Gönderen Konu: EŞCİNSELLİK ve TESADÜF: EŞCİNSEL TEDAVİDE PASİFLER AKTİFLEŞİR Mİ?  (Okunma sayısı 10906 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle
doğru zaman, doğru insan‏


TESADÜF
Nedir tesadüf?
Merak edip kelime anlamına baktım da;
"Rastlantı, determinizmi ve nedensellik kuralını kabul etmeyen görüşe göre, yani her olayın muhakkak bir nedeni olmadığını ya da olayların bir neden-sonuç zinciriyle meydana gelmediğini varsayan görüşe göre, olayların nedensiz, gelişigüzel bir şekilde meydana gelişine verilen addır." şeklinde tanımlanmış.
Dün gece yastığa başımı koyduğumdan beri bunu düşünüyorum; Nedeni olmayan, neden-sonuç zincirine bağlı olmayan bir olgu var mıdır? diye.
Anlamak.
O da başka bir mevzu.
İnsan her şeyi ne kadar geç idrak ediyor.Tanışıklığımız 10 yıla yaklaştı,ısrarla tekrar etmekten bıkmadığınız şeylerin nedenlerini yeni yeni içselleştirebiliyorum.
Bunlardan en önemli 2 tanesi şu an en yoğun olarak gündemimde:

1. si diğer danışanlarla bizi bir araya getirme çaban
2. si korkmadan açık açık her şeyi yazmamı istemen
Aslında 2 si de aynı kapıya çıkıyor.

Daha önce bir çok danışanla, terapilerde ya da internet üzerinden iletişim kurdum; genelde "kendin sor" teklifin üzerine, ama bu "Pasif eşcinsellerin aktifleşmesi" yazısının sahibiyle tanışmam bayağı  farklı oldu.

 -Bu yazıyı kim yazdı inanılır gibi değil
yorumuma verilen her zamanki
 -kendisine söyle
cevabın, bu sefer ne kadar farklı boyutlara taşındı.
Tam bana yakışır bir kırılma noktası.
Tanışalı 2 hafta olmasına rağmen,  dün gece biz tam 3.5 saat boyunca telefonda konuştuk.
Hayatım boyunca ilk defa gecenin o saatinde bir erkekle yaptığım "birbirimizi nasıl beceririz" konuşmasından çok farklı bir gündemi olan konuşma, ruhumun tam  bir yansıması olan biriyle yapılmasına rağmen.
Çok tuhaf bir farkındalık yaşıyorum son 10 gündür.İnsan yazılanları okurken kendiyle özdeşleştiriyor ama kendi hayatının neredeyse aynısını birinci ağızdan dinlemek çok farklı.Hayatının aynı olması da, aynı olayları dizili düzende aynen yaşamak değil, nasıl yorumladığın, nasıl yara aldığın, nelere mâl olduğuymuş meğer.
'Korkmadan ve açık açık yazmak'la ne kastettiğini, daha dün gece anladım ben.
Özellikle onun "Sünnet Şöleni, Makas ve Erkeklik" yazısıyla nelere ulaştığının şokundan sonra.Bu yazıyı daha önce de okumuştum ama meğer hiçbir şey anlamamışım, kendimi kasarak ve birileri görür endişesiyle yazdığım yarım yamalak sansürlü yazıların hiçbir manası olmadığını da.Sahip olduğu takıntıları, yazarak bilinçaltından gün yüzüne çıkarma hikayelerini dinlerken adeta umutla doldum. Hele ki benim gibi fotografik hafızası çok güçlü, saplantılarla dolu, her eşya ve manzaraya anlam yükleyen sınır kişilik biri için, neleri bilinçaltına itelediğini hayal etmek bile bir roman konusuysa. Kendimde de en çok var olan, temizlik takıntısı ve hayatımı kabusa çeviren tripofobia/delik korkusu denen illetin (yazarken bile kaşınma krizine giriyorum, aklıma gelince ağlamak istiyorum, korkunç ötesi birşey) nelerle bağdaşacağını şimdiden merak etmeye başladım bile. Yazdığımı sandığım ama içimden geldiği gibi sansürsüz yazamadığım, bir babama bir de Allaha yazmam gereken mektupların nasıl çığır açacağını, doğru düzgün terapiye bile gelmeden katettiğim yolları düşününce, heralde artık terapiyle 'erkekliğin kitabını yazarım' ı düşündürmesi de en can alıcı olan kısım.
"pasif eşcinsellerin aktifleşmesi" yazısının sahibi arkadaş durumu o kadar güzel içselleştirmiş ki, onunla konuşurken sanki Hüseyin Kaçın'la konuşuyorum. Sorularıma verdiği yanıtlar neredeyse birer terapi niteliğinde ve beni düzenli terapiye ikna etmesi de cabası. Terapilerin gücüne zaten bir itirazım yoktu ama yoğun hayat gidişatından dolayı bulduğum bahanelerin hiç bitmeyeceğini görmeme oldukça yardımı dokundu.
Velhasıl-ı Kelam, sıradan sohbet konumuzda, 'pasif eşcinsellerin aktifleşmesi' yazısının beni kalbimden vurmasını dile getirmem ve yine 'kendine söyle' tepkinin buralara gelmesi tesadüf müdür
tesadüf böyle birşey midir, hayatta tesadüf diye birşey olabilir mi, bu tesadüf nerelere varır nelere yol açar
neden bir başkası değil de, bu arkadaşın daha ilk konuşmamızda 'sen ne kadar derin bir adamsın' dediği benim ilgimi çeker bu yazı?
Hayatım boyunca okuduğum onca kitabın yapamadığı, hiçbirinin bu kadar etkilemediği ben gibi; Başkalarını da bu denli etkilemiş midir? bu cümle.

