Okullar başladığından bu yana çok fazla sıkıntı yaşadım. Hayatımın en zorlu süreçlerinden birisi oldu. Bu zorlu sürecimi yaşarken o anki duygularımı kendime mesaj olarak yazmıştım. Bunu iki sebeple yaptım: Birincisi o süreçte neler hissettiğimi daha iyi anlayabilmek için yazı yazmak iyi geliyordu, İkincisi ise en sonunda bu süreçteki hislerimi size aktarırken neler hissettiğimi en iyi bu yazılarımın anlatacak olmasıydı. Yazımın devamında tarihleri ile beraber bu süreçte kendime attığım mesajları size direkt ilettim. Bu mesajlarımda dile getirdiğim bazı sorunları yenmiş olsam da yazdığım bütün mesajları görmenizi istedim. Yazımın en sonunda ise şu anki durumumdan bahsettim.
9 eylül
Tıp eğitimimde 4. sınıfa başladım. 4. sınıfta sınıf dört gruba bölünüyor ve diğer 3 grupla bağlantın kalmıyor. Hangi grupta olacağını seçebiliyorsun. Olduğum grupta arkadaşlarımın hemen hepsi var, bir kişi hariç: önceki yazımda anlattığım obsesyon derecesinde takıntılı olduğum arkadaşım (ismi faruk) farklı bir grupta. Sizle yaptığım son görüşmeden sonra obsesif düşüncelerim yok denecek kadar azalmıştı. Yazın gruplara karar verdiğimizde bu arkadaşımı kendi grubumuza çekmek için hiçbir şey yapmadım. Herhangi bir küçük çabayla kendi grubumuza çok rahat bir şekilde çekebilirdim. Kendi grubuma çekmek istedim ama kendi iyiliğim için farklı grupta kalmasının daha iyi olacağını düşündüm. İsteğimle düşüncemin bu zıtlığı beni 1 2 gün uğraştırdı. Benim olduğum gruba kendi kendine geçer diye bekledim ama geçmedi. Bu beni tabiki üzdü. Kaldığı staj grubundaki ders sıralaması ona daha uygunmuş. Duygularına göre değil de mantığına göre karar vermesi beni şaşırttı açıkçası. Belki de benimle aynı grupta olmayı isteyecek kadar yakın görmüyordur beni. Sonuç olarak o arkadaşım hariç çoğu arkadaşlarımla aynı grupta okula başladım.
4. Sınıfın zorluğu, yeni sınıf, hastane ortamına alışmaya çalışmak ve o arkadaşımın farklı grupta olması beni 3 4 gün depresyona soktu. Hatta bu 3 4 gün sonra da depresyonum sadece azaldı. Farklı sınıflarda olduğum arkadaşımla hala aynı yurtta olduğumuz için okul sonrası birbirimizi görebiliyoruz. Ama nedense içimdeki terkedilmiş hissi bir türlü kaybolmuyor. O hariç diğer arkadaşlarımla aynı sınıftayım ama bunu hiç önemsemiyorum. Sadece o arkadaşımla aynı sınıfta olamadığıma yakınıyorum. Sizin bana "Asıl değer vermen gereken arkadaşlarına değer önceliği vermelisin" deyişiniz aklıma geliyor ama bu beni depresyonumdan kurtarmıyor. Okula başlar başlamaz 10 gün sonra sınavımın olması beni daha da streslendiriyor ve depresyondan çıkmamı zorlaştırıyor. O arkadaşımla aynı sınıfta olmadığım için üzülüyorum ve asıl değer vermem gereken arkadaşlarıma değer önceliğini yeterince veremiyorum. Yurtta o arkadaşımla özlem gidermeye çalışıyorum ama içimdeki bu özlem duygusu ne kadar vakit geçirirsem geçireyim gitmiyor. Bu da beni aşırı duygusal yapıyor. Her günümü bu yoğun ve karmaşık duygularımla geçirmeye çalışıyorum. Tüm bunlardan dolayı heteroseksüel gelişimimin durduğunu düşünüyorum. Eski homoseksüel düşüncelerime geri dönecek miyim diye endişeleniyorum.
