Gönderen Konu: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?  (Okunma sayısı 10076 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Merhaba bu benim ilk yazım umarım kendime şifa, başkalarına ilham olur. Mahlas olarak “Koyu Gri” yi seçme nedenimin burada açıklayabileceğim kısmı “Koyu Gri ; üstüme karabasan gibi çöken ve bir türlü geçmek bilmeyen yalnızlık, acı ve eşcinsellik gibi altında ezildiğim deneyimleri ve duyguları temsil ediyor”. Bu Koyu Gri geçecek mi yoksa daha mı koyulaşıcak hep birlikte göreceğiz. Kısaca hayat hikayemden ve ilk terapide olup bitenlerden bahsedeceğim.



6-7 yaşlarımda ölüm riski olan bir hastalığa yakalandığım için yaşıtlarımla oynamam, koşmam yasaktı. Diğer çocuklar ile birlikte futbol, basketbol, yakalamaç gibi oyunları oynayamıyordum. Korumacı annem tüm öğretmenlerime ve arkadaşlarıma tembihlediği için  arkadaşlarım beni aralarına almıyorlardı, sanırım toplumdan aforoz edilmemin temeli burada atıldı. Beden dersinde oyun oynayan çocukları hep bir köşede izlerdim. İlerleyen yıllarda tabi ki beni aralarına aldılar ama bu sefer de ben istemedim çünkü becerilerim onlar kadar gelişmemişti top oyunu oynamak için yetersiz ve tecrübesizdim bu da özgüvenimi ve diğer bir çok şeyi zedeledi.

Ben de kendimi bilgisayar oyunlarına verdim. Tüm bu basamakları uygularsanız nur topu gibi bir asosyal oğlan çocuğu oluyorsunuz :)



Ailemle de aram iyi değil annem tahammülü ve otokontrolü  olmayan sinir hastası bir zırdeli. İletişime ve kendini geliştirmeye tamamen kapalı berbat bir insan. Babam da vasat bir baba iyi bir insan olabilir ama iyi bir baba değil. Pek evde durmazdı. Her zaman çatışmalı ve kopuk bir iletişimimiz olmuştur. Annemin sinir krizleri yüzünden bütün çocukluğum boyunca ev savaş alanı gibiydi.



 Tikleri olan bir çocuktum. Orta okulda 2-3 tane yakın arkadaşım vardı ama dışarıya karşı yine asosyal ve çekingendim, sürekli kaygılı ve baskı altında hissediyordum.

13 yaşında bir kıza aşık oldum, hayatımın ilk aşkıydı basit bir çocukluk aşkı değildi, gerçekti. Tek taraflıydı, acılı bir mutsuz son ile bitti. Kızlara olan özgüvenimi ve diğer bir çok şeyi burda kaybetmiş olabilirim.

 

Lisede de durum değişmedi aksine kötüleşti çünkü bir çok zorbalığa ve arkadaş ihanetlerine maruz kaldım. Lise 4’de 17 yaşımdayken 32 yaşında bir erkeğe aşık oldum. Çok mutluydum her şey toz pembeydi sonunda biri kendimi değerli hissetmemi sağlıyordu ve bana şefkat gösteriyordu. Bulutların üstündeydim aşık olduğumu bile anlayamamıştım. Bu aşık olduğum şerefsizi biraz daha açmak gerekirse benimle yakınlık kurdu, sosyal bir insan olmam için emek verdi. Birlikte çok zaman geçirdik gezdik, tozduk, konuştuk, sustuk. İşe yaramış gibiydi kendimi daha rahat ifade edebiliyordum. Ona çok bağlanmıştım bunun adı aşk mı hala bilmiyorum aşk ise bile farklı bir aşktı şefkat dolu bir aşk, cinsellik barındırmayan. Çünkü 17 yıllık hayatım boyunca ne ona ne de başka bir erkeğe cinsel bir göz ile bakmamıştım. Küçükken bir kaç kere arkadaşlarımla ufak cinsel keşiflerim olmuştu ama ergenliğe bile girmediğim için bir şey hissetmedim, onları saymıyorum. Aklımın ucundan bile geçmezdi çünkü ben heteroseksüeldim. Kadınları çok seviyordum.  Bu kırılma noktasından sonra terazinin dengesi şaştı ve kadınlara olan ilgim azalırken erkeklere olan ilgim arttı ama kadınlara olan ilgim asla tamamen yok olmadı.



Bu süreçte aşık olduğum şerefsize karşı hiçbir eşcinsel davranış göstermedim. O kollarını açmadan ben hiç sarılmadım, o elini uzatmadan ben hiç tokaşlamadım. O bana seni seviyorum demeden ben demedim. Ne zaman ki o bana bir adım geldi ben de ona bir adım gittim. İlişkimizin dinamiği bu şekildeydi bana sevmeyi sevilmeyi öğretiyordu, sevginin her şeyi iyileştirebileceğinden bahsediyordu. Ayrılmaz ikili olmuştuk ta ki saçma sapan bir şekilde babama benim eşcinsel olduğumu ve kendisine aşık olduğumu söyleyene kadar... ulan şerefsiz madem böyle bir düşüncen var gel bana söylesene çok erkeksen niye kaçtın benden defalarca aradım numaramı engelledin.  Sonrası kıyamet...



Söylediği şu cümle aklımdan hiç çıkmıyor ; “Sevgi sınırsızdır sınır olursa sevgi olmaz”. Ben sınırları kaldırdım. Aslında beni kandırmasına yardım etmişim çünkü Hüseyin Bey’e göre durumlar benim sandığım gibi olmamış. Hala üstümdeki bu şoku atlatabilmiş değilim çünkü H.K yaşadığım bu aşka daha önce bakmadığım bir açıdan bakıp bana sundu aslında ben eşcinselliğini bastıran bir şerefsiz tarafından duygusal istismara uğramış bir mağdurmuşum. Hüseyin Bey’in söyledikleri çok mantıklı geldi çünkü 32 yaşındaki bir adam neden sürekli 17 yaşında biriyle takılsın ki ? Kendisinde bana karşı duygusal bir ilgi gelişti ve beni kendine bağladı sonra eşcinsel olmaktan korktuğu için bütün suçu bana atıp ortadan kayboldu. Ruh hastası piç. Ve tüm bunlar olurken başka bir ölümcül hastalığa daha yakalandım. Doktorlar neredeyse öleceğimi söyledi. Genetik bir hastalık olduğu için testleri çok uzun zaman alıyordu ama hangi doktora gittiysek aynı teşhisi koydu. 2-3 yıl sonra öğrendim ki hasta değilmişim sadece bedenimde fiziksel bir bozukluk varmış. Ama o orospu çocukları bana hasta olma ihtimalim olduğumu söylemediler direkt sen hastasın dediler. Yıllarca öleceğimi sandım ama ölüm korkusu dışında çok fazla umrumda değildi, zaten yaşamıyordum. Ona en çok ihtiyacım olduğu zamanda ihanet ederek ve iftira atarak hayatımdan siktirip gitmişti.




Daha sonra 3 yıl yoğun bir depresyon süreci geçirdim yeme bozukluğu oluştuğu için çok kilo aldım. Bir daha kimseyi sevmemek için kimseyle arkadaşlık kurmadım adeta kalbimi asmıştım. Ailem zorla nöro-psikoloğa götürdü EEG gibi bir şey çektiler beynime. Şizofren olma ihtimalimin çok yüksek olduğunu söylediler ve psikoz teşhisi koydular ama teşhisi ve tedaviyi reddettim. Sonuçta bu beynin kimyasal değişime uğraması kadar doğal bir şey yoktu, bence iyi bile dayandı :) Odamdan hiç çıkmadım zorunlu olmadıkça sosyalleşmedim ta ki şehir dışında üniversiteyi kazanana kadar.  Yurttaki oda arkadaşlarım hayatımı değiştirdiler onlar sayesinde çok sosyal ve popüler bir insan oldum. Neredeyse insanlar benimle görüşmek için sıraya girecek kadar yoğun bir sosyal hayatım oldu. Üç yıldır bu durum hala böyle önceki hayatımın aksine artık hep sevilen ve aranan biriyim. (Buradan en gerçek dostum Antep Fıstığına selam gönderiyorum şu hayattaki en çok ihtiyacım olan ama en uzağımdaki insan)



Her şey yolunda gidiyor gibi değil mi hayır mümkün mü öyle bir şey henüz ebem yeterince sikilmedi. Yurttaki oda arkadaşıma da aşık olmuştum. Onunlayken çok mutlu onsuzken de acılar içindeydim. O çok fingirdek biriydi, sürekli kızlarlaydı bu da çok canımı yakardı. Sürekli beraberdik hiç ayrılmazdık hala da öyle yurttan sonra eve çıktık. Zamanla ona olan aşkımı bitirmek için bilerek ve isteyerek çeşitli hatalar yaparak onu kendimdem kendimi de ondan soğutmayı başardım. Çok sevdiğiniz bir şeyi bırakmanın en iyi yolu kendinizi ondan tiksindirmek değil midir ? Tam olarak bunu uyguladım ve başarılı da oldum. Ama Hüseyin Bey’e göre hata etmişim tam tersi üstüne gitmeliymişim. Çünkü güçlü bir arkadaşlık bağıymış sadece. Eşcinsel olma korkularım eşcinsel olmamı daha da tetiklemiş. Artık ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Artık aşık değilim sadece arkadaşız. Hatta olsa da olur olmasa da olur artık boş bi insan benim için baya soğudum kendisinden. Son aşk vakası ile birlikte eşcinsel duygularım erotikleşmeye başladı. Erkeklere olan ilgim daha da arttı. Hornet’ten insanlarla buluştum hepsinin sonu hüsran. Biri iğrenç bir insandı, öteki beni görünce koşarak kaçtı ben onu kovaladım ahahah, diğeri sevgilisinden yeni ayrılmış 2 saat boyunca ayrılık acısını anlattı :)) ,sonuncusu ile de arkadaş olduk. Ben bu insanlarla kendimi tanımak için buluştum, ne hissedeceğimi görmek için. Ama hiçbiriyle alakalı bir cinsel birliktelik düşüncem olmadı. Hiçbir şey olmadı içten içe bu tarz bir ilişki istemediğimi fark ettim. Çünkü Hüseyin Bey’in de söylediği gibi ben eşcinsel değildim sadece berbat bir heteroseksüeldim. Eşcinsel bir hayat hayat değildi o yüzden bu şekilde yaşamayı reddettim ve bununla savaşmayı seçtim.



“Bir kere aşkı yenmiştim hayatı yenmek ne kadar zor olabilirdi ?“



Erkeklerle olan ilişki defterini kapattım ve kadınlara yöneldim. Orda da sonuç hüsran ne erkeklerle yapabiliyorum ne kadınlarla... Ben de geneleve gittim. Hayat felsefeme asla uymayan bir davranış ama kendim için fedakarlık yapmam gerekiyordu çok zorlanarak da olsa gittim. Kadın odaya girdiği an vazgeçtim ve sorunun kendisinde olmadığını söyleyerek  özür diledim ama çıkmama izin vermedi. Çok korkmuştum kalbim o kadar hızlı atıyordu ki kadın bile fark etti ve neredeyse öleceğimi söyledi. Erkekliğime dokununca sıçrayarak ondan uzaklaştım, tecavüze uğramış gibiydim. Ağlayarak oradan kaçtım. Nur topu gibi bir travmam daha oldu. Kadınlarla sosyal ve dostluk ilişkimlerim muazzam ama duygusal ilişkilerde ne yapacağımı bilmiyorum. Umarım terapiler sayesinde kadınlara olan hislerim artar. Erkekler ile sosyal ilişki kurmayı tercih etmiyorum erkekler gerizekalı oluyor genelde. Zaten kız arkadaşlarımdan dolayı erkeklere ayıracak  vaktim bile yok.  Ama H.K. erkekler ile de sosyalleşmemi söyledi.



