Mamafih tüm bunlar, cinsel sapıklıkların tüm olarak anlaşılabilmelerini garantileyemezler.
"..Perversion, evvelce de bildirdiğimiz gibi, aile dinamiklerinin bir sonucudur. Bu dinamikler, Ödipal durum için can atan çocukta korku yaratarak o gayeye vardırmazlar; yani perversion'un gayesi heteroseksüalite konusunda çocuğun cesaretini kırmaktır. Zira, heterosexuality, oluşumu için 'düş kırıklığı' (frustration) ve 'ıstırap' (pain) içeren bir fonksiyondur.
".. Çok tür 'cinsel davranış'ın, direkt olarak 'yaşantı'nın bir sonucu olduğu da bilinir. Abnormalleri kıyaslamak veya tarif etmek için model alınan heterosexual'lerde gözlenen cinsel patolojiler de normallik kavramını epeyce sarsmaktadır. Bu nedenle diyebiliriz ki, heteroseksüalite'yi tümüyle anlamadan,, perversiyon'u da tümüyle anlamaya imkan yoktur. Şunu da eklemeliyiz ki, her tür 'değişik' cinsiyet şekli, perversion değildir.
"..Heterosexuality, sonradan kazanılmış (acquired) bir niteliktir. Aynı zamanda, türlerin devamı için, evvelden atanmış, biyolojik bir garantidir. Bu; fareler için de, arılar için de böyledir. heteroseksüalite olmasaydı, hayat herhalde devam etmezdi.."
ERKEK TRANSSEKSÜALİTESİ
Cinsiyetin diğer karmaşa problemlerinde olduğu gibi, transseksüalite konusunda da erkekleri incelemeye başlamak daha kolaydır.
Transseksüalite, bir çocuğyun g e n d e r davranışıdır. Böyle bir çocuk, üç veya dört yaşlarından itibaren kendini k ı z olarak hisseder (kadın olarak değil). Erginlik çağına kadar bu çocuklar " kadın olma zorunda " hissini taşırlar..
Bu (erkek) çocuklarda 'effemine' hareketler yoktur, hisler 'karikatür'olmayıp, doğaldırlar. Bu cinsel eyilim, açık ve savunmasızdır: sanki sakat doğup da sağlam bacaklı olmayı arzulayan özürlü bir çocuğa benzerler.
Çocuk, küçük yaşta iken etrafındaki hemen herkes bu arzuyu not eder: ebeveynler, arkadaşlar ve öğretmenler vb. Çocuk ne tür elbise giyerse giysin, yabancılar "bu, kız mı erkek mi?" diye karıştırırlar. Kız-erkek oyunlarında bu çocuklar yalnızca 'kız' rolünü seçerler, aynı şekilde diğer erkek çocukların kabul edilmediği " kızlar kızlarla oynarlar " oyunlarına katılan tek erkek çocuk olurlar.
O y u n ve g e n ç l i k çağına yaklaştıkça, kadın olma, kadın vücuduna sahip olma arzuları şiddetlenir, 'erkek gibi' olmaya zorlama hiçbir fayda vermez.
Hemen tüm erkekler, erkek olduklarından, özellikle kendi genitallerinden hoşlanırlar. Eğer o erkekliğe bir tehlike söz konusu olursa, erkekler hemen savunmaya koşarlar. Transseksüeller bundan istisnadırlar. Onlar, seks organlarıyla iftihar etmezler, onları istemezler, daha doğrusu kullanmak istemezler. Dolayısıyla da , gerek 'realite' ve gerek 'fantazi'de, kendi 'erkek' cinselliklerini korumaya yeltenmezler. Mamafih şu noktayı da belirtelim ki, cinsel perversiyon, erkeklik organlarının kendileri tarafından rejeksiyonu üzerine değil, başka bir cinsiyet gereksinim üzerine inşa edilmiştir.
Bu perversiyonun dinamiği nedir? İlk kez AİLE tiplerini inceleyelim.
ANNELER : Bilimsel araştırmalar bu annelerin kendilerinin 'dişilik' hisleri ve 'kadın' oluşları hususunda pek az tatminleri ve düşük değerlendirmeleri mevcut olduğunu ortaya çıkarmıştır.
ANNEANNE : Anne, kızını (yani transeksüel oğlanın annesini) nötr cinssiz bir suje olarak kabullenmiş ve ona öyle muamele etmiştir.
BÜYÜKBABA: Baba, kızına (yani transeksüel oğlanın annesine) hayranlıkla bakar, onun dikkatini erkekliğin 'iyi', 'arzu edilen' niteliklerine yönlendirir.
Dolayısıyla a n n e, çocukluk ve gençlik yılları arasında erkek elbisesi giyeerek, saçını onlar gibi keserek, erkeklerle yarışlara girerek öylesine erkek olmak ister ama nafile!
Böyle bir kız, ergenlik çağında, eskiden beri beslediği tüm ümitleri yitirerek, 'kadınımsı bir façade' koyar ve evlenir. O karar için analitik bir yorum yaparsak, diyebiliriz ki, 'kız', ömür boyunca sahip olmak istediği fakat olamadığı 'penis'e, başka yollardan erişir.
KOCA : Böyle yetişmiş bir kızın seçtiği adam ( yani, transseksüel çocuğun babası) pasif, duygusal bakımdan 'mesafeli' bir kimsedir ama bu onun 'efemine' olması demek değildir. O tip adamdan, aileye bakması ve onun yalnızca süport etmesi beklenir. Genellikle o tip adam, beklentilere erişemediği için alayn konusu olur.
Şimdi soru, bu tür evlilikten doğan çocuğun ilerde neden transeksüel olabileceğidir. Beraberce inceleyelim.