20 eylül
Kendi staj grubumdaki arkadaşlarımla vakit geçirmekten zevk almıyorum. Bunun nedenini düşündüğümde depresyonda olduğum için zevk almıyorumdur diyordum ama depresyondan biraz çıkmama rağmen hala zevk almıyorum. Bu sınıfta olduğum için pişmanlık duyuyorum. Diğer arkadaşlarımın olduğu sınıfta olsaydım nasıl olurdu acaba diye düşünüyorum. Diğer sınıfta olmayı arzuluyorum ama diğer sınıfta olmanın negatif özelliklerini aklıma getirince o kadar da arzulanacak bir şey yok diyorum. Diğer sınıfta hep benim de tanıdığım arkadaş grupları olduğu için eğlenceli geliyor. Şu an olduğum sınıfın yapısı birbirini tanımayan insanlardan meydana geldiği için çok sıkılıyorum. Bu durumun yeni insanlarla tanışmak için bir fırsat olduğunun farkındayım ama içimden hiç tanışma isteği gelmiyor. Beni bir o kadar da sinirlendiren şey arkadaşlarımdan ayrılmanın bu hüznünü arkadaşlarımda (özellikle farukta) görememem. Belki de bu durumu bu kadar ajitasyona sürükleyen benimdir. Çünkü dersler bittikten sonra aynı yurtta olduğumuz için gene bir arada oluyoruz. Ama o eski halimiz yok gibi geliyor. Bir önceki yılda oluşturduğum ortam o kadar mükemmeldi ki şu an o ortamın özlemini çekiyorum. Şu an bulunduğum ortamın hep negatif özelliklerini görüyorum. Aslında bir iki tane pozitif yanları da var ama hiç bu pozitif yanları düşünüp sevinmiyorum. Kendimi depresif duruma sürüklemek için çaba sarf ediyorum dersem yalan olmaz sanırım. Biliyorum ki bu yeni ortamım daha olgunlaşmadı, daha yolun çok başındayım ve bundan dolayı eski ortamımla karşılaştırma yapmak mantıksız. Ama bunu bilmem eski ortamıma duyduğum özlemi azaltmıyor. Genel olarak memnuniyetsizlik ve yaptığım seçimlerdeki pişmanlık hissi ile boğuşuyorum.
Uyku düzenimde de bozulmalar oluştu. Uyuyamıyorum. Uyku derinliğim azaldı, deliksiz bir uyku çekemiyorum. Sabah namazına kalktıktan sonra geri uyuyamıyorum. Bundan dolayı derslere uykusuz giriyorum ve derslere odaklanamıyorum. Uyku düzenimin bozulmasının sebebini hem 4. sınıfın yoğunluğu hem de üst paragrafta bahsettiğim düşüncelerimden dolayı psikolojimin yeteri kadar iyi olmamasına bağlıyorum
21 eylül
Yalnız kaldığım zamanlarda (özellikle gece yatmadan önce) hep bi mutsuzlukla kaplanıyorum. Şu ana kadarki hayatim boyunca hep şen şaklak olmuşumdur. Mutsuzluk nedir bilmezdim. Ama 4. Sınıfa başladığımdan beri üstümde hep bi kara bulutlar var. Hayatın gittikçe zorlaştığını ve oluşturduğum konfor alanının değişip duracağını fark ettim. Hayatın bu zorluklarını fark etmeye başladıkça "hiçbir şey yapmadan yatağımdan çıkmasam ne güzel olurdu" veya "şu an şuracıkta ölsem ne kolay bir çözüm olurdu" tarzında düşünceler peşimi bırakmıyor. Bu düşüncelerimi üst sınıflardaki insanlara söylediğimde kendilerinin de 4. Sınıfa başlayınca aynı düşünceleri düşündüklerini dediler.