İlk terapiye bir umutla gelmiştim ama artık umuttan daha fazlasına sahibim, kesinliğe. Kesinlikle o terazinin dengesinin tekrar değişeceğine eminim.  Ben bu şekilde doğmadım hislerim sonradan değişti ve bir kere değişen tekrar değişebilir.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #1 : 13 Ağustos 2020, 02:10:38 ös »
Merhaba ben KoyuGri, Eskiden eşcinsel kalmaktan korkardım çünkü nedenini bilemediğim için çözümünü bulamazdım. Artık biliyorum ve korkmuyorum çünkü insan bilmediğinden korkar ve ölçebildiği her şeyi yönetebilir artık bu lanetin sebeplerini bildiğim için sonucunu da değiştirebilirim. İkinci terapiyi bitirdik, terapiden çıktığımda o kadar rahatlamış ve mutlu hissettim ki size anlatamam sanki yıllardır Hüseyin Bey’in söylediklerini duymaya ihtiyacım varmış. Ailem tarafından sürekli dışlandım ve ailenin huzurunu bozan kişi  olmakla suçlandım, sürekli evden kovuldum (Sanki ortada aile varmış gibi) “Kaçmak sorun değil ben gidince sorunlarınız çözülmeyecek sizin sorununuz kendinizle” derdim ama anlamazlardı. İlk defa biri (H.K) çıkıp dedi ki sen bu hastalıklı aile yapısına direnmişsin, onlar gibi olmamışsın. Eşcinsellik zaten buymuş ya onlar gibi olacaktım ya da bambaşka biri. İyi ki de böyle oldum, mutlu bir koyun olmaktansa mutsuz bir insan olmayı tercih ederim. Terapi sırasında hiç eşcinsellik konuşmadık çünkü zaten ortada konuşulacak bir eşcinselliğim yokmuş sadece berbat bir heteroseksüelmişim. Heteroseksüelliğimi onarınca bu lanetten kurtulacakmışım, ben ikna oldum artık birlikte burdan okuruz H.K ‘ın dediği gibi 3 ayda bu sorunu kökten çözebilecek miyiz.



Bunun olabilmesi için H.K bazı ödevler verdi. İlk olarak beynimi dizi izlemekle uyuşturmayı ve yatağın içinde yaşamayı bırakmam gerek. Terapiden çıkar çıkmaz Netflix’i sildim. Sosyal medyayı daha az kullanıyorum. Artık hiç dizi izlemiyorum hobilerime ve derslerime odaklandım. Her gün en az 3 saat dışarı çıkıyorum boş boş yürüyorum. En azından iki gram kilo veririm karantinada hiç yataktan çıkmadığım için 10 kilo aldım. Henüz hiç bir arkadaşımla sosyalleşmedim ama yapıcam. Hüseyin Bey çocuk kaldığımı ve hayal dünyasında yaşadığımı söyledi. Doğru, bunu başka bir psikolog daha söylemişti ama onu ciddiye almamıştım. Bu yaşıma kadar hep olmazların peşinde koştum, imkansız hayaller kurdum hiç gerçek bir şey yapmadım. Sorumluluk almaktan korktum, üşendim, erteledim. O yüzden H.K ‘ın dediği gibi artık gerçek bir şeyler yapmalıyım, kendimi geliştirmeliyim. Hüseyin Bey’in dediği gibi hiç kimseyi dinlemem. Mesela daha 1 hafta önce kulaklık almaya gittim mağaza görevlilerine “siyah mı mavi mi” diye sordum “siyah” dediler “o zaman mavi” diyip maviyi aldım. Hep arkadaşlarımdan tavsiye isterim ama hiçbir zaman onları dinlemem kendi bildiğimi okurum.



Diğer ödevimiz ise aileye itaat etmemek. İstemediğim şeyleri zorla yapınca yine ben kaybediyormuşum. E bu da çok doğru bir tespit adam ne dese haklı şaşırdın mı diye soruyor şaşırmıyorum çünkü doğru yani ben de farkındayım ama bi çözüm üretemiyorum. Ailemin dediği bir şeyi yapmadığım zaman bana hayatı zindan ediyorlar. Mecburen yapıyorum. Yapsam da doymuyorlar, nankörler. Her türlü kavga ediyoruz birbirimizi yiyoruz. Ama asla intikamımı almadan durmam bana kötü bir şey yaptıkları zaman en az 1 hafta ailemi tahrik ederim, mutsuz ederim, sataşırım. Oynarım onlarla, manipüle ederim. Deli olurlar. Ama bunları yapmamam gerekiyormuş çünkü yine ben kaybediyormuşum. Zaten kavga etmekle bir sonuç elde edemedim bunun bi sonu yok. Artık bana dayattıkları hiç bir şeyi yapmayacağım ve tartışmaya girmeden laf sokucam. Beni sindiremeyecekler.



Diğer ödevimiz ise evde yemek yapmamak. Yemek benim için bir tutku ve gerçekten iyi yaptığım tek şey diyebilirim. Hatta Hüseyin Bey’in ofisindeki hastalara bile el açması makarna ve çılbır tarifi vermiştim. Ama H.K’ın dediğine göre her gün annem yerine ben yemek yaparsam evin hanımı artık ben oluyormuşum. Zaten yaranamıyorum bu insanlara, yemek yapınca doğal olarak mutfak dağılıyor ve annem çıldırıyor. Onu da sen temizle be nankör karı kimin oğlu mantılar açıyor sarmalar sarıyor. Ben olmasam her gün kuru pilav yiyeceksiniz. Hep farklı ve lezzetli şeyler yapıyorum bi zahmet mutfağı da sen topla. Artık yemek yapmıyorum, kestim. 3 gündür evde açım ama olsun 😅 Aynı anda babam tatlı annem ise yemek yapmamı istedi çok net bir şekilde  “yemek yapmayı bıraktım” dedim. Annem şaşırdı “neden” dedi “Sadece bıraktım artık yemek yapmıyorum” dedim. Hiç tartışma çıkmadan hallettim.



Ertesi sabah zırdeli annem yine ortada bir neden yokken benimle kavga etmeye çalıştı. Laf soktum tartışmaya girmedim seninle konuşmak istemiyorum çık odamdan dedim. Babama şikayet etmiş. Babam aradı “sen kafayı mı yedin” dedi “Hayır sen yedin mi” dedim ona da rest çektim “benimle böyle konuşamazsın ben 23 yaşındayım, baba oğul ilişkisi kuracaksan konuşuruz ama bu üslupla benimle konuşmana izin vermiyorum” dedim, telefonu suratına kapattım. Akşam yemeğinde şerefsiz annem yine sinirlendi masayı üstüme itti ben de ona ittim. Bana düzgün davranacaksınız felan derken bir anda babam şov yaparcasına bana saldırdı. Sopa, sürahi, tabure ne varsa üstüme fırlattı. Bu sırada annem kocamı kalpten götüreceksin diye bana bağırdı be orospu çocuğu sen başlattın zaten kavgayı dayak yiyen benim burda. Sikeyim sizin zihniyetinizi. Paşalarımızın sinirleri çok hassas olduğundan en ufak bir lafı bile kaldıramıyorlar. E öyle göte böyle yarrak madem hiçbir lafı kaldıramıyorsun o zaman sen de insanlara laf etmeyeceksin. Dayak yedim ama hiç geri vites yapmadım. Dim dik durdum ayakta. Deli danalar gibi eline bulursa fırlattı dışardan çok acınası ve aciz görünüyordu. Bir anda patlayıp “yeter artık zaten hayatımı siktiniz ben sizin yüzünüzden psikoloğa gidiyorum artık bana iyi davranın” dedim. Hayatını sikerim deyip saldırdı yine 🤣 çıktım evden. Gören de kötü bir şey yaptım sanacak. Milletin çocuğu ne boklar yiyor. Ben sadece bana iyi davranın dediğim için zulüm görüyorum. Hüseyin Bey’in dediği gibi hiç kendimden taviz vermedim. Önceki kavgalarımızda hem dayak yemiş olurdum hem gururum incinmiş olurdu. Bu sefer korkup kaçmadığım için çok gururluyum, sadece dayak yedim. Bana hiçbir şey olmaz ben bu olaylara karşı hissizim ama onlar çok büyük vicdan azabı çekicekler. Benden özür dileyecekler. Hakkım helal mi ? Değil. Namaz kılmakla cennete gidilmiyor o işler öyle kolay değil baba bey. Ki ertesi gün benimle hiç bir şey olmamış gibi konuştu, sesindeki pişmanlığı sağır olsam bile duyabilirdim ama çok geç bunun intikamını öyle bi alacağım ki sen kaşındın...



Velhasıl annem ve babam çocukluğumu mahvetmiş. Aşık olduğum şerefsiz de gençliğimi mahvetmiş. Anne babayı bu ödevlerle halledicem. H.K bu şerefsiz ile yüzleşmemi söyledi bunu da yapıcam. Muhtemelen ondan da dayak yiyeceğim ama olsun. Eskiden olsa çok korkardım çünkü öküz gibi bi adam üflese düşerim yere ama ben kediden de korkuyorum yani bu korku onun cüssesinden dolayı değil benim özgüven eksikliğimden kaynaklı. Gidicem onu tahrik edicem eğer konuşmak için uygun bir zemin oluşursa da sayıp sövücem. Dizi izlemeyi bıraktım ama hayatım diziye dönüyor sanki :)



Bir sonraki terapiye babamı da getirmeyi planlıyorum aslında hiç söylemeyecektim çünkü bu durumu kaldırabileceğini sanmıyordum ama ben çabaladıkça o yoluma taş koydu eee sen kaşından baba bey. Madem bana destek olmuyorsun o zaman sen de bu yükü benimle birlikte taşıyacaksın. Biraz hayatın gerçeklerini görmüş olursun. İyi bir baba olsaydın zaten bu sorunumu çoktan sana söylerdim birlikte çözümünü birlikte arıyor olurduk senin ben mk

Khan

  • Newbie
  • *
  • İleti: 47
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #2 : 15 Ağustos 2020, 11:49:43 ös »
Forumdaki kimi yazılarda kendimin de birebir kopyası olduğu bazı parçalara, yaşanmışlıklara rast geliyorum. Eğer forumdaki yazıları okursan sen de aynı duyguya kapılırsın. Benim birkaç ayda anlatmaya çalıştığımı ilk iki yazında anlatmışsın, devamını merakla bekliyorum.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #3 : 04 Eylül 2020, 07:25:57 öö »
Merhabalar ben KoyuGri,  üçüncü terapiye gidene kadar berbat günler yaşadım çünkü annem bütün yaşama sevincimi vampir emiyordu ve babama eşcinsel eğilimlerim olduğunu söyleyecektim. Birincisine çok alışıktım ama ikincisi çok yürek isteyen ve travmatik bir olaydı. Söyleyene kadar her gün kabus görerek uyandım, resmen psikolojim bozuldu. Terapiye gitmeden hemen önceki gece babama bazı eşcinsel eğilimlerim olduğunu söyledim. Şok oldu, başından aşağı kaynar sular döküldü ama sakin olmasını  ve her şeyi kontrol altına aldığımı söyledim. Tedavi görüyor olmam onu çok rahatlattı.

