Kadınları cinsel olarak erotize edip fantezimde yer vermedim.
Kadının rolü daha aşağılık gibi geliyordu bana. Genel olarak ve cinsel olarak kadın çocukluktan beri bana aciz geliyordu o yüzden kadınla özleştirildiğimde çok rahatsız oluyordum işte. Bu hala böyledir kadınsılık vurgusu benim üzerime vücudumla ya da herhangi bir sebeple bağdaştırılırsa aşırı takıyorum, çok sorun ediyorum. Hayatın içinde olduğu kadar kadın cinsellikte de sanki acı çekiyor eziliyor gibi. Sanki ilişkide aşağı olan da kadın, bir şey kadının içine giriyor sonuçta, kadına kötü bir şey yapılıyormuş gibi bir düşünce çocukluğumdan beri vardı bende. Küfürlerimize bakın en çok edilen küfür bunun en belirgin hali değil mi?
Çocukken kızlarla arkadaşlık ederdim; yasak, günah kızlardan uzak dur gibi katı bir tavırları yoktu ailemin. O yüzden kızlarla çokça oynadığımı hatırlıyorum, grup oyunlarında bile kızlarla oynardım.
Yani çocukken sorun yoktu, sonradan erkek aslında aşağılık kadına kötü davranıyor, moçoluk çok feci gibi düşünmeye başladım, babamın annemle ettiği büyük kavgaların etkisini de yadsımamak lazım. Öte yandan o tür erkek olamadığım için onu eretozi ediyorum. Kendim kadınları aşağılık görmüyorum, onlara iyi davranıyorum, ben iyi biriyim, eşitlikten yanayım ama erkekler öyle değil. Ama onlar gibi de olmadığım için ötekileştiriyorum.
Kıskanıyorum özeniyorum. Yani kafam baya karışıkmış işte.
Ben şuan mesela romantik ve duygusal ilişki kuramıyorum kimseyle Hüseyin hocaya göre sadist bir kimlik geliştirmişim. Oda şöyle; benim bu erkek kimliğim babam ve akranlarım tarafından kabul görmediği için bu erkek kimliğimi başarı üzerinden yürütmüşüm, başarılı olunca diğer erkeklerden daha üstün hissederim kendimi belki diye.
Okul başarımla kendimi sürekli kıyaslaya kıyaslaya bu sadist kimliğim genişlemiş. Kırılgan bir erkekliğim olsa da bir kimlik edinmiş gibi hissediyordum kendimi başarılı olunca, tıp kazanmam bu yüzdendi. Bu duygularımı da sürekli beslediğim için duygusal yönümü hep yok etmişim. Çevremdekiler tarafından, süper inek, çalışkan o, hep ders çalışır, rekorcu gibi görünmek cinsel kimliğin öne çıkmasını kamufle etti. Bu benim işime geldi, hatta işimi kolaylaştırdı. Düşünsenize ben hiç sene uzatmadan bitirdim tıp fakültesini.
Hala aynı durumdayım başarılı olmazsam sanki kendimi inşa edememişim gibi hissederim. Tus sınavı var şimdi önümde. Ona çalışıyorum hazırlanıyorum. Yine bir yarış var önümde. Benim ve diğer erkekler arasında bir yarış.
Başarılı olamadığımda yüksek not alamadığımda kendimi yaşamaya değer bulmuyordum, işte aradaki cinsel kimlik karmaşamı sadistlikle kapattım.
Okul çevrende nasıl algılanıyorsun sence?
Beni şuan 6 yıldır birlikte okuduğum kişilere sorsanız gayet normal biri derler size benim hakkımda. Lider, çalışkan, gruba yön verici derler ama ben içten içe hiç öyle hissetmiyordum kendimi. Sanki hep kendimi göstermem, kanıtlamam gerekiyor, her konuda başarılı olarak, hatta ortamda komik bir şeyler anlatarak hatta farklı konularda bilgi vererek yani hep ben konuşulayım. Aksi olduğu her anda da kendimi depresif moda sokuyordum. Arkadaşlarım beni sevmiyor mu gibi triplere giriyordum.
Şimdi nasıl durum kızlarla mı daha yakın arkadaşsın? Başarılı oldukça erkeklerle arkadaşlık kurman kolaylaştı mı?
Ben kadın duygularından da erkek duygularından da anlamam aslında çünkü duygusuz biriyim.
Sizin ne sorduğunuzu anladım; benim yaşadıklarımı yaşayanlar kızları daha iyi anlıyor, onlarla daha rahat iletişime giriyor ama ben öyle de değilim işte. Kızların muhabbetini sevmem, sığ gelirler bana. Kadınlıktan o kadar uzağım ki bakın o aşağılamayı belki kendi içimde ben de yapıyorum, emin değilim ama kadınlar hep oldu yakın çevremde ve ben daha fazla erkek olsaydı keşke diyordum, bu baskıyı bazen hissederdim içimde. Baba ve abi erkekliğimi onaylamadığı, onlardan kabul görmediğim ve sürekli annemle kadın ortamlarında bulunmam bende bu dengesizliği bu karmaşayı yaratmış.
Arkadaş grubumda hep öne çıkan ben olmalıyım bu konforlu hissettiriyordu.
Duygusal olarak insanlara bir şey veriyorum gibi ama öyle değil vermiyorum, aslında hep talep eden tarafım. Emek vermek zaten zor gelir bana, birine vaktimi ayırınca bile çok fazla şey vermiş oluyorum kanımca.
Sevgiyi koşullu bir şey gibi düşündüm hep, başından beri ben uslu sorunsuz olduğum için başarılı olduğum için beni seviyorlar diye sevgiyi yanlış kodladığımdan ezelden beri hep bir için faktörü vardır bende.
Olduğum kişinin olduğum gibi sevilecek bir şey olduğuna hiç ihtimal vermediğimden, değersizliği doğurmuşum. Bu değersiz hissetmemi de işte sadist kimliğimi besleyerek, insanları ezerek kendimi yükseltmeye çalışıyorum.
Nasıl eziyorsun, ezmek ne demek?
Annem bana sen yılan dillisin der. Yani ben insanları kırmak istediğimde dilimi çok sivri silah gibi çok kırıcı kullanabilirim.
Özellikle üzülsünler diye çabalarım.
Ergenlikte kurduğum fantezilerde; o maço o erkeksi tiplere zorla sahip olduğum fantaziler kurardım bu da işte sadist kimliğimle alakalı.
Tıp okudun o ortamda daha kolay olurdu, hissettiklerini danışmadın mı hiç kimseye ya da araştırmadın mı kendini tanımlamadan önce?
Üniversite döneminde Cinsel işlev bozukluklarını araştıran bir hocamız vardı ki bu konuda ünlü bir hocadır kendisi, ona email attım bir gün durumumu özetleyen ve randevu verdi gittim. Benim porno bağımlılığım var bundan rahatsızım! Çözüm arıyordum dedim ama o bana ‘’sen böylesin yapacak bir şey yok’’ dedi. Ama ben kadınlardan da çok hoşlanıyorum dedim, o zaman ‘’biseksüelsin’’ dedi ama ben aile kurmak istiyorum, çocuk istiyorum dedim, ‘’o zaman eşcinsel pornosu değil hetero pornosu izle’’ dedi. Hepsi bu işte, devamı yok konuşmanın. Burada bitti.
Psikiyatrlar bu konuya farklı yaklaşıyor ben o hocada aradığım cevabı bulamayınca çok üzüldüm çok kötü hissettim kendimi. Özellikle ‘’sen böylesin kabullen’’ kısmı var ya işte ben hiç kabullenmedim o sözlerini. Çünkü içinizde bir yerde biliyorsunuz bir şeyler yanlış gidiyor ve böyle devam etmek istemiyorsunuz. Kişiliğim ve benliğimle bağdaştıramadığım bana yabancı kalan bir durumu nasıl kabullenebilirim diye haftalarca düşündüm.
Saçma geliyordu ‘’kabullen’’ diyor kabul etmediğim için zaten size geldim diyemedim yüzüne. Bu zavallıca bir şeydi, yani kabullenmek. Çok üzülmüştüm çünkü ben zoru severim kolayı değil…
Sonra uzun süre kimseye gitmedim zaten öğrenciydim kısıtlı bütçemde doktorlara ayıracak maddi kaynağım yoktu. Birde yine aynı olumsuz cevabı alırım korkusu, ya beni kandırırlar aç kalırım buralarda üstelik fayda sağlamaz da umudum çöpe giderse daha fazla zarar görürüm diye de korku geliştirdim içimde.
İnternetten araştırmaya başladım. Dini videolar dinledim, makaleler araştırmalar okudum işte özetle bu da sizin imtihanınız falan diyor mücadele edin diyor saçma sapan yorumlar seviyesinde kalıyor. Tuhaf yani, hatta Lut kavmi üzerinden yalan yanlış bilgiler dönüyor internette. Dini olarak çözüm aradığım yerlerde de kendime çare bulamadım.
Ben ailemden daha dindarım aslında, mesela ben namaza düzenli başladıktan sonra babam başladı. Yani onların dindarlığı çok geç ben daha yatkındım hep. Kuranı, ayetleri, duaları öğrenmemi sağladı annem ama ikisinin de özellikle babamın çok bilgisi ilgisi yoktu.
Geleneksel mezhepçilik üzerinden dönen din işlerini benimsemedim, bilim üzerinden yol aldım dinde de. O tür yayınlar okudum, gerçeklikle bağdaşmayan hiçbir şeye inanmadım, ayakları basan bir dindi benim inancım. Mustafa İslamoğlu gibi insanları dinledim ve kendi sorunumda ışık oldu bana. Şimdi bu farkındalık ve olgunlukla bu sorunumu çözerim seklinde yaklaştım okuduklarım sayesinde, çünkü bu gelişimsel bir sorun ve çözülebilir. Ben bu hissi seçmedim ki, buna sürüklendim, hatta 3 cü şahıslar yüzünden böyle evrildim ya da şansızlıklar sonucu böyle hissettim kendimi..
