sonra birlikteliğimiz cinselliğe döndü ve çok romantik bir anımızda sevişirken birden durdu ve ciddi bir teminat istedi benden.
- Nasıl yani, bu neyin teminatı?
“Sevişirken rahatsız olmayacaksın, itiraz etmeyeceksin, bir sıkıntı yaşamayacağız değil mi?” şeklinde. Ben de en acı travmamı anlattım ona ve “Eğer rahatsız edecek bir şey yapmazsan insan gibi sevgiyle yaklaşırsan rahatsız olmam” dedim. “Zaten haftalardır sevgiliyiz, her şey çok güzel gidiyor, ilişki sırasında bambaşka biri olacak değilsin ya” dedim. Birçok şeyi tekrar konuşup birbirimizi anlayıp o geceyi sadece sarılıp uyuyarak geçirdik. Buna rağmen yine yakınlaşmaya başladığımız bir gece, sanki hiç konuşmamışız gibiydi. Size anlatacağım ama detay vermek zorundayım lütfen kusura bakmayın İklim Hanım. Sınırı aşarsam uyarın, keserim hemen.
- Rahat ol, gerekirse yumuşatırız ya da kitaba koymayız ama sen ne hissettiğini, neler olduğunu istediğin gibi anlat lütfen.
Oral seks sırasında öyle bir saçımdan tutup çekip öyle şiddetli bastırmaya başladı ki bence bu yaptığı travması olmayan bir insanı bile rahatsız ederdi, o derecede kabaydı. Saçımdan vahşice tutup sanki porno film çekiyormuşçasına kabalaşması tabi ki beni tetikledi, geçmişi anımsattı çok kötü hissettirdi. Ben de elini tuttum “Yapma rahatsız oldum, koy elini kenara rahat bırak kendini ben ayarlarım ağzımı yüzümü, kolumu başımı senin yönlendirmene gerek yok canım” dedim. Bunu dediğim gibi böyle buz gibi oldu, bir anda yataktan kalktı, “Gidiyorum o zaman” dedi. Şaşkınlıkla izliyorum, saniyeler sürdü, topladı eşyalarını apar topar, odadan çıktı, gidiyor, hala bakıyorum ama anlayamıyorum, kapı güm diye çarptı. Ben altımda şortla otel koridorunda ağlayarak, “Nereye gidiyorsun, ne oldu, ne yaptım ki beni bırakıyorsun?” falan derken buldum kendimi. O da hala “Hani rahatsız olmayacaktın?” diyor. Ben de; “Yani her refleksimi, her şeyi her an kontrol edemem ki, birden öyle hissettim” diyorum. O hala “Söz verdin, ilişkide sorun yaşamayacaktık” ve “Ya özür dilersin ya da giderim” diyor, tüm bunlar koridorda yaşanıyor.
Özür diledim!
Sessizlik… Daldı gitti gözleri. Zahit bir dakikaya yakın sessizlikten sonra devam etti anlatmaya, o saniyelerde o güne döndü o anı yaşadı ve geri geldi. Bunu net hissettim halinden.
Aradan kısa bir zaman geçti biz ayrıldık. Sonrasında düştüğüm boşlukta debelenirken fark ettim; bayağı böyle feci deneyimler yaşamışım. Çocuklukta uğradığım tecavüzün bende bıraktıkları için birinden özür dilemişim. İnanamadım bunu yaptığıma. Birine ezilip bükülmüşüm, birinden saklamak için kırk takla atmışım. Kendime feci anlar yaşatmışım, izin vermişim beni daha da yere yapıştırsınlar diye. Tecavüze uğradığım için özür dilemişim ya ötesi var mı bunun! İşte aileden alınmayan sevgisizlik insanı insanlığından çıkarabilirmiş, öğrendim böylece.
Bu farkındalığa geldiğimde çok kötü hissettim, öfke sarmalına girdim. Düşünsenize sevilmeye, onaylanmaya çalıştığım bir dönemde; önem verdiğim insan, ilişki konusunda tek sığındığım kişi tarafından, çocukluğumda tecavüzlere uğradığım için ve o olay küçük bir anımıza yansıdığı için özür dilemek zorunda bırakılmışım.
Bu ne şimdi, sevgi mi bu yani, ilişki mi bu, insanlık neresinde bunun? Sonra anladım tabi bu yaşamda sevgi, duygu yok; ne kadar vardır sansam da yok, olan tek duygu; cinsellik daha çok, daha çok seks, daha renkli seks.
- Zahit, “Ne istersen sorabilirsin, anlatmaya gönüllüyüm” demenden aldığım rahatlıkla, içime çok sinmese de bir soru soracağım ve cevabını dürüstçe vereceğinden de eminim. Para karşılığı ilişkin oldu mu hiç? SORU SIKINTILI MI? ANLAMI DEĞİL DE BİÇİMİ?
Evet, oldu! İlk zamanlar değil ama sonrasında kafam allak bullaktı, herkes üstüme çok geliyordu, sevgiye ihtiyacım çoktu. Öfke patlamalarıma yenildim. Kısa da olsa öyle utanç duyduğum bir dönemim oldu. Şimdilerde hatırlamak bile istemediğim.
Çok dinlediğim bir şarkı vardı “Beni farklı renklere boyuyorsunuz” diyordu nakaratında. Standart bir algıda; “Beni renklendiriyorsunuz” şeklinde algılanabilir, bendeyse “Kötü renklere boyuyorsunuz” olarak algılanan bir izdüşümüydü. İnsan bir tablo, kendine özgü renkleri var, kişiliği ruhu var ve her kötü olayda, özellikle başkaları tarafından yaşatılan kötülükler, bir şekilde hayatımı çok etkiliyordu, olmadığım renklere boyuyorlar çoğu da görünmek istemediğim kara kurşuni renklere boyayıp, olmak istemediğim bir şeye dönüştürüyorlar. İşte o dönem bir gün boyunca oturdum düşündüm; “Neyim ben? Onların istediği, yapılandırdığı insan mıyım? Onların becere becere dönüştürdüğü insan mıyım? Yoksa olmak istediğim insan mıyım?” “Neyim, kimim?” diye saatlerce karara varamadım; hem hepsi, hem hiç biriydim. Saçma sapan sorgular, saçma sonuçları doğurdu ve “O halde, alın görün eserinizi” dercesine bir öfke patlamasıyla, hatırlamak istemediğim o dağıttığım döneme çekildim. Dürüstçe çalışıp paramı kazandığım iş yerinden de ötekileştirdikleri, haksızca yaftaladıkları için kovulmuştum ve bunun etkisi de çok büyüktü.
Madem küçücükken bana bunlar reva görüldü şimdi de bu halimi anlayanlar ağız dolusu “Orospu, ibne” diyebiliyorlar, vicdanları hiç sızlamadan “Yürüyen götsün oğlum sen” diyebiliyorlar. O halde, “Tamam, uğraşamayacağım ne kendimle ne sizle” diyerek girdim o kafaya. Çok da parasız olduğum, süründüğüm bir dönemdi. Yaşayacak gelirim yoktu, kısmen mecburiyet, çünkü evdekiler iş bulmam konusunda iyice abartmışlardı, kısmen kabulleniş kısmen çaresizlik çokça da “Madem beni böyle yaptınız, alın görün” deme ihtiyacıydı.
Hayatımda şu an en çok utanç duyduğum, bazen de “Niye sen utanç duyuyorsun ki?” diye düşünüp sorguladığım süreçtir o dört ay. Çünkü gerçekten o kısacık zaman diliminde ben on yılda sizin gazeteci olarak yapamayacağınız gözlemi yaptım. Bu ülkede toplumu oluşturan bireylerin çoğunun nasıl ikiyüzlü, sapık, nasıl çeşit çeşit ruh hastası olduklarını net gördüm ve bu aklımı başıma devşirmem için gerçekten büyük bir itici güç oldu. Her şerde bir hayır vardı gerçekten.
O dönem için hala affetmedim kendimi, muhatap olmak zorunda kaldığım, yatıp kalktığım insanlar aklıma gelince tiksiniyorum her şeyden. Ama öte yandan, dediğim gibi karşıma geçip kimse bana ahlaktan vicdandan hele ki dindarlıktan ve Müslüman ülke olmaktan da bahsedemez, aklını alırım bu konuda benimle tartışanın, yani o kadar büyük bir aydınlanma yaşadım.
Tek hafifletici sebebim, tek kendimi affetme noktasında bana güç veren sahicilik şuydu; o sürecin hiçbir anında zerre kadar iyi hissetmemiştim ve hiç huzurlu değildim. Aradığım duygusal, sevgi dolu, güven veren ilişkiyi de bulamamıştım, çünkü yoktu; kimsenin benim aradıklarımı aradığı da yoktu. İnsanın insana yapabileceği kötülüğün sınırı da yoktu.
