Gönderen Konu: Millet Gider Aya...  (Okunma sayısı 15491 defa)

alıntı

  • Global Moderator
  • Full Member
  • *****
  • İleti: 142
    • Profili Görüntüle
Millet Gider Aya...
« : 12 Haziran 2009, 04:06:30 ös »
www.huseyinkacin.com

Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

www.escinselterapi.net

27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.


http://www.youtube.com/user/escinselterapi tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#


Levent KAÇIN

1980-1988 yılları arasında yapılan İran-Irak savaşında yapılan savaşta 1 milyona yakın insan öldü yaklaşık 150 milyar dolar da maddi hasar meydana geldi. İki ülke içinde olağanüstü bir yıkımdı.
20 yıl sonra İran’ ın uzaya tamamen kendi imkanlarıyla ürettiği Ümit adlı uydusunu göndermesi nerelerden nerelere geldiğinin açıkça bir göstergesidir. 
Üstelik bunu başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelerin nefesleri sürekli enselerindeyken yaptılar. Araştırmaları kısıtlanmaya çalışıldı. Ambargolar uygulandı. Kendileri nükleer araştırmalarındaki başarıları anlatırken İran’ ın kini engellemeye çalıştılar.
3 yıllık bir çalışmanın ardından İran Havacılık ve Uzay Ajansı tarafından kendi teknolojisinin tüm imkanlarını kullanarak ürettiği Ümit uydusu 24 saatte dünyanın etrafında 15 kez dönecek , gözlemler  yaparak, Bu gözlemleri bilgi merkezine gönderecek.       Hırslanırmıyız bilmem ; Komşumuz bunlarla uğraşırken biz nelerle uğraştık
Nerelerde türban giyilir nerelerde giyilmez
Yök’ başkanı kim olsun ?
Muhafazakar Cumhurbaşkanımız olurmu ?
Birileri içeri atılsın
Birileri içerden çıkarılsın  vs..
Biz ne ürettik Laf.....
Bilinen bir anlatıdır, İstanbul’ un fethi sırasında Bizanslı din adamları meleklerin cinsiyetleri hakkında ateşli tartışmalar yaparlarmış. Bizde birbirimizle uğraşıyoruz hala , Allah’a şükür yağımız var unumuz var şekerimizde var ama bir türlü helvayı yapamıyoruz. İran’ daki bilim adamları bizimkilerden daha mı iyi ? Birbirimizle uğraşmaktan bilimle uğraşmaya daha sıra gelmiyor.
Daha yeni gururlandık Davos ‘ta ortaya konan tavırdan ama askeri ve sivil birçok alanda İsrail’ in teknolojisini kullanıyoruz. Şeriatla yönetiliyor diye eleştirdiğimiz İran ‘ın gönderdiği uyduya imreniyoruz.
Bizimde sayılamayacak kadar üstün başarılarımız vardır tarihimizde . En güzel örnektir Kurtuluş savaşı ve sonrası. Atatürk’ ün önderliğinde bir milletin dünyayı kıskandıracak mücadelesi.Ya sonrası  Atatürk’ün hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine çıkmayı başarabildikmi acaba ?  İlerleme bilim ve teknoloji ile yan yana yürümektir. Gerisinde kaldıkmı başkalarının Ümit ‘lerine imrenek bakarız.
« Son Düzenleme: 04 Şubat 2013, 11:48:19 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: Millet Gider Aya...
« Yanıtla #1 : 10 Şubat 2012, 09:58:34 ös »
‎%100 E Ş C İ N S E L L İ K T E D A V İ S İ
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

Merhabalar

Hüseyin Bey (o artık benim hüseyin hocam)
altta yazılan hayat hikayemin başta ülkemiz olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun benle aynı durumdaki insanlara bir ışık olması dileğiyle