Bütün gece hiç uyuyamadık terapiye de uykusuz gittiğim için benim açımdan pek verimli geçmedi çünkü algılarım kapalıydı, mal gibiydim ama babam açısından muhteşem geçti. Zaten bu terapi benim değil babamın terapisi gibiydi. Eşcinsel olmadığımı sadece özgüven eksikliği ve sosyal fobim olduğunu öğrenince çok rahatladı ve terapiden çok mutlu ayrıldı. Babam çok değişti pamuk gibi bi adam oldu bana karşı çok ilgili hatta bokunu çıkardı işteyken bile zırt pırt arıyor. Hiç alışık değilim böyle şeylere. G.t korkusu adama neler yaptırıyor işte görüyorsunuz aman oğlum eşcinsel olmasın diye çok geç de olsa baba olmaya karar verdi tebrik ediyoruz kendisini. Babam iyileşme sürecim için her şeyi yapmaya hazır ama bu bana samimi gelmiyor. Ben öldükten sonra mezarıma çiçek getirmişsin ne fayda ? Yaşarken verecektin. Neyse Hüseyin Bey’in teşviğiyle şans veriyorum babama. Terapi çok verimli geçti baba oğul ilişkimizin dinamiği çok düzeldi hatta kusursuz oldu diyebilirim. Annem hala zırdeli ama onu doktor paklamaz onun çaresi ölüm. Bu söylemim size çok acımasız gelebilir ama yıllardır hem kendisinin hem de ailesinin ruh sağlığını bozan toksik biri. Keşke yıllar önce ölseydi belki de bu satırları buraya yazmıyor olacaktım. Ölürse iki gün ağlarım, geçer. Yaşarken her gün ağlıyorum.

Terapiden sonraki 3-4 gün babamın işyerine gittim araba sürme pratiği yaptık.  Daha sonra sınavlarım dolayısıyla yine evde 3-4 gün evde kaldım ve dizi izlemeye de başladım. (Sınavdan 5 puanla kaldım buradan hocama en içten sövgülerimi iletiyorum). Cesaret edip arkadaşlarıma buluşma teklif edemedim. Hüseyin Bey’in verdiği hiçbir ödevi yapmadığım için terapiye gitmeye utandım, bir hafta erteledim. Hüseyin Bey’in karşısına bu şekilde çıkmak istemediğim için kendimi gazladım ve son üç günde üç farklı arkadaşımla kadiköy’de buluştum, zar gibi geziyorum inş. sosyalleşme uğruna korona olmam :) Yarın sabah da Hüseyin Bey ile sosyalleşicem 4/4 sayabiliriz. Amacım her güne farklı bi arkadaş koyup korona olana kadar gezmek. Mesleğim ile alakalı da küçük bir adım attım Udemy’den videolu arduıno eğitim seti aldım onları öğrenicem.
Şimdilik bu kadar sonraki yazımda görüşmek üzere...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #4 : 18 Eylül 2020, 07:58:30 öö »
Merhaba ben KoyuGri hepinize 4. terapiden selamlar. Artık hayatıma giren erkekler için aşık olmak ifadesi yerine çok sevmek ifadesini kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü ortada aşk maşk yokmuş zaten. Faruk yurtta  tanıştığım ve çok sevdiğim ev arkadaşım. Cemil ise zamanında çok sevdiğim benden 15 yaş büyük bi şerefsiz sadece. (Hem yaşı büyük hem şerefsizliği ahahah)



Bu terapide en çok  Faruk ile olan ilişkim hakkında konuştuk. En sevdiğim aktivitelerden biri Faruk’un gıybetini yapmaktır :) o yüzden çok keyifli geçti. Hüseyin Bey Faruk’a annelik ve kadınlık yaptığımı bunun sağlıksız olduğunu ve erkek erkeğe ilişki kurmam gerektiğini söyledi.



Hüseyin Bey “Annenden nefret ettiğin için annene benzemişsin ilişkilerindeki stratejilerin annelik yapmak. Hayatı annen gibi yaşıyorsun. Birisini başlarda annenin seni sevdiği gibi seviyorsun sonra annen seninle ilişkini nasıl bitirdiyse  sen de  Faruk’la olan ilişkini öyle bitirmişsin ve nefret etmişsin” dedi. Bu harika tespitten sonra Hüseyin Beyi alkışladım. Tam nokta atışı yaptı. Sadece Faruk’a karşı değil bütün arkadaşlık ilişkilerimde hep anne gibiyimdir hatta çoğu arkadaşım bana “Baba” diye hitap eder ve herkes de evin babası olduğumu bilir. Tabi onlar erkek gözüyle baktıkları için baba diyorlardı aslında tamamen annelikmiş. Yemekler yaparım, besleyip büyütürüm, derslerine yardımcı olurum, motive ederim, soğuk havalarda fermuarlarını kapatırım, saçımı süpürge ederim, mutlu olmaları için elimden geleni yaparım. İlaçlarını bile alırım. Beni ihmal ederlerse de onlara küserim. Beni sevmediklerini düşünürüm. Nefret ederim onlardan. Düşman olurum. Hatta bazen Faruk’u ve diğer ev arkadaşıma sanki kendim doğurmuş gibi yoğun anaç duygular hissederdim. Uyy benim yavrularım iyi ki doğurmuşum diyip bağrıma basardım :)



Hüseyin Bey “Erkek erkeğe ilişkide erkeksi erkeksi takılmak gerekiyor. Bu kadar fedakarlık yapılmaz ki. Babandan alamadıklarını Cemil’den aldın. Annenden alamadıklarını da anne rolüne girerek Faruk’a vermeye çalıştın. Faruk’la ilgilenmek aslında kendinle ilgilenmek. Sen annen oluyorsun Faruk sen oluyor. Hiçbir gerçekliği yok sağlıksız bir ilişki. Annenden alamadıklarını ona verince mutlu oluyorsun, tatmin oluyorsun. Onu tanrılaştırdın ve bütün borderline‘lar gibi Tanrı seni ihmal etmeye başlayınca da onu yıktın. Tanrı kulu takmamaya başlayınca kul isyan eder ve seni Tanrı yapan benim deyip Tanrı’yı yıkar sen de öyle yıkmışsın. O da yanlış bu da yanlış. Herşeyi Faruk’tan beklediğin için kriz yaratmışsın, gereksiz bi acı yaratmışsın. 7 gün 24 saat Faruk’la takılmasan her şeyi ondan beklemesen diğer insanlarla da sosyalleşsen ona bu kadar ihtiyacın kalmaz. Ki kalmamış da,kendi sosyal çevreni oluşturunca erotizm bitmiş ve ilişkiniz sağlıklı hale gelmiş. İlişkiniz iki insanın gelebileceği maksimum seviyeye gelmiş daha Allah’ından belanı mı istiyorsun. Hastalıklı bi şekilde sevmişsin. Faruk’u çocuğun gibi gördüğün için ondan   çok şey beklemişsin ama Faruk’un bundan haberi yok ki çocuk ne yapsın. Annenin çocuklarının kendisine tapmasını istediği gibi sen de Faruk’un sana tapmasını istemişsin. Gerçek bi sevgi değil. Faruk ile olan ilişkindeki beklentilerini ve rolünü değiştirirsen yani anneden arkadaşa geçersen ilişkiniz uzun yıllar sağlam bi şekilde devam eder. Bu da %100 senin emeğin o yüzden yıkma. Yoğun değersizlik duyguların, yoğun sosyal fobin Faruk sayesinde gitmiş. Faruk olmasaydı psikoloğa gelme cesaretinde bile bulunamazdın çok daha hasta olabilirdin. O yüzden Faruk’a saygı duyabiliriz. Faruk’a hiçbir derdini sıkıntı anlatmıyorsun, anlatman lazım. Herşeyini anlat çünkü sen onun her şeyini biliyorsun. Normal arkadaşlıkta böyle olur. İlişkiniz tek taraflı olmuş sen hep vermişsin vermişsin hiç almamışsın. Ona içini aç, kendini tanıt, dertlerini anlat. Sen onu sırtında taşımışsın bakalım o seni ne kadar taşıyabilecek. Tamam senin kadar taşıyamaz ama bakalım ne kadar çözüm üretecek. Ben anlıyorum bu çok değerli bi ilişki. Sana vefasızlık yaparsa o kendi kaybeder ilişki kurmaktan korkma dedi. Sen bir tane Faruk kaybedersin ama o 10 tane KoyuGri kaybeder” dedi. (Faruk duy bunları)



Yani Faruk ile normal bir arkadaşlık ilişkisi kurmalıyım bunun için ilk adımı Hüseyin Bey’in ittirmesiyle attım ve Faruk’u aradım (normalde hiç arayıp sormam)

“Ben psikoloğa gidiyorum. Aslında özgüven eksikliğim için başvurmuştum ama altından çok başka şeyler de çıktı. Psikolog Borderline kişilik bozukluğu tanısı koydu” dedim.  Faruk hep bu anı beklemişcesine dalga geçti, tabi hiç durur mu “karaktersizsin yani ahahaha karaktersiz” dedi. Zaten sıklıkla karaktersiz olduğumu söylerdi doktor tarafından da tescillenince değmeyin keyfine. Ben zaten malımı bildiğim için onun böyle tepkiler vereceğini Hüseyin Bey’e söylemiştim. Daha sonra ona annemden nefret ettiğim için anneme dönüştüğümü, Faruk ile ve diğer arkadaşlarımla normal bir arkadaşlık ilişkisi kurmak yerine anne-oğul ilişkisi kurduğumu ve aslında Faruk’u kendi yerime ve kendimi de annem yerine koyarak annemden alamadıklarımı Faruk’a verdiğimi söyledim. Psikoloğun “Faruk’tan çok şey beklemişsin, senin Faruk’u bu kadar çok sevdiğinden Faruk’un haberi bile yok. Çocuğun hiçbir suçu yok, bu çocuk sana daha ne yapsın” dediğini ve kafamda senaryolar yazıp çizdiğimi durup durmadık yere ondan nefret ettiğimi söyledim. Yine çok güldü hoşuna gitti şerefsizin :) “bana yaptıklarını da anlat, adama karşı hep beni kötüleme neler çektim senden” dedi. Sonra Faruk’a “yanlış anlama sen şimdi ibneliğe çekersin ama bu öyle bişey değil seni duygusal olarak biraz fazla sevmişim tıpkı bi annenin çocuğunu sevmesi gibi” dedim.

Tebessüm etti ve “bu sevgi en güzel anılarını ve ilklerini benimle yaşadığın için kaynaklanmış olabilir” dedi çok normal ve anlayışla karşıladı. 25 dakika konuştuk gayet keyifli bi konuşmaydı, buzları erittik.

Zaten o her fırsatta beni çok sevdiğini bana hissettiriyordu, beni sevdiğini herkese de söylerdi. Duyardım yakın arkadaşlarımdan. Beni sevdiğinin farkındaydım ama ne bilim işte bana yetmedi ve soğudum ondan. Hepsi borderline zımbırtısının suçu deyip işin içinden sıyrılıcam :)



