Gönderen Konu: Tıp Okuyorum: Ben Bir Eşcinselim ve İntihar Mektubum  (Okunma sayısı 6824 defa)

Batur

  • Newbie
  • *
  • İleti: 21
    • Profili Görüntüle
Okullar başladığından bu yana çok fazla sıkıntı yaşadım. Hayatımın en zorlu süreçlerinden birisi oldu. Bu zorlu sürecimi yaşarken o anki duygularımı kendime mesaj olarak yazmıştım. Bunu iki sebeple yaptım: Birincisi o süreçte neler hissettiğimi daha iyi anlayabilmek için yazı yazmak iyi geliyordu, İkincisi ise en sonunda bu süreçteki hislerimi size aktarırken neler hissettiğimi en iyi bu yazılarımın anlatacak olmasıydı. Yazımın devamında tarihleri ile beraber bu süreçte kendime attığım mesajları size direkt ilettim. Bu mesajlarımda dile getirdiğim bazı sorunları yenmiş olsam da yazdığım  bütün mesajları görmenizi istedim. Yazımın en sonunda ise şu anki durumumdan bahsettim.

9 eylül
Tıp eğitimimde 4. sınıfa başladım. 4. sınıfta sınıf dört gruba bölünüyor ve diğer 3 grupla bağlantın kalmıyor. Hangi grupta olacağını seçebiliyorsun. Olduğum grupta arkadaşlarımın hemen hepsi var, bir kişi hariç: önceki yazımda anlattığım obsesyon derecesinde takıntılı olduğum arkadaşım (ismi faruk) farklı bir grupta. Sizle yaptığım son görüşmeden sonra obsesif düşüncelerim yok denecek kadar azalmıştı. Yazın gruplara karar verdiğimizde bu arkadaşımı kendi grubumuza çekmek için hiçbir şey yapmadım. Herhangi bir küçük çabayla kendi grubumuza çok rahat bir şekilde çekebilirdim. Kendi grubuma çekmek istedim ama kendi iyiliğim için farklı grupta kalmasının daha iyi olacağını düşündüm. İsteğimle düşüncemin bu zıtlığı beni 1 2 gün uğraştırdı. Benim olduğum gruba kendi kendine geçer diye bekledim ama geçmedi. Bu beni tabiki üzdü. Kaldığı staj grubundaki ders sıralaması ona daha uygunmuş. Duygularına göre değil de mantığına göre karar vermesi beni şaşırttı açıkçası. Belki de benimle aynı grupta olmayı isteyecek kadar yakın görmüyordur beni. Sonuç olarak o arkadaşım hariç çoğu arkadaşlarımla aynı grupta okula başladım.

4. Sınıfın zorluğu, yeni sınıf, hastane ortamına alışmaya çalışmak ve o arkadaşımın farklı grupta olması beni 3 4 gün depresyona soktu. Hatta bu 3 4 gün sonra da depresyonum sadece azaldı. Farklı sınıflarda olduğum arkadaşımla hala aynı yurtta olduğumuz için okul sonrası birbirimizi görebiliyoruz. Ama nedense içimdeki terkedilmiş hissi bir türlü kaybolmuyor. O hariç diğer arkadaşlarımla aynı sınıftayım ama bunu hiç önemsemiyorum. Sadece o arkadaşımla aynı sınıfta olamadığıma yakınıyorum. Sizin bana "Asıl değer vermen gereken arkadaşlarına değer önceliği vermelisin" deyişiniz aklıma geliyor ama bu beni depresyonumdan kurtarmıyor. Okula başlar başlamaz 10 gün sonra sınavımın olması beni daha da streslendiriyor ve depresyondan çıkmamı zorlaştırıyor. O arkadaşımla aynı sınıfta olmadığım için üzülüyorum ve asıl değer vermem gereken arkadaşlarıma değer önceliğini yeterince veremiyorum. Yurtta o arkadaşımla özlem gidermeye çalışıyorum ama içimdeki bu özlem duygusu ne kadar vakit geçirirsem geçireyim gitmiyor. Bu da beni aşırı duygusal yapıyor. Her günümü bu yoğun ve karmaşık duygularımla geçirmeye çalışıyorum. Tüm bunlardan dolayı heteroseksüel gelişimimin durduğunu düşünüyorum. Eski homoseksüel düşüncelerime geri dönecek miyim diye endişeleniyorum.

