Cinsel Terapi: Sado Mazoşizm hakkında bilmek istedikleriniz
Sado-Mazoşizm (kısaltılmış şekli: SM, S/M, İngilizce konuşulan ülkelerde kısaca S&M şeklinde de adlandırılır) bir cinsel tercihtir. Burada kudret, acı, aşağılanma veya zincirlenerek boyunduruk altına girme soyut ve kuramsal olarak düzenlenir. SM, önceden belirlenip kararlaştırılan sınırlar dahilinde, yetişkin insanlar arasında ve sadece karşılıklı mutabakat ve anlaşma bulunması şartıyla, belirlenmiş olan kurallara göre yapılır ve kesinlikle insanların kendi arzuları dışında zorla uygulanan suiistimalden farklıdır.
Sado Mazoşizm hakkında:
Sado-Mazoşist ifadesinden genel olarak bir cinsel sapkınlık (cinsel farklılık) anlaşılır, bu kapsamda, insanlar kendisine acı verilmesinden veya acı, güç ve aşağılanmayı yaşamaktan cinsel haz alır, tatmine ulaşırlar. Bu tanımlama, Sadizm ve Mazoşizm tanımlarının birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.
Sado-Mazoşizm (kısaltılmış şekli: SM, S/M, İngilizce konuşulan ülkelerde kısaca S&M şeklinde de adlandırılır) bir cinsel tercihtir. Burada kudret, acı, aşağılanma veya zincirlenerek boyunduruk altına girme soyut ve kuramsal olarak düzenlenir. SM, önceden belirlenip kararlaştırılan sınırlar dahilinde, yetişkin insanlar arasında ve sadece karşılıklı mutabakat ve anlaşma bulunması şartıyla, belirlenmiş olan kurallara göre yapılır ve kesinlikle insanların kendi arzuları dışında zorla uygulanan suiistimalden farklıdır.
Cinsel tercih F65.5 Sado-Mazoşizmin ICD-10 (ICD: Uluslararası Hastalık Sınıflandırma Sistemi) F65 bazukluğuna göre sınıflandırma:
Sado-Mazoşizm terimin hem psikoterapik hem de günlük konuşma diline girmiş farklı kullanımları vardır ve bunlar kısmen birbirlerinden farklıdır. Burada sado-mazoşizmin hak eşitliği gözeten ve sadece farklı bir seçim ve tercih mi, yoksa bir parafili (cinsel sapkınlık) şeklinde mutlak tedavi gerektiren bir cinsel davranış bozukluğu mu olduğu konusu birbirinden tamamen ayrıdır.
Cinsel tıbbi tedavi veya psikanaliz çerçevesinde, sado-mazoşist uygulamalar olmadan cinsel tatminin önemli ölçüde zorlaşması ya da imkansızlaşması ve eğer bu durumdan etkilenmiş olan kişi üzerinde yaşam baskısı oluşturuyorsa, o takdirde sado-mazoşizmin artık tedavi gerektiren bir durumda olduğu anlaşılır.
Sado-Mazoşizm, kişilik ve davranış bozuklukları oluşumu çerçevesinde, “Uluslararası Hastalıklar ve Benzer Sağlık Problemlerinin İstatistiksel Sınıflandırma” (ICD) sisteminde Madde F65.5 altında listelenen bir cinsel tercih bozukluğu olarak yer alır.
Sado mazoşist tanımının ortaya çıkışı:
Sadizm ve Mazoşizm tanımları, bilimsel şekilde ilk olarak 1886 yılında Richard von Krafft-Ebing tarafından Cinsel Psikopati adlı yazısında kullanılmıştır. Kendisi, burada yazar olan “Sade”nin eserlerine atıfta bulunmuş ve onun romanlarındaki pornografik içerikler ile bir çok eserinde cinsel hazzı acı ve aşağılanma ile tanımlayan “Sacher-Masoch”un zor kullanma fantezileriyle birbirine karıştırmıştır. Schrenck-Notzing, 1892 yılında acı tutkunluğu (Algolagnia) tanımını ortaya çıkarmış ve tüm kompleksi, muhtemel ilk kez sadizmle ilişkili olarak aktif ve mazoşizmle ilişkili olarak pasif olma üzere, ikiye ayırmıştır.