"gelişmemiş benlik, özgüven ve doyrulmamış ruh; artık kendini aşkın ateşten gömlek giydiği ve büyülü kelimelerle nevrotik danslar yaptığı cellad sahnesindedir.eğer bilmemek ve düşünmemek için inat ederseniz bu sahnede perde beyaz bir kefene çalıncaya kadar devam eder."
« Son Düzenleme: 26 Aralık 2014, 02:58:45 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle
HAZRETİ ALİ'Yİ NEDEN SEVEMEDİM

Kanalizasyon, Bağ Evi ve Hüsamettin‏

dün gece yaptığımız konuşmada "Sünnet Şöleni, Makas ve Erkeklik" yazısıyla ulaşılan sonucu öğrendiğimden beri
kafamda nerden başlasam, neyle başlasam soruları uçuşuyor
kimbilir bilinçaltımda neler gizli, düşünüp duruyorum ama bir an önce de yazmaya başlamalıyım
artık net ve sansürsüz
sebebini bilmiyorum ama bana birden bir cesaret geldi
Kim ne der?, Ya biri durumu çakarsa? korkularından arınmış bir cesaret
sahip olamadığım için Hz. Ali den bile nefret ettiğim cesaret
çocukken (14-15 yaşlarında, belki hala) annem Hz. Ali nin ne kadar cesur bir insan olduğu hikayelerini anlatırdı ve ben herşeyden korktuğum için, sırf bu sebepten içten içe sevemedim Hz. Ali yi
ama dile getiremezdim elbette, dine karşı yapılabilecek herhangi bir yorum CIS, Allah yakardı.
başka cesur kişilikler de hatırlarım ama nedense özel olarak Hz. Ali ye içten içe fesatlanırım, hele ki
"Hz. Fatımalar, ancak Hz. Alilere nasip olur, kendinizi temiz tutun" diye bir cümle duymuştum ki, içimdeki haset çığ gibi büyümüştü, nasıl olurdu hem bu kadar cesur, hem de Peygamber kızıyla evlenebilecek kadar heteroseksüel olabilirdi
sahip olamadığım herşey onda vardı, tertemiz ve Allahın sevgili kulu, dillere destan bir yiğit ve ölümüne heteroseksüel
zaten bu tamamlamanın Allahın sevgili kulu olanları sevmem, olmayanlarla da sevişmek isterim genelde
gelelim benim şu akılalmaz saplantılarıma
bildiğim en büyük saplantılarımın başında temizlik  ve delik fobim geliyo
Allahım delik fobisi yazarken bile yüreğim sıkışıyo
öncelerde yüzeyi pürüzlü şeylere karşı çok korkunç bi fobim vardı, "mayın tarlası" diye bi top vardı, her yerinden sivilceler çıkmış gibi, dokunamazdım bile ama bu tripofobia/delik fobisini keşfettiğimden beri onu arar oldum
lanet olsun Allah kahretsin, ilk ekşi sözlükteki bir linkle keşfettim, tripofobik misiniz? adıyla paylaşılan bi video
izlediğimde dehşete düştüm, kaşınmaktan her tarafımı yara ettim, video yu kapattım ama geçmedi, neredeyse 1 haftaya yakın uyuyamadım, orda gördüklerim sürekli gözümün önündeydi
ritmik düzenli küçük küçük delikler ve içlerinden birşey fırlayacakmışçasına bulunan tohumlar gibi
yazarken nefes alamıyorum gerçekten, yüreğim sıkışıyo
araştırdım, aslında tüm görseller tek görselden 'lotus çiçeğinin tohumu' görüntüsünden türemişti, bu görüntüyü photoshopla insanların yüzlerine kollarına koymuşlar
gecelerce ağladım, bi türlü aklımdan çıkmıyo, deliler gibi kaşındım, sürekli dua ettim unutmak için, en sonunda biraz sakinledim ama o günden sonra adeta hayatım boka döndü
o gün gördüğüm tüm görseller tek görselden türemiş olmasına rağmen, artık normalde beni rahatsız etmeyen herşeyi onunla bağdaştırmaya başladım, küçüklü büyüklü herşey, makarna süzgecindeki deliklere kadar herşey ona benziyodu
