Vamık Volkan psikanaliz ve psikoterapi alanında çalışmakta olan bir psikiyatr. Kıbrıslı. Tıp eğitimini ABD de almış. Çok sayıda kitabı var.
“John Buckman adındaki bir meslekdaşım, İrlanda at yarışlarında büyük miktarda para kazandıktan sonra depresyon nedeniyle hastaneye yatan alçakgönüllü bir Londralı'nın öyküsünü anlatır. Bu adam komplike olmuş yas içindeydi. Birdenbire gelen servet, önceki yaşantısının yitimi anlamına geliyordu. Yeni kavuştuğu zenginliğin tüm çekiciliğine karşın, eski yaşantısından vazgeçemi yordu.”
Bir halden başka bir hale geçmek, geçmişi terk etmek iyi bir duruma geçecek olsak bile zor değil mi?
Daha sonra Volkan, Alice adlı hastasından söz eder ..
“Alice hastam olduğunda on sekiz yaşındaydı. Bir yıl içinde 13.5 kg. vermişti ve anoreksi tanısıyla hastaneye yatırılmıştı. Durumu merak uyandırıcı bir örüntü gösteriyordu. Tartı 45 kilogramın altını gösteriyorsa, Alice o gün zayıflık takıntısını unutup yemek yiyordu. Tartı 46'ya vurduğunda ise kendisini açlığa mahkum ediyordu.”
Anoreksiya nevroza düşük bir vücut ağırlığına sahip bir insanın, kilosu az olmasına rağmen kilo almaktan veya şişman biri olmaktan korkması ile ilgili bir hastalık.
Alice in ise iri yarı bir dedesi vardır…
“ Dede kansere yakalanınca, aile Alice'i üzmemek için bu haberi ondan gizledi. Hastaneye yatırıldığında, ziyaret etmesine izin verilmedi. Dedenin ölümü yıkıcı bir darbe oldu. Cenazede, Alice onun bedeninin bu kadar küçülmüş ve örselenmiş olduğuna inanamadı. Dedenin yavaş yavaş kırk beş kiloya indiğine kulak misafiri olduğunda ise kendini kaybetti.”
Vamık Hoca Alice in karmaşık psikopatolojisini belirtmekle birlikte kilo meselesinin sembolik anlamına dikkat çekiyor..
“Alice’in kırk beş kilo olma saplantısı, onun Dede ile bağı, yaşlı adamı sağ tutmak için çaresizce başvurduğu girişimiydi.”
Dolayısıyla kaybettiğimiz kişiler için bir sembolik dil ve davranışlar örgüsü geliştiriyoruz demek ki.
“Yas tutmayı yalnızca ölüm ya da boşanma gibi büyük kayıplara bir yanıt gibi düşünme eğilimimiz var. Oysa yas tutma, basitçe herhangi bir yitim ya da değişikliğe verilen psikolojik yanıt, iç dünyamız ile gerçeklik arasında bir uyum sağlayabilmek için yaptığımız uzlaşmalardır.”
Ama bizim bir davranış şeklimiz de var olan “şeyleri” inkar etmektir
“Eğer yas tutamıyorsak, eski sorunların, düşlerin ve ilişkilerin kölesi olarak kalırız. Hala geçmişin melodisine göre dans ettiğimiz için bugüne ayak uyduramayız.”
Vamık Hoca hayatın doğal ritmi ile psikiyatri arasında da güzel bir bağlantı kurmuş:
“her kayıp, eğer tam olarak yası tutulabilirse, büyüme ve yenilenme için bir araç olabilir”
Yas tutma yetisini neler bozar?
“Dört etken yas tutma yetisini bozar. Birincisi, kişinin duygusal yapısıdır. Çocukluk gereksinimleri yeterince karşılanmamış ya da bir dizi kayba uğramış kişiler keder duymakta güçlük çekebilirler. İkinci etken, kaybedilen ilişkinin özgül doğasıyla ilgilidir. Aşırı bağımlı ya da bitmemiş meselelerle yüklü bir ilişkinin bırakılması daha zordur. Üçüncü etken yitimin koşullarına ilişkindir. Birisi aniden ya da kötü biçimde ölürse, bu ölümü kabullenmek daha güç olur. Sonuncu etken ise, günümüzde kederin dışa vurulmasına karşı getirilen kısıtlamalardır”
Bu kitap yalnızca ölümü değil, genel olarak yaşarken nasıl bir ritim ve üslupla yaşadığımızı da ele alıyor. Yüzü belki ölümden çok yaşama yönelik. O yüzden “iç karartıcı” diye okumaktan kaçınmamanızı öneririm.
Dr. Kubilay Boğoçlu
Aşağıda Vamık Volkan ın Türkçe de basılmış kitapları var
Ölümsüz Atatürk, Mustafa Kemal e bir de psikanalizin gözüyle bakmak isteyenler için iyi bir kaynak.
Atlarla yaşayan kadın, Kozmik kahkaha ve Kusursuz kadının peşindeyi bir terapi boyunca neler olup bitiyor diye merak edenler okuyabilir.