20 eylül
Kendi staj grubumdaki arkadaşlarımla vakit geçirmekten zevk almıyorum. Bunun nedenini düşündüğümde depresyonda olduğum için zevk almıyorumdur diyordum ama depresyondan biraz çıkmama rağmen hala zevk almıyorum. Bu sınıfta olduğum için pişmanlık duyuyorum. Diğer arkadaşlarımın olduğu sınıfta olsaydım nasıl olurdu acaba diye düşünüyorum. Diğer sınıfta olmayı arzuluyorum ama diğer sınıfta olmanın negatif özelliklerini aklıma getirince o kadar da arzulanacak bir şey yok diyorum. Diğer sınıfta hep benim de tanıdığım arkadaş grupları olduğu için eğlenceli geliyor. Şu an olduğum sınıfın yapısı birbirini tanımayan insanlardan meydana geldiği için çok sıkılıyorum. Bu durumun yeni insanlarla tanışmak için bir fırsat olduğunun farkındayım ama içimden hiç tanışma isteği gelmiyor. Beni bir o kadar da sinirlendiren şey arkadaşlarımdan ayrılmanın bu hüznünü arkadaşlarımda (özellikle farukta) görememem. Belki de bu durumu bu kadar ajitasyona sürükleyen benimdir. Çünkü dersler bittikten sonra aynı yurtta olduğumuz için gene bir arada oluyoruz. Ama o eski halimiz yok gibi geliyor. Bir önceki yılda oluşturduğum ortam o kadar mükemmeldi ki şu an o ortamın özlemini çekiyorum. Şu an bulunduğum ortamın hep negatif özelliklerini görüyorum. Aslında bir iki tane pozitif yanları da var ama hiç bu pozitif yanları düşünüp sevinmiyorum. Kendimi depresif duruma sürüklemek için çaba sarf ediyorum dersem yalan olmaz sanırım. Biliyorum ki bu yeni ortamım daha olgunlaşmadı, daha yolun çok başındayım ve bundan dolayı eski ortamımla karşılaştırma yapmak mantıksız. Ama bunu bilmem eski ortamıma duyduğum özlemi azaltmıyor. Genel olarak memnuniyetsizlik ve yaptığım seçimlerdeki pişmanlık hissi ile boğuşuyorum.

Uyku düzenimde de bozulmalar oluştu. Uyuyamıyorum. Uyku derinliğim azaldı, deliksiz bir uyku çekemiyorum. Sabah namazına kalktıktan sonra geri uyuyamıyorum. Bundan dolayı derslere uykusuz giriyorum ve derslere odaklanamıyorum. Uyku düzenimin bozulmasının sebebini hem 4. sınıfın yoğunluğu hem de üst paragrafta bahsettiğim düşüncelerimden dolayı psikolojimin yeteri kadar iyi olmamasına bağlıyorum

21 eylül
Yalnız kaldığım zamanlarda (özellikle gece yatmadan önce) hep bi mutsuzlukla kaplanıyorum. Şu ana kadarki hayatim boyunca hep şen şaklak olmuşumdur. Mutsuzluk nedir bilmezdim. Ama 4. Sınıfa başladığımdan beri üstümde hep bi kara bulutlar var. Hayatın gittikçe zorlaştığını ve oluşturduğum konfor alanının değişip duracağını fark ettim. Hayatın bu zorluklarını fark etmeye başladıkça "hiçbir şey yapmadan yatağımdan çıkmasam ne güzel olurdu" veya "şu an şuracıkta ölsem ne kolay bir çözüm olurdu" tarzında düşünceler peşimi bırakmıyor. Bu düşüncelerimi üst sınıflardaki insanlara söylediğimde kendilerinin de 4. Sınıfa başlayınca aynı düşünceleri düşündüklerini dediler.

4. Sınıftaki sınavlara bir de sözlü diye bir kısım geliyor. Burada hocalar bizi tek tek çağırıp sorular soruyorlar. Bizim de hocalar sözlü bir şekilde cevaplamamız gerekiyor. Bu durum tabi yazılı sınavdan daha stresli ve heyecanlı olacak. Ama benim sözlü sınav yaklaştıkça artan stresim kesinlikle normal seviyelerde değil. Sözlü sınavları düşündükçe elim ayağım boşalıyor, yaşama sevincim dibe vuruyor, kara bulutlar hiç olmadığı kadar yoğunlaşıyor. Normalde sınav zamanlarında stres yönetimini çok iyi yapardım. Hatta arkadaşlarım da benimle konuşup streslerini azaltırlardı. Ama artık kendimi tanıyamıyorum. Sözlü sınava olan bu olağanüstü korkum nerden geliyor anlayamadım. Faruk bana şunu demişti: "Ben sözlü sınavdan da yazılı sınavdan da artık hiç korkmuyorum. Düşüncelerimi tamamen değiştirdim. O sınavdan kalsam da ne olacak sanki? Ara bütte veririm, veremezsem yıl sonu bütte veririm, orada da veremezsem okulu 2 3 ay geç bitiririm. Hayatın sonu değil ya?" Bu sözleri duyduktan sonra ilk düşüncem şu oldu: keşke ben de böyle düşünüp hayatımı rahat bir şekilde yaşasam. (Ekleme: kendi sınavı yaklaşınca o da çok zorlandı)

