Gönderen Konu: SOSYAL FOBİ : ERKEKLERİN KADINLARLA KORKU DANSI  (Okunma sayısı 5317 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle
SOSYAL FOBİ : ERKEKLERİN KADINLARLA KORKU DANSI
« : 03 Nisan 2013, 08:23:38 öö »
Uzun zaman oldu size yazmayalı. Gerek işlerin yoğunluğu gerekse duygun dünyamdaki iniş çıkışlar net bir şeyler yazmama engel oldu. Şuan bile yazıp yazmamak da kararsızım. Yazdığım şeyi size göndermeye yazının sonunda karar vereceğim.



İkinci konu üzerinde yazmak istiyorum.  Biliyorsunuz siz de insanlar sosyal varlıklardır. Çevrelerinde sürekli birilerinin olmasının isterler, kendilerini anlayan, dertlerini dinleyen, hoş vakit geçirebilecekleri ama aynı zamanda kötü gününde de yanında olabileceği kişileri. Her ne kadar sosyal olamasam da, yine de birkaç arkadaşım var, bu konuda yazmak istiyorum. İş çevremdeki arkadaşlarımdan birine gerçekten çok alınıyorum, eskisi gibi diyaloğumuz yok. Geçenlerde kız arkadaşından ayrıldığını anlattı bana, ben de sabırla dinledim ve o anki duygu durumuna göre karşılık verdim.  Sonra akşam mesaj attım, nasıl oldun diye ya da bir gelişme var mı diye? Cevap yazmadı, olsun dedim. Sonuçta kızdan ayrılmış belli ki durumu kötü, kimseyle konuşmak istemiyor şeklinde. Sonra dün aradım nasılsın falan diye, barıştınız mı şeklinde yok dedi konuştuk ama barışmadık. Dedi. Ben de tamam dedim akşam gel bana konuşalım dedim. O da tamam dedi. Ama gelmedi, telefon açtım neredesin diye, işte arkadaşındaymış, müsait olunca gelecekmiş vs. iyi dedim yine gelmedi. Yani eğer biz arkadaşsak, iyi ve kötü günlerimizde birbirimizin yanında olmayacaksak nasıl bir arkadaşlık olur bu? Aslında alındığım nokta bir başkası evine davet ettiğinde gider de ben çağırdığımda gelmez. Demek ki beni pek tiye almıyor ya da davetimi önemseyecek kadar iyi arkadaş değiliz. İlk değil bu, ama son olacak. Bundan sonra kendi bilir. Kesinlikle davet etmeyeceğim, çıkıp gelirse kapım açık. Dünden beri bunun etkisi üstümde kim olsa belki konuşmaz ya da benim gibi kırılırdı.



Hastalıktan mıdır(gribim), dinlediğim duygusal şarkılardan mıdır yoksa yukarda anlattığım olaydan mıdır bugün içimde yine kendimi değersiz, işe yaramaz gibi hissediyorum. Sanki birilerinin hayatında fazlalığım, onlar için fazlalık kendim için işe yaramazın tekiyim. Hepsine rest çekip başımı alıp gitmek istiyorum beni hiç kimsenin tanımadığı, hiç kimseyle arkadaş olmak istemediğim yabancı bir yere. İnsanları sevmiyorum, bunu bir kez daha anladım. Hayatımdaki bazıları kendi çıkarları peşinde ve eşeğini sudan geçirene kadar iyi sonra tanımaz seni. Aslında bugün telefon rehberine girip onları temizlemem gerek hem hafızadan hem de hayatımdan. Kırgınım onlara. Böyle kötü hissetmeme onlar sebep. Hani ağladım ağlayacağım modundayım. Bir erkeğin bu kadar duygusal olmasını da anlayamıyorum. Uzun süredir böyle değersiz hissetmemiştim kendimi ve yine kapımı çaldı bu umutsuzluk. Bencil ol demiştiniz, kendi çıkarların için bencil ol, ama yeterince olamamışım demek ki.



 İkinci mesele hayatımdaki kız. Demiştim en son görüştüğümüzde ben onunla hep ilkleri yaşadım diye. Mutlu musun diye sorsanız. Kesin bir şey diyemem. Yarın aynı soruyu sorsanız belki evet derim. Belki de bugün böyle karamsar olduğum için kesin bir şey diyemiyorum. Düzeyli bir ilişkimiz var, ara sıra kavga etsek de, küçük kavgalar, barışıyoruz yine 5-10 dk sonra. Ama ben duygularımdan emin değilim. Türkiye borsası gibi bazen yükselişte bazen düşüşte. Bazen kalbimin içinde ılık rüzgarlar esiyor, bazen dondurucu rüzgarlar. Bazen kalbim hızlı hızlı atıyor, bazen bu ilişkiyi angarya gibi görüyorum. O yüzden emin değilim.