          Ben 21 yaşında yaklaşık 10 yıldır eşcinsel duygular taşıyan ancak bu durumu bi türlü kabullenemediğimden dolayı bi çıkış arayan mutluluğu unutmuş bir insanım.12 13 yaşlarındayken nergenliğe girdim.bu yaştan sonra artık mutluluğu tadamıyacağımı nerden bilebilirdim.erkektim bunun farkındaydım ama kızlara değil erkeklere ilgi duyuyordum acaba arkadışlarımda böylemiydi hayır onlar böyle değildi onlar normaldi en azındsan bana öyle geliyordu.ben kız gibi davaranıyordum onlar ise erkek gibi.Ailem muhafazakar bir aileydi ortaokulda yazları kuran kursuna giderdim.dini konuda duyarlı ve hassasımdır bu yüzden.zamanla hayatım bir yandan nefsimden gelen ahlaksızca dürtüler bir yandan dinim bir yandan beni anlaması mümkün dahi olmayan bir toplum bir yandan okulum derslerim ortaokulda LGS(liselere giriş sınavı) lise de malum ÖSS sınavı arasında çatışmaya dönüştü.bu kısır döngü içinde tam 9 10 yıl yaşadım ve bir türlü çıkamıyordum sonuç mutsuzluk bunalım depresyon.peki ne yapmalıydım aileme bu durumu anlatsam anlarlarmıydı?hayır bu mümkün değildi.bunun bir tedavisi var mıydı? peki varsa nasıl tedavi olacaktım imkanlarım yoktu.ben malatyadayım tedavi ankara yada istanbulda parayı nerden bulacaktım ailem bu durumu bilmediği gibi zaten durumları da iyi değildi.

    Zaman geçiyor cinsel arzularım gittikçe artıyordu.lise 2. sınıfta pornografiyle tanıştım.bunun cinsel olarak beni rahatlatracağını düşünüyordum ama yanıldığımı anlamam çok geç olmadı cinsel olarak tatmin olmak yerine isteklerim daha da artmış artık bağımlı hale gelmiştim.kısır döngüme bir unsur daha eklendi pornografi.össde yaklaşıyordu artık ne yapacaktım neredeyse her gün internetin bvaşındaydım bir yandan da ailemin büyük hedefleri türkiye derecesi yapmazsan adam değilsin muameleleri hani fen lisesinde okuyordum ya bu kadarda olmalıydı.neyse Allaha şükür o yıllarıda bi şekilde atlattık türkiye derecesi yapabildim ve ünv. okumaya ankaraya geldim.

    Kısır döngümden büyük bi parça kopmuştu dersler öss filan.bu bende bir rahatlığa sebep olsada cinsel dürtüler ve eşcinsel duygular devam ediyordu.birşeyler yapmalı ondanda kurtulmalıydım.araştırmaya başladım eşcinselliğin bir hastalık olduğunu ve tedavi edilebileceğini söyleyen 2 önemli kişiyi buldum.biri prof.dr.nevzat tarhan biri de ünlü psiyatr mustafa merter ve bu 2 ismin dünya görüşü de bana yakındı.ancak onlara nasıl ulaşabilirdim ulaşsam bile maddi imkanlarım yeterli olurmuydu? kuşkularımda haklıymışım 2side çok ünlülerdi ulaşmak zordu ve seansları çok pahalıydı.o hayalimden çabuk btmişti peki ben ne yapacaktım?

    Facebookta erce erkekçe diye biriyle tanıştım.HÜSEYİN KAÇIN adında eşcinsellik tedavisiyle ilgilenen bir psikolog olduğunu ve kendisininde tedavi gördüğünü bana da tavsiye ettğini söyledi.daha önce tanıştıklarım bunun bir tedavisinin mümkün olmadığını hatta bunun bir hastalık değil tercih meselesi olduğunu söylemişlerdi.heyecanlandım hemen o psikoloğu araştırmaya başladım sitesine girdim formuna üye oldum.hastalarının yazıları çok olumluydu hatta iyileşenler bile vardı.ancak ona karşıt olan bir grupta vardı onlarında sayfasına girdim.bu grup eşcinselliğin hastalık ndeğil tercih olduğunu iddia edyor ve tercihlerine saygı duyulması gerektiğini söylüyordu.bu gruba şu gerekçelerle katılmadım zaten hüseyin kaçın hakkında hiçbir somut olumsuz olayda yoktu.gerekçelerim:



    1.BEN MUHAFAZAKAR BİR AİLEDE DOĞMUŞ DİNDAR OLARAK YETİŞMİŞ BİRİYİM.EŞCİNSELLİK KESİNLİKLE BENİM GİBİ BİR İNSANIN TERCİHİ OLAMAZ.
    2.BU BENİM TERCİHİMSE PEKİ NEDEN RAHATLIKLA İSTEDİĞİM HALDE KIZLARLA İLİŞKİYİDE TERCİH EDEMİYORDUM.
    3.BEN ERGENLİK ÇAĞINDAN BERİ YANİ KENDİMİ BİLDİM BİLELİ BÖYLEYİM HİÇ KIZLARI YADA ERKEKLERİ TERCİH ETME ŞANSIM OLMADI Kİ
     EŞCİNSELLİĞİ  gerçekten kendi tercihi olarak görenlere geLince onlarda bizim gibi kimliklerini gizliyorlar.niye gizliyorlar ki? neymiş bizim toplum cahil yobazmışta onları anlayamazmış peki avrupa amerika da dahil dünyanın tüm ülkeleri yasalarla bir takım özgürlükler tanıyor olsalar bile (ki her konuya aynı özgürlükleri tanıyotrlar bu eşcinselliğe özel bir özgürlük değil) toplum olarak neden dünyanın tüm toplumları eşcinselleri dışlıyor küçümsüyor hakaret ediyor.Müslümanı da hristiyanı da yahudisi de budistide asyalısı avrupalısı amerikalısı afrikalısı da eşcinsellere karşıysa ve geriye de kayda değer kimse kalmadıysa demek ki bu bir tercih olsa bile BU BİR YANLIŞ TERCİH
     Bende eşcinselliği istemesemde kabul ettim bir dönem birine aşık olduğumu zannettim ve şunu gördüm gerçek aşk yok bu dünyada hiç biribirine 30 yıl 40 yıl aşık olan hemcinsleri duymadım.hep kandırılıyoruz hep aldatılıyoruz hiçbir zaman aradığımızı bulamıyoruz cinsel ilişkilerde artık bizi belli bir süreden sonra tatmin etmiyor hep bir arayış... ancak aradığına hiçbir zaman ulaşamayan kendini toplumdan gizleyen yani toplumda yok hükmünde olan silik olan dışlanan insanlar..İŞTE BU BÖYLE GİTMEZ DEDİM BEN BU İNSANLARDAN OLMAMALIYIM BENDE NORMAL ERKEKLER GİBİ KARŞI CİNSE KIZLARA İLGİ DUYMALI BİR YUVA KURMALI VE NORMAL BİR HAYAT YAŞAMALIYIM.

     Hüseyin kaçın hakkında hiçbir olumsuz somut olaya rastlamadım yada en azından bir iddia bile yoktu bu kadar karşıtları varken bir açığı olsaydı bunu hemen yakalar ve kullanırlardı.ancak yinede temkinliydim insanoğlu çiğ süt emmişti.büfeden kontörlü tlfdan internetteki numarayı aradım. Hüseyin bey( o zaman hüseyin beydi ama şimdi o benim hüseyin hocam) açtı telefonu sesi o kadar güven vericiydi bi sohbete başladık dakikalar geçmiş büfeci uyardı 10 lirayı geçti yeğenim yoksa daha saatlerce konuşabilirdik sanki beni 40 yıldır tanıyormuş gibi 40 yıllık dostmuş gibiydi. evet bu sese ve internetteki o yazılara fotoğrafındaki resmine baktım evet bu insana güvenebilirdim.ben çok insanla muhattap olduğum için insanı yüzüne bakarak %70 kişiliğini ortaya koyabilirdim.