Özetle tıp eğitimim iyice zorlaşmaya başladı. Bu zorluk stres seviyelerimi artırıyor. Kara bulutlar üstümden bir türlü gitmiyor. Bu haldeyken de heteroseksüel özelliğimi geliştiremiyorum. Hatta sınav zamanları stres seviyem doruklara çıktığı zaman rahatlamak için faruka’a sarılıp rahatlama hissi yaşamaya çalışıyorum. Neden bu düşüncelerin aklımdan geçtiğini sorguladığımda ise daha önce babam tarafından fiziksel bir sevgi görmemiş olmam aklıma geliyor. Aslında düşüncelerimde bana sarılan erkeklerde baba şefkati arıyorum. Babam bana küçükken biraz sarılıp, fiziksel olarak da sevgisini gösterseydi belki de bu zorlukların hiçbirini yaşamayacaktım. Benim de hayattaki sınavım buymuş artık diyerek konuyu kapatıyorum

25 eylül
Şuan yaşadığım üç sorun var:
1) Sabah namazına kalktıktan sonra hiçbir şekilde uyuyamıyorum. Uykum olsa bile uykuya dalamıyorum. Bundan dolayı bazı günlerimi 2 3 saatlik uykuyla geçirmek zorunda kalıyorum. Genel olarak da uyku kalitem azaldı, deliksiz uyku geçirdiğim günler yok denecek kadar az
2) İkinci sorunum ise 4. Sınıftaki staj sınavlarımdan aşırı korkuyorum. Sanki o sınavı geçemezsem hayatım bitecekmiş, tamamen alt üst olacakmış ve bir daha hayatımı geri toplayamayacakmışım gibi geliyor. Halbuki stajların bütü var, ve sadece birisinden kalırsan mezuniyetin sadece 3 ay uzuyor. Hatta faruk bana şunu demişti: "staj sınavlarını artık hiç önemsemiyorum, herhangi bir korkum veya stresim kalmadı. Artık derslerime sınavı geçmek için değil, öğrenmek için çalışıyorum." Bu cümle beni o kadar çok imrendirdi ki anlatamam. Keşke ben de böyle olsaydım demekten alıkoyamıyorum kendimi. Ben sınav korkusundan dolayı derslerime odaklanamazken arkadaşım bu durumu çoktan aşmış. Kıyaslamalar yapıp kendimi küçük görmemem gerektiğini biliyorum ama bu konuda tam da bunu yaptım...
3) Üçüncü sorunum ise hala yakın iki arkadaşımla ayrı sınıflarda olmayı kendime yediremiyorum (bunlardan birisi faruk). Artık ilk günlerdeki gibi beni ağır bir şekilde etkilemiyor ama hala beynimin bir köşesinde yer ediyor. Ders çalışırken, sınıfta ders dinlerken, hastanede gezerken ara sıra aklıma onların yokluğu geliyor ve beni depresif bir duruma sokuyor. Onlar ise bu durumdan hiç etkilenmemiş gibi hayatlarını devam ettirmeleri beni daha da çok üzüyor. Başta sadece ben böyle düşünüyorsam anormalim diye üzülüyordum ama ablama ve abime söylediğimde "hayır biz de bu durumlardan geçtik, arkadaşlarından ayrılmak bazı kişileri etkilemezken bazı kişiler daha çok etkiler" dediler. Bu durumda arkadaşlarım arasında duygusal davranan tek kişi benim. Hatta faruk bana bir gün şunu demişti "iyi ki ayrılmışız ya yeni arkadaşlar filan ediniyorum, yeni ortamlara giriyorum çok güzel oluyor". Bu söylem bende bir şok etkisi yarattı. Hem üzüldüm hem de bazı şeylerin farkına vardım. Ben arkadaşlarımla ayrı sınıflardayız diye üzülüp yoluma devam edemezken onlar çoktan yeni ortamlara giriş yapmışlar ve günlerini eğlenerek geçiriyorlar. Ben ise hala kendimi yanlış sınıftayım, buraya ait değilim, yeni sınıf arkadaşları edinmek istemiyorum düşüncelerindeyim. Ben de onlar gibi kendi hayatıma devam etmek istiyorum, hatta sınıfta öyle bir ortam yapmak istiyorum ki bu arkadaşlarıma şu an yaşamadıkları pişmanlığı yaşatmak istiyorum.