Sigmund Freud tarafından 1905 yılında Cinsel Teori Kapsamında Üç Bilimsel İnceleme adlı eserinde, Sadizm ve Mazoşizmi çocukluk yıllarında ortaya çıkan psişik (ruhsal) hastalık kaynaklı gelişim kusuru olarak ele almasından ve konunun detaylı değerlendirmesinin müteakip on yılık dönemi temelden etkilemesinden sonra, 1913 yılında Viyanalı Psikanalist Isidor Sadger tarafından Sado-Mazoşist Kompleks Üzerine isimli makalesinde, bileşik isim olarak “Sado-Mazoşizm” terimi ilk kez türetilmiştir.
ICD-10 F65.5’e ilişkin kritik:
BDSM alanında, erotik ve dostça sado-mazoşizmin bir parafili olarak ICD dahilinde sınıflandırılmasına karşı, Federal Alman Sado-Mazoşizm Birliği ve Uluslararası F65 Komitesi gibi farklı organizasyonlar karşı çıkmakta ve bu maddenin yeniden düzenlenmesini talep etmektedir. Onların görüşlerine göre bu uygulamalar ve yaşam tarzları, bu vesileyle sağlıksız bir ilişki şekli ve hastalıklı bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır ve sado-mazoşistlere karşı, önyargılı ve ayrımcı yaklaşıma neden olmaktadır. Bu çaba ve gayretler nedeniyle, Danimarka’da kendi uluslarına ait ICD üzerinde gerekli değişiklik yapılmıştır ve bumu, 1 Ocak 2009 tarihinde ilgili düzenlemeyi yapan İsveç izlemiştir.
DSM IV (Ruhsal Hastalıklar Teşhis ve İstatistik Rehberi):
Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994 yılında DSM IV ile kapsamlı teşhis ve tedavi kriterlerini yayımlamıştır. Mazoşizmin (DSM IV 302.83) veya Sadizmin (302.84) teşhis ve tedavisine, ancak bu bozuklukların cinsel motivasyondaki sonuçlarına ilişkin olarak, bu etkiye maruz kalan tarafın sadist ve mazoşist uygulamalar dışında hiçbir şekilde cinsel haz alamaması veya kendi şahsına özel sadist veya mazoşist cinsel tercihlerinden, kendi arzusuyla kurtulmak istemesi ve kendisini yaşam şartları içerinde sınırlandırılmış hissetmesi veya diğer bir şekilde, kendini bundan muzdarip hissetmesi durumunda ele alınabilir.
Sado Mazoşistler ne kadar sıklıkla görülür?
Sado-Mazoşizm, cinsiyetten ve cinsel yönelimden bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır. Klinik teşhis ve tedavi kapsamında teşhis koyma işlemi yüzde 85 oranında heteroseksüeller arasında yapılmaktadır. Sado-Mazoşizm, diğer cinsel parafili teşhislerine kıyasla kadınlarda çok daha fazla görülmektedir.
İnsanların cinsel davranışları ve cinsel fantezileri üzerine yapılan bir çok çalışmada olduğu gibi, bilimsel açıdan mevcut araştırmaların hepsine fon temin edilmemektedir ve bu araştırmaların bir kısmı eskimiş ve artık kullanılmamaktadır. Sado-Mazoşist fanteziler ve uygulamaların yayılması konusuna ilişkin yapılan en yeni araştırmaların neticeleri ise, çok geniş bir aralıkta oldukça büyük farklılıklar göstermektedir, burada kural olarak sado-mazoşizme BDSM üst başlığı altında alt madde olarak yer verilmekte ve artık ayrı ve izole bir konu olarak dikkate alınmamaktadır. Özet olarak uzmanlar gün geçtikçe artan sayıdaki çoğunluğu toplumun yüzde 5 ile 25’i arasındaki bölümü, acı çekmekten zevk alma ve benzer şekilde, güç ve güçsüzlükle bağlantılı cinsel uygulamaları düzenli olarak uyguladıklarını tespit etmekte ve vurgulamaktadır. İlgili fantezilere sahip toplumsal oran düzenli olarak daha yüksek rakamlarda öngörülmektedir.