şu an bunları anlatırken bile deliler gibi kaşınıyorum
temizlik takıntım ve bu fobi birbiriyle bağlantılı ama nasıl olduğunu henüz bilemiyorum
o kadar takıntılıyım ki, sürekli üzerimi kokluyorum, yatak yorgan sürekli yıkıyorum,herhangi bir dağınıklık olduğunda uyku uyuyamıyorum, herşeyden huylanıyorum, iğreniyorum, çoğu insanın yaptığı yemekleri yiyemiyorum
sürekli kendimi kirli gibi hissediyorum, hergün duş almama, deliler gibi yıkanmama rağmen, suratım saçım vıcık vıcık yağ içindeymiş gibi geliyo, aynaya bakıyorum normal ama kendi kendime heryerimden yağ damlıyomuş gibi hissediyorum
ve bu hisle sürekli saçlarımı vücudumu suratımı kaşımaya başlayıp, en son saçlarımı yolarken buluyorum kendimi
en son ev arkadaşım, klozetin kenarına işediğinde dedim bu sefer temizlemicem dursun öyle
yattım ve gördüğüm sarı leke sürekli gözümün önüne geldi, en son o sarı lekeye ekmek banıp yediğimi hayal etmeye başladım, evet kulağa ne kadar piskopatça geliyo
hem midem bulanıyodu, hem engel olamıyodum, sürekli o çişe ekmek banıp yiyodum
saatlerce direndim ama uyuyamadım, en son kalkıp 1 saat boyunca çamaşır suyuyla banyoyu temizledim
bu konuyla bağdaşabileceğini düşündüğüm, çok küçüklüğümde hatırladığım bi takım olaylar dizisi var
henüz okula başlamadığım 5-6 yaşlarındayken, mahallemizde kanalizasyon borusu patlamıştı
kepçe gelip, orayı kazıyodu ve klasik tüm mahalleli etrafında toplanmış, ben de beraberinde izliyoduk
açtıklarında koca bi çukurun içinde, akan boklar çişler, sonra orda bi çocuk(15-16 yaşlarında heralde benden büyüktü)
diğerinin ablası hakkında, "Özge tuvalletteyse şimdi şu borudan çıkar gelir" diye bi espri yapmıştı
bunun espri olduğunu ancak şu an anlayabiliyorum, o kadar ciddiye aldım ve korkmuştum ki, insan gerçekten tuvaletini yaparken deliğe düşüp boruların arasına kaçabilir sanmıştım
daha sonra babamın teyzesinin bağ evinin bahçesinde bir tuvalet vardı, tuvaletin kanalizasyon sistemi yoktu, tuvalette bir çukur vardı, kare şeklinde içi bok doluydu, üzerine kül döküyolarmış en son gün sonunda
normal bir tuvalet deliğine göre oldukça geniş ve ben onu her gördüğümde dehşete düşerdim
içine düşüp sıkışcam sanardım
daha sonra "olacak o kadar" dizisinde 'hüsamettin' adında bir tipleme vardı
kızarmış suratlı, saçma sapan yerlerden çıkan, kafası tencerelerden falan çıkardı ve bi keresinde kadın klozeti açtığında kafası ordan çıkmıştı
o sahneyi gördüğümde şok geçirdim ve kronolojik olarak tam bu sırada, kanalizasyon, bağ evi ve hüsamettinden sonra
uzun süre hep aynı rüyayı görmeye başladım
"rüyamda babam mutfağımızın tezgahında açılan bir yarığın içine sıkışmış, sadece kafası dışarda, çığlık çığlığa yardım istiyor, bulunduğu yer tıpkı bağ evindeki gibi kare bir delik ve içi bok dolu, kafası da tıpkı hüsamettin gibi sıkışmış. yardım etmeye çalışıyorum ama asla gücüm yetmiyor ve kaya kaya babam içine doğru batıyor, en sonunda boğuluyor mu noluyor orasını tam hatırlamıyorum."
ben bu detayları dün geceki telefon konuşmasıyla hatırladım
gecelerce bu rüyayı gördüm ve ne zaman kesildi hiç hatırlamıyorum
(şu an bunları yazarken deliler gibi kaşınma krizine girdim gene)
« Son Düzenleme: 26 Aralık 2014, 03:20:51 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle