II. OTURUM
BABA ve OĞUL'UN SÖYLEŞİLERİ
Geleneksel olarak söz büyüklerin olduğu için önce baba başlamış oldu ve:
- Seni gerçek hayata sokmamışlar dedi. Onun için insanları tanımıyorsun. Bir yandan iyi niyetli davranmaya çalışıyorsun bir yandan da tanımadığın için hep tuhaf duruma düşüyorsun. Gerçek hayatı tanımadığın için göremiyorsun. Paranoid bir yan var sanki paranoid de değil belki.
- Şu anda
- Kendime hayali bir dünya yaratmaya çalışıyorum. Ömrümün kalan süresini "tanrı" olarak sürdüreceğim. Böyle bir fantazi, paranoid bir deneme. Her açıdan, herşey aslında benim emrimde ve ben yönetiyorum dünyayı. Fakat kimse bundan haberdar değil kimseye de söylemiyorum. Onlar benim yönettiğimi bilmiyorlar, öyle yaşıyorlar. Aslında herşeyi ben yönetiyorum bunun aksini kimse ispat edemez. Çünkü ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar sonuç olarak ben buna inanıyorum. İnandığım için de ikna edilemem. Paranoidlere aksine yönelik bir kabulü benimsetemezsin.
- Ne açıdan.
- Her açıdan yani diyemezsinki sen "tanrı" değilsin. İnanmış olarak ispatlamaya çalışıyor ve herşeye dair açıklamalarda bulunabiliyor.
Benim açımdan bakınca doğru olanla yanlış olanı ayırd edebilme yetimin kaybolduğunu görüyorum. Gerçekle karşılaştığım durumlarda
nasıl davranacağımı bilmiyorum.
- Hayatın kendisi ile karşılaştın ve aldatılmalara, ilişkilerin sahtekarlığına karşı nasıl savunmalarda bulunacaksın?
- ...Öyle olunca da tuhaflaşıyorsun. Doğru olan ne yanlış olan ne? Genel olarak küçükken de kararsızlık vardı. (Gerçek hayattan alıntı yaparak bir yaşantısını oğul ile paylaşmış oldu.) Gerçek hayatta nasıl karar verileceğini, kime nasıl davranacağımı bilmiyorum. Hepsi kayıp olduğu için her verdiğim karar doğru da olabilir, her verdiğim karar yanlış da olabilir. Hayatın dışında olanlara dair bilgim olmadığı için böyle bir fantazi geliştiriyorum. Olağanüstü bir savunmayla kendime ait pembemsi bir dünya yaratıyorum. Fakat ego'm biraz güçlü olduğu için inanmıyorum ve paranoyaya kaymamış oluyorum.
- Kaysa.
- Dağılır, hayatla bağlar kopar ve gerçekten paranoid olunabilir.
- Kırılmanın olması için ne yaşanması gerekli.
- Kendi benliğime yönelik çok şiddetli bir travma yaşamam gerekir ki
- Tanrı olmadığını anladığında
- Tanrı olmadığımı zaten biliyorum. Onun için paranoyaya kaymıyorum. Anlatabiliyor muyum? Bildiğim için zaten paranoyaya kaymıyorum bilsem kayarım (dil sürçmesi). Bilsem kayarım dedim. Bak ne dedim. Bildiğim için kaymıyorum diyorum sonra da bilsem kayarım diyorum. Hayatı gerçek anlamda bilmiyorum aslında bilsem de bilmesem de tanrı olduğuma inanıyorum. Tanrı olmadığımı bilsem kayarım aslında tanrı olmadığımı bilmiyorum.
- Tanrılığına zarar gelmesini istemiyorsun. Sanki biliyormuş gibi. Tanrı'ya bağımlı olmak tanrı'yı da "tanrılar"laştırmak anlamına gelir.
- Öyle işte... Kendine hayali bir dünya yaratıp herşey farklıymış gibi, insanları bildiğini zannediyorsun. Benim ps...... kimliğimle gerçek hayattaki kimliğim ayrı... O hayali dünyada varlığını bedensel olarak yok edip tamamen ruhsal bir varlık haline gelip tanrılaşarak seni insan yapan niteliklerden ve niceliklerden uzaklaşmak.