15 ekim
Farukla hastalıklı bir ilişkim olduğu için farklı sınıflarda olmanın çözüm olacağını düşünmüştüm. Ama çözüm sandığım bu şey beni çok daha büyük sorunların içine itti. Farukla olan ilişkimin beni hapsettiğini, kişilik gelişimimi durdurduğunu hissediyorum. Onun yüzünden hayatımda yol alamıyorum. Bu ilişkimden kurtulmak için her yolu denedim, başaramadım. Maksimum 1 2 gün sonra gene kendimi o ilişkinin tam ortasında buluyorum. İlişkiyi bitirmeye çalıştıkça uyuyamayacak kadar takıntılı düşüncelerde boğuluyorum. Rahatlamak için geri ilişkinin içine çekilmekten başka bir çare bulamıyorum. Bana değer veren diğer arkadaşlarımı düşünmek, onlarla vakit geçirme isteğimin olmasını istiyorum. Ama bu hastalıklı ilişkim dengemi bozuyor, kendimi tanıyamıyorum artık. Farukla olan ilişkimin devamlılığını kalben istiyorum, beynen kurtulmak istiyorum. Bütün ruh halimi onunla olan ilişkime bağlı olması beni çok rahatsız ediyor. Ona bu kadar bağlı olmak istemiyorum. İleride farklı yerlerde görev yapacağımız zaman ne yapacağım hiçbir fikrim yok. Ben artık sadece bir yıl önceki mutlu yaşamıma dönmek istiyorum. Hayatımda bir şeyleri düzeltmek için çabalamaktan bıktım usandım artık. Anormal bir durumun olmadığı, sakin bir yaşam istiyorum


3 kasım
Faruk’un ayrı grupta olmasına hala aşamıyorum. Diğer sınıflardaki insanlara bakıyorum kimse arkadaş gruplarından ayrılmamış. Arkadaşlarından ayrılan bir tek ben varım. Okul bittiğinde yurtta ortak zaman geçiriyoruz iyi hoş da yetmiyor bu bana. Stajları farukla öğrenip farukla hastanede gezmek istiyorum, farukla aynı derslere girip farukla bütün vaktimi geçirmek istiyorum. Farukla olan bu takıntım beni oldukça rahatsız ediyor. Faruk yüzünden hayatım allak bullak oldu. Psikolojim artık sağlıklı bir seviyede değil. Faruk yüzünden hayatımda bir ilerleme kaydedemiyorum. Aslında Farukla olan bu toksik ilişkimi bitirmek için ayrı staj grubuna gittim ama bu hareketime her gün pişman oluyorum. Toksik ilişkimi bitirmek isterken hayatımın içine ettim gibi hissediyorum. Faruk’un hayatımı bu kadar etkilemesi beni rahatsız ediyor. Faruk’a verdiğim değeri defalarca azaltmaya çalıştım ama beceremedim. Faruk’a en iyi arkadaşımdan daha fazla değer vermeye başladım. Bunu istemiyorum ama duygularıma engel olamıyorum. Bu takıntılı davranışlarımdan dolayı heteroseksüel özelliğimde gerileme olduğunu fark ettim. Çekingen hayatıma geri dönüyorum gibi hissediyorum. İçime kapanmaya başladım ve depresif düşünceler peşimi bırakmıyor. Bu konuda büyük bir yardıma ihtiyacım var. Tek istediğim şey faruk’a olan bu takıntımı söküp atmak ve hayatıma kaldığım yerden devam etmek. Depresif ve takıntılı düşünceler beni çok yıpratıyor

4 kasım
Hayatta arkadaşlarımdan daha gerideymişim gibi hissediyorum. İleride arkadaşlarımdan birisi evlenme sürecine girerse aşırı telaşlanacağım. İnsanlar hayatlarını kuruyor ve ben geç kalıyorum diye düşünüp gene depresyona gireceğim. Sadece evlilik/sevgililik konusundan bahsetmiyorum. Erkeklik konusunda da kendimi geride hissediyorum. Karşı cinsin benden hoşlanacağı bir şey bulamıyorum kendimde. Veya sert bir tepki vermem gereken durumlarda bu sertliği nasıl gösterebilirim bilmiyorum. Sözlerimin ciddiye alınması gerektiğinde bunu karşı tarafa nasıl belli edebilirim bilmiyorum. Sert olmaya çalışırken trip atıyorum. Bu da erkeksilikten ziyade kızsal bir özellik oluyor. İnsanlar benden hoşlansın, beni bırakmasınlar diye çaba sarf ediyorum. Onları kırmamaya çalışıp hep sevecen davranıyorum
« Son Düzenleme: 16 Kasım 2022, 10:45:01 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: Tıp Okuyorum: Ben Bir Eşcinselim ve İntihar Mektubum
« Yanıtla #1 : 16 Kasım 2022, 10:43:58 öö »