Bu arada annem ilaç tedavisine başladı. Bilemiyorum onu tedavi edebilecek ilaç üretildi mi ama umarım işe yarar. Dün babamla yine kavga ettik onu biraz ben abarttım ama olsun iyi ki yaptım bi seçim yapmak zorunda olduğu zaman beni seçicek, bu kadar. Başkasını seçerse ben de onun için bi başkası olurum. Bu hep böyle oldu eğer birisi benim yerime bi başkasını seçerse ben bunu hazmedemem ve o kişiyi hayatımdan bile çıkarabilirim. Daha önce yaptım ama bu şahıs babam olduğu için çıkartamıyorum biraz burnu sürtsün bi ara yine affederim. Evde o yokmuş gibi davranıyorum, çıldırıyor. İyi baba rolü 2 gün sürdü  3. günü tırt. Samimiyetsiz olduğu çok barizdi, kanıtlamış oldu. 50 yaşına kadar baba olmayı öğrenemeyen biri sonrasında nasıl öğrenebilir ki ? Hüseyin Bey sağolsun babamı o kadar çok rahatlattı ki babam o küçük aklıyla terapi görmeme bile gerek olmadığını söylüyor. Oysa ki Hüseyin Bey ona  “oğlun eşcinsel değil fakat terapi görmezse ileride olur” demişti, kısıtlı zekası bu kadarını hatırlıyor herhalde. İstediği kadar esip gürlesin içindeki öfke kendisine yük, bana hiçbir şey olmaz. Kendisi sürüngen beyniyle çok mutlu oysa evliya olmak için korteksini kullanması lazım. Allah’a yakın olmak için kendinde var olan Allah’ın esmalarını açığa çıkarman gerek şeytanınkileri değil.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #5 : 09 Ocak 2021, 05:48:13 ös »
Merhabalar ben KoyuGri, bu sefer her zaman olduğu gibi terapide olanları yazmayacağım çünkü son terapinin üstünden neler olduğunu hatırlamayacağım kadar uzun zaman geçti -yaklaşık 4 ay- ama verdiği hissiyatı hatırlıyorum her zamanki gibi keyifliydi. Bu süre zarfında terapi görmek için ambulans ile Hüseyin Bey’e getirilmeye ihtiyacım olduğu zamanlar oldu. Ama gelemedim çünkü param yoktu hala da yok. Babamın da tonla borcu var o yüzden para veremiyor. Hüseyin Bey sayesinde hayatımda ilk defa iş arama özgüvenini ve  gerekliliğini kendimde buldum fakat aylardır iş bulamadım kimse beni işe almıyor herkes tecrübe istiyor ulan pezevenk sen beni işe almazsan ben nasıl tecrübe kazanacağım ?! Neredeyse kötü yola düşmek üzereyim başvurmadığım tek sektör orası kaldı :))) Terapiye ne zaman devam ederim bilmiyorum ama en yakın zamanda olmasını diliyorum. Hüseyin Bey’i de çok özledim. Belki sonraki ayın KYK kredisinden nakit avans çekersem 1 kere gelebilirim ama bu sefer de kredi kartı borcumu ödeyemem. Resmen kötü yol beni çağırıyor :)) Bakın ben demiyorum hayat beni kötü yola itiyor, orospu olmama ramak kaldı :)) işin şakası bi yana orospu bile olmaz benden çünkü cinsel hayatımda tık yok. Vallahi sadece işemek için kullanıyorum acaba menopoza felan mı girdim. Üstelik sadece cinsel hayatım değil bütün hayatım durgun. Arkadaşlık, iş, aşk  ve okul hayatım da bok gibi. Evde yaşayan bir bitkiden farksızım saksım da yatak. Uyku düzenim bombok geceleri hiç uyuyamıyorum sadece gündüzleri uyuyorum, yarasa gibiyim.



     Eski ışıltılı hayatımı çok özlüyorum. Koronadan önce bir rock yıldızı kadar popüler ve sosyaldim. Onlarca arkadaşım vardı şimdi hepsi başka şehirlerde. İstanbul’da yalnızca 1 adet arkadaşım var. Numunelik gibi, BİR! :)) Ondan da pek haz etmiyorum. Ama o bana bayılıyor, herkes bana bayılır. Benden daha düşük bilinç seviyesinde olduğu için bi süre sonra bayıyor, tahammül edemiyorum. Aslında onu seviyorum ama kafa açıyo, uyuşmuyoruz ama sosyalleşeceğim diye Hüseyin Bey’e söz verdim katlanıcam artık. Bu arada kan, ter ve gözyaşı eşliğinde Lisans Bitirme Tezimi yazdım. Çok zor oldu, anam ağladı dersem yeridir gerçi benimki kalpsiz olduğu için umursamaz :))



    Az kalsın yine bir erkeğe aşık oluyordum. Hoşlanma duygusunu çok derinden hissettim, yine hayatım kayıcak diye ödüm koptu ama yanlış alarmmış. Bi süre sonra o hoşlantı duygum yok oldu. Kendisi sınıf arkadaşım. Her zamanki gibi konuşuyorduk ama o bana “seni seviyorum” dediği anda benim aptal kalbim sanki hep bu anı bekliyormuşcasına hemen yelkenleri indirdi. Resmen Leyla oldum 1 hafta masumlar apartmanındaki Gülben’e döndüm. Bu arada çocuk samimiyetin dozunu daha da cozuttu, resmen kaşınıyor. Ama ben bu krizi çok iyi yönettim, Hüseyin Bey’in dediği gibi ilişkiyi kesmedim aksine arkadaşlık ilişkime devam ettim. Duygularımı bastırmadım, ondan kaçmadım. En yakın arkadaşım olan Yetkin Arcan’a her şeyi anlattım. Hoşlantı hissim daha sonra kendiliğinden geçti. Elhamdulillahirrabbilalemin. Yüce rabbim teşekkür ederim tekrar bi olmaza aşık olmadığım için. Bu zamana kadarki aşklarım hep platonikti. Umarım sonrakinde turnayı gözünden vururum. Umarım kadın olur ve karşılıklı olur çünkü yeterince şerefsiz erkeğe aşık oldum artık yeter. Platonik aşk kotamı da doldurduğumu düşünüyorum, 3 tane gayet yeterli. Bence çekeceğim kadar çektim artık sefa sürme vaktidir diye düşünüyorum, inşallah. Bu arada hayatımda iyi giden tek şey olan Yetkin Arcan’a Ajda Pekkan’dan bir şarkı armağan etmeden bu yazıyı bitiremeyeceğim “Dert ortağım benim biricik sevgilim söyle senden başka kimim var benim”

KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #6 : 07 Nisan 2021, 04:34:22 öö »
Korkusuzluğunuzdan korkmuş
Korkular edinmişseniz
Öfkesizliğinizden çekmiş
Tövbeler beğenmişseniz
Kimsesizliğinizden kovulmuş
Isırılmış hissetmişseniz
O sizseniz o sizseniz HOŞ GELDİNİZ

Diyerek sizleri Hande Yener’in 2004 çıkışlı her sözü başka bir şiir olan şarkısı ile sizlere “Hoşgeldiniz” diyorum ve hoşça kalmamak için  doğrudan 6. terapime giriş yapıyorum.

(Yazıyı okurken şarkıyı dinlemek isterseniz link  ; https://youtu.be/kB5iw77Eems )

Yılbaşı akşamı iki kişilik home parti verdim. Blu TV’de Ata Demirer Gazinosu izledik acayip keyifliydi. Bir sürü meze ve tatlı yaptım ama malesef alkol yoktu. Aynı masada benim Faruk’a Faruk’un başkasına içtiği ızdırap dolu rakı sofralarını bile özledim. 1,5-2 yıldır içmiyorum keşke tövbe etseydim bari sevap kazanırdım :)) Ben var ya sırf parasız ve sap olduğum için Allah yolundayım. Neyse, yılbaşı akşamı eve gelen arkadaşım gelirken kola yerine silah ve havai fişek getirmiş. Havai fişeği atmasına izin verdim ama kapıdan girdiği anda silah olmaz dedim. Gece 12’de herkes silah atınca çocuk gazı gelip silahı çıkardı. Hayır koy yerine dedim. Biraz sözlü münakaşaya girdik. Ayağa kalkıp balkona doğru ilerledi ben ondan önce gidip balkon kapısının önünde durdum. Buranın aile evi olduğunu ve maganda kurşunundan nefret ettiğimi söyledim. Ama çocuk anlamadı ve aksine sinirlenip bana bağırdı. Tetiği çekti, çekil yoksa silah patlayacak dedi. Ben de ona bağırdım. Beni ilgilendirmiyor, koy onu çantana sonra git nerde sıkıyorsan sık dedim. Evden kovdum. Bu iyice sinirlendi ama ben asla kapıdan çekilmedim.  Sonra oturduk. Derin bir sessizlik olunca gitti. Sanırım hayatımda ilk defa bir erkeğe karşı çıkma ve direnme cesaretini gösterebilmiştim. Kendimi çok güçlü ve iyi hissettim. Benim kendi evimde koyduğum kuralları çiğnenmesine izin vermediğim için kendimle gurur duyuyorum. Hüseyin Bey’de bu tutumumu onayladı, terapiler açısından doğru olanı yapmışım. Hüseyin Bey bu çocuğa karşı daha çok sesimi çıkarmamı hatta sert konuşmamı söyledi. Yapabildim mi hayır ajdjskdk. İnsanlar bam telime basmadığı sürece sesimi çıkaramıyorum. Kırılmasınlar diye çok naif düşünüyorum, umarım bu durumu aşıcam. 

Hala yeni bir arkadaş bulamamıştım (Spoiler : sonraki yazımda bulucam). Aynı arkadaşımla spor salonuna yazıldık ama sadece 1 kere gittikten sonra beni ekti. Motivasyonumu kaybettiğim için ben de bıraktım. Hüseyin Bey spora salonlarındaki erkeklerle kendimi mukayese etmememi söyledi. Onlarda da aşağılık kompleksi var ruhlarındaki problemi çözemeyince bedenlerini tanrılaştırıyorlar dedi. Haklıydı.

Sürekli ablamın çocuklarına sataştığım için Hüseyin Bey sadomazoşist tarafımın olduğunu söyledi. Onları dövsem de psikolojim bozuluyormuş. Çünkü vicdan azabı duyup kendimi suçluyorum. (Not : aylardır çocukları dövmedim belki 1 kere vurmuş olabilirim, bu şekilde bu olayı da kontrol altına almış oldum).

Daha sonra babamın babalık yapamadığı durumlarda erkeklik taslamasından konuştuk. Gücü yetmediği durumlarda dövmekle tehdit ediyor. Üstüme geliyor. Hüseyin Bey, babama direnmeyi bıraktığımda benim mazoşist babamın sadist durumda olduğunu, direnmem ve beni sindirmesine izin vermemem gerektiğini, babaya diklenmeden erkek olunmadığını söyledi.

KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #7 : 26 Nisan 2021, 07:11:01 öö »
Merhaba arkadaşlar YouTube kanalıma hoş geldiniz. Kanalıma abone olup like atmayı unutmayın. Bu yazıyı Nükhet Duru batağına düşmüşken yazıyorum. Siz de düşün diye bir şarkısını bırakayım. Bir yetmez iki tane bırakıyorum Nükhet’i bir şarkı ile geçiştiremeyiz, haddimizi bilelim. İki şarkı da çok lezzetli. Resmen tek kişilik Fan Club oldum.

Nükhet Duru - Beni Tanıma
https://youtu.be/SIikp80XkLY

Nükhet Duru - Beni Sil Beni Geç
https://youtu.be/x9NNJGzjE9U


Son terapiden çıkıp eve gitmek için metroya bindim, mini etekli bir kız gördüm ve anlık bir cinsel uyarılma hissettim. O kadar mutlu oldum ki size anlatamam, bu saatten sonra kimse terapinin etki etme hızını sorgulamasın :) Sonra kıza tekrar bakıp tahrik olmayı denedim ama olmadı. Bu terapiden sonra kızlara karşı ilgim bir tık daha arttı. Özellikle bir kıza baktığımda tahrik olmuyorum bu ancak kendi kendine olan dürtüsel bir şey sanırım. Terapilerden önce hiç tahrik olmazdım ha duvara bakmışım ha kıza. Çok iyi bir gelişme maşallah diyelim lütfen. İnstagram’da çok ilginç bir sayfa ile karşılaştım Dr. Turhan Güldaş her gün 100 kere “Bugün Daha Mükemmel Bizi Yaratıyoruz” mantrasını yazınca hayatımızda mucizevi değişimlerin olacağını vaad ediyordu. Kaybedecek hiçbir şeyim olmadığı için ben de denemeye karar verdim. Daha mantrayı yazdığım ilk gün aşırı mutlu hissettim. Daha önce hiç böyle bir şey ile karşılaşmamıştım. 4 aydır her gün mantrayı düzenli olarak yazıyorum. İlk önce Hüseyin Bey’e sonra herkese tavsiye ediyorum. Bi araştırın sonra deneyin bu mantra kendinize yapacağınız en büyük yatırımlardan biri olacak. Kendimi hiç olmadığım kadar huzurlu ve dengede hissediyorum. Hiç bir şey dengemi bozamıyor. İnsanlar benim gibi hissedebilmek için tonla para döküyorlar. Ben sadece bir mantra yazarak sonsuz bir iç huzur elde ettim. Bu mantranın terapi sürecime de destek olduğunu düşünüyorum. Çünkü her geçen gün kendimin daha iyi bir versiyonunu yaratıyorum.