    DAHA SONRA 24 EKİMDE İLK SEANSA BAŞLADIK.Seanslarla ilgili detayları daha sonra yazacağım hoş daha 2 seans geçti ama o kadar çok değiştimki güvenmekte haklıymışım Allaha şükür %30luk yanılma payı tutmadı.evet devamını daha sonra yazacağım inşallah.Allaha emanet olun görüşmek üzere

mert-0990@hotmail.com


http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=442.0   tıklayınız

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: Millet Gider Aya...
« Yanıtla #2 : 10 Şubat 2012, 10:06:57 ös »
EŞCİNSEL TERAPİ

Hepimiz dünyaya gözlerimizi açtığımızda bize gülümseyen  gözlerle karşılaşırız. Annemizin kucağında Babamızın ocağında hayata tutunmaya çalışırız. Eğitim sürecimiz küçük yaşlardan itibaren aile bünyesinde gerçekleşir. Aile ortamının sıcaklığında nasıl yemek yeneceğinden, ilişkilerimizi nasıl geliştireceğimize değin sosyal kodlarımız belirlenmiş olur. Sosyal ilişkiler kurma becerimizi ailemizin değerleri ile örtüşerek geliştirmiş oluruz.  Ailenin bireyin kişilik ve kimliğinin gelişimindeki etkisi yadsınamayacak kadar büyüktür. Ailelerin bir kuşaktan diğerine geçiş sürecinde çok sayıda sosyo-ekonomik, kültürel, psikolojik  vb değişimlerde otaya çıkmaktadır.  Toplumsal dönüşümlerin temelleri öncelikle aile içinde şekillenmektedir.  Çocuk için anne sevgi baba ise güven kaynağı olmaktadır. Anne babanın kişilik yapısı psikolojik açıdan sağlıklı ise çocuğun psikolojik yapısında  ona göre olumlu gelişim gözlemlenecektir. Eğer ki anne baba duygu ve düşüncelerinde çatışmaları olan bireyler ise çocuk açısından güvensiz bir ortamda yaşamak kaçınılmaz bir yazgı olacaktır.  Sevginin ve güvenin olmadığı bir ortamda çocuğun kişilik yapısında “güç”lenme olmamaktadır.  Güç dengesi kuramayan çocuğun psikolojik gelişiminde aksamalar ortaya çıkmakta ve çatışmalı bir süreç başlamaktadır.  Anne babasından sevgi ve güven duygusu alamayan çocuklar  bilinçaltı cinsel dürtülerinde anne yada babasına  cinsel imgeler taşımaktadırlar. Psikoterapi süreçlerinin ilerleyen aşamalarında eşcinsel bireylerin yüzleşmelerinde, terapi aynasında görünen, uzak, ilgisiz yada  tersi “ aşırı korumacı “  ebeveynlerin çocuk için gerekli duygusal ihtiyaçları karşılayamadıkları gözlemlenmektedir.Suçluluk duyguları ve kaygılarla hayata tutunmaya çalışan çocuk kendi içinde kendisi ile savaşmaktadır.  Çocuklukta barışı olmayan bu savaşı gençlik çağına kadar çocuk hep keybetmektedir.  Ergenlik döneminde cinsel kimlik kazanma sürecinde kendisi ile çatışması yoğun olarak süren eşcinsel bireyler  başka erkekleri kendilerinden daha güçlü görerek onlara duygusal yatırımlar ve aktarımlar geliştirmektedirler.  Çocukken karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar  bedensel tatmin arayışlarına yönelmektedir.  Anne sevgisi ve Baba güveni alamamış eşcinsel birey ruhsal çatışmalarını dindirmek için Güç  kazanmaya çalışmaktadır.  Kendisini suçlu ve değersiz hisseden  kişi bu gerçekle çatışmasını çözümlemek için bilinçaltı bir süreçle fantezi (hayal) kurgularına sığınmaya başlamaktadır.  