4. Sınıftaki sınavlara bir de sözlü diye bir kısım geliyor. Burada hocalar bizi tek tek çağırıp sorular soruyorlar. Bizim de hocalar sözlü bir şekilde cevaplamamız gerekiyor. Bu durum tabi yazılı sınavdan daha stresli ve heyecanlı olacak. Ama benim sözlü sınav yaklaştıkça artan stresim kesinlikle normal seviyelerde değil. Sözlü sınavları düşündükçe elim ayağım boşalıyor, yaşama sevincim dibe vuruyor, kara bulutlar hiç olmadığı kadar yoğunlaşıyor. Normalde sınav zamanlarında stres yönetimini çok iyi yapardım. Hatta arkadaşlarım da benimle konuşup streslerini azaltırlardı. Ama artık kendimi tanıyamıyorum. Sözlü sınava olan bu olağanüstü korkum nerden geliyor anlayamadım. Faruk bana şunu demişti: "Ben sözlü sınavdan da yazılı sınavdan da artık hiç korkmuyorum. Düşüncelerimi tamamen değiştirdim. O sınavdan kalsam da ne olacak sanki? Ara bütte veririm, veremezsem yıl sonu bütte veririm, orada da veremezsem okulu 2 3 ay geç bitiririm. Hayatın sonu değil ya?" Bu sözleri duyduktan sonra ilk düşüncem şu oldu: keşke ben de böyle düşünüp hayatımı rahat bir şekilde yaşasam. (Ekleme: kendi sınavı yaklaşınca o da çok zorlandı)
Özetle tıp eğitimim iyice zorlaşmaya başladı. Bu zorluk stres seviyelerimi artırıyor. Kara bulutlar üstümden bir türlü gitmiyor. Bu haldeyken de heteroseksüel özelliğimi geliştiremiyorum. Hatta sınav zamanları stres seviyem doruklara çıktığı zaman rahatlamak için faruka’a sarılıp rahatlama hissi yaşamaya çalışıyorum. Neden bu düşüncelerin aklımdan geçtiğini sorguladığımda ise daha önce babam tarafından fiziksel bir sevgi görmemiş olmam aklıma geliyor. Aslında düşüncelerimde bana sarılan erkeklerde baba şefkati arıyorum. Babam bana küçükken biraz sarılıp, fiziksel olarak da sevgisini gösterseydi belki de bu zorlukların hiçbirini yaşamayacaktım. Benim de hayattaki sınavım buymuş artık diyerek konuyu kapatıyorum
25 eylül
Şuan yaşadığım üç sorun var:
1) Sabah namazına kalktıktan sonra hiçbir şekilde uyuyamıyorum. Uykum olsa bile uykuya dalamıyorum. Bundan dolayı bazı günlerimi 2 3 saatlik uykuyla geçirmek zorunda kalıyorum. Genel olarak da uyku kalitem azaldı, deliksiz uyku geçirdiğim günler yok denecek kadar az
2) İkinci sorunum ise 4. Sınıftaki staj sınavlarımdan aşırı korkuyorum. Sanki o sınavı geçemezsem hayatım bitecekmiş, tamamen alt üst olacakmış ve bir daha hayatımı geri toplayamayacakmışım gibi geliyor. Halbuki stajların bütü var, ve sadece birisinden kalırsan mezuniyetin sadece 3 ay uzuyor. Hatta faruk bana şunu demişti: "staj sınavlarını artık hiç önemsemiyorum, herhangi bir korkum veya stresim kalmadı. Artık derslerime sınavı geçmek için değil, öğrenmek için çalışıyorum." Bu cümle beni o kadar çok imrendirdi ki anlatamam. Keşke ben de böyle olsaydım demekten alıkoyamıyorum kendimi. Ben sınav korkusundan dolayı derslerime odaklanamazken arkadaşım bu durumu çoktan aşmış. Kıyaslamalar yapıp kendimi küçük görmemem gerektiğini biliyorum ama bu konuda tam da bunu yaptım...
3) Üçüncü sorunum ise hala yakın iki arkadaşımla ayrı sınıflarda olmayı kendime yediremiyorum (bunlardan birisi faruk). Artık ilk günlerdeki gibi beni ağır bir şekilde etkilemiyor ama hala beynimin bir köşesinde yer ediyor. Ders çalışırken, sınıfta ders dinlerken, hastanede gezerken ara sıra aklıma onların yokluğu geliyor ve beni depresif bir duruma sokuyor. Onlar ise bu durumdan hiç etkilenmemiş gibi hayatlarını devam ettirmeleri beni daha da çok üzüyor. Başta sadece ben böyle düşünüyorsam anormalim diye üzülüyordum ama ablama ve abime söylediğimde "hayır biz de bu durumlardan geçtik, arkadaşlarından ayrılmak bazı kişileri etkilemezken bazı kişiler daha çok etkiler" dediler. Bu durumda arkadaşlarım arasında duygusal davranan tek kişi benim. Hatta faruk bana bir gün şunu demişti "iyi ki ayrılmışız ya yeni arkadaşlar filan ediniyorum, yeni ortamlara giriyorum çok güzel oluyor". Bu söylem bende bir şok etkisi yarattı. Hem üzüldüm hem de bazı şeylerin farkına vardım. Ben arkadaşlarımla ayrı sınıflardayız diye üzülüp yoluma devam edemezken onlar çoktan yeni ortamlara giriş yapmışlar ve günlerini eğlenerek geçiriyorlar. Ben ise hala kendimi yanlış sınıftayım, buraya ait değilim, yeni sınıf arkadaşları edinmek istemiyorum düşüncelerindeyim. Ben de onlar gibi kendi hayatıma devam etmek istiyorum, hatta sınıfta öyle bir ortam yapmak istiyorum ki bu arkadaşlarıma şu an yaşamadıkları pişmanlığı yaşatmak istiyorum.