YouTube kanalıma elektronik devreler ve opamp soru çözümlerini anlattığım videolar çekip koydum. Daha sonra biri videomun altına “vize ödevime yardım eder misin” diye bir yorum yaptı. Ben de yardım ettim sonuçta YouTuber olmak bunu gerektirir. Çocuk 30₺ attı bana. Az efor sarf ederek sadece zekam ile 30₺ kazandığım için çok mutlu oldum. Çok hoşuma gidince işi büyütmeye karar verdim. İnstagramda soru çözüm sayfası açtım. 2 hafta içinde sadece soru çözerek yaklaşık 1000₺ kazandım. 1000₺ de arkadaşıma kazandırdım. Kısa süreli de olsa ekonomik özgürlüğümün tadını hunharca çıkardım. Şık kıyafetler aldım, sürekli dışardan yemek söyledim, alışverişler yaptım. Baya götüm kalktı, para insanı bozar derlerdi de inanmazdım  1000 lira bile bozdu beni :) uzun zamandır ilk defa para kazandığım için pozitif bir bozulmadan söz ediyorum tabi ki yoksa biliyorsunuz ben de Allah yolundayım asdfghjk

Sınav haftasından sonra staj yeri aramaya koyuldum. Geçen yaz pandemi yüzünden hiçbir şirket başvuru kabul etmiyordu. Bu yıl da hiç umudum yoktu. Öylesine başvurduğum bir şirket beni aradı ve mucizevi bir şekilde staj yeri bulmuş oldum. Alın size mantranın mucizesi. Daha ne olsun, deneyin siz de görün. Sonunda hakettiğim rezidans hayatına kavuştum. İlk defa kurumsal bir şirkette çalışacağım için çok heyecanlıydım. Neyse ki sınav haftasında parayı bulduğum için çok şık rezidans kombinleri yaptım. Oradaki hiç bir personel benim kadar iyi giyinmiyordu. Adeta bir moda ikonuydum. Stajın ilk günlerinde gergindim ve insanlardan çekiniyordum. Hatta yemek yerken ellerim titriyordu ama 2-3 günde alıştım. Sanırım rezidansta çalıştıkları ve mühendis vs., oldukları İçin onları gözümde büyüttüm ama tanıyınca ciğeri beş para etmeyen insanlar olduklarını anladım ve hiç siklemedim. Günde 10,5 saat işteydim ve çalışmak bana o kadar iyi geldi ki size anlatamam. Evde yatmamak, bir işe yaramak, sosyalleşmek ne kadar güzel bir şeymiş ama yalnızca 1 ay sürdü. Staj sürem o kadardı. Benim dışımda 4 stajyer daha vardı hepsiyle çok iyi anlaştık ama özellikle biriyle can ciğer oldum. Biliyorsunuz zaten kızlar bana bayılır. 1 ayda 1 yıllık arkadaş kadar bağlandı bana hatta stajım bittikten sonra  kalmam için çok ısrar etti. O kasıntı rezidans ortamında bile çok eğleniyorduk. Ama biraz göze battık sanırım hep birlikte olduğumuz ve hunharca eğlendiğimiz için bizi sevgili sanıyorlardı. Bi ara ben bile öyle sandım. Çok değil 10 gün felan bu kızdan hoşlandığımı düşündüm ama emin değilim kimyamız çok uyuştuğu için de böyle hissetmiş olabilirim. Çok az bile olsa hoşlandım. Hayatımda ilk defa bir kız ile aramızda bir şey olma ihtimalini düşündüm ve istedim. Bence bu büyük bir gelişme. Terapilerden önce de bir sürü samimi kız arkadaşım olmuştu ama hiç birine karşı bir şey hissetmedim ama bu kız ufacık da olsa bir kıvılcım yaktı. Pandemiden beri ilk defa adam gibi bir arkadaşım oldu. Işıltılı üniversite hayatıma dönmüş gibi hissettim. Stajımın son haftasında 2 yeni erkek stajyer daha geldi. Artık kıdemli stajyer olmuştum. Bildiğim her şeyi onlara öğrettim. İkisiyle de çok iyi anlaştım. Hatta biriyle dışarda buluştuk alışverişe gittik çocuğun üstüne başına bişeyler aldım. Benden önce çok kötü giyiniyordu sayemde bir tarz sahibi oldu. O akşam da eve davet ettim. Hafta sonu bizim evde kaldı. Hala arayıp soruyor. Tekrar buluşmak istiyor ama pandemi dolayısıyla buluşamadık. Bu çocuk da bayıldı bana çünkü mükemmel bir enerjim var. Çok eğlenceli ve pozitifim. Antidepresan gibiyimdir. Arkadaşlarımı yukarı çekerek kalitelerini artırırım. Kuş sütüyle beslerim. Arkadaş bulma konusunda zayıfım ama arkadaşlığı sürdürme konusunda muhteşemimdir. Keşke benim de benim gibi bir arkadaşım olsa.

Aile ilişkilerime gelecek olursak aynı tas aynı hamam benimkilerden bi cacık olmaz. Ben kendimi cacık etmeye çalışıyorum. Kavga ederken kaçmıyorum babama diklenmeye çalışıyorum. Yemek yapmayı bırakmıştım fakat annemin kolları rahatsızlandı. Dolayısıyla yine evin aşçısı oldum. Bu konuda yapacak hiç bir şeyim yok. Ben yapmazsam kim yapıcak taş mı yiyelim Hüseyin Bey. Yine ev hanımına bağladım. Bakalım hayırlısı.
« Son Düzenleme: 28 Nisan 2021, 10:45:16 ös Gönderen: KoyuGri »

KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #8 : 06 Mayıs 2021, 03:14:21 öö »
ÖLÜMDEN DOĞAN ŞARKI

Anlamını bilmediğiniz halde içinizi acıtan şarkılar vardır işte bu şarkı da öyle bir şarkı “Siempre me quedará
 
Her dinlediğimde içimi huzurlu bir acı kaplıyor. Hani ölen bir sevdiğiniz ile birlikte geçirdiğiniz keyifli anları hatırlamak size huzur verir ama ölmüş olması da içinizi acıtır ya işte bu şarkıyı dinlerken hissettiğim o efkarlı ama huzurlu duyguyu tam olarak böyle anlatabilirim. Bu hissi ancak gerçek bir şarkı -yaşanmışlık- verebilir. Daha sonra öğrendim ki sanatçı bu şarkıyı daha karnındayken ölen bebeğine yazmış. Yani dinlediğimiz bu şarkı ölümden doğdu. Bu gerçeği öğrendikten sonra şarkı, sanatçının şahsi yaşanmışlıklarından çıkıp adeta kolektif bir duygu paylaşımına dönüşmüştü. Sanatçı sanki şarkıyı yazarken nasıl hissettiyse ben de dinlerken öyle hissediyordum sanki ben de bebeğimi kaybetmiştim. Sanat da böyle bir şey değil miydi zaten ? Yaşadıklarının bir başkası tarafından senin tarif edemediğin bir şekilde anlatılması. Tam da bu yüzden kendinizden bir şeyler bulduğunuz bir şarkıyı dinlerken yalnız olmadığınızı bilirsiniz çünkü sizin yaşadıklarınızı yaşamış başkaları da vardır.

Bir şarkıyı bu kadar gerçek kılabilecek ölümden daha güçlü bir duygu var mıydı ? Bence yoktu.  Ben de şarkı yazarken ölümden beslenirim. Kendi ölümümden. Hem üç yıl boyunca öleceğimi bilerek (fiziksel olarak) yaşadım. Hem de üç kere aşkımdan öldüm. Allah’ın hakkı üçtür derler bu son olsun, bu son... Terapilere başlamadan önce nereye ait olduğunu bilmeyen ruhum, benliğim ya da adı her neyse ızdırap içindeydi. Kim olduğumu bilmiyordum. Cinsel kimliğimi bilmiyordum. Gördüğüm ve hissettiğim farklı şeylerdi. Kaybolmuştum. Aidiyet duygusu öyle bir duygudur ki yokluğunda arafta hissedersiniz, ciğeriniz sıkışır nefes dahi alamazsınız varlığında ise artık annenizin kucağındasınızdır, güvendesinizdir, tanıdık bir yerdesinizdir.

Hiç kimseye anlatamadığım şeyleri yalnızca yazdığım şarkılarda anlatabiliyordum. Ne halde olduğumu kimseye anlatamazdım, anlatsam da anlamazlardı. Bence damdan düşenin halinden damdan düşen bile anlamaz. Ne demiş Ajda Pekkan “unut demek dile kolay ateş düştüğü yeri yakar”. Kafamın içindekileri kendime bile anlatamıyordum ki sadece telefonumun not defterine yazardım. Belki de olmazlara aşık olan yüreğimin tek ferahlama yolu şarkı yazmaktı. Ben ki aşık olduğu adamın düğününe gitmiş birisiyim. Ben ki aşık olduğu adamla aynı yatakta yan yana yatıp ona dokunamayan birisiyim. Ben ki rakı masasında o başkasına içerken ona içen birisiyim. Aşk hep beden değiştirdi ve geride bıraktığı bedenler hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ettiler ama ben edemedim. Onlar yerine hep ben öldüm. Aşk beden değiştirdi ama yaşattıkları hiç değişmedi. Her defasında aynı yakınlık ve aynı imkansızlık ufacık bir aralıktan süzülüp beni buldu. Şefkat gibi, masum ve samimiydi. Yüzleri farklıydı belki ama aşk, aşk hep aynıydı sanki. O an farketmiştim, ben insanlara değil aşka aşıktım. Onlar sadece birer aracıydı, tekamülümün önemli birer parçasıydılar.

Terapilere başladığımdan beri şarkı yazmıyorum. Artık anlatıcak derdim olmadığından mıdır yoksa skandallarla dolu aşk hayatımı hatırlamak istediğimden midir bilemiyorum. Şarkı yazmayı bırakmam sanat hayatım için kötü ama akıl ve ruh sağlığım için güzel bir şey. Artık huzurluyum ve ne istediğimi daha net görebiliyorum. Artık her gece ölmekten korktuğum için sabah kadar titremiyorum. Artık mutlu uyuyorum. Artık aşkın acısını yeterince tattığımı, tatlıyı hakettiğimi düşünüyorum. Umarım sıradaki aşkım bir kadın vücudunda bedenlenir. Karşılıklı olması da önemli değil. Ben zaten platonik aşk konusunda master yapmışım ama bir yasak aşkı daha kaldıramam. Kadın olsun yeter bana. Yine de yaradandan en güzelini isteyelim o en hayırlısını verir. İlk yazımda bahsettiğim o “yapayalnız bir koyu gri” artık yok gibi. Yavaş yavaş rengi açılıyor. Hedef gökkuşağı. Gökkuşağının benim için anlamı pride değil. Tam olarak aksi. Sonuçta herkesin gökkuşağı kendine öyle değil mi ? Herkesin kendi renklerini bulduğu bir yaşam diliyor ve hepinizi seviyorum.
« Son Düzenleme: 06 Mayıs 2021, 06:07:48 ös Gönderen: KoyuGri »

KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #9 : 16 Ağustos 2021, 07:10:39 ös »
Hadi uçur, kaçır kendini
Ben gereken acıları çekerim

Yonca Evcimik - Vurula Vurula
https://youtu.be/mQlHLLrQZ2s


KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #10 : 24 Ağustos 2021, 10:59:38 öö »
https://youtu.be/67nYfk8NluI
Aşklar ekmek arası
Sen bu gönülden uzak olalı
Yaşamakla ölmek arası her şey
Seni kör olası

30 Mart günü 7. terapim, benden önceki danışan olan “uşak” ile birlikte grup terapisi olarak başladı. Yapabileceğim tek grup zaten bu olsa gerek ajdjskgkrk. Karşılaştığım her danışan ile ortak yönlerimiz oluyordu ama bu çocuk ile aramızda ortak yönden fazlası vardı. Sanki aynı kişiydik. Onunla konuşurken çok rahattım. Garip bir şekilde bana çok güven veriyordu. Bıraksalar sabaha kadar konuşurdum. Sanki tanıdığım biri gibiydi. Tanımayı çok isterdim. Kim bilir belki de çoktan tanışmışızdır, sadece hatırlamıyoruzdur.