Yukarda tarif edilen anne'ye doğan (erkek) bir çocuk, onun hayatında sahip olabileceği en büyük hediyedir; o, "en güzel, en mükemmel varlıktır"tır. Yıllardanberi erkeklik için hissedilmiş umutsuzluk, kaygı, hiddet, hasret ve arzu'dan sonra nihayet istediği gibi bir imajı, bir 'perfect phallus'u, - hem de kendisi - yaratabiliyordu... Hatta kocasının da yardımına gereksinimi olmadan...
Çocuğun daha doğumundan güzelliği ile mestolmuş anne, tüm vücudunu, meme vermeyi, devamlı sarıp sarmalamayı, yakın teması sürekli sergileyerek, 'mutlu bir sembiyoz' (a blissfull symbiosis) tezgahlanmış olur. Bu hayranlık ve yakınlık saatlerce, günlerce, yıllarca devam eder ve sonunda, 'çocuğun vücudu annenin vücuduna bağlanmış ve enkorpore edilmiş olur'. Anne, bu şekilde, kendi soğuk, sevimsiz ve şeytan annesinden görmediği sevgiyi bebeğine gösterdiği sevgi ile kompanse etmektedir. Dolayısıyla da bu 'mutlu' bağlar idealize edilmiş, "mükemmel" bir anne (kadın) imajı yaratılmış olur.
Böyle bir aile ofiste görüldüğü zaman , erkek çocuğun dört veya beş yaşından daha büyük olmasına karşın, anne-çocuk çiftinin yakın fiziksel bağları, örneğin kucağına oturtma, öpme, okşama, dokunma gözlenir. her ikisi, hatta birbiriyle konuşmadan ne söyleyeceklerini bilirler.
İlginç psikolojik nokta şudur ki, bu yakınlıkta her iki taraf için de e r o t i k bir nitelik söz konusu değildir. Anneler, bağımsızlık yaratan veya immatüre oluşturan diğer birçok ruhsal bozukluklardan farklı olarak, bu çocukların özerkliği, hareketliliği, okuma arzuları ve benzeri ileriye dönük gelişimleri için bir engellemede bulunmazlar. Yakınlık yalnızca kadınlık sektörünün devir edilişindedir. Bu şekilde farklı sembiyoza: "focal (yerel) sembiosis" denir (Eleanor PAVENSTEADT; Boston). Bu; son derece bağımlı, psikotik veya yetersiz kişilik gelişimine katkıda bulunabilecek 'tüm bir sembiyoz' yerine, özel bir vücut kısmı veya psişik işlevsellik (function) monopolize edilmiştir demek oluyor.
Fokal Sembiyoz'da "eşitsiz" bir beraberlik vardır. Bu; ebeveyn-çocuk, yaşlı-genç kardeş, hatta kuvvetli-zayıf ikizler arasında oluşur ve hemen daima, daha üstün olan partner'in özel bir fonksiyon ve özdeşleşmesinin, bir arzusunun aktif ve sürekli ifade edilmesi şeklinde sergilenir. Tabiidir ki, transeksüel bir çocuğun (veya genç erkeğin) tedavisi, onun karşıt eşdeğeri olduğu, daha dominant partneri de içereceğinden, son derece güçtür.
Böyle yakın bir anne-çocuk sembiyozu'nda, kadınlığın, dişiliğin idealize edildiği ve sergilendiği bir ortamda b a b a'nın rolü nedir?
Böyle bir baba, çocuğun ilk iki hayat yılında zaten ona hiç yaklaşmamıştır. Baba, sabahları daha oğlan uyanmadan işe gider ve o yatağa gittikten sonra işinden döner. Hafta sonlarında ise, anne tarafından da cesaretlendirildiği üzere, ya hobi'leri veya sessizce televizyon izleyerek vaktini geçirir.
Transeksüealite perversiyonu'nun gelişimindeki en önemli dinamik, psikanalitik açıdan, çocuğun, bahsedilen Sembiyoz'dan ötürür, ÖDİPAL Faz'a varamamasıdır. Yani, o safhaya gelmedikçe, çocuk, annesini kendisinin dışında ve ötesinde seksüel bir imaj olarak göremez, dolasıyla da onunla heteroseksüel bir ilişkiye giremez. Ancak anneye karşı hissedilen taboo hislerin, ilerde başka nesne'lere transfer edilerek (örneğin okul öğretmeni) ifade edilmelerinden sonradır ki, çocuk, normal psiko-seksüel evre'leri izleyerek cinsine has, normal bir -cinsi- kimlik sahibi olabilir. Böyle bir gelişimde de, "baba gibi olmak" için hiçbir 'yarışma' arzusunun oluşturulmadığı da açıkça gözlemlenmektedir.
Freud ve Psikanalizin Temel İlkeleri
Prof. Dr. İsmail Ersevim
Dr. Ersevim bu yapıtıyla, psikanalizin kurucusu FREUD'un yaşadığı devrin kültür merkezi olan Viyana'da Tıp devlerinin ve düşünürlerinin Mesmerizm'den başlayarak, Charcot, hipnoz ve çok kişilik, rüya analizleri evrelerinin gelişimsel ve metodolojik bir tarihçesini portrelediği gibi, Freud sonrasu kuram gelişimleri, savunma mekanizmaları, nöroz'ların ve piskoz'ların dinamiği, paranoya, cinsel sapıklıklar, borderline kişilikler konularında da, vak'a takdimleriyle, kendi elli yıllık analitik hayatının deneyimlerinin de eklenmesiyle, Türkiye'de gerçekten, tek bir cilt içinde, yalnız ruh hekimlerinin ve psikologların değil, tüm ilgili entellektüellerin de birçok sorularını yanıtlamış oluyor.