Adem Güneş Uzman Pedagog - 16.03.2010
Zaman - Yorumlar Devlet Bakanı Aliye Kavaf'ın "Eşcinsellik bir hastalıktır" sözleri ile başlayan tartışma, aslında hiç bitmeyecek de olan bir tartışmanın ne kadar sinsi bir şekilde pusuda beklediğini de gözler önüne serdi.
Evet, eşcinsellik sadece Türkiye'de değil, Batı'da da hâlâ ne olduğu konusunda ortak bir tavır sergilenemeyen hassas bir tartışma konusudur.
Aslında beklenilir ki, bu kadar hızla ilerleyen bilim dalları böylesi hassas bir konuyu bir çırpıda çözsün ve bu konudaki tartışmalar ortadan kalksın. Ve belki de böylece, bu tartışmanın direkt muhatabı olan kişiler de kendi dünyalarında yaşadıkları sorunlarına bir isim koyabilsinler. Ancak böylesi bir ortak tavır hemen hemen imkânsızdır.
"Eşcinsellik" tartışmasına iki ayrı bilimsel pencereden bakılabileceğini söyleyebiliriz. Bunlardan biri "hekimler" veya hekimler içinde özellikle "psikiyatri" sahasında uzmanlar ki bu meslekler "makine metaforu" ile çalışır, bir diğer muhatap ise, "psikolog ve pedagoglar"lar ve/veya terapistlerdir ki bu meslekler de hermönetik yaklaşımla çalışırlar.
Bütün bu öz bilgileri bir kenara kayıt ederek tartışma konusuna bakalım.
Önce hekimlik mesleğine bir bakalım. Hekimlik mesleği "makine metaforuna" göre çalışır. Olayları incelerken "materyal" bir bakış açısına sahiptir. Örneğin bir kişinin kolu kırıktır. Konunun uzmanı olan hekim, kendi bilgi ve tecrübesi ile kırık olan o kolu "tamir" etmeye çalışır.. kemikleri yan yana getirir, filmini çeker, kemiklerin kaynaşımını kolaylaştırıcı ilaçlar verir, ağrı kesicilerle takviyede bulunur ve kırık kolun "arızasını" giderir. Bu örneği çoğaltabiliriz, kanser olan bir kişinin kanserli hücresini yok etmek için veya kalbi delik olan birinin kalbindeki "arız" yine makine metaforu ile düşünerek, yorum yaparak çözülmeye çalışılır. Böylesi bir yaklaşım tarzı aslında hekimlik mesleği açısından bilimsel çalışmanın da olmazsa olmaz bir gereğidir. İşte bu meslekî gerçek açısından bakıldığında hekimlik mesleğinde iki şey ön plana çıkıyor.
Bunlardan biri, hekimler kırık bir kolu tedavi etmeye çalışırlarken o kolun neden kırıldığı ile çok ilgilenmezler. Yani, örneğin, mahallede arkadaşı ile çocuk kavga etmiştir, arkadaşı onu kovalarken düşmüş ve kolu kırılmıştır çocuğun. Bir hekim, bu çocuğun arkadaşı ile niye kavga ettiğini, başka zamanlarda da kavga edip etmediğini, o çocuğun babasının ne iş yaptığını, mahallede devamlı kavga olup olmadığını, kavga eden çocuğun kaç kardeşi olduğunu öğrenmek istemez, öğrendiği bu bilgiler de biraz sonra kullanacağı tedavideki usulleri belirlemez. Hekim için o an kol kırılmıştır, bu kol en kısa sürede tedavi edilmelidir.
Hekimlik mesleğinin ikinci önemli noktası, bütün pozitif bilimlerde olduğu gibi, somut ve objektif olay arar. Bir hekim görevini yapabilmesi için, eli ile tutabileceği, gözü ile görebileceği somut bir rahatsızlık görmek ister. Hatta eli ile tutamıyor gözü ile göremiyorsa, özel cihazlar ile filmler çekilir, laboratuvarda tahliller yapılır, ölçümler yapılır ve somut bilgiler elde edildiği an tedavi için girişimler başlatılır.
Bu açıdan bakıldığında "Eşcinsellik bir hastalıktır" demek hekimlik mesleği açısından yanlış bir tanımlama olur ki, Bakan Aliye Kavaf'ın açıklamasına başta "Türk Psikiyatr Derneği" olmak üzere birçok hekim, eşcinselliğin bir hastalık olmadığını ve böylesi açıklamaların talihsiz bir açıklama olduğunu ifade etmek zorunda kalmışlardır.
Evet, hekimlerin bu konuda yapmış olduğu açıklama ve eleştiriler gayet normaldir. Zira, eşcinsellik, hekimlik mesleği açısından veya başka bir ifade ile, "makine metaforu" ile çalışan bilim dalları açısından hastalık olarak tanımlanamaz.
Çünkü, bir hekim için eşcinselliğin hastalık olarak kabul edilebilmesi için elde "somut" bilgiler, laboratuvar tahlilleri, filmler, röntgenler, tomografi verileri olması gerekir. Ancak, eşcinsel davranış sapması gösteren kişiler üzerinde yapılan çalışmalarda, "somut" bulgular elde edilemiyor. Ne kan analizlerinde, ne beyin tomografilerinde ve ne de fiziksel yapılarında anormal bir durum tespit edilememesi hekimlerin bu konuya bir hastalık olarak bakmasının önüne geçiyor. Ki bu nedenle Amerikan Psikiyatr Birliği tarafından eşcinsellik bir hastalık olarak kabul edilmekten çıkartıldı.
Bununla birlikte, eşcinsellik konusunda hekimlik mesleğinin tıkandığı ikinci ayrıntı ise, eşcinselliğin hastalık olarak kabul edilememesinden sonra ortaya çıkıyor. Eğer ve mademki, eşcinsellik bir hastalık değilse, o halde bu davranış sapmasının nedenini ve niçinini araştırmak da gereksiz ve anlamsızdır diye görmektedir.
İşte şu an medyada çok sıkça gördüğümüz birçok hekimin aslında söylemek istediği şey budur; birçok hekim mesleklerinin temel felsefesinin gereği olarak, yani makine metaforunun bir sonucu olarak; "Ortada somut bir arıza olmadan bir kişiye hastasın diyemezsiniz" demektedirler. Bu bakış açısına göre "eşcinsellik" bir cinsel tercih meselesidir ve kişinin kendi özgür seçimidir. Ancak olaya cinsel özgürlükler meselesi ile bakacak olursak, Hollanda'da olduğu gibi ciddi bir çıkmaz içine girilebilir. Hollanda'da önceki seçim döneminde çocuk tacizcileri birleşerek bir parti kurmuşlar ve çocuk tacizlerinde yaş sınırının 12 yaşa indirilmesi için cinsel özgürlük girişimi başlatmışlardı. Bu girişim çocuk tacizciliğinin bir hastalık olup olmadığı sorusunu da gündeme taşımıştı. Eldeki somut verilere göre bakıldığında tacizcilerde somut bir fiziksel arıza olmamasından dolayı makine metaforu ile olaylara bakan bilim dalları çıkmaza girmiş ve söz söyleyemez duruma düşmüştü.