Yaklaşık 1,5 saat uşakla birlikte terapiye devam ettikten sonra Hüseyin Hocam ile baş başa kaldık. Terapi bitti ve eve gittim. Buraya kadar her şey normal ama sonrası YİNE YANGINLAR YİNE BEN.  Her terapi sonrası yaptığım gibi terapi kayıtlarını dinledim. Uşağın sesini dinlerken ağzım kulaklarıma varıyordu. O kadar mutlu oluyordum ki size anlatamam. Ha bu arada çocuk öyle güzel şeyler de anlatmıyordu. Yaşadığı travmalar, hayatının nasıl kaydığı gibi trajik şeyler anlatıyordu ama o acıklı cümleler bile onun sesinden çıkınca senfonik bir orkestra gibi işleniyordu kulaklarıma. Sadece onun kısımlarını dinliyordum. Sürekli başa sarıyordum. Uşaktan hoşlandığımı farkettiğimde kayıtları dinlemeyi bıraktım. Birkaç gün aklımdan çıkmadı. Terapi boyunca maskesini hiç çıkartmama gibi bir terbiyesizlik yaptığı için yüzünü hiç görememiştim. Ama duyduklarım yetmiş. Bi insan yüzünü hiç görmediği birinden nasıl bu kadar hoşlanabilir. Hayatımda ilk defa birinin sesinden etkilendim. Skandallarla dolu aşk hayatıma bir yenisi daha eklendi. Uşağı bir kaç gün sonra tamamen unuttum. 6 ay boyunca kayıtları hiç dinlemedim, terapiye de gitmedim.

6 ay aradan sonra ilk terapime gittim ama gitmez olaydım. Dilimi eşek arıları sikseydi de uşaktan hoşlandığımı Hüseyin Bey’e söylemeseydim. Hüseyin, uşağı aradı. Ben şok ben iptal ben vefat. Çocuğa dedi ki “Bir hayranın var haberin olsun. Sürekli ses  kaydını dinliyor. Seni dinlemiş dinlemiş saplantıya dönüştüğünü fark edince bırakmış”. Yerin dibine girdim. Hayatımda hiç o kadar utandığımı hatırlamıyorum. Bütün terapi boyunca moralim düşüktü. Neredeyse çıkıp gidecektim. Resmen ağzıma sıçıldı. Neyse terapistimin hayatımı kaydırdığı bu terapi de bir şekilde bitti. Uşaktan tekrar hoşlanmaya başladım ama öyle böyle değil, yanıyorum söndürenim yok. Ya amk ben bu uşağı unutmuştum neden tekrar nüksetti ? YA NE ALAKA NE ALAKA. Herhalde duygularım 6 ay kış uykusuna yatmış ama muhteşem terapistim sağolsun uyandırdı :))

Ona karşı hissettiğim duygular, Fatih Sutan Mehmet’in İstanbul’u almak İçin döktürdüğü toplar gibi yıktı bütün kalkanlarımı. Karşı koyamıyordum. Ben de hissettiğim bu muhteşem duyguların keyfini çıkarmaya karar verdim. E malum göte giren şemsiye açılmıyor. Nasıl olsa 1 haftaya unuturdum, ben kimleri kimleri unuttum sen kimsin yarram. Beynimde dopamin mopamin artık Allah ne verdiyse salgılanıyordu. Tam leyla olmuştum. Ama aynı zamanda da çok stresliydim. Sonuçta terapilerde o kadar ilerleme kaydetmişken başa dönmek çok üzücüydü. Hem mutlu hem kaygılı hem de stresliydim. Bütün duyguları aynı anda çok boyutlu olarak yaşıyordum. Beynim o kadar hızlı çalışıyordu ki bir düşünce bitmeden öbürüne geçiyordu. Aşık olmak üzereydim. Direnmeyi de bırakmıştım. Takıntılı bir şekilde sürekli onu düşünüyordum. Başka bir işe odaklanmıyordum. Hem keyif hem ızdırap içindeydim. Resmen yoksunluk belirtileri çekiyordum. Yanımda olmasını istiyordum. Ona sarılmak, ona dokunmak, onu öpmek ve hatta onunla sevişmek istedim. Ona sarıldığımı hayal ederken kendimi sıcacık ve güvende hissediyordum. Bu o kadar sahici bir duyguydu ki hiç bırakmak istemedim. En son ne zaman birine karşı böyle fanteziler kurduğumu hatırlamıyorum. Bilirsiniz benim libidom çok düşüktür ama bu uşak uyuyan yılanı uyandırdı, anlatabiliyor muyum. Ama yüzünü bile görmemiştim çünkü bu cinsel bir fanteziden daha çok duygusal bir fanteziydi. Artık onsuzluğa dayanamıyordum.

Hüseyin Bey’den uşağın numarasını istedim. Bütün etik kuralları çerçevesinde numarayı bana verdi ama keşke vermeseydi. Uşakla iletişime geçmemdeki amaç hem utangaçlığımı yenmek hem de onu tanıyarak kafamda yarattığım mükemmel imajını yok etmekti. Ne kadar boktan biri olduğunu görürsem ona karşı olan hislerim gider diye düşünmüştüm. Çok da doğru düşünmüştüm ama plan istediğim gibi işlemedi. Çocuğa  “müsaitsen arayabilir miyim” diye mesaj attım ama öküz oğlu öküz “şu an çalışıyorum” diye cevap verdi. Pezevenk atom mu parçalıyorsun. Sonra “İstersen iş çıkışı bi kahve içebiliriz” dedim. Dünyanın en saçma bahanelerini uydurdu. Demek ki benden çok daha korkak ve özgüvensiz biriymiş. Oysa çok eğlenebilirdik, kendi kaybeder biliyorsunuz. Yüzünü  hala görmemiştim. Allahım ne olur çirkin olsun da belki soğurum diye dua ediyordum. Sağolsun wp’a 144 piksel, yüzüme bile bakmayan bir fotoğrafını koydu. Tipi de fena değildi. Onu tanıma planım ters tepti. Uşak artık uzanamadığım ciğer statüsüne yükselmişti. Daha da kıymetlendi. Hislerimi daha da körükledi. 4 gün perişandım, gerçekten hayatım sikildi. Aşık olduğumu sandım. Hayatım defalarca kaydı. Bu aşamada sabahlara kadar Bergen-Bir Erkek Yüzünden dinledim. https://youtu.be/IqT7ziwFWZo

iş yerindeki mühendisler çok boş bakıyorsun, bali mi çektin felan diye soruyorlardı artık baya yaprak dökümündeki Leyla gibi delirmiştim. Moda ikonu olan ben kıyafetleri ütüsüz giyip işe gidiyordum. Sabahlara kadar Bergen dinleyip uykusuz bi şekilde yaşadığım duygulardan sağ çıkmaya çalışıyordum.

En yakın arkadaşlarımın desteği ile 4 günde kolayca toparladım ve kendime geldim. Artık hislerim tamamen duruldu. Artık sesini duyunca gülümsemiyorum. Binbir çeşit hormon salgılanmıyor. İşte böyle unutulursun şerefsiz. Sakın bunları okuyup da 2 övgü duydun diye götünü kaldırma çünkü bunların senin olduğun kişiyle hiçbir alakası yok. Bunlar tamamen benim senin olduğun kişiyi algılayıp yorumlama şeklimle alakalı. Ben seni sevdiğim için sen güzeldin. O güzelliğin kaynağı bendim, sen değil #aşksandım
« Son Düzenleme: 24 Ağustos 2021, 11:35:48 ös Gönderen: KoyuGri »

KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #11 : 19 Eylül 2021, 11:23:07 ös »
2 ay önce çok önemli bişey oldu ama bunu size anlatmayı unutmuşum durun kızmayın hemen başlıyorum.

Arkadaşımla buluştum biraz takıldık sonra çocuğun sevgilisine çiçek almak için çiçekçiye girdik. Çiçeği ben seçtim çünkü arkadaşım hetero olduğu için bizler kadar zevkli ve  sanatçı ruhlu değil maalesef. Seçtiğim çiçeğin fotoğrafını ekte koydum ama inş becerebilmişimdir çünkü ilk defa foto paylaşıyorum buradan daha önce foto paylaşanı da görmedim. Neyse görüyorsunuz yine ilkleri yapıyorum. Genelde yaparım böyle şeyler ;) Çiçeği aldık sonra arkadaşıma ayakkabı bakmak için bi mağazaya geldik. Çocuk, ayakkabıları denerken çiçeği elimde ben tutuyordum. Turuncu dalgalı saçlı kadın bir  mağaza görevlisi birdenbire “çiçek tatlıymış sevebilir miyim” dedi ve köpek sever gibi çiçeği sevmeye başladı. Sonra biraz daha muhabbet ettik çiçeğin cinsi ne felan dedi ben de sıklemen dedim.  Sonra mağazadan çıktık. Ben çok aşırı mutlu olduğumu fark ettim beynimde dopamin mopamin Allah ne verdiyse salgılanıyordu. gerçekten ağzım kulaklarımdaydı. Yanımdaki arkadaşıma “ben bu kızdan hoşlandım galiba” dedim. Gerçekten hoşlanmıştım ve şaşkınlık içerisindeydim çünkü en son bi kızdan hoşlandığımda 10 yıl önce felandı. Sanırım kız ile aramdaki ilişki kendiliğinden ve çabasız bir şekilde olduğu için bana samimi geldi ayrıca çiçeği sevip okşaması da çok sıcak bir hareketti. Allahtan sadece çiçeği sevdi beni sevse neler olurdu bilemiyorum :)
Kızdan ayrılamadım onunla tekrar konuşmak istedim. Bu yüzden mağazaya tekrar döndük. Ayakkabı sorma bahanesiyle 2-3 dakka daha sohbet ettik. Onunla konuşurken acayip mutluydum allahtan ağzımda maske vardı da 32 diş güldüğümü görmüyordu. Neyse sonra mağazadan çıktık. Ve onu bir daha görmedim. Aslında tekrar mağazaya gidebilirdim ama çeşitli bahaneler uydurup gitmedim. Belki cesaret edemedim belki bu kadarıyla yetinmem gerektiğini düşündüm. Bilemiyorum. Ama her şeye rağmen kısa da sürse bu benim için çok büyük bir gelişme. Artık kızlardan da hoşlanabildiği biliyorum. Bu bir başlangıçtı umarım dahası gelir.
« Son Düzenleme: 19 Eylül 2021, 11:24:56 ös Gönderen: KoyuGri »

KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #12 : 10 Kasım 2021, 12:22:23 öö »

Merhaba, uzun bir aradan sonra tekrar yazıyorum. Son 3 ay içinde başımdan geçen önemli olayları hatırladığım kadarıyla anlatmaya çalışacağım.

Bütün derslerimi verdim geriye sadece stajım kaldı. Stajı da bitirince artık mühendis oluyorum. Stajımın son günü şirket bana iş teklif etti EVET EVET EVET !!! diye bağırmak istedim ama tabi ki cool takılarak teklifi kabul ettim. Herkes gibi onlar da bana bayılmış, etkilenmişler. Gerçekten hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. Zaten işi ve çalışanları çok sevmiştim. Böylelikle hiç iş aramadan hatta mezun bile olmadan iş bulmuş oldum. (Allah’ım teşekkürler)

Mühendis olarak işe başladığım ilk günden beri daha farklı hissediyorum sanki bir tık özgüvenim arttı. Yürüyüşüm bile değişti. Kendimi karizmatik hissediyorum. Sanki bir gecede büyüdüm. Müthiş bir his. Hele o ilk maaşımı alınca gelen ekonomik özgürlüğün tadı bambaşka. Belki çok yüksek paralar kazanmıyorum ama olsun kendi emeğim milyonlara bedel. Hunharca para yiyorum daha bugün 1000₺‘ya ayakkabı aldım.