Kendisinin güçsüz ruhunu;  güçlü sandığı kendicinsinde aramaktadır.  Güçsüz bir erkek olarak güçlü sandığı erkeklere olan duygusal aktarımları belli bir aşamadan sonra erotikleşmektedir. Fantezi dünyasında kendi içindeki barışı olmayan savaştan kendisini kurtaracak  kahramanını bulan eşcinsel birey zihninde kurguladığı erotik oyunlar oynamanın zevki ile hayatta belki de ilk defa bir umut keşfetmektedir.  “Kurtarıcı güç” kendisine yıllardır ihtiyaç duyduğu sevgiyi (anlayış)ve güveni (değer)kendisine verecek inancındadır.  Çocuklukta bilinç gelişiminde yaşanan savaş  ergenlik döneminde bilinçaltında fantezi çözümlemelerle bir barışa dönüşmektedir.  Fantezi yöntemi ile elde edilen bu barışın getirdiği psikolojik rahatlama ile bu “kurtarıcı güc”ü ödüllendirmek için ona erotik yatırımlar yapılmaktadır. Eşcinsel ilişkiler kurma dönemi bu süreçte başlamaktadır.  Eşcinsel ilişkilerde cinsel arzular anksiyete giderme boyutunda olmaktadır. Eşcinselliğin kimliğin yarattığı bunalım ve arayış döneminde tutkular ve arzular  tutunarak, duygusal ihtiyaçları gidermek için “aşk”la başlayan ilişkiler genellikle cinsel birleşme odaklı cinsellikle sınırlanmaktadır.  Zamanla “aşk” mağduru olan eşcinsel bireyler ;    bu fantezi (hayal) “kurtarıcı güc”ün sahteliği “gerçeği” ile yüzleşmek zorunda kalıp  depresif duyguların etkisine girerek sıkıntılı, gergin bir süreç yaşamaktadırlar. Bu ruhsal kavşakta eşcinsel birey bilinçli olarak ya iyileşme arayışı sürecine girecek yada bilinçaltı fantezi çözümlemesinde bu sorunu duygusal arayışlarını baskılayıp sadece cinsel arayışlara indirgeyecektir.  Birinci şıkkı seçen kişiler için başlangıçta heyecanlı fakat daha sonra zor bir süreç başlayacaktır. Kaygılınarak, utanarak  ve belki bir umut diyerek ama umutsuzca bir psikolog kapısını çalmak gerekecektir.   İlk terapide yoğun kaygıları nedeniyle psikologla göz teması kurmaktan kaçınan “danışan”, sürecini yani yıllardır içinde sakladığı sırrını çekinerek ve sıkılarak dili döndüğünce anlatmaya  çalışmaktadır. Zaman zaman gözyaşlarının eşlik ettiği sürecin sonlarına doğru bir rahatlama ortaya çıkmaktadır.  Terapi odasında güven duygusu oluşmuşsa iyileşme sürecine ilk adımlar atılmış olmaktadır.  Çocuklukta yaşanan duygusal yada cinsel travmalar psikologa iyileşme umudu ile anlatılmaktadır. Eşcinsel danışan büyük sırlarını içinde sakladığı ruh kutusunu açar. Yalnızlığını ve sırrını paylaşabileceği terapi limanına sığınmıştır.  Artık onun istek ve irade gemisi  fırtınası ne zaman çıkacağı hiç bilinmeyen bilinçaltı-bilinç okyanusunda yol almaya başlamıştır. Umulan iyi bir yolculuk olması ve  güvenli kimlik adasına çıkmaktır.

http://www.edirnekenthaber.com/yazar.php?id=3041  tıklayınız

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: Millet Gider Aya...
« Yanıtla #3 : 10 Şubat 2012, 10:07:40 ös »
eşcinsel olmayı kabul etmek demek; size çocuk yaşta cinsel tacizde bulunan insanı haklı çıkartmak demektir."