Sadizm ve Mazoşizm nedenleri ve ortaya çıkışı:
Modern bilimsel standartlarda bu kapsamdaki psikolojik konuları ele alan çok az sayıda çalışma mevcuttur. Bu kapsamdaki merkezi bir araştırma, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan ve cinsel araştırmalar konusunda uzman olan Amerikalı bilim adamı Charles Moser tarafından yapılmış ve 1988 yılında Sosyal Hizmetler ve İnsan Cinselliği Bülteninde yayınlanmıştır. Bu araştırmada öncelikle sado-mazoşistlerin formüle edilebilecek hiçbir ortak psiko-patolojilerinin bulunmadığı ve etkilenmiş olan kişilerin klinik literatürde yer alan hiçbir ortak portreyi sergilemedikleri sonucuna ulaşmıştır. Bunun üzerine Moser, direkt olarak sado-mazoşist eğilimlerle ilişkili olarak ortaya çıkan ve sadece spesifik olarak kendilerinde veya tercihlerine dayalı olarak ortaya çıkan hiçbir özel ve farklı psikiyatrik özelliklerinin bulunmadığını ortaya koymuştur.
Sado-Mazoşizmin nedenleri ve ortaya çıkışı konusunda farklı teoriler mevcuttur, bunlar kural olarak sadizm veya mazoşizmle ilişkili olarak ortaya çıkmakta ve sado-mazoşist tercihin ortaya çıkışı için hiçbir genel olarak geçerli neden bulunmamaktadır. Sadist içerikli şiddet düşkünleri ve aşırı mazoşistlere ilişkin olarak, özellikle çocukluk çağlarında taciz ve suiistimale sık maruz kalma durumuyla bağlantı kurulmaktadır. Dinamik psikoterapinin, anneden ayrı kalmanın neden olduğu bir bozukluk olduğu ve anneden ayrılmak zorunda kalmanın, kendini korku şeklinde dışa vurduğu ve bunun öncesinde, korkunun başka bir şekilde oluşamayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle kişi, cinsel eşi konusunda karışık duygulara kapılmaktadır. Mazoşist açıdan ise, bu korku kendini agresiflik olarak değil de, aksine kendini daha aşağı ve bir köle gibi hissetme şeklinde ve anneye karşı olumsuz duyguları nedeniyle kendi kendini cezalandırma eğilimiyle dışa vurmaktadır. Diğer teoriler ise haz ve acının bir arada cinsel açıdan daha yoğun ve doyurucu şekilde yaşandığı anal haz, yani anal dönem (S. Freud) dahilinde, bireysel biyografik oluşumundan yola çıkmaktadır.
BDSM ve Borderline Kişilik Bozukluğu
Bu konu bilimsel literatür ve psikoterapistler tarafından çok sık tartışılmaktadır. BDSM bir hastalık mıdır, yoksa sadece bir cinsel tercihmidir? Özetle, tüm BDSM’lerin psişik (ruhsal) problemleri olduğu fikri kesinlikle yanlıştır. Fakat, bu elbette hiçbir BDSM eğilimli bireyin psişik (ruhsal) rahatsızlığı bulunmadığı anlamına da gelmemektedir.
2008 yılında yapılan bir araştırma, araştırmaya katılan mazoşistlerin %8,6’sının ve ankete tabii tutulan değişken eğilimli bayanların %7,6’sının, Borderline kişilik bozukluğu nedeniyle bir psikolojik veya psikiyatrik müdahale çerçevesinde tedavi görmüş oldukları görülmüştür. Bu kapsamda yapılan bir karşılaştırma, Borderline kişilik bozukluğu teşhisinin SM olmayan bayanlarda (3,7%) ve Sadist bayanlarda (4,0%) daha az olduğu tespit edilmiştir. Bu değerlerde, Borderline sınır kişilik bozukluğundan muzdarip insanların hepsinin, vaktinde veya işin başında profesyonel tedavi yardımı almadıkları dikkate alınmak zorundadır. Bundan ötürü tüm gruplardaki etkiye maruz kalan gerçek kişi sayısının hali hazırda resmi olarak teşhis edilen insan sayısından çok daha yüksek olabilir.
Erkek gruplar arasında hiçbir sıklık farkı bulunmamaktadır. Bu diğerlerinin yanı sıra Borderline kişilik bozukluğunun erkeklerde kadınlara göre çok daha ender görülmesinden kaynaklanıyor olabiliyor.