İlk maaşımı alınca babam benden 1000₺ para istedi. Tabi ki vermedim. Sen yıllarca ağzıma sıç sonra gel ilk maaşıma el koymaya çalış. O işi sikerler. Annem de benim maaşımla eve koltuk almaya çalıştı, tabi ona da zırnık koklatmadım. Şerefsizler mühendis olmadan önce her gün beni evden kovuyordunuz şimdi mi kıymete bindim ?  Ben hala aynı benim. Beni ben yapan rütbelerim değil. Beni çırılçıplak, olduğum gibi sevmediğiniz için sizden tiksiniyorum. Ne güzel demiş Ajda Pekkan “Kendimi sakladım görmeyi bilenlere vitrinime değil iklimime gelenlere”
(sözler Sezen Aksu’ya ait)

Babamın bana seninle gurur duyuyorum demesi için illa mühendis mi olmam gerekiyordu ? Hiç unutmuyorum 17 yaşımda ciddi bir hastalığın test sonucunu beklerken babam anneme “inşallah hastadır da ölür” demişti. Hastalık negatif çıktı ben ölmedim ama onlar benim için ölmüştü. Artık ağızlarıyla kuş tutsalar bile aileme karşı bi sıcaklık hissedemiyorum. Sanki artık ailem gibi değiller, herkes gibiler. Aylarca uzak kalsam bile onları hiç özlemiyorum. Yıllarca bana, ablama ve kendilerine telafisi olmayan iğrenç şeyler yaşattılar. Aramızdaki can bağını kopardılar. Belki annem babam sağ ama ben öksüz ve yetimim. Babam şu sıralar ilişkimizi düzeltmeye çalışıyor çünkü mühendis oldum ve benimle gurur duyuyor ama nafile. Keşke ben de seninle gurur duyabilseydim baba. Aksine gözümde o kadar düştün ki seni dikkate bile almıyorum.

Türkiye genelinde 1,5 ay sürecek bir iş seyahatine çıktım. Karadeniz ve Anadolu’daki neredeyse her şehri gezdim. Çok keyifli bir maceraydı. Hem çalıştım hem gezdim. Sıkıcı bir masa başı işim olmadığı için çok şanslıyım. Gittiğim şehirlerin en meşhur yemeklerini yedim biraz kilo aldım ama değdi. Urfa’da Urfa Adana’da Adana yedim işte bu gerçek mutluluk değil de nedir. Vedat Milör gibi oldum resmen :)) En beğendiğim şehir kesinlikle Mardin oldu. Hem yemekleri hem de tarihi dokusuyla beni çok etkiledi. Süryani Şarabı alıp otelde şarkı söylerek ve dans ederek tek başıma çılgın bir gece geçirmiştim. Uyudum uyandım hala sarhoştum.

Araba süremeyen ben Anadolu’nun her yerinde araba sürdüm. Tabi ultra acemiyim bi kaç kere de ölümden döndüm ama sürdüm bi şekilde. Hatta bi arabaya arkadan çarptım o da geri gelip tekrar bana çarptı :)) sonra plaka düşmesin diye plakayı söktüğüm için jandarma beni terörist sandı. Bi keresinde arabanın kaputuna kedi girdi, itfaiye zor çıkardı. Adana’da iken arkadaşımın çalıştığı kafeye giderken yanlışlıkla Mersin’e gitmem gibi çeşitli aksilikler ve komik olaylar da yaşandı. Ama çok güzeldi. Her şehirde üniversiteden arkadaşlarımla görüştüm (Adana hariç asdfghjk) Hepsiyle çok kaliteli vakit geçirdik. Mersin de unutulmazdı. Arkadaşım Esra ile Mor ve Ötesi konserine gittik. Ertesi gün Esra’nın babası bana tantuni yaptı. Canlı müziğe gidip 3 gece üst üste bayılana kadar sarhoş olduk. Esra gerçekten bayıldı bu arada.

Eve dönmeme 3 gün kaldı ama ben hiç dönmek istemiyorum. Babam her gün beni arayıp özlediğini ve eve dönmemi istediğini söylüyor. Ama benim bu sözlere karnım tok. Hiç umrumda değil. İstanbul’da aidiyet duygusu hissettiğim bir insan veya bir evim yok. O yüzden dönmek istemiyorum. Böyle sürekli şehir değiştirerek göçebe gibi yaşıyorum ama olsun belki ait hissedeceğim kişiyi veya evleri yollarda bulurum. Bizim yolumuz yol olmuş.

3-5 bölüm kırmızı oda izledikten ve Hüseyin Kaçın’dan terapi aldıktan sonra kendimi psikolog sanıyorum bazen. Hem arkadaşlarıma hem de kendime psikanalizler yapıyorum. Biliyorum böyle bir şeye ehliyetim yok ama seviyorum. Şimdi kendimle ilgili yaptığım son analizimi anlatacağım ;

Ablamla ben küçükken ablamın sürekli sevgilisi olurdu. Babam da her öğrendiğinde ablamı öldüresiye döverdi. Hem de jopla. “14 yaşında bir kız çocuğunu yatalak edene kadar dövmek namuslu bir müslümanın yapacağı bir şey midir ? Yoksa tedaviye ihtiyacı olan zalim bir kafirin işi mi ?” Babam ablamı her dövdüğünde ben ayırmaya çalışırdım ama beni de döverdi. Hala travmasını atlatamıyorum. Bazı geceler uyumadan önce gözümün önüne ablamın dayak yiyişi geliyor. Hala çok üzülüyorum ablama sanki hala dayak yiyormuş gibi. Babamı da hala affedemiyorum çok öfke duyuyorum ona, kinleniyorum. Neyse psikanalizime gelecek olursam. Ablamın her sevgilisi olduğunda babamdan dayak yemek yemesi benim bilinç altıma kodlanmış olabilir. Bu yüzden bu yaşıma kadar hiç sevgilim olmamış olabilir. Belki de beynim, bir sevgilim olursa babamdan dayak yiyeceğimi sanarak beni korumak için kendini kodlamış olabilir. Bu yaşıma kadar kimseyle sevgili olmak istemedim. Hiç öyle bir arzum veya düşüncem olmadı. Sadece bir kaç kere platonik aşk yaşadım. Zaten onlar da sevgili olmamın imkansız olduğu insanlardı (mesela biri evliydi). Yani çekim yasası gereği sevgili olamayacağım insanları hayatıma çekmiş ve hayatımın içine sıçmış olabilirim. Bu olayı araştırmak için Psikolog Hüseyin Kaçın’ı göreve davet ediyorum çünkü izlediğim dizilerden edindiğim bilgiler bu kadar :))

KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #13 : 13 Aralık 2021, 01:00:46 öö »
BAMBAŞKA BİRİ (1980)
https://youtu.be/bagdS97GnRc

10.Terapiden herkese selamlar. Ben pazar gününe randevu almak için Hüseyin Bey’i aradım o da pazar günü çalışmadığını söyledi. Ben de terapi parasını ezmek için alışverişe gittim. 1 saat sonra Hüseyin Bey beni arayıp 1 kişinin randevusunu iptal ettiğini ve onun yerine benim gelebileceğimi söyledi. Aniden gelişen ve beni hazırlıksız yakalayan olaylar beni her zaman şoke eder. Anında bir savunma mekanizmam devreye girer ve plansız işi mutlaka red ederim. Günler öncesinden terapiye gitmek için plan yaparım giyeceğim kombini bile hazır ederim. Bir gece öncesinde kahvaltıda ne yiyeceğimi ve kahvaltı sonrası Türk kahvesi içmeyi bile  plana eklerim. Doğal olarak Alışveriş Merkezine giderken başka bir kombin giymiştim. Terapiye asla o kombinle gidemezdim. Her şey benim istediğim gibi olmalıydı. Bu yüzden Hüseyin beni red ettim. Terapiye gelmek istemediğimi çünkü başka planlar yaptığımı söyledim. Biraz inatlaştıktan sonra terapiye gittim. Çünkü sevdiğim insanlara karşı koyamaz biriyim. Yabancılara asla taviz vermem ama sevdiğim insanları en fazla bi kaç saniye karşı koyabiliyorum o da yalandan.  Yani yersen. Tamamen şov. Aslında onlar da biliyorlar onlar İçin canımı vereceğimi sadece biraz ısrar etmeleri gerekiyor. Ee sonunda Aslan Burcuyum asla burnumdan kıl aldırmam. Birinin sevdiğimi söylerken bile götünü kaldırmadan söylerim. Hatta çoğu zaman söylemem. Çok mesafe kat etmiş olmamız lazım. 

Neyse kavga dövüş terapiye geldim. Hüseyin Bey yaşadığımız bu olaya karşın hemen bir psikolojik çıkarım yaptı. Ezik geçen çocukluğumu telafi etmek için her şeye kendi kurallarımı koyup güç bende oyunu oynadığımı söyledi. Evet söyledikleri doğruydu ama ben de H.K’a “Ee senin istediğin de bu değil miydi” dedim. Çünkü terapinin en başından beri ezikliğimden kurtulup egomu attırmak istiyorduk. Kısacası çok abartmışım bu da sağlıksız bir durum değilmiş. Zaten son zamanlarda insanların kalbini kıran, bağırıp çağıran duygusuz bir piçe dönüştüğümü fark etmiştim. Planlarıma beklentilerimi ve duygularımı da kattığım için işler istediğim gibi gitmeyince küstüğümü ve bunun çocuksu ve hatta kadınsı bir tepki olduğunu söyledi. Çok haklıydı çünkü biz erkeksi bir kişilik oluşturmaya çalışıyorduk. Hemen bu davranışlarımı değiştirdim.

Hüseyin Bey benim katı, acımasız, biri olduğumu söyledi. Terapi yazılarım bile çok bencilceymiş.Hiç tribünlere oynamadığımı söyledi. Asla oynamam. Denenmişi denemek kitabımda yok. İzlediğim bir filmi bile tekrar izlemem. Kırmızı çizgilerim konusunda çok hassasımdır asla taviz vermem.

H.K. kadınlarla olan ilişkilerimde çocuksu tarafımı gösterip daha ilk tanışmada çok samimi olduğum ve onlara tamamen bacı kardeş olarak yaklaştığım için hayatıma bir kadının girmediğini söyledi. Çünkü “kadınlara seni sikmeyeceğim sana aşık olmayacağım” mesajını veriyormuşum. Kadınlarla olan ilişkilerimdeki stratejilerimi değiştirmemi söyledi. Bazı taktikler verdi ama bencil bir piç olduğum için sizinle paylaşmak istemiyorum ama kısacası çocuksu değil karizmatik olmam gerekiyormuş.

Ve bu konuştuğumuz huylarımın aslında annemin huyları olduğunu söyledi. İnsan nefret ettiğine benzermiş. Annemi kopyalamışım. Annemin rolüne girerek onu anlamaya ve çözüm üretmeye çalışıyormuşsun. Annemin bana yapamadığı annelik rolünü aşık olduğum erkeğe karşı yapıyormuşum. Ve geri kalan herkese annemin bana davrandığı gibi davranıyormuşum. Kendi anneme analık dersi veriyormuşum.