15 ekim
Farukla hastalıklı bir ilişkim olduğu için farklı sınıflarda olmanın çözüm olacağını düşünmüştüm. Ama çözüm sandığım bu şey beni çok daha büyük sorunların içine itti. Farukla olan ilişkimin beni hapsettiğini, kişilik gelişimimi durdurduğunu hissediyorum. Onun yüzünden hayatımda yol alamıyorum. Bu ilişkimden kurtulmak için her yolu denedim, başaramadım. Maksimum 1 2 gün sonra gene kendimi o ilişkinin tam ortasında buluyorum. İlişkiyi bitirmeye çalıştıkça uyuyamayacak kadar takıntılı düşüncelerde boğuluyorum. Rahatlamak için geri ilişkinin içine çekilmekten başka bir çare bulamıyorum. Bana değer veren diğer arkadaşlarımı düşünmek, onlarla vakit geçirme isteğimin olmasını istiyorum. Ama bu hastalıklı ilişkim dengemi bozuyor, kendimi tanıyamıyorum artık. Farukla olan ilişkimin devamlılığını kalben istiyorum, beynen kurtulmak istiyorum. Bütün ruh halimi onunla olan ilişkime bağlı olması beni çok rahatsız ediyor. Ona bu kadar bağlı olmak istemiyorum. İleride farklı yerlerde görev yapacağımız zaman ne yapacağım hiçbir fikrim yok. Ben artık sadece bir yıl önceki mutlu yaşamıma dönmek istiyorum. Hayatımda bir şeyleri düzeltmek için çabalamaktan bıktım usandım artık. Anormal bir durumun olmadığı, sakin bir yaşam istiyorum
3 kasım
Faruk’un ayrı grupta olmasına hala aşamıyorum. Diğer sınıflardaki insanlara bakıyorum kimse arkadaş gruplarından ayrılmamış. Arkadaşlarından ayrılan bir tek ben varım. Okul bittiğinde yurtta ortak zaman geçiriyoruz iyi hoş da yetmiyor bu bana. Stajları farukla öğrenip farukla hastanede gezmek istiyorum, farukla aynı derslere girip farukla bütün vaktimi geçirmek istiyorum. Farukla olan bu takıntım beni oldukça rahatsız ediyor. Faruk yüzünden hayatım allak bullak oldu. Psikolojim artık sağlıklı bir seviyede değil. Faruk yüzünden hayatımda bir ilerleme kaydedemiyorum. Aslında Farukla olan bu toksik ilişkimi bitirmek için ayrı staj grubuna gittim ama bu hareketime her gün pişman oluyorum. Toksik ilişkimi bitirmek isterken hayatımın içine ettim gibi hissediyorum. Faruk’un hayatımı bu kadar etkilemesi beni rahatsız ediyor. Faruk’a verdiğim değeri defalarca azaltmaya çalıştım ama beceremedim. Faruk’a en iyi arkadaşımdan daha fazla değer vermeye başladım. Bunu istemiyorum ama duygularıma engel olamıyorum. Bu takıntılı davranışlarımdan dolayı heteroseksüel özelliğimde gerileme olduğunu fark ettim. Çekingen hayatıma geri dönüyorum gibi hissediyorum. İçime kapanmaya başladım ve depresif düşünceler peşimi bırakmıyor. Bu konuda büyük bir yardıma ihtiyacım var. Tek istediğim şey faruk’a olan bu takıntımı söküp atmak ve hayatıma kaldığım yerden devam etmek. Depresif ve takıntılı düşünceler beni çok yıpratıyor
4 kasım
Hayatta arkadaşlarımdan daha gerideymişim gibi hissediyorum. İleride arkadaşlarımdan birisi evlenme sürecine girerse aşırı telaşlanacağım. İnsanlar hayatlarını kuruyor ve ben geç kalıyorum diye düşünüp gene depresyona gireceğim. Sadece evlilik/sevgililik konusundan bahsetmiyorum. Erkeklik konusunda da kendimi geride hissediyorum. Karşı cinsin benden hoşlanacağı bir şey bulamıyorum kendimde. Veya sert bir tepki vermem gereken durumlarda bu sertliği nasıl gösterebilirim bilmiyorum. Sözlerimin ciddiye alınması gerektiğinde bunu karşı tarafa nasıl belli edebilirim bilmiyorum. Sert olmaya çalışırken trip atıyorum. Bu da erkeksilikten ziyade kızsal bir özellik oluyor. İnsanlar benden hoşlansın, beni bırakmasınlar diye çaba sarf ediyorum. Onları kırmamaya çalışıp hep sevecen davranıyorum