Şu anki duygularım
Artık kafamdaki kara bulutları pek hissetmez oldum, sanırım dağıldılar. Yeni sınıfıma alışmaya ve benimsemeye başladım. Yeni arkadaşlar edinirken iletişime geçmekte biraz zorlansam da yavaş yavaş başarıyorum. Diğer staj grubunda kalan arkadaşlarımın artık farklı sınıfta olmalarını benimsedim sanırım. O arkadaşlarımla da okuldan sonra yurtta vakit geçiriyorum. Vakit geçirdiğim arkadaşlarımın çetelesini tutmayı bıraktım. Artık en fazla zamanı en yakın arkadaşımla geçirecek şekilde arkadaşlarımı sıralamıyorum. O an kiminle vakit geçirmek istiyorsam onunla vakit geçiriyorum. Yeni yaşamıma, yeni değişikliklere alışmaya başladım. Artık önceki seneki yaşamımın olmadığının farkındayım ve buna üzülmek yerine yeni yaşamımı kurmaya başladım.

Mesajlarımda hep faruk’a fazla değer vermekten bahsetmiştim. Faruk’a verdiğim bu değerin karşılığını faruk’ta görememek de beni çok yıpratıyordu. Ama özellikle faruk’un sınav haftasında ona çok destek verdiğim için artık bana daha fazla değer göstermeye başladı. Bu beni tabiki memnun ediyor. Sizin "Asıl değer vermen gereken arkadaşlarına değer önceliği vermelisin" sözünüz aklıma geldiğinde ise arkadaşlarıma verdiğim değer sıralaması değişemez mi? diye bir soru takıldı. En sonunda ise beynimde arkadaşlarıma verdiğim değer sıralamasını söküp attım. Size en iyi arkadaşım diye bahsettiğim kişi bir kız arkadaş edindi. Ve bu kızla ciddi düşünüyor. Fazla uzatmadan evlenecekmiş. Muhtemelen 1 seneye evlenir. Çünkü yaşadığım bu yerde 5. Sınıfın başında evlenmek moda. Bunu hala sağlıklı bulmuyorum. En iyi arkadaşımın seneye evlenip gidecek olması beni sarstı tabiki. Başta üzüldüm ama artık telefona kapanıp bizle pek bir şey yapmaz oldu, genelde yatağından pek çıkmıyor. Ondan dolayı beynimde kurduğum değer sıralamasında onu birincilikten alıp yerine faruk’u koymuştum. Ama artık kafamda bir değer sıralaması oluşturmadığım için bunun bir önemi yok. O an kimle vakit geçirmek istersem onunla vakit geçiriyorum. Eğer ki bazı arkadaşlarımla daha az vakit geçirmeye başladıysam bunun sorununu kendimde değil onlarda arayacağım.

En iyi arkadaşımın bu bir yıl içerisinde evleneceğini söylemiştim. Bu konuyu biraz daha açmak istiyorum. Arkadaşım bu durumu bana ilk kez söylediğinde derin bir hüzün hissettim. Hiç yalan konuşmayım; onun yerine mutlu filan olmadım. Onun bir seneye gidecek olması beni endişelendirdi. Ama bir şekilde bu duruma alıştım ve atlattım diyebilirim. Aynı şeyi faruk demiş olsaydı muhtemelen kendi kendime atlatamazdım ve derin bir depresyona girerdim. Mezun olup farukla ayrı yerlerde çalışmaya başlayınca hayatımı nasıl devam ettireceğim hiçbir fikrim yok.