H.K’a 17 yaşında iken aşık olduğum Cemal’in takıldığı derneğe bir türlü gidemediğimi de söyledim. Kedinin sütün etrafında dolanmalı gibi etrafında dolanıyorum ama bir türlü cesaret edemiyordum. Ama Hüseyin Bey’den aldığım gazla birlikte sonunda gittim. Ajda Pekkan’ın “Bambaşka Biri” şarkısını dinleyerek full motive bir şekilde gittim. Oraya en son 7 yıl önce oradan kovulduğum gün gitmiştim. Ama şimdi karşılarında “Bambaşka Biri” vardı. Amacım tamamen yıllar sonra olduğum kişiyi ve yaşadığım muhteşem hayatı gözlerine sokup onlara ne kaybettiklerini göstermekti. Ve gösterdim de. 5-6 kişiyle masada muhabbet ettik. Masaya oturmayıp geçerken beni görüp şaşırıp ayak üstü muhabbet eden 4–5 kişi de oldu.  Hepsi 10-15 yıldır tanıdığım insanlardı. Hepsine mühendis olduğumu söyledim ve kendilerinin hiç bişey olmadıklarını gördüm. Keyifli geçti. Hatta giderken “yine gel” dediler. Tabi ki yine geleceğim. Çünkü daha herkese hava atma imkanım olmadı. Mühendis olduğumu hepsinin gözüne sokucam.  Ve o Cemal’in de ağzına sıçıcam. Tenhada yakalayacağım seni bekle beni şerefsiz. Hayatının şokunu yaşatıcam sana.

Dernekten çıktıktan sonra o kadar mutlu hissetim ki size anlatamam. O kadar çok adrenalin doluydum ki arabaya biner binmez sevinç çığlıkları attım. Bu kadar zor bir şeyi başardığım için kendimle gurur duydum. Özgüvenim bir level daha atladı.

KoyuGri

  • Newbie
  • *
  • İleti: 22
    • Profili Görüntüle
Ynt: KOYU GRİ: HETEROSEKSÜEL ERKEKLER DE EŞCİNSEL OLABİLİR Mİ?
« Yanıtla #14 : 13 Mart 2022, 11:35:32 ös »
NUH’UN GEMİSİ

Merhaba sevgili okuyucularım. Bu yazı Hüseyin Bey’in ricası üzerine daha interaktif bir yazı olacak bu yüzden sizi de kâale alarak daha az bencil olan bir yazı yazmaya çalışacağım. Nasılsınız umarım iyisinizdir. Beni sorarsanız “dertler derya olmuş neyse ki ben sandal değil Nuh’un gemisiyim, hiçbir tufanda yıkılmıyorum” ahahaha

Yine iş için Türkiye turuna çıktım. Ama bu sefer tek başıma. Neredeyse 2 ay oldu. Bu yolculukta yapayalnız olmak çok zor çünkü her şeyi kendim yapmak zorundayım. Sanki Survivor’da gibiyim. Daha önce hiç yapmak zorunda olmadığım şeyler yaptım. Yapmadığım kaza geçirmediğim badire kalmadı. Çok şükür yıkılmadım ama ayakta da değilim.
Mesela Yozgat’ta arabayı kara sapladım çıplak ellerimle lastiklerin etrafını kazdım ama nafile hatta yandaki inşaattan kürek aramaya gittim ama gece vakti olduğu için içeri girmeye korktum. Süpürge sopası buldum onunla buzları eşeledim. Arabanın altına yattım felan derken ne yaptıysam olmadı. Allahtan etraftakiler yardım etti. 10 kişi ittik arabayı anca kurtuldum. Ama psikolojik olarak çöktüğüm için otelde çığlık atarak ağladım. Ben daha önce hiç elimi sıcak sudan soğuk suya sokmamıştım. Adeta prensesler gibiydim baba evinde. Şikayet ediyorum ama aslında bu deneyimlerin bana ve erkek kimliğime çok fazla katkı sağladığının farkındayım. Resmen büyüdüm. Artık diğer erkekler gibi tek başıma her şeyin üstesinden gelebiliyorum. Hatta onlar benim kadar gelebiliyor mu, sanmam.

Arabayla defalarca kaza yaptım. Hatta araba şuan pert olduğu için serviste. Durun onu da anlatayım. Bakın sizi yine kâale aldım 😉 Bir müşteri ile telefonda tartıştık adam bana iftira attı ben de siz ne hakla benimle böyle konuşuyorsunuz ne münasebet diye bağırdım o da bana çıkıştı felan derken en son sizinle polemiğe girmek istemiyorum dedi ve telefonu kapattı. Bu mevzu şirkete kadar gitti. Planlamacı ve genel müdürüm benim haklı olduğumu bildikleri için beni savundular. Zaten planlamacı (Yağmur) benim en iyi arkadaşım . Ama teknik yöneticim tam bir yalak ve şerefsiz. Müşteriyi yalamak için beni satmış. Yağmur bana olayı anlatınca ben de dellendim. O sırada da araba sürüyordum gece vaktiydi. Hani filmlerde olur ya erkek karakter sinirliyken gazı kökler sonra arabayı vurur. Aynen öyle oldu. Çok sinirliydim yollar çok karlı ve karanlıktı. Viraja hızlı girmişim ama fark ettiğimde çok geçti araba kayıyordu. Arabayı toplayamadım. Araba yoldan çıktı. Sonra teknik yöneticimi aradım. Yavşak yavşak konuştu. Yine mi kaza yaptın canımı sıkıyorsun felan dedi. Ulan yavşak ben canımdan oluyordum başlatma canının sıkıntısından. Neyse ona da haddini bildirdim. Sonra kendi işimi kendim halletmeye karar verdim. Bizim şirketin hemen alt katında sigorta şirketimiz var. (Patronun 5-6 tane şirketi var). Ben sigortacı kızı aradım zaten aynı şirkette çalıştığımız için tanışıyorduk bazen öğle yemeklerini birlikte yerdik. Kız bana çekici çağırdı. Hayatımı kurtardı resmen beyaz atlı prensesim. Genelde tam tersi olur erkek kızı kurtarır ama biliyorsunuz ki benim hayatım sıradanlıktan çok uzak. Ayrıca kahrolsun ataerkil öğretiler. Kadınlar da beyaz atlarına binip erkekleri kurtarabilir. Çekici gelene benzinlikte bekledim. Bu esnada 1 saat felan sigortacıyla telefonda konuştuk. Gülüşmeler kahkahalar havalarda uçuşuyordu öykü bir konuşmaydı. Cidden aramızda bir flört enerjisi oluştu bunu çok net hissettim. Hatta benzinliktekiler de yenge mi o dediler. Demek ki onlar bile anlamış. Her şerde bi hayır var. Ben bu kızın benimle bu kadar ilgilenmesinden çok etkilendim sanırım. Ara ara onu düşünüp mutlu olma halini felan yaşadım. Bi kadına karşı duygusal bir şeyler hissedebildiğim için çok mutluyum. Yıllardır bunun olabilmesi için uğraşıyorum o yüzden bu benim için çok büyük bi başarı. Bu olayı terapilerden önce yaşasaydım eminim ki o kıza karşı hissedebileceğim tek şey minnet olurdu. O yüzden bi tebrik de Hüseyin Kaçın’a gelsin.

Neyse konumuza dönelim. Arabanın fren kablosu kopmuş. Yavşak teknik yöneticim dedi ki arabayı istanbul'a getir burada tamir ettirelim. Ben de arabanın frenleri yok çok tehlikeli ben canımdan olamam dedim. O da patron kızıyor bişey olmaz getirirsin dedi. Ben de “söyle o patrona çok istiyorsa gelsin kendi sürsün benim canım her şeyden kıymetli” diye bağırdım. O da bana kızdı ama nafile. Ben kül yutar mıyım. Asla. Patron değil kralınız gelsin. Ben kimseye boyun eğmedim eğmem de. Çocuksu mahsun yüzüme aldanıp her söylediklerini yaptırabileceklerini sanıyorlar ama nah yaptırırlar. Yaptıramadılar da.

Neyse bi kaç gün sonra ben otobüsle istanbul'a döndüm. Çünkü yeni araba verip beni tekrar yollayacaklardı. Şirkete dedim niye asla arlanmıyorsunuz beni bu karda kışta tekrar gönderiyorsunuz. Ben kovulurum diye düşünmüştüm ama büyük bir proje aldıkları için bana muhtaçlar. O yüzden bana yeni araba verip tekrar şehir dışına yolladılar.

Ama İstanbul’dan ayrılmadan 1 gün önce Yağmur, Yağmur’un nişanlısı ve sigortacı ile kahve içtik. Çok eğlendik sonra yağmur ve nişanlısını eve bıraktım. Sigortacıyla baş başa vakit geçirebilmek için ona “ben açım bana yemek ısmarla” dedim. O da hemen kabul etti. Tabi edicek çünkü biliyorsunuz ki kızlar bana bayılır. Bu benim özel gücüm gibi bir şey. Neyse gittik yemeğimizi yedik ama sohbet o kadar iyi aktı ki ikimiz de yemekler bitmesine rağmen 1 saat yerimizden kalkmadık. Hayatımı kurtardığı için Isparta’dan aldığım gül suyunu verdim. First date’imiz çok iyi geçti. Arada telefonlaşıyoruz mesajlaşıyoruz. Aramızda flörtöz konuşmalar da geçiyor. Bakalım neler olacak. Hatta Bi sabah aradığında “günaydın, güne seninle başlamak istedim o yüzden aradım” dedi. Ben şok. Ben de “günüm şuan aydı” dedim. O da şok ahahah. Birbirimize iltifatlar yağdırdık. O bana bi konu hakkında bi akıl verdi ben ona “sen yolumun ışığısın” dedim.  O da “işte o benim” dedi. Sürekli İstanbul’a çabuk dönmemi söylüyor ve geldiğimde birlikte yapacağımız şeylerin planlarını yapıyor. Sevgili okuyucularım bu yazının interaktif olacağını size söylemiştim şimdi bana cevap verin bu kız benden hoşlanıyor mu yoksa yine friendzone’a mı düştüm. Çünkü her kız bana böyle yakın davrandığı için ben emin olamıyorum. Daha önce bi romantik ilişkim de olmadığı için elimde karşılaştırabileceğim bir veri yok.

Biraz da Mersin günlerimden bahsedeyim. Hatırlarsanız Mersin’de çok yakın 2 kız arkadaşım var hatta birinin babası bana tantuni yapmıştı. Biz yine bu kızlarla eğlenmeye gittik. 3 gün 3 gece üst üste bara puba diskoya felan gittik. Çok da eğlendik baya samimi danslar felan ediyoruz. Kafamız nasıl güzel. Ama ben yine gözüme bir erkek kestirip ona odaklanıyorum. Yanımda iki tane kızla affedersiniz kıç kıçayım. Bütün Türk erkeklerinin hayallerini yaşıyorum. Ama hangi mekana gidersek gidelim. Onca kalabalığım içinden tek bir tane adamı gözüme kestirip onu seyrediyorum. Manzara izler gibi. Onunla ilgili cinsel bişey düşünmüyorum. Ama onu izlemek bana keyif veriyor. Bende hayranlık uyandırıyor. Dans edişi, sigara içişi, duruşu, sakalı bana çok estetik geliyor. Sanki adamın her hareketi slow motion gibiydi. Gözlerimi ondan almaya çalışıyorum ama nafile. Ara ara gözüm kayıyor.

Gecenin sonunda alkolün verdiği salaklıkla arabada kızlarla öpüştük. Alkol gerçekten tüm kötülüklerin anası.  Sonra kızlardan biri bana “en fazla ne kadar ileri gittin” diye sordu. Ben dedim ki “bu kadar”. Sonrası kahkaha tufanı hahaha. Kız ne bilsin benim Meryem Ana kadar namuslu olduğumu.

Bu yazının şarkısı 1985 yılında yayınlanan bir Sezen Aksu & Özdemir Erdoğan düeti "Küçük Bir Aşk Masalı"
« Son Düzenleme: 14 Mart 2022, 01:18:13 öö Gönderen: KoyuGri »