Net olarak ne hissettiğimi bilmiyorum, çok karmaşığım. O kadar karmaşığım ki artık Cipram bile fayda etmiyor, hatta o kadar fayda etmiyor ki içimde bir yerlerde ölme isteği baş gösteriyor anlık olarak bile olsa.
Bugün bir gözlem yaptım. O kadar karmaşık, duygular o kadar yoğun ki yazmam gerekti.
Uzun uzun düşündüğüm bir konu, Metin’i kıskanmak. Olay veya konu Metin değil, durum üzerinden gittim. Çift taraflı düşündüm ve sorular sordum kendi kendime. Bu onun hayatına ne gibi zararlar veriyor? Çok mu bencilce? Nereye kadar bu şekilde devam edebilir? Bana ne zararlar veriyor? Hayatıma yansımaları neler? Bu gerçek bir his mi? Vs…
Birkaç gündür Metin arkadaş ortamımızda ‘beni kıskanıyor’ esprileri yapıyor. Doğru. Bu durum (hem espri yapması hem de kıskanmam) beni hem rahatsız ediyor hem de ilginç şekilde hoşuma gidiyor ama aslında hiç hoşuma da gitmiyor. Karmaşık ve takıntıya dönüşen bir durum olmaya başladı sanırım. Metin’e karşı hem cinsel bir çekim hissediyorum hem de bazen ondan nefret ediyorum. Kötü bir şey söylediğin de, tartıştığımızda, söylediğim bir şeyi veya beni umursamadığında ona içten içe sinirlenip kırılıyorum. Düşündüm. Sadece düşündüm. Derin bir uykudan zoraki gözümü aralamak gibi oldu farkettiğim şey. Hiç düşünmeden sadece anlık duygu tatminleri yaşadığım bu hoşlantı durumu artık sadece acı veriyor. Bile bile ladese neden katlanıyorum? Tüm yoğunluğuyla yaşadığım şeyler fantastik bir filmde; ‘güzel bir meyve yediğini sanırken, işin gerçeğini görünce aslında çürük küflü bir bitkiyi kemirmeye çalışmaktan ibaret olduğunu görmek’ gibi.
Bugün Metin’le beraber bir arkadaşımızla buluştuk. Onunla konuşurken konu kızlara geldi. Laf lafı açınca ben kızlardan ve bencilliklerinden, ne kadar sığ, sıradan, düz, anlamsız ve kompleks olduklarından bahsettim. Söylediklerimi son derece mantıklı ve gerçekçi buldu. Bu süreçte bir yandan alttan alttan Metin’e gönderme yapıyordum (düşününce fark ettim). Sonra Metin bir arkadaşıyla eve çıkmak istediğinden, bir kızla birlikte olmak üzere olduğundan bahsediyordu ortamda. O anda acayip sinirlendim hatta öfkelendim ve yine kıskandım. Ben belli etmediğimi düşünürken anlık mimik hareketleri yapmışım. Arkadaş “Mehmet kıskandı” deyip gülümseyince Metin “o beni zaten kadın erkek ayırt etmeksizin kıskanıyor, çok kıskanç bu” deyip güldü. Ben de geyiğe vurdum geçtik. Metin’in bunu fark etmiş ve söylemiş olması çok garip geldi. Böyle bir şey aramızda bugüne kadar hiç dile gelmemişti. Demek ki artık iyice belli etmeye başlamıştım ki dile getiriyordu. Onun algıladığı; yakın arkadaşlıktan gelen herkesi yanına yakıştıramama durumu gibi bir durumdu. Bu espriyi geçen gün de yapmıştı ama bugün ikinci kez tekrarlanması beni rahatsız etti. Çok ikilemde kaldım ve Metin’le bu kıskanma mevzusunu konuşayım mı, konuşmayayım mı derken konuşmak için bir kafeye oturduk. Ona ‘bu kıskanma esprilerini tamamen şaka mı yoksa bir gözlem mi’ olduğunu sordum. Durumu o da meşrulaştırmış, “böyle bir gerçek var ama sende meşrulaştırmışım, normalde saçma bulup gülerim, dalgaya vururum falan ama orada sadece espri yapıp geçtim” dedi. Konu konuyu açarken temkinli gittim. Dürüst olmak zorundaydım. Üç bilmese de bir bilmeye hakkı vardı. Belki de hiç gerek yoktu bu konuşmaya ama başlamıştık, devam etmeliydi. Kıskanma mevzusunu toparladım. Biraz konuştuktan sonra ‘senden hoşlanıyorum’ demedim ama ‘hoşlanıyor olabilirim’ dedim. “Bu arkadaşlığımızı etkiler mi” sorusuna “bilmiyorum” cevabını alınca yine durumu toparladım; “şu an her şey karmakarışık olduğu için her şeyi ihtimal dâhilinde tutuyorum, bu yüzden konuşuyoruz. Böyle bir şey olabilir de olmayabilir de. Sadece ihtimalleri değerlendiriyoruz. Kaldı ki üç yıldır arkadaşız, bugüne kadar bir problem olmadıysa bu saatten sonra da olmaz diye düşünüyorum” dedim. O susmaya devam edince dümeni daha da sert çevirdim ve konuyu toparlayıp kapattım hemen, bunu atlattık. Bunları konuşurken sözlerinizi aklımdan çıkarmadım hiç. “Bu bir fantezi, senin fantezin, böyle bir şey olmayacak” demiştiniz, benim de bildiğim bir şeydi ama sözünüzü aklıma getirdim sıkça. Arada bir sustuk. Yine sustuğumuz anlardan birinde birden kızları antipatikleştirip sürekli kötülerken aslında öfkemi yanlış yere akıttığımı fark ettim. Asıl öfkem kendime, anneme ve ablamaydı. Sonuçta bu durum doğuştan yada hormonel bir durum olsa çocukluktan bugüne hiçbir kıza ilgi duyamaz, hiçbir ilişki (iyi yada kötü) yaşayamazdım. Bilinçli yada bilinçsiz beni getirdikleri noktayı düşündüm o an. Antipatikleştirdiğim şey kızlar değil, ondan çok daha fazlasıydı ve bir yerlerden patlak veriyordu. Geçen sene bambaşka şeylerdi öfke akıttığım yer, bu sene kızlar oldu. Belki bundan sonra hep kızlar olacaktı (farketmeseydim) ama asla anne ve abla olmamıştı (ve farkına varmasam belki de hiç olamayacaktı). Baba zaten yok.
Biliyorum bu bir süreç, bu bir yol. Farkındayım durum tamamen psikolojik. Atlatmak ve sonuca en hızlı ne yapmam gerekirse yapmaya hazırım. Artık bunları yaşamak istemiyorum. Artık acı çekmek istemiyorum. Artık ilişki yaşamak ve hayatımda bir şeyleri düzeltmek istiyorum. Umut ve umutsuzluk iki uç, iki yanımdan çekiştiriyor, yoruluyorum.