- Beden ölümlü olduğu için ölümlü olandan sıyrılıp ölümsüz olduğuna inandığın ruha sığınmak... Bedensel olarak yaşananları umursamayarak ruhsal yaşantılara yönelmek...
- İnsan olmaktan kortuğum için tanrı olmaya çalışarak insan niteliklerini ve niceliklerini yitirmek.
- İnsan gibi nasıl yaşanır?
- Bilmiyorum ki bu sorunun cevabı bende yok. Terapi odasında biliyorum belki de orada tanrı olduğum için biliyorumdur. Dışarıda bilmiyorum.
- Eğer bunalıma girilecekse bunalımlı yaşantıların paranoid düşüncelere göre belirlenmesi gerekir ki en büyük olana yönelerek tanrılığıma inanmalıyım yani depresyon, melankoli, mani, şizoid, histerik, obsessif vb saçmalıklarla küçülmemek yani büyüdükçe büyüyerek tanrı olduğuna inanmak.
- Tanrı olmayı deniyorum
- Psikoz sana gelmeden sen ona gitmelisin yöntemi bir çözüm olarak önerilebilir mi?
........................
- Korkumu söylüyordum. Psikoz sana gelmeden gittiğin zaman dağılabilirsin. İstek anlamına da geliyor. Gideyim, dağılayım ve tanrı olayım ki o zaman asıl tanrı olmuş olacağım. Şu anda nevrotik düzeyde bir tanrıcılık...
- Kaygılı bir tanrı
- Mantığım kabul etmediği için "sen tanrı değilsin" diyor ama oraya gidince psikoza kaçmış olacağım ve korkum biterek tanrı olacağım. Orada tanrılık nasıl yapılır bilmiyorum. Bir ara şey demiştim bilmem hatırlıyor musun? Ben (sürekli olarak kullanılan ben ifadesi diğerlerinden farklı vurgulanarak söyleniyor) Tanrı'yı yaratsaydım tanrı bu hayattan memnun olmazdı. Tanrı kullarını zor olan bir hayat için yarattı
- Kendin hüsnün hublar şeklinde peyda eyledin
Çeşm-i aşıktan dönüp sonra temaşa eyledin (La Edri)
(Ey Tanrım! Kendi güzelliğini sevgililer şeklinde ortaya çıkardın ve sonra döndün aşığın gözünden onları seyrettin.)
- Yani herşeyi tanrı yapıyor fakat yapılanlardan etkilenmiyor. Birisine gazab ettiğinde herşey kontrolü altında... Şu masayı o tarafa çekebilirsin fakat masa memnun olmayabilir. Fakat tanrı eylemlerinden hiçbir şekilde etkilenmiyor. Anlatabiliyor muyum?
- Acaba.
- Öyle değil mi? Herşey senin hakimiyetin altında anlatabiliyor muyum? Acıyı çeken ben niye böyle birşey yaşamak zorunda kalsın. Onun için diyorum ki ben tanrı'yı yaratsaydım tanrı hayatından memnun olmazdı.
- Gizli bir hazine idi bilinmek istedi.
- Bilinmesini istediği için yarattı fakat ben acı çekiyorum. Hayata mahkum ediyor anlatabiliyor muyum? Hiç yaratmayabilirdi. Sen diyelim ki birileri seni tanısınlar, varlığını kabul etsinler diye hayatlarını yönetiyorsun fakat senin keyfin için, sen bilinmek istediğin için ben acı çekiyorum ve yaşamaya da mahkumum.
- " 1- De: O Allah tek birdir;
2- Allah; o (eksiksiz), Samed'dir;
3- Doğurmadı ve doğurulmadı;
4- Ona bir denk de olmadı" 112&01-04
Tanrı, ikincisi olmayan, hep bir, evvel ve ahir, ortaktan münezzeh, yegane bir, her şey kendisinin ve her dileğin mercii, hiç eksiksiz, herkesin ve herşeyin ulaşmayı arzu ettiği şanlı, ulu olan bir Tanrı olarak tanrı gibi tanrı olmayı isteyenlere fırsat vermeyince tanrılaşmak isteyenler asıl tanrı'yı inkar ederek başkalaşıyorlar yani paranoidleşme sürecinde yaşıyorlar.
- Bir nevi öyle oluyor. Ben yaratsaydım, ben bilinmek isteseydim ve O'nu böyle bir hayata mahkum etseydim bundan memnun olmazdı.
- tanrı gibi tanrı olmak için uğraşıyorsun ve herşey kayıp gidiyor elinden ve asıl tanrı'ya isyan ediyorsun.
- Aslında bütün bunlar entellektüalizasyon . Ben babam gibi olmak istiyorum ve babam gibi olamadım anlatabiliyor muyum? Babam bana yaklaşmadı, sahip olmadı ve onun babalık kimliğini, insan olma kimliğini alamadım. Model alamadım, vermediği için ona öfke var. Nazi kamplarındaki yahudiler saldırgan tarafla özdeşim kurarak diğer yahudilere işkencelerde bulunmuşlardır. Nazi kamplarındaki yahudiler gibi babamla özdeşim kurmak istiyorum. Fakat vermedi, yapamadı ve ona öfkem var. Ben baba olsaydım ve o da oğul olsaydı, o bu hayattan memnun olmazdı. Onun rahatlığı ile söyleyebiliyorum. Yoksa tanrı ile ilgili böyle söylemlerin günah olduğunu biliyorum. Ayrıca bunun bir entellektüalizasyon olduğunu da biliyorum.
Kimliğim yok. Onun verdiği kimliği ben reddettim ve başka bir isim aldım. Gerçek oğul ismini verdi fakat başka bir isim aldım. Onun istediği gerçek, sadık, doğru oğuldan ayrıldım. O beni yarattı ve bana kendi özelliklerini vermedi.
( denilebilir mi ki, tanrının dışında tanrılaştırdıklarımızda tanrısal niceliklerin ve niteliklerin bulunmaması gerçeği ile karşılaşınca yaşanan kırgınlıklar büyük olur).
Ben onun kadar olmak istiyorum. Piç bir oğul kimliği. Baba mıyım oğul muyum belli değil. Baba olmak istiyorum fakat değil olduğum içindir söylediklerimi söyleyebiliyorum. Yoksa Allah ile bir hesaplaşmam yok sonuçta olan şudur; babanın varlığını inkar edemezsin ya! ben varsam babam da vardır. Mesela Allah bilinmek istediği için, keyfi için varoldum ve acı çekiyorum. Niye onun keyfi için acı çekeyim ki diye düşünce var ya, onu düşünürken şey diye düşünüyorum bir yandan da; kafir ol, inanma ve böyle bir sorunun olmasın. Hayır böyle olmasını istemiyorum. Onun varlığını kabul ediyorum ve onunla cebelleşiyorum.
- Tanrı'nın yaratırken insana kendisinden bir nefha üflemesinden olsa gerektir ki insan bir noktadan sonra tanrı gibi olmaya yöneliyor.....................................................................................
- Yok olmak yani ölmek. Yok olmana da izin vermiyor ve ölümünü de o tayin ediyor. İki hafta önce panik bozukluğunu çok iyi anlamış oldum. Sıkıntı, kalp çarpıntısı, delirecekmiş gibi olma hali vb o anda kavradım ki o günlerde ölmek istiyorum. A... A... Bey yıkıldı yani yine bir baba yıkılmış oldu. Baba kendi başının çaresine bak diyerek oğulu reddetti.
- Geçmişteki gibi yeni baba imgesi reddetti.
- Buna ben zemin hazırladım. Zekisin dedikçe ilgilenmedim ve babayı red edecek pozisyona getirmiş oldum. Baba olarak bir Y.... Bey ve İ....... Bey var. Bakalım onlara ne yapacağım. Mesela, İ....... Beyden terapi bitmeden bir noktada bırakarak kaçtım. Bitsin dedim ve bitirdim. Anlatabiliyor muyum? Asıl sorun da bu oluyor. Benim gerçek Allah'la bir hesaplaşmam yok. Asıl meselem içimdeki tanrımla hesaplaşmak yani kelebek olmak.
- Bir günlüğüne de olsa o keyfi yaşayarak kelebek gibi olmak.
-Fakat kozalarımızdan vakitsiz çıkıyoruz. Kozadan çıkıp kelebek olacakken kozayı erkenden yırtarak çıkmak. Ne kelebek ne de kozanın içindeki böceksin. Tanrı da benim böcek de benim.
- Sabır
- Sabırla ilgili değil. Geçiş sürecinde metamorfoz deniyor ya kozadan çıkarken travma yaşadığım son dönemde hiçbir şey benim elimde değildi. Baba manyak bir baba, anne psikotik bir anne. Çık çıkabiliyorsan kozadan. Bir kozaya kaçıyorum bir dışarı. Bir kelebeğim bir tanrıyım yani baba gibiyim anne gibiyim aynı zamanda anne tarafımda var. Ne olduğum belli değil. Bana kelebek de denilebilir böcek de denilebilir anlatabiliyor muyum? Kozanın dışarıdan bir el tarafından yırtılması olunca bir gün sonra kendim çıkacakken bir gün önceden travma yaşıyorum. Ondokuzuncu gün veya daha erkenden yumurtayı kır bakalım ortaya çıkacak olan ne olduğu belli olmayan bir canlı olacaktır. Aynı zamanda o yavru yaşıyor olacak ve kötü olanda onun ölmüyor olması, o kimlikle yaşamaya mahkum edilmesi...
- Terapist onun kozayı yırtıp çıkacağını görüyor mu?
- Görüyor tabii ki canım. Önce ortamı kozalaştırıyor, kucağına alıyor, seviyor, güven verici bir ortam hazırlıyor ve sen yeniden bir süre sonra kelebek olup kozayı yırtmaya başlıyorsun. Oedipal döneme geçiş yaparak bir nevi terapistinle çatışmaya giriyorsun. Bilinçli olarak yapmıyorsun anlatabiliyor muyum? Dışarıdan çevre belirliyor, senin kozanı birisi yırtıyor ve sen çırılçıplak olarak ortada kalıyorsun. Terapist yeniden başlıyor.
Ben ve ben'in dışındaki hayatı bilmek. Ben kozada yaşamak istiyorum yani güvenli bir ortamda yaşamak istiyorum. Onun içinde paranoid bir yan var. Herşeyden şüphelenerek, her an zarar görebilirim endişesi ile güvensiz olarak yaşamak. Herşey dönüp dolaşıp metamorfozda kalıyor. Ne öylesin ne de böylesin.
- Tanrı inanmak veya inanmamak açısından seçme şansı veriyor ve sınava tabi tutuyor.
- Şunu demiyor ki " Ey kullarım! İnanmak yada inanmamak özgürlüğüne sahipsiniz. İnanmayanlar ölüp gidecek, inananlar ise cennete gidecek ". Ya benim varlığımı kabul edeceksiniz yada kabul edeceksiniz diyor. Şunu yapsın ki dünyada da ahirette de hep mutlu yaşatsın. Hiç imtihana tabi tutmasın
- Anne-Baba olarak otoritelerimiz yeri gelmiştir dışlamışlardır, yeri gelmiştir oyunlara dalıp eve geç kalınca içeri almamışlardır. Ceza yöntemiyle terbiye etmeyi denemişlerdir. Ama ben bu yaştan sonra anne-baba'ya geniş ufuklu bakınca yanlışlarından dolayı suçlayamıyorum. Çünkü o yanlışlarının arkasında sahiplenme isteklerinin olduğunu görüyorum. Kendileri ile bütünleşmemizi beklediklerini görüyorum. Bu beklentiye yönelik eylemlerin arkasında iyi bir niyet olduğunu düşündüğüm için onları suçlayamıyorum.
- Ben babamı olduğu gibi kabullendim fakat o beni olduğum gibi kabullenmedi. Benim gibi ol dedi. Ben de ona sen olduğun gibi ol ben sana karışmıyorum sen de benim gibi ol. (Yine dilim sürçtü) Sen olduğun gibi ol dedim sonra sende benim gibi ol. Sen de kul ol yada seni yaratmış olayım.
- Olduğu gibi kabul edince seni değiştiremiyor.