Zaten dört ay süren kısa bir süreçti bıçak gibi kesip attım, tanıştığım herkesi ve tüm sosyal medya hesaplarımı sildim, telefon numaramı bile değiştirdim, yok ettim kendimi. Garsonluğa başladım. Gayet de güzel geçimimi sağladım. Epey zaman o kötü günlerin ve biten son ilişkinin sancılarını çektim. O sıralar hem çalışıyorum hem de evde sorun yaşamamak için Arapça kursuna gidiyordum; kursta sürekli benimle konuşmak için notları bahane eden biri vardı, defterimi alırdı bir sonraki ders arasına teşekkür mahiyetinde bir gofret ya da çikolata koyar verirdi. Bir gün “epeydir çok dalgın ve mutsuz görünüyorsun, senin için yapabileceğim bir şey var mı?” dedi. Biri bana bunu söyledi ya aman Allah’ım mucize. İşte beklediğim aşk. Yelkenler suya iner hülyalara dalınır.
Birkaç hafta geçti tatlı tatlı flörtleşiyoruz sonra kurs çıkışı buluşmaya başladık. Gezdik; keyifliydi, duygusaldı, parkta oturduk el ele. Sonra tekrar buluştuk. Gayet güzeliz bıcır bıcırız.
Şansım gülmüştü ve İslamcı birini bulmuştum bu defa. Kafalarımız uyuşuyordu ve en iyi yanı da benim gibi dini çekincelere sahipti. Benimle önce arkadaş oldu, sonra da tavlamaya çalıştı. Onun bu niyetini anlayınca ona sevgililiğe dünden hazır olduğumu söyledim. Başlarda her şey güzeldi, tam bir aktiften beklediğim gibiydi; korumacı, ilgili, sahiplenici, sevecen ve romantik. İkimiz de cinselliği pek sevmiyorduk. Başımı göğsüne yaslar, hayal kurardım. Vaktimizi sohbet ederek, birbirimize sarılıp şekerleme yaparak geçiriyorduk, kitap okurduk birbirimize. Çok sık buluşur gezer muhabbet eder ama seks yapmazdık her buluşmada. Her şey çok güzel gidiyordu. Ta ki günün birinde ayrılmaya karar verdiğini söyleyene kadar. Çok şaşırdım. Onun için ailemi karşıma almıştım, her şey ortaya çıkmıştı, onunla birlikte olduğum için kırbaçlanıyordum, o bir anda çekip gitti. Hani birbirimize sözler vermiştik? Hani ne pahasına olursa olsun asla birbirimizi terk etmeyecektik? Hani bizi ne ordular, ne savaşlar ayırabilirdi? Ne oldu? Allah’ı şahit gösterip verdiğimiz onca sözler, onca yaşanmışlıklar bir anda puf, yok oldu uçtu.
- Bir dakika araya girmek zorundayım Zahit. Ne demek “kırbaçlanıyordum” ve ailen nasıl haberdar oldu bu kısımları detaylı anlatmalısın!
“Tamam, anlatacağım sırayla gideyim lütfen kesmeyin, kafam karışıyor!” oh mis, Zahitten fırçamı da yedim bir güzel, dinliyorum uslu uslu. Âlem çocuk, öyle doğal ki bir şey de diyemiyorum.
Tam da hayatımın yavaş yavaş güzel bir noktaya doğru gitmeye başladığını sanırken her şey korkunç bir şekilde bitti. Bana kliniğe yatacağını tedavi olmak istediğini anlattı, çok anlayışlı bir insan olduğumu, kendisi iyileşene kadar yanında olup ona destek olmamı istediğini belirtti. Daha düne kadar sevdiğini söyleyen insan artık bana karşı soğuk bir arkadaş gibiydi, sanki o ölmüş de yerine başka biri geçmişti, can yakıcıydı. Hayat bir daha vurmuştu tekmeyi kıçıma.
Bir süre daha sürdürdüm, kopamadım hemen ama kalbim dayanmıyordu başkalaşan ilişkimize, daha fazla vaziyeti idare edemediğimi, yoluna tek başına devam etmesini söyleyerek iletişimi kestim. O da “Biz ikimiz çok iyi dost olacağız” gibisinden zırvaladı. Ve bitti, bir dönem daha kapanmıştı.
Tek hissettiğim şey boşluktu. Tamamen hissizdim. Doğduğumdan beri tüm yaşadıklarımı başka birisi yaşamıştı, ben de onun anlattıklarını dinliyordum. Yolun sonuydu. Hayatımın kaba özeti bu işte İklim Hanım. Şimdi istediğiniz gibi soru sorun detaylara girelim.