Gönderen Konu: CÜNEYT CEBENOYAN: Sinemanın ahlaki sınırları  (Okunma sayısı 4611 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
CÜNEYT CEBENOYAN: Sinemanın ahlaki sınırları
« : 13 Eylül 2014, 10:23:19 ös »
Sinemanın ahlaki sınırları

“Animasyon olabilir ama gerçek oyuncuları böyle bir riske atmanın anlamı yok. Her sanat dalı her şeyi anlatmak zorunda mı?”
 


CÜNEYT CEBENOYAN
Konulu, gerçek oyuncularla çekilmiş filmler her temayı ele alabilmeli mi? Özgürlükçü bakış açısıyla bakınca, “Elbette, sinema her şeyden söz edebilmeli” diyor insan. Mühim olan ele aldığı konuya nasıl yaklaştığı, değil mi? Ama ele aldığı konuya son derece dikkatli yaklaşsa bile, küçük oyuncuların rol aldığı filmler o oyuncular için belirli riskler içermiyorlar mı? Film pedofiliden söz ediyorsa eğer, filmde mağduru oynayan çocuk oyuncu, filmden dolayı gerçek hayatında mağdur edilme riskiyle baş başa kalmıyor mu? Okul arkadaşlarıyla baş başa kaldığında neler yaşayacak? Dalga mı geçilecek? Taciz mi edilecek?

Montreal’de gösterilen iki film bu soruları sordurttu bana. Yönetmen Curtiz Burz, Alman yapımı filmi “Yazlık” (Das Sommerhaus) ile ne kadar çok yanlış yapılabilirse yapmış ve sonuçta kendi oyuncusunu mağdur etmişti. Film iki mimarın ve onların ailelerinin ilişkisini anlatıyor. Markus evli ve 12 yaşında bir kız çocuğu sahibi. Zor durumda olan meslektaşı Stephan’a para yardımında bulunuyor. Stephan’ın da bir oğlan çocuğu var ve o da 12 yaşında. Markus’la Stephan eş değiştiriyorlar ama Markus’un asıl ilgisi erkeklere ve daha doğrusu oğlan çocuklarına yönelik. Stephan, Markus’un karısıyla yatarken, Markus, Stephan’ın sevgilisine ilgi duymuyor.

Ama Markus, Stephan’ın oğlu Johannes’e ilgi duymaya başlıyor. Kendi kızını yem olarak kullanarak genç oğlanı yazlığına götürüyor. Ve onunla cinsel içerikli bir ilişki yaşıyor. Ne kadar ilerliyor bilmiyoruz ama epey bir şey var filmde. Burada dursa yine iyi. Film bir çalımla taciz edilen küçük çocuğu bilinçli bir Santajcıya dönüştürüyor. Markus’un kızını ise aileyi bir arada tutmaya çalışan bir katile. Filmin yönetmeni Burz soru cevap sırasında filmin ilk gösteriminde tacize uğrayan Johannes’i canlandıran Jaspar Fuld’un ailesinin tepkisini anlattı. Filmi seyircilerle birlikte ilk kez izleyen Jaspar’ın büyük annesi neredeyse bir sinir krizi geçirmiş, zor zaptedilmiş. Babası da filme büyük tepki göstermiş. Bir tek anne soğukkanlılığını korumuş. Diyelim ki ailenin tepkisi yanlış ve abartılı. Ama sonuçta bu tepki yaşandı. Genç Jaspar Fuld baba annesi ve babasının büyük tepki gösterdiği bir filmde oynamış oldu. Jaspar artık eskisi gibi olabilir mi? Ya okul arkadaşları filmi seyrettikten sonra Jaspar’a nasıl davaranacak? Jaspar yetişkin biri olsa, kendi seçimiydi, katlanır derdik. Ama o daha bir çocuk. Ve bir yetişkinin yaşayabileceklerinden çok daha sert biçimde etkilenecek.
Yönetmen Burz üstüne üstlük bir de psikolgmuş, ailelerle çalışıyormuş. Bana kalırsa Burz’un çocuklara yaklaşması, psikologluk ve yönetmenlik yapması yasaklanmalı. Seyirciyi şoke etmek için bir çocuğun psikolojisini bozan biri için en hafif ceza bu olabilir.

Festivalin birincilik ödülünü kazanan Luiz Mondragon’un yönettiği Meksika filmi 'Mükemmel İtaat' (Obediencia Perfecta) de pedofiliyi konu alıyordu. Bu kez son anda mağduru zalime çeviren dangalak bir senaryo yoktu. Kilisenin, daha doğrusu rahiplerin genç oğlanları nasıl seks kölesine çevirdiklerini anlatıyordu film. Bildik bir konu, düzgün bir anlatım ve genç erkek oyuncuyu zorlayan sahne pek yok. Yine de aklıma bu soru takılıyor. Bu filmde rahibin seks kölesini canlandıran delikanlı okuluna, mahallesine gittiğinde nasıl bir tepkiyle karşılaşacak? Bir seks kölesini oynadığını gören arkadaşları onu tefeye koymayacaklar mı? O çocuk bunları kaldırabilecek mi?

Bana öyle geliyor ki, gerçek oyuncularla yapılan sinema bazı konular için uygun mecra değil. Pedofili bunların başında geliyor. Animasyon olabilir ama gerçek oyuncuları böyle bir riske atmanın anlamı yok. Her sanat dalı her şeyi anlatmak zorunda mı?

Gelecek hafta bir başka etik meseleyi tartışmak istiyorum. 'Sivas' filminin Venedik’teki başarısına sevindik. Peki ama bir filme 'Sivas' adını koyup, Sivas Katliamı’ndan hiç söz etmemek nasıl bir tutum? Roboski diye bir film yapıp, filmde köpeğin adı Roboski, filmin Roboski Katliamı’yla alakası yok demek mümkün mü? Bunları tartışacağım.


http://www.birgun.net/news/view/sinemanin-ahlaki-sinirlari/5424