Sınıfta bir kız dikkatimi çekiyor. Bu kız hakkındaki duygularımı daha tam anlayabilmiş değilim. Bazen onunla evlensem nasıl olurdu acaba diye düşünüyorum. Duygularımdan hala emin olmadığım için ona açılmak istemiyorum. Duygularımdan emin olsam dahi mezun olana kadar evlenme gibi bir niyetim olmadığı için açılmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. 3-4 yıl sevgili kalsak desem sevgililiğin o kadar uzamasının sağlıksız olduğunu duyduğum için istemiyorum. Bir de sevgilimin olması bana ne katacak hiçbir fikrim yok. Erkek arkadaşlarımla zaman geçirmek çok daha eğlenceli geliyor. Kız arkadaşımla vakit geçirmekten zevk alır mıyım emin değilim. Sanki zorla istemediğim şeyleri yapacakmışım gibi geliyor. Yani sevgilimin olmasının herhangi bir pozitif yanını bulamadım. Üstüne bu kız faruk’un bana “sizin sınıftaki bu kız hoşuma gidiyor” dediği kız. O söyledikten sonra kızı fark etmiştim. Acaba sırf faruk’un hoşuna gittiği için mi dikkatimi çekti diye bir teori kurdum kendi kendime. Size daha önceleri bahsettiğim asıl vurulduğum kız ise başka bir staj grubunda. O kızın sevgilisi var ve baş başa deniz kenarı tatillerine filan gittikleri için çok da aile kadını olduğunu düşünmüyorum. Tabi ona olan duygularım hala devam ediyor ama evlenilecek değil de eğlenilecek kızlardan. Onunla evlensem nasıl olurdu acaba diye düşündüğümde ise ona olan duygularım çok daha yoğun ve net olmasına rağmen hayata olan genel bakış açısı, sevgilisiyle kim bilir neler yaptığını vs. düşününce sağlıklı bir evlilik olacağını düşünmüyorum.

Uyku düzenim ise yavaş yavaş düzelmeye başladı. Yurtta bulunduğum oda hakkında sorunlar vardı. Uyku düzensizliğime odamın ve sınavlarımın da etkisi olmasına rağmen asıl sorun psikolojikti. Artık psikolojim yeni yaşamıma alışmaya başladı, odamı sonunda değiştirebildim ve yeni odamdan şimdilik memnunum, zor stajlarımı ise atlattım. Bundan dolayı uyku düzenim de yavaş yavaş düzelmeye başladı ama hala her gece 1-2 kere anlamsızca uyanıyorum. Geri uykuya dalmakta eskisi kadar sıkıntı çekmediğim için sorun etmiyorum.

Banyo görevlerim de bu yaşadığım sarsıntılı süreçten baya etkilendi. Artık pek zevk alamıyorum, hayal etmekte zorlanmaya başladım, ve en önemlisi erken boşalma sorunumun olduğunu düşünüyorum. Mastürbasyona terapilerle başlamıştım. Ve bütün amacım bu görevi başarmaktı. Hep sonuç odaklı düşünüyordum. Tek amacım görevimi başarılı bir şekilde tamamlamak olduğu için süreçten zevk almayı bırakmışım. Ön sevişmeyi hiç düşünmüyorum, gereksiz buluyorum. Böyle olunca da artık boşalma hissi gelince kendimi durduramıyorum. Bu da mastürbasyondan zevk almamı baya azalttı. Erken boşalmamı nasıl çözmem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok.

Sınav stresi ile nasıl başa çıkmam gerektiğini de öğrenmem lazım. Beni çok yıpratıyor. Hele sözlüde hocanın karşısına geçeceğim zamanı düşünce çok korkuyorum. “Ya dilim tutulursa, ya bilmediğim yerden sorarsa, ilk soruyu cevaplandıramazsam ilk izlenimim çok kötü olacak” tarzında düşüncelere boğuluyorum. Bu da beni iyice karamsar yapıp özgüvenimi baya düşürüyor. Genel hayatımda da özgüven eksiklikleri yaşamaya başladım. Bazen insanların beni gerçekten sevdiğine inanmıyorum, duruş bozukluğum olduğu için dışarıdan çok kötü göründüğümü düşünüyorum, erkeklik özelliklerimi yetersiz buluyorum, eğlenceli ve şen şakrak bir karakterimin olmasını çocukça buluyorum.

Son olarak yeni sınıfımdaki erkek arkadaşlarım futbol ayarladı. Beni de çağırdılar ama halamın burada ameliyat olma olasılığı olduğu için söz veremedim. Halamın ameliyatı olmasa bile katılmak istemedim, çekindim. En yakın arkadaşıma sen de gelsene dediğimde “biz kim futbol kim, git resmini çiz, bulaşma öyle şeylere” dedi. Hiç futbol deneyimim yok evet ama sınıfımdaki yeni arkadaşlarımla yakınlaşmak için gitmek istiyordum. Bir yandan da bok gibi oynayacağım için rezil duruma düşecektim. Bundan dolayı da katılmaktan aşırı çekindim. Sonraki haftalar da futbol ayarlarız o zaman gelirsin dediler. Ama çok kötü oynayacağım için kendime ızdırap çektirmekten başka bir işe yaramayacak muhtemelen. Bu rezil oynayışımla beni severler mi yoksa siktiri çekerler mi bilemedim. Gene de katılmalı mıyım size sormak istedim.



psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: Tıp Okuyorum: Ben Bir Eşcinselim ve İntihar Mektubum
« Yanıtla #2 : 16 Kasım 2022, 10:44:36 öö »
Eşcinseller konuştu! Bu belgesel Türkiye'de ilk!
Başarılı programcı ve sunucu Muhammed Binici hazırladığı bir belgeselle, toplumun kanayan yarası ve küreselcilerin ''dokunulmaz alan'' ilan ettikleri Eşcinselliği farklı bir boyutuyla ele alan bir belgesele imza attı. Aldıkları terapist desteğiyle iyileşen eşcinsellerle konuşan Binici:

https://www.youtube.com/watch?v=tIuRKf4tbpU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=246

EŞCİNSELLERİN NE SÖYLEDİĞİ ÖNEMLİ

 
"Eşcinsellik, toplumu yakından ilgilendiren bir konu oldu çünkü bu konu artık ideolojik bir kavrama dönüştürüldü. Aile, toplum ve devletler ideolojik bir kavram haline getirilen LGBTQ+ ile yok edilmeye çalışılıyor. Birde eşcinsellik doğuştan mı? Psikolojik mi? Tartışmaları var!.. " ifadelerini kullanan Binici, Eşcinsellik konusunda kendisinin ne söylediği değil, 'Eşcinseller'in ne söylediğinin ve istediğinin' önemini vurguladı.

Binici şöyle devam etti:

"Eşçinseldim diyen ve terapi ile bu durumdan kurtulanların mücadelesi bu belgeselin ortaya çıkmasına vesile oldu.. Artık herkes susacak bu belgeseldeki doğrular konuşacak." dedi.

İşte Muhammed Binici'nin yapımcılığını üstlendiği 'Benim Ailem' belgeselini izleyebilirsiniz.

https://www.habervakti.com/escinseller-konustu-bu-belgesel-turkiyede-ilk?fbclid=IwAR35Eoxfb_PlymRQ0ygqF_7MrGGf5wXJU_fP4yCwUd1lwCb2wkkND33cS60

Eşcinseller konuştu! Bu belgesel Türkiye'de ilk!
İşte Toplumun kanayan yarası ve küreselcilerin ''dokunulmaz alan'' ilan ettikleri Eşcinselliği farklı bir boyutuyla ele alan Bininci, hazırladığı belgeselin ikinci bölümü:

https://www.habervakti.com/escinsellerin-konustugu-belgesel-dizisi-benim-ailemin-2-bolumu-yayinlandi?fbclid=IwAR1a7r8iMC-WgQTQ_f-XTmGPImILQtdVruc3WhaJCx3TetxOT93ctiEVlpo

Ünlü psikolog 'eşcinsellik' tehlikesini yıllar önce böyle ortaya koymuştu!

Eşcinsellik hakkında yaptığı araştırmalar ve tedavi yönetmleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 11 yıl önce TV 5 ekranlarında yaptığı açıklamalarla dikkat çekmiş ve bugüne gelinen sürece ışık tutmuştu.

EŞCİNSELLİK DOĞU'DAKİ AİLE YAPISINI YIKMAK İÇİN KULLANILIYOR

Eşcinselliğin psikolojik boyutundan sosyolojik boyutuna geçen Kaçın, ''Batı medeniyeti, doğu medeniyetinin aile yapısına böyle müdahelerle savaş açmaktadır. Türk televizyonlarda dizilerde haberlerde eşcinselliğin kabul edilmesi topluma dayatılıyor. Bu da Avrupa destekli bir süreç. Benim öngörüm eşcinsel evlilikleri kabul ettirmeye çalışacaklar, sonrasında da eşcinsellerin evlat edinmesine kadar gidilecek bir süreç. Tedavisi olması gerekir sürecini silip, bu bir doğuştandır, bu bir biyolojik yönelimdir diyerek; insanların bilinç altına yerleştirip, daha sonra bu bir haktır diyorlar.'' ifadelerini kullandı.

https://www.habervakti.com/unlu-psikolog-escinsellik-tehlikesini-yillar-once-boyle-ortaya-koymustu