Eşcinsellerin kendilerini suçlu, huzursuz, yalnız, depresif, sıkıntılı ve gergin hissetmeleri sık rastlanan bir durumdur. Yani ruhuna ve benliğine aykırı olduğu halde eşcinsel eylemlerini sürdürmek zorunda kalmak veya dürtüyü kontrol edememek kişide ruhsal sıkıntı yaratabilir. Ayrıca eşcinsellik; özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve (anne-baba) ihmallerin bir sonucu gelişen bir durumdur. Bu açıdan baktığımızda da eşcinsellik ruhsal bir bozukluktur, bir cinsel eğilim bozukluğudur, bir cinsel kimlik bozukluğudur. Bu neden psikoloji biliminin eşcinsel yaşam tarzının ve toplumsal kimliğin sağlıklı olup olmadığını ayrıştırma, eşcinselliğin nedenini, yapısını ve tedavisini araştırmaya devam etme sorumluluğu vardır, olmalıdır, olacaktır. Bu bağlamda, kendi özgür seçimi ile eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere tedavi imkanı sağlamamak, “bu tedavi edilebilen bir hastalık değildir” demek gerçekte eşcinselleri küçük düşüren ve ahlaki olmayan bir tutumdur.

Eşcinsel Terapi sürecinde aşağıdakine benzer öyküler sık sık dile gelmektedir.

"herşey çocukluktaki o kısırdöngü anına dönüyor.annemin bir anlık ihmali ile tecavüze uğramam aynı anlama geliyordu.daha hiçbirşeyden anlamayan 6 yaşındaki ben ve beni seksi bir tema görüp tecavüze yeltenen o sapık.ne olduysa oldu o gün.hayatımı değiştiren o olay bir anlık ihmalin sonucu ile oldu,beni hiç ihmal etmeyen annem ne olduysa o gün ben ihmal etti.o günün akşamı sıradan bir akşam değildi.artık erkekliğini odunlukta bırakmış,hürriyeti elinden alınmış,bir tercihe zorlanmış bir hırpani beden vardı.annem durumu farkettiğinde benim içinde onun içinde iş işten geçmişti.yapacağı tek iş bunu ölene kadar saklamaktı.öylede yaptı bu sırrı babam haric herkesten sakladı.içine düştüğüm kuyunun ne kadar derin olduğunu bilmeyen ben,tecavüz sonrası verilen parayı bir ödül olarak kabul etmiştim.herhalde bu  doğruydu dedim.nasıl düşünebilirdim ya 5 yada 6 yaşındaydım? günler ilerledikçe her kavga edişimizde annem bu olayı bir kase önüme sundu içinde bolca küfür hakaretle beraber.bu olayı benim yaptığım iddasına yeltenip kendi ihmalkarlığını çoktan unutmuştu.her sene her kavga benim annemden daha çok uzaklaştırıyordu."

Terapi odasının duvarlarında kalan bu psikolojik çığlıklar psikolog ve danışanı belli bir aşamadan sonra toplumsal bir haykırışa zorlamaktadır. Çocukken taciz ve tecavüz mağduru yada anne babaların yarattığı duygusal istismarlarının mağduru olan bireyler yıllarca süren suskunluklarını haykırmak için çabalamaktadırlar.

