ERKEK KISKANÇLIĞI GİZİL EŞCİNSELLİK MİDİR?
Her iki cinsin kıskançlığında farklılıklar gözlenir. Erkek kıskançlığı birbiriyle bağlantılı iki temel neden dayanır; gizil eşcinsel eğilimler ve yetersizlik duygusu. Gizil eşcinsel eğilimleri olan erkekler beraber oldukları kadını ilgi duyacakları bir erkekle paylaşmak isterler. Bu kişilerin hayatlarında kendilerinin bir erkekle eşcinsel ilişki yaşamak gibi bir eylemleri olmamasına rağmen eşlerini bu erkekle sevişirken tahayyül etmek onlarda cinsel bir uyarılma oluşturur. Bu yapıdaki erkeklerin bir kısmı kendilerindeki bu gizil eşcinsel eğilimi şiddetle reddetme eğilimindedirler; eşcinsel eğilimler bilinçdışına atılmıştır. Bu yapıdaki kişiler eşlerine karşı büyük bir kıskançlık hissederler. Bilinçaltlarında bir yandan eşlerinin kendilerinin de beğeneceği bir başka erkekle beraber olma isteği, bir yandan dab u isteklerin gerçekleşmesinden büyük bir korku vardır. İsteklerinin gerçekleşmesinin kendilerini eşcinsel yapmasından korkuyorlardır. Bu iki zıt duygunun çatışması ortaya büyük bir kıskançlık duygusu çıkartır. Bütün dikkatleri bu istenen “şeyin” olmasını engellemeye çalışmaya kaymıştır. Kendilerinin beğenebileceği her erkeği eşlerine yakıştırırlar ve kuşkularını eşleri ile o erkek arasında bir ilişki olduğunu iddia etmeye kadar vardırırlar. Çoğu zaman eşin tepkileri ve ikna çabaları sonuç verir ve dikkat başka birisi üzerine kayar. Bu kıskançlığın “kıskançlık paranoyası” denen ağır türünde kişi kuşkularının doğruluğundan emindir ve kıskançlık hezeyan ölçülerine varır, tablo psikotik bir içeriğe dönüşür.
Diğer erkek kıskançlığı türünde ise erkek, kadın karşısında kendisini çocuksu ve güçsüz buluyordur, kadının dünyasında kadının hayatının veya ruhsal varlığının kalitesini arttırabilecek bir etkisi olabileceğine inanmıyordur. Bu durumda erkek kendisini ciddi biçimde yetersiz buluyordur. Bu yetersizlik duygusu eşinin kendisinden daha güçlü ve yeterli erkeklere ilgi duyabileceğine dair bir kıskançlık yaratır. Bu kıskançlığı erkeğin karısını anne yerine koymağa başlaması ve kendisinden daha gelişkin bir erkeği (babayı) daha uygun bir eş olarak tanımlaması, yani alevlenmiş bir ödipal takıntı olarak yorumlamak mümkündür. Kadınla erkek arasındaki büyümüşlük düzeyi ve ruhsal kalite farkı büyükse; bu ödipal kıskançlık karı-koca ilişkisinin sürdürülemez hale gelmesine yolaçabilir. Kadın açısından devamlı güvensizliğe ve ithamlara maruz kalmak uzun sure kaldırılabilecek bir durum olmaktan çıkar. Böyle bir kıskançlığın ergenlik çağındaki bir gençte olmasını normal karşılamak gerekir; çünkü onlu yıllarındaki bir delikanlının yeterliliği bir kadınla kalıcı bir ilişki götürecek düzeyde olamaz ve doğal olarak zaten ergenlik çağında çocukluktan beri yaşanmış preödipal veya ödipal her türlü problem yeniden doğar.
üç hakim duygu dr erdoğan çalak