Evet uzun bir aradan sonra yazımı yazmayı nihayet başarabildim
Gelelim 3. terapime... Terapime iş hayatımdaki Yellowist'i konuşarak başladık. Hoca bir değişiklik olup olmadığını sormuştu. İş hayatımda yeni bir kimlik yaratmaya başlamıştım. Aslında herkes için normal olan ama benim için büyük adımlar. Bunlar neydi peki? İsmim zikredilmeden veya benden yardım istenilmeden ortaya veya başkasına sorular sorulduğunda eski ben hemen iyilik timsali bir melek gibi atlar, yardımcı olmaya çalışırdım. Artık kısaca bana gelmedikleri müddetçe tınlamıyorum, kulaklarıma tıkaç tıkamış gibiyim. Sadece kendi iş yüküm ne gerektiriyorsa onu yapıyorum. Diğer konuysa ilk yazımda da bahsettiğim kardeşim gibi sevdiğim arkadaşım, bana takılarak kızdırmayı çok sever, onun ekibiyle oturduğu masayla benim masam arası yaklaşık 2.5 - 3 mt. falandır. Benim adımı zikrederek kendi ekibiyle konuşarak bana takılır. Eskiden döner cevabımı verirdim ama şimdi millet Bak "Yellowist alınacak öyle deme" falan demelerini duymama rağmen umursamadan işime devam ediyorum. Çok önemli bir şey söyleyeceklerse adresim belli, buyrun masama.
Daha sonrasında konu, baba ile ilişkime geliyor. Babayla ilişkimiz münakaşa modunda gidiyordu diye anlatmaya başlıyorum. Ona karşı öfkemi, onunla tartışarak çözümlemeye çalıştığımdan bahsedince; Hoca, bunun hiçbir faydası olmayacağını, ileri derece hasta bir kişiliği olduğu için onu bastıramayacağımı, aksine onun gözünde benim eskiden beri sıkıntılı, kavgacı, hastalıklı olduğum kanaatini güçlendireceğimi, elime bir şeyin geçmeyeceğini belirtti. Gerçekten de düşündüğümde sinir, stres ve zaman kaybından başka elle tutulur bir yanı olmadığını farkettim. Bana münakaşaya girmememi ve kısa laf sokmalarla işi götürüp, uzatmamam gerektiğini belirtti.
İlerleyen süreçte terapime bana benzer noktası olan bir arkadaşı davet etti. Kendisi de Babasından dolayı hayatı elinden alınmış birisiydi. Babasının beceriksizliği ve insan ilişkilerinde pasifliği, ona sirayet ederek bu noktaya sürüklenmesine neden olmuştu. Hoca bizleri Radyoaktif elementlere benzetmişti. "Dünyada element ve radyoaktif elementler vardır. Elementler kararlıdır, yani normal erkekler gibi. Radyoaktif elementler ise; tepkimeyle kararlı hale geçmeye çalışır, yani sizin gibiler radyoaktif element gibisiniz. Tepkime yaparak kararlı hale geçmeye çalışıyorsunuz ama bu süreçte ne istediğinizin kararını vermelisiniz" diye özetledi. Daha sonrasında arkadaşla aramızda bir fark olduğundan bahsetti, ben diğer arkadaşa göre sosyal kaçıyordum. Yetiştiğimiz semtin bile aslında bizim hayatımızı etkileyebileceğini görmüş olduk. Ben mahalle kültürü olan, Abilik, Komşuluk yapılan sahip çıkılan bir yerde yetişmem beni sosyal yapmış ve kadınlarla iletişim kurabilmeme, duygusal bağ kurarak onlardan uzaklaşmamama neden olmuştu. Hocanın söylediği diğer bir hususta bizim yıllardır övüldüğümüz, matah bir şey sandığımız Efendilik kavramının aslında gerçek kavramını yansıtmadığı, OKB'den kaynaklandığını bunun özgüvensizlik, bizim ahlak diye nitelendirdiğimiz ama vicdan yapma, fedakarlıktan kaynaklandığını, Egomuzun eksik olduğunu, toplum gözünde ezik bireyler olarak görüldüğümüzden, sürekli ilgi çekmek için bir şeyler yapmanın sonucunda takdir gördüğümüz ve bunun ne kadar daha devam edebileceğini sordu. Tek kelime ile özetliyordu "Ego"... Ego'nun ben buradayım demek olduğundan, kendini pazarlamanın, namussuzluk olmadığından bahsetti. Toplum gözünde buradayım demeyi, ben yaptım, ben başarabildim demeyi öğrenmemiz gerekliydi. Verdiği örnekler toplumu yansıtıyordu aslında. Sınavı kendi başarımla geçtim demek yerine Allah yardım etti veya sınav kolaydı, Bu işi ben becerimle yaptım demek yerine Bu iş basit herkes yapar diyerek kendi başarılarımızın üstünü örtüyoruz. Birey olarak kendimizi geri plana atıyoruz genellikle. Daha sonra Türkiye'de yapılan yanlışlıklardan birinin de belli amaç uğruna koşan insanların, aslında en büyük varlığı olan Aileyi ikinci plana atarak boşlamaları, bir kişinin birincil önceliğinin aile olması gerektiği, Anneyse Annelik, Babaysa Babalık görevini en ön sırada ifa etmesi gerektiğini konuşarak, eşlik eden arkadaşı uğurladık ve bana döndük.