Aynı şekilde onsekiz yaşından önce cinsel açıdan suiistimal ve tacize uğrama konusunda yapılan ankette, bayanların eğilim grupları arasında önemli düzeyde farklar görülmüştür: Mazoşist bayanlarda %13.6, değişken eğilimleri olan bayanlarda %11.6, sadist eğilimli bayanlarda %10.9 oranında görülürken, buna karşın SM olmayan bayanlarda, onsekiz yaşından önce cinsel açıdan taciz ve suiistimale uğrama oranı sadece %5,8’dir. (
http://benecke.com/pdf-files/Diplomarbeit_Sadomasochismus_2009_Wawrzyniak.pdf)
Bu, öncelikle ne bir Bordeline kişilik bozukluğu, nede çocukluğunda cinsel taciz veya suiistimale maruz kalmamış SM bayanların sayısının yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Aktüel araştırmanın sonucu, cinsel tercihin her tür gerçekleşmesinde, farklı genetik, sosyal, psikolojik ve diğer farklı etkilerin bir takım çalışması ve işbirliğinin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Bu şekilde değişik etkiler nedeniyle farklı insanlarda belirli bir cinsel eğilim gelişmekte ve ortaya çıkmaktadır. Aktüel araştırmanın sonucunda, sado-mazoşist bir cinsel eğilimin ortaya çıkışına ilişkin fiziksel rahatsızlıklar veya travma ile açıklanabilecek veya genelleme yapılabilecek hiçbir bulgu veya bilgi mevcut değildir.
Yani her şey "normal" mi? Hem evet hem de hayır.
İnsan en azından burada belirtilen tecrübeleri yaşamış olan kişilerin yüksek sayıda olduğunu görüyor. Ve böyle bir şeyler kasıtsız olarak yaşandığında, o takdirde, travma veya kişilik bozuklukları ikiye ayrılması nedeniyle, kanımca bir tehlike tehdidinin mevcut olduğunu sanıyorum:
BDSM asla bir terapinin yerini alamaz. Bazı durumlarda bu alt gruplardaki oturumların özel bir pozitif etkisi vardır, ancak ilgili kişilerin travmaya maruz kaldığı mevcut problemlerinde değişen hiçbir şey olmaz. Bu problemlerin uzun süreli ve etkin bir şekilde üstesinden gelinmesi için psikoterapi mutlak gereklidir.
Psikoterapist ve Cinsel Terapistlere tavsiyeler:
1. Psikoterapist ya da Cinsel terapistler Sado Mazoşistleri otomatik olarak hemen hastalıklı/hatalı/ahlaksız olarak değerlendirmemelidir.
2. Psikoterapist, terapi uygulamasına neden olan problemlerin muhtemel sebebi olarak daima BDSM tipi cinselliği görmemelidir: SM’nin terapisi çerçevesinde, hemen otomatik olarak günah keçisi olarak ilan etmemek ve iyice incelemek kaydıyla, tüm diğer kişisel özellikleri ve tercihleri ele alınmalıdır.
3. Sağlıklı SM cinselliği (SSC) ile patolojik biçimleri arasındaki ayrımı yapabilmelidir. Bu kapsamda, terapistin erotik sado-mazoşizm üzerine belirli seviyede temel bilgilere sahip olması gereklidir.
Sado-Mazoşistlere yönelik tavsiyeler
Buna ters açıdan bakıldığında, tüm sado-mazoşistlere yönelik tavsiyeler ortaya çıkmaktadır, başka deyişle, terapistlerini seçerken, onu tam olarak izlemeli ve tartmalıdır. Bir terapiye başlamadan önce, daha önceden not alınmış özel sorulardan yaralanmanız ve terapist adayınıza şunları sormanız tavsiye olunur:
a) Terapist adayının, erotik BDSM üzerine yeterli bilgisi var mı?
b) Terapist adayı ne kadar sıklıkla BDSM tercihleri olan bireylerle çalışmış? Bu durumlarla sık karşılaşıyor mu? Telefon üzerindende Terapist adayınız hakkında bilgi almaktan sakınmayın. Eğer ki bu iki soruya da “evet” cevabı alamazsanız, ya da öyle gelişigüzel bir “evet” dendiğini hissediyorsanız, o zaman, belki de başka bir terapist bulmanız daha iyi ve faydalı olacaktır. (Abdullah Özer)