[Prof Dr. Hüseyin SARIOĞLU] Sayın Öğretim Üyesi .devlet üniversitelerinde rektör seçim ve atamasına ilişkin.
Sayın Öğretim Üyesi,
Rektör seçimlerinin özellikle son dönemlerde her düzeyde sıkıntı ve şikâyet konusu haline geldiği malumlarınızdır. Bu durum 1982 Anayasasının hazırlanışını belirleyen temel algılama ve çekincelerin üniversite kurumuna yönelik boyutunun doğal sonucudur. Bu dönemde yükseköğretim sistemi oluşturulurken güvene dayalı, demokratik ve özgürlükçü değil, tam tersine yönlendirici ve kontrol edici bir anlayışla yukarıdan aşağıya doğru yapılandırılan bir yönetim örgütlenmesi öngörülmüştür. Bu yapı ise aşağıdan yukarıya doğru yükselen memnuniyetsizlik, sahiplenmeme, benimsenmeme ve pasif direniş süreçlerini beslemiş ve nihayet sistemin sakıncaları Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da açıkça dile getirilen bir boyuta ulaşmış bulunmaktadır.
Devlet üniversitelerinde rektör seçim ve atamasına ilişkin mevcut sistemin yol açtığı olumsuzluklar ile önerdiğim değişikliğin getireceği yararlar şöylece özetlenebilir:
1. Mevcut sistemin öngördüğü rektör seçimleri, üniversite bünyesinde rekabetin çok ötesine geçen çekişme ve gruplaşmaları doğurup beslemektedir. Siyasi seçimleri aratmayan vaatler, sloganlar, broşürler, ajans desteği ile yürütülen kampanyalar, kulis çalışmaları, promosyon dağıtmalar, yemekli propaganda toplantıları, rakiplerin aleyhinde üniversite kavramıyla ve akademisyenlikle bağdaşmayan karalama, itham ve iftira girişimleri, bizden olan-olmayan ayırımları/ayrışmaları, çok destek veren fakülte yahut birim kayırmaları … hep mevcut sistemden kaynaklanan hususlardır.
2. Üniversitelerde yapılan seçimlerle belirlenen aday adaylarının, YÖK sıralamasında ilk üçe girebilmek için kulis yapma ve çeşitli tavassut arayışlarına yönelmesi hatta mecbur kalması, hiç değilse üniversite camiasında ve kamuoyunda bu gibi süreçlerin yaşandığına dair izlenim, yakıştırma veya dedikoduların ortaya çıkması da mevcut sistemin bir sonucudur.
3. Benzer durumlar, Cumhurbaşkanının YÖK tarafından belirlenen üç aday arasından birini rektör olarak ataması süreci için de vakidir.
4. Bu şartlar altında atanmış olan rektörün, yasanın kendisine tanıdığı geniş yetkileri çoğu zaman tek başına yahut seçim sürecinde kendisini destekleyen grubun/grupların yönlendirmeleri doğrultusunda kullanmak durumunda hatta zorunda kalması yine bu sistemin doğal sonucudur.
5. Rektörün bu çerçevede belirlediği dekan adaylarının/dekanların, kendilerini fakültelerinin gerçekleri, beklentileri ve ihtiyaçlarını dikkate almaktan çok daha fazla üniversite üst yönetiminin duyarlık ve beklentilerini karşılama konumunda görmelerine yol açan bir ilişkiler mekanizmasının oluşması sistemin bir diğer neticesidir.
6. Bu yapı içerisinde akademisyenlerin ve birim (bölüm ve anabilim dalı) başkanlarının, yetkisiz ve etkisiz konumları dolayısıyla aidiyet duygusu ve motivasyonlarının giderek azalması, buna bağlı olarak yükseköğretimde kalite, verimlilik ve etkinlik kaybının sürekli artması da mevcut sistemden kaynaklanmaktadır.
Fakülte dekanlarının doğrudan seçimle belirlenmesi esasına dayalı değişiklik önerisi ise;
1. Güvene dayalı, demokratik ve özgürlükçü bir anlayışla aşağıdan yukarıya doğru oluşan bir yönetim yapılanmasını öngörmektedir.
2. Bu yeni sistemde yönetimin oluşmasına doğrudan katılma imkânını bulan her bir akademisyenin özgüveni ve kendine saygısı pekişecek, kuruma yönelik aidiyet ve sahiplenme duygusu güçlenecektir.
3. Aslında bir hizmet makamı olan dekanlığa talip olan/talip olmayı düşünen her öğretim üyesi, bu fırsatı yakalamasının meslektaşlarının seçim ve desteği ile mümkün olacağının bilinci içerisinde, çalıştığı fakülte mensuplarıyla iyi/sağlıklı ilişki ve iletişim içerisinde olma ihtiyacı duyacak, fakültesini ve mensuplarını ciddiye alıp önemseyecektir.
4. Dar çevrede daha sağlıklı ve isabetli seçimlerin yapılabileceği, fikir ve proje paylaşımının daha kolay ve etkin gerçekleşeceği açık olup her fakültede ayrı ayrı gerçekleşen sinerjinin üniversite çapındaki toplamı ve yansımaları da o oranda büyük ve etkili olacaktır.
5. Kendi birimleriyle iletişimi ve ilişkisi sağlıklı olan dekanların göreve bağlılık, sorumluluk ve vizyonları da çok daha ileri düzeyde olacak ve etkin bir şekilde uygulamaya yansıyacaktır.
6. Üniversite tüzel kişiliğini temsil ve kurullarca alınan kararların uygulanıp yürütülmesinde koordinatör görevini üstlenen ve aynı zamanda bir fakültenin dekanı olma sorumluluğunu da taşıyan rektör, on sekiz/yirmi dört aylık bu nöbeti bir başka mevkidaşına devredecek olmanın bilinci içinde kuruma çok daha gerçekçi, verimli ve etkin katkılar yapma konumunda bulunacaktır.
7. Yükseköğretimin planlanması, koordinasyonu ve merkezi yönetimle olan ilişkilerini yürütmekle yükümlü olan YÖK, rektör ve dekan atamaları dolayısıyla oluşan yoğun iş yükünden kurtulacağı için, asli görevlerini daha verimli ve etkin bir şekilde gerçekleştirme imkanına kavuşacaktır.
8. Önerilen sistemle, Türk Milletinin ve Devletinin varlık, birlik ve bütünlüğünü temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamı ve Cumhurbaşkanı, rektör seçimi ve atama süreci dolayısıyla gündeme gelen tartışmaların yol açtığı olumsuzluk, yakıştırma ve şaibelerle ilişkilendirilmekten masun kalacaktır.
Saygıyla arzederim.
Bu yazıyı daha geniş içerikli oalrak word biçiminde indirmek için tıklayınızProf. Dr. Hüseyin SARIOĞLU
sariogluh@gmail.com
sariogluh@yahoo.com
http://www.huseyinsarioglu.com/