Bu kapsamda ülkemizin medeniyet ve kültür değerlerini yıkmaya yönelik bu tehlikeli gelişmeye karşı duruş sergileyen yazarlar ve çizerlerin dikkat etmesi gereken en önemli konu üslup yada kavram sorunudur. Eşcinseller demek yeterli iken LGBT derseniz zaten EŞCİNSEL İDEOLOJİ ile mücadeleyi baştan kaybetmiş olursunuz. Dindar, muhafazakar yada İslamcı "adına ne derseniz deyiniz" camia karşısında stratejileriyle, kavramları ve söylemleriyle EŞCİNSEL İDEOLOJİ ve ÖRGÜTLER gün geçtikçe daha da güç kazanmaktadırlar. Yeni Şafak, Akit ve Milli Gazete yazarlarının, muhabirlerinin bu eşcinsellik sorunu karşısında ortak bir dil kullanmak zorunluluğu bulunmaktadır. Haberlerde ve köşe yazılarında LBGT dediğiniz takdirde baştan kaybettiğiniz bir mücadelenin içerisindesinizdir.

https://www.habervakti.com/escinsel-ideoloji-ve-orgutler

Eşcinsellik Türk toplumunun kılcal damarlarına kök saldığında, cinsel özgürlükler bu kadarıyla yetinmeyeceklerdir. Eşcinsellik doğal bir yaşam biçimi olarak toplum tarafından kabul edildiğinde; Pedofili (çocuklarla seks) de doğal hale gelecek, bir adım ötesinde ise Ensest'in de (aile içi seks) doğal bir duygu olduğunu psikoloji ve psikiyatri bilimi bize en kısa zamanda bilimsel olarak ispatlayacaktır.

https://www.habervakti.com/ozalin-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdoganin-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor

Her yıl Haziran ayının sonlarında Taksim'de örgütlenen Onur Yürüyüşleri; Eşcinselleşmenin ayak sesleridir. Siyaset adamları ve bürokratlar bu yürüyüşlerin sosyolojik olarak Türk toplumunu nasıl dönüştüreceğinin bilincinde midirler?

ÖNGÖRÜ:

Benim öngörüm en yakın zamanda "eşcinsel evlilikler" talebiyle toplum karşılaşacak daha sonra bu kabul edildiğinde "eşcinsellerin evlat edinme hakkı" talebi söz konusu olacaktır.

https://www.habervakti.com/turkiyenin-gercek-beka-sorunu-toplumsal-cinsiyet-esitligi-projeleri-ve-cemaatler

DEVLET HER ÇOCUĞA SAĞLIKLI EBEVEYNLER SAĞLAMAK ZORUNDA

‘’Devlet her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamak zorundadır’’ ifadelerini kullanan Kaçın, ‘’Siz devlet olarak aileyi korumazsanız geliştirmezseniz, aileyi merkeze koymazsanız toplumsal çöküş başlar."

https://www.habervakti.com/escinsellik-bir-hastalik-mi-kavramlarla-nasil-zihnimizle-oynuyorlar

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Cuma Hutbesinde 'eşcinsellik' hakkında vaazda bulunmuş ve bunun ardından eşcinsel lobi tarafından hedef alınmıştı. Eşcinsellik hakkında daha önce Habervakti Genel Koordinatörü Bülent Deniz, konunun uzmanı eşcinsel terapisti Hüseyin Kaçın'la bir program düzenlemişti ve eşcinselliğin arkasındaki gerçekleri ortaya koymuştu.

https://www.habervakti.com/escinsellik-nedir-ne-degildir-bulent-deniz-sordu-huseyin-kacin-cevapladi

'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'

 
Başarılı programcı Bülent Deniz’e konuşan eşcinsel terapisti psikolog Hüseyin Kaçın, ‘’Türkiye artık eşcinsellik sorununu halının altına süpüremez. Bu gerçeklikle yüzleşilmeli.’’ ifadelerini kullanarak kritik uyarılarda bulundu.

https://www.habervakti.com/turkiye-artik-escinsellik-sorunuyla-yuzlesmeli

Psikolog Hüseyin Kaçın, ilk yazısında ''eşcinselliğin normalleştirilmesine yönelik yürütülen planlı çalışmaları'' çarpıcı bir şekilde ele alarak toplumsal düzeyde ikon haline getirilmeye çalışılan Gay ve lezbiyen bireylerin popüleritesinin her geçen gün sistematik bir şekilde yükseltilmesinin tehlikelerinin yanısıra bu bireylere LGBT denmesinin bile bir planın parçası olduğunu iddia etti!

https://www.habervakti.com/unlu-psikolog-tehlikeyi-isaret-etti-lgbt-degil-escinsel

https://www.youtube.com/watch?v=cPDmawJgbIk&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=247