Kadınlarla ilişkime, aşk hayatımda bir değişikliği olup olmadığı konusuna geldik. Bir kaç hafta önce arkadaşımın sosyal medya hikayesinde beni beğenen bir kız olduğundan bahsettim. Arkadaşıma beni sormuştu. Hoca ne düşündüğümü, deneyip denemeyeceğimi sordu. Açıkçası yıllar sonra böyle bir şey olması beni etkilemişti. 5 Yıldır biriyle ilişkim olmamış ve yıllar sonra beğenilmiştim. Böyle ifade ederek, görüşme yapacağımı söyledim. Kendisi de bunu diğer ilişkilerime göre farklı olabileceğini belirterek, bunun nedeninin ne olabileceğini sordu? Ben yeni bir fırsat, Kadın ilişkilerinde yeni bir ben olacağını söyledim. Hocada bununda geçerli olacağını ama bundan önceki ilişkilerimde seçenin ben olduğunu, bu sefer seçilen kişi olduğumu yani diğer erkeklerde göremediği bir şey görerek beni seçtiğini söyleyerek, daha önceden seçtiklerimle başarısız olduğumu, bu sefer büyük beklentiler içinde olmadan, önceki hatalarımı yapmadan, ilişkide dengeyi kurabilmem, ilgiyi bekleyen değil ilgi veren, Eski Yellowist'i yansıtmayan, kadın ilişkilerinde yeni bir kimlik yaratan biri olursam, diğer ilişkilerimdeki beceriksizliğimin telafisi olabileceğiyle devam etti. İnsan, diğer erkeklerle kendini yakışıklılık konusunda kıyaslamamalıdır, karşısındaki kişinin onu seçmesi, dünyanın en yakışıklı erkeğisin demektir onun gözünde. Sevdiğin kişinin gözünde yakışıklı olman yeterli, aldatmayan bir erkek kimliği, başarılı bir ilişkiden önemlisi yoktur diye telkinde bulunarak, yeni adımlarda uygulamam gereken bir kaç tavsiye ekledi; Plansızlık, Doğallık ve Kontrol...
Son olarak ödev konusunda yani mastürbasyon hk. konuştuk biraz. İlk yazımda bahsettiğim gibi ilk başlarda cinsel olarak nötr yani aseksüel gibi hissizleştiğimden, zorlandığımdan bahsettim. Kadınların ilgi çekici gelmemesinin neden olabileceğini sordu. Burada yine aile faktörü girdi her zaman olduğu gibi... Ailenin bilinçaltına yerleştirdiği Zina, Ayıp kavramları biraz etkilemişti beni. Örneğin küçükken televizyonda çıkan bir öpüşme sahnesinin anında değiştirilmesi. İster istemez çocuk aklınla onu yanlış olarak kodluyorsun. Hocada bir aile bu tür durumda böyle bir şey yapmasa, çocuklar zaten onun hayatın doğal durumunda olduğunu anlarlar, ama kanal değiştirince bunun yasak, ayıp bir şey olarak beyne yerleştirmesi ergenlik döneminden itibaren sorunlar doğurduğundan bahsetti. Kurulan fantezilerin günah olmadığından, sonuçta eyleme dönüşmediğini, Mastürbasyonun, biyolojik yapıyla, fantezinin de psikolojik yapıyla etkileşimine vurgu yaptı. Fantezi kurarak yapılan mastürbasyonun tedavi sürecinde hem psikolojik hem biyolojik gelişim için önemli olduğunu, bunun günahla ilgilisi olmadığından bahsetti. Belirttiğim gibi bu başlangıçta böyleydi, şimdi kadın fantezisine karşı bir reaksiyon gelişmeye başladı. Şimdi daha iyiyim ödevimi yerine getirme konusunda. Son olarak yaş olarak geç kendisine ulaşmamın, en azından hiç ulaşmamaya göre iyi olduğunu, kadınlarla aramdaki bağı sabırla ilmek ilmek örerek, güçleneceğinden ve yuva kurarak, iyi bir baba olacağımdan bahsederek terapiyi sonlandırdık.
Terapiden çıkardığım özet; Ego kasmaya başlamam gerek. Bana toplum tarafından yakıştırılan Efendilik kavramının içi boş, hastalık tarafından ortaya çıkan bir davranış olduğunu, gerçek efendiliği iyileştikten sonra bulabileceğimi öğrendim. Yeni başlayacağım ilişki kurabilme deneyimimde iş hayatımda olduğu gibi, kadınlar karşısında yeni bir ben yaratacağım. Babamla münakaşaya artık son veriyorum. Ödevlerimde başarısızlık korkusunu ve günah tabusunu yıkıyorum. Radyoaktif element konusuna gelirsek tepkime başlamıştı zaten, kararlılık konusu ise, bu yola çıktığımdan beri kararım belli; Erkek benliğimi yücelterek, eş ve çocuk sahip olmak...
Dün 4. Terapime gittim. Bir sonraki yazımda yeni ilişki için attığım adım ve terapimle ilgili yazacağım.