Son dönemde medya dünyasında sürekli olarak eşcinselliğin normalleştirilmesine yönelik çabalar gören gözlere aşikardır. Psikoloji giriş kitaplarında insan tanımlanırken " biyolojik, psikolojik, sosyolojik " bir varlık olarak ifade edilmektedir. Eşcinsel Derneklerinin çabaları ile eşcinselliğin genetik olduğuna yönelik  sözde bilimsel açıklamalar sık sık dile getirilmektedir. Bu metinlerde eşcinsellik söz konusu olduğunda insan " biyolojik ve sosyolojik " bir varlık olmaktadır.
Biyolojisi insanı eşcinsel yapmışsa, psikolojik süreçler dikkate alınmadan eşcinsel bireyin sosyal hakları gündeme getirilerek sosyolojik bir örgütlenme çabaları sarfedilmektedir. Aileler ergenlik döneminde kendileri için sarsıcı bir gerçekle karşılaştıklarında yıkılmaktadır. Çocuklarının eşcinsel olduğunu öğrendiklerinde kendilerini elleri kolları bağlanmış olarak çaresiz hissetmektedirler. Eşcinsel Terapi konusunda yeterli kuruluş ve yayın olmadığı için ilk adres genelde Eşcinsel Dernekleri olmaktadır. Bu derneklerin kapısını çalan aileler bir acı gerçekle karşı karşıyadırlar. Buradaki sözde yetkili ve yetkin kişiler eşcinselliğin tedavisinin olmadığını ve bunun doğal bir yönelim olduğunu ifade etmektedirler. Moral yitimi yaşayan ailelere bu durumu kabullenmeleri önerilmektedir.

Onarım Terapisi kitabının türkçeye tercümesi ile bu alanda çığır açan Kaknüs Yayınları, toplumsal anlamda bir birikime vesile olmuştur. Eşcinsel bireyler eşcinselliğin psikolojik kökenli olabileceğini belki de ilk defa düşünmeye başlamışlardır. Bu çizgide sessiz sedasız bir dönüşüm başlamıştır. Eşcinseller için bir umut ışığı yanmıştır. İçsel bir karanlığın içinde yürümek zorunda kalan eşcinseller bu ışıkla psikolojik destek arayışlarına yönelmişlerdir. Bu yöndeki terapi deneyimlerimiz arttıkça bu konunun önemini duyurma arayışlarımız başlamıştır. Onarım Terapisi kitabının başlattığı sürecin devamı olabilecek nitelikte Eşcinsel Terapi deneyimlerimizin kitaplaşması hem eşcinsel bireyler hem de aileleri için sağlıklı bir başvuru kaynağı olabilir. Böylece kendi kültürel dokumuzdaki psikolojik bozukluklar örneklendirilmiş olacaktır. Eşcinsel Terapi konulu kitabımızı okuyacak olan anne babalar ister istemez kendileri başka açılardan da sorgulamak durumunda kalacaklardır.

Kitabımıza düşündüğümüz isim " Tanrı'yı Affeden Erkekler & Eşcinsel Terapi "

Kitap özetle eşcinselliğe çözüm önerisi;

Kendileri ile yoğun çatışmaları olan bireylerin bu sorunlarının psikolojik kökeni genellikle babalarına duydukları kızgınlık,öfke ve nefrete dayanmaktadır. Çocuklukta baba otoritesi ile çatışan kişiler ergenlik döneminde varlıklarının anlamlarını sorgularken; Tanrı'ya da bir kızgınlık, öfke ve nefret duymaya başlamaktadırlar. " Neden beni böyle yarattın yada neden beni korumadın? " sorularının cevabını bulamamaktadırlar. Böylece
kendilerine yönelik bitip tükenmez kaygıları arttıkça artmaktadır.

Eşcinsel Terapi süreçlerinde babalarına yönelik bilinçaltı duygu ve düşünceleri ile yüzleşen bireyler; babalarını affetmeyi deneyimlemektedirler. Kendileri için çok zor olan bu süreci başaran danışanlar Tanrı'ya olan sitemlerini yeniden gözden geçirmektedirler. Geçmişte suçladıkları ve hesap sormak istedikleri Tanrı ile içsel olarak barışmaktadırlar. Bu süreç çözüm için nirengi noktası olmaktadır. Baba ve Tanrı ile barışan birey Kendisini de affederek kişiliğini ve kimliğini yeniden yapılandırmaktadır.