YÖNETMENİN SÖZÜ
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye göre tüm çocukların şiddetten korunması, hiçbir şekilde şiddete maruz kalmaması gerekmektedir.Bu sözleşmeye imza atan devletlerin, çocukların güven içinde yaşamasını sağlama sorumlulukları bulunmaktadır. Sözleşmeye imza atan Türkiye'de de, dünyadaki pek çok ülkede olduğu gibi, çocukların bazı haklarına ulaşmada güçlükler yaşadıkları bilinmektedir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu UNFPA, tüm dünya üzerinde yürüttüğü çalışmalarını herkesin sağlıklı ve eşit haklardan yararlandıkları bir yaşam sürmelerine adamıştır.
Kadın, erkek, çocuk istisnasız bu yaşam; her türlü fiziksel, cinsel ve duygusal istismardan uzak olmalıdır. Bizler eğer bireysel olarak bu gerçeği kabul edip bir şeyler yapmazsak ensest, çocuk tacizi ve tecavüzleri artarak bizi daha karanlık bir dünyaya doğru götürecektir. Ensest, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada, tanımı bir kültürden diğerine değişmekle birlikte, üzeri örtülen, konuşulmayan bir olgudur.
Ensest uluslararası sözleşmelerle korunan temel insan haklarına yapılan en korkunç saldırılardan biridir. Bireyin beden bütünlüğünü, mahremiyetini, üreme haklarını elinden alan bu durum, genellikle çocuk yaşta başlayarak uzun süre “aile bütünlüğü”nü bozmamak adına gizli kalarak devam etmekte ve neden olduğu ruhsal, sosyal ve cinsel yaşam sorunları erişkinlikte de sürmektedir. Uzun zamandır gerçekleştirmek istediğimiz bu filmi izlerken belki canımız çok acıyacak, belki bir kez daha görmezden gelmeyi seçeceğiz ama bizim önerimiz bu filmi baştan sona seyretmek olacaktır. Çünkü biz, tek bir örnek yaratarak bir hikaye kurduk ve buz dağının görünen kısmına bir ayna tuttuk. Ensest mağdurlarının ihtiyaç duydukları sosyal, hukuki ve sağlık desteği almaları devletin görevleri arasındadır.
Ülkemizde sayısal verilere ulaşmak hem ensestin saklanması hem de ulusal kayıtların olmaması nedeniyle sınırlıdır. Cinsel istismar konusunda ulusal temsiliyeti olan ilk istatistiksel bilgi Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2009 verilerine dayanarak üretilmiştir. Bu araştırma sonuçlarına göre kadınların %7'si 15 yaşından önce cinsel istismara maruz kalmıştır. Saldırganların %60'ı kadınların tanıdıkları biridir. Yapılmış klinik çalışmanın bulgularına göre ensest saldırganlarının %57'sini öz babalar, %4'ünü öz ağabeyler, %13'ünü yakın akrabalar, %26'sını ise ikinci dereceden akrabalar oluşturmaktadır.
Birçok çalışmada cinsel istismarın düşük sosyokültürel çevrelerde yaşandığı düşüncesi doğrulanmamış; aksine ensestin her çeşit sosyoekonomik ve kültürel çevrede yaşanmakta olduğu ortaya konmuştur. Çok sayıda yazar ensestin yüksek sosyoekono mik düzeylerle daha fazla saklandığı ve bildirilmediği için daha nadirmiş gibi göründüğünü belirtmektedir. Senaryo içinde de seçtiğimiz aile yapısı, tam da bu önyarıgıyı kırarak sosyal bilinci geliştirmek amaçlıdır. Saldırganların "normal" insanlardan farklı, ruh hastası, alkolik, serseri oldukları gibi bir düşünce kamuoyuna ve profesyonel çevrelere uzun süre hâkim olmuştur. Ama bu görüş toplumsal tarama ve klinik çalışmalarla doğrulanmamıştır. Neredeyse bütün saldırganlar doğru ve yanlışı ayırabilirler. Görüntüleri ve davranışları diğer insanlar gibidir; işleri, arkadaşları vardır ve topluma saygılıdırlar. Zengin ya da fakir, eğitimli ya da eğitimsiz, başarılı ya da başarısız, her çeşit meslek, ırk ve etnik gruptan olabilirler. İstismarcı, düşünülenin aksine ağır psikiyatrik hastalığı olan biri değildir. Belki duygusal problemleri istismar potansiyelini artırabilir, fakat genellikle ensest dışındaki davranışları açısından diğer insanlardan farklı değillerdir.
Dünyada bu sorunla yüzleşebilen medeni bir ülke olma yolunda adım atmak, ve bunu günümüzün en güçlü medyası sinemayla yapmak bizi ileriye götürecektir. Bu hassas konuyu ele alıp bir film yapmaya karar verdiğimizde gerekli tüm araştırmaları yapıp, bu konuda uzmanlarla görüşüp film anlatımı ve biçimiyle birlikte konuyu nasıl ele alacağımızı uzun süre çalışarak değerlendirdik.
Bu durum ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da büyük bir yara ve insanlık suçudur. Sorunlarla yüzleşmek çözüm için atılan büyük bir adımdır. Bu sorunun tartışmaya açılması ve daha fazla görmezlikten gelinmesine dur demek için bu filmi yapmak istiyoruz. Film, çok doğal sade renklerde, gerçek mekanlarda çekilerek gerçekleştirildi. Karakterlerin psikolojik durumlarını en iyi şekilde ortaya koyarak kamerayı durumu izleyen üçüncü bir göz gibi kullanarak gerçekçi bir sinema filmi ortaya çıkardık. Çünkü bize göre sinema, hepimizin hayatında gerçekleşebilecek durumların kendi içlerinde taşıdıkları dramatik etkileri en doğru şekilde anlatabilmektir.
Ve bizim için bir suçu görmezden gelmek o suça ortaklık etmekle eş değerdedir. Bizler bu suça ortak olmamak için bu filmi gerçekleştirmek istedik.