Ama dün şöyle bir şey oldu: msn de görüşüyorduk. Lisede okuyan bir kardeşi var bunun. Benle konuşurken telefon geldi 5-10 dk kardeşiyle konuştu. Sordum ne oldu diye, kardeşinin bir öğretmeni varmış, evlenmek istiyormuş. Eee bundan sana ne dedim. Sanırım adam alevi, benim de ev arkadaşım var alevi, onla tanıştırsam mı dedi. Ben de sen bilirsin dedim; ancak ilerde kötü bir şey olursa ah alma deyince tamam vazgeçtim dedi. Sonra ben durup dururken işkillenmeye başladım. Acaba kız kardeşi, buna ayarlamak için arıyor olması diye bir duygu geçti içimden ve moralim altüst oldu. O an onu kıskandığımı hem de çok kıskandığımı fark ettim. Oda zaten bendeki duygu değişimini fark etti ve ne oldu diye sordu bende laf çarptım, imalı konuştum ve çıktım msn den. Sonra 5-10 dk sonra mesaj attı, kalbimi kırdın diye. Ben de kıskandım seni dedim. Benimle iken bir başkası ile düşünemiyorum seni dedim. Gerçekten o an hissettiğim bu duygulardı ve hala hissettiklerim de bunlar. Kendisine açıkladım hoş karşıladı, hoşuma gitti dedi.

Üçüncü konu, ona tamamen teslim olmaktan korkuyorum. Dün bunun da farkına vardım ve ona güvenemediğimi fark ettim. Bunları telefonda uzun uzun konuştuk. Ama benim içim hala rahat değil. 2 haftadır da artık birbirimize aşkım demeye başladık. Yine de kalbimin bir köşesinde temkinli olmam gerektiğini söyleyen bir ses var. Sanırım ben onu seviyorum, ama ne kadar fazla bilemiyorum. Kaybetmekten korkuyorum, canımı yakmasından korkuyorum, canını yakmaktan korkuyorum. Bu aşk denilen şey aynı kalpte iki zıt duyguyu bir araya nasılda getiriyor, onu da anlamıyorum. Kendinden emin bir şekilde konuşuyor, şuan hayatımda sen varken ve ben sana aşkım şeklinde hitap ederken bir başkasını nasıl düşünürüm şeklinde konuştu dün. Ben de özür dilemek zorunda kaldım, ama öyle durumların ilerde de olabileceğini, kıskanmanın da insan doğasında olduğunu, dozajı ayarlandığında ilişkilere renk kattığını söyledim. Yani aramız düzeldi tekrar.



Bazen benim onu düşündüğüm gibi beni düşünmediği hissine kapılıyorum. Mesela bugün hastayım ama hiç o kadar ilgilenmedi. Tamam, mesafe uzak olabilir ama çektiği mesajlarda ve konuştuğumuzda nasıl oldun diye sorabilirdi. Birkaç kez sordu, beni sevdiğini söyleyen birinden daha fazla ilgi beklerdim. Dolayısıyla yaradılış itibari ile ben ilgi isteyen biriyim ve ona karşı yeterince ilgi gösterdiğimi de düşünüyorum, bunu kendisine bildirdi. Ama ondan bunu yeterince görmüyorum. Bu duyguda bugün canımı sıktı ve kendimi değersiz, işe yaramaz, fazlalık gibi hissettim.

Bunlar yüzden diyorum insanları sevmiyorum, insan nasıl ki doğarken yalnız geliyorsa, öldüğünde de yalnız gidiyor. Eş dost akraba arkadaş bir noktaya kadar. Sonrasında yine sen ve yalnızlığın var.



Bir bakmışsın yıllar geçmiş çoktan

Gönül medet ummuş ondan bundan



diye bir şarkı var, bugün hep onu dinledim. En çok hoşuma giden bu nakaratı. Aslında benim gibileri ne kadar iyi özetliyor. Birilerinden bir şeyler umduğumuz için tepe takla oluyoruz ve toparlanmamız diğer erkeklere göre daha uzun ve zor oluyor. Sonrada feryat figan ediyoruz. Ama yalnız başına da olmuyor, yaratan öyle yaratmış ki, her şey birbiri ile bağlantılı, birinde ortaya çıkan aksaklık sistemin tamamını etkiliyor. Rest çekip herkesi hayatımdan çıkarırsam, ya sonrası? Ama onlarla da çoğu zaman olmuyor, senin verdiğin değeri hak etmeyenler var, senin gösterdiğin ilginin onda birini göstermeyenler var. Sonra yine kendini suçluyorsun, hâlbuki ki karşı taraf kusurlu iken, sen hatayı kendinde görüyorsun. Karşı taraf üzülmesi gerekirken sen kendini üzüyorsun. Evet, hatalıyım, onlara yeterince değer verdiğim için, zor zamanlarında yanlarında olmak istediklerim için ama suçlu değilim.