Bir kere bile mücadeleyi, anlama çabanı bir kenara bırakıp gelişine yaşamayı aklına getirmedin mi?
Negatif dönemlerim çok tabi, neden bu kadar yoruyorum kendimi kabul etsem de öyle yaşasam dedim ama ben hiç bir zaman bir erkeğe duygusal bir his duymadım ki, erkeklere ilgim sadece cinseldi. Kıskançlıktı. Özentiydi.
Red mekanizması olarak da bağımlılığa yatkın biri olduğumu bildiğim için en yorgun dönemlerimde bile böyle bir şeye girişirsem batarım, içinden çıkamam diye düşündüm. Ama en önemlisi fiziksel deneyim yaşayacak kadar yoğun bir hissim, ilgim olmadı bir erkeğe karşı. Hep fantezilerden ibaretti. Her şey telefondaki videodan ve o an boşalmaktan ibaretti.
Dini olarak da bunun doğru bir şey olmadığının farkındaydım. Fantezilerim Sadizm üzerinden olduğu için de meyil etmedim.
Oyun sigara alkol hep uzak ve sınırlı durdum çünkü ben bağımlılık yaratacak şeylere sarılmayı hep reddettim bir mesafe koyarak deneyimledim bunları.
Avrupa da Amerika da doğan biri olsaydın? Ya da Musluman olmasaydın? Ya da Diyelim ki isviçrede bir hans olarak yaşıyor ama yine aynı hisleri yaşıyor olsaydın yine aynı tepkiyimi verirdin. Bu soruyu nasıl sormak en ıyı çarpıcı olur hocam?
Fark etmezdi! Dini inancı bir korku hatta bir yaptırım mekanizması olarak algıladığım yaşlarda bile bu halimi normalleştirmedim içimde. Zaten çocukluktan beri âşık olurdum, baba olmak, evlenmek hayalim hep vardı. O yüzden yine çare arardım. Toplum beni kabullenmez, sosyal kültürel olarak daha düşük bir profil olurum bu yüzden bu hislerimi gizlemeliyim gibi bir düşüncem yoktu ki, ben en başından beri içsel olarak hiç ait hissetmedim kendimi bu duruma.
Bakın ben her tür bilgiye ulaştım kendimce, her tür kişiye kulak verdim. Mesela yine aynı dönem Anna Erdoğan videolarını izledim, Josef Nikola’sı okudum. Bir çok şeyin daha fazla farkına vardım ve ağır bir depresyon sürecim oldu.
Antidepresan kullandığım olmuştu daha önceki yıllarda çünkü çok kaygılı bir yapım vardı, hep nabzım ve tansiyonum yüksekti, titremelerim vardı. Şiddetli baş ağrılarımdan dolayı acillik oluyordum sürekli. Anksiyete bozukluğuna bağlı semptomlarım vardı.
Cilt yolmam vardı, yani tırnaklarımın derilerini etlerini koparıp yiyorumdum, sürekli bunlarla ilgili psikiyatriden destek alıyorum zaten.
Sonra işte bir dönem daha böyle geçti ve yine çözüm aramaya, araştırmaya başladım ve Hüseyin hocanın videolarına denk geldim ve hemen randevu aldım. 6 seans geçti ve hayatım değişti. Her şeyden önce durumumu aileme söyledim, onlara açıldım, bu büyük adımdı benim için.
Nikola’sın kitaplarında da yazıyordu okumuştum ama uygulayamamıştım, Hüseyin hocanın ofisinde karşımda benim gibi ya da benzer birilerini görmek o aile örüntüsünün ben de yarattıklarını karşımdakinde de fark etmek büyük etki yarattı.
Nasıl anlattın? Ne tepki gördün? Ailene anlatmak ne hissettirdi sana? Hocam bu soruların mantıklı ya da doğru soru biçimi olduğunu dikkatlice kontrol edin lütfen.
Önce abime açıldım ve dedim ki kendimi erkek gibi hissediyorum ama kimliğim çok kırılgan olduğu için ben sadist bir kimlik edinmişim. Bu şekilde hep insanların başarısızlıklarıyla tatmin oluyorum, bu halimi düzeltmem lazım, insan ilişkilerimi etkiliyor, bağlanamıyorum gibi birçok sorunumu dile getirdim. Aileme özellikle annemle arama biraz sınır koymak istiyorum.
Annemin beni istismar ettiği babamın beni ihmal ettiği bu ilişkiye tedavi sürecim gereği bir süre mesafe koymam lazım dedim.
Ben senin maddi manevi yanındayım dedi. Terapilerimi gönülden destekledi fazlaca bir yorum yapmadı. Terslemedi. Bizim abimle ilişkimiz zaten çok sonradan duygusal boyuta taşındı. Çok geç abi kardeş olabildik biz. Yani o 23 lü yaşlara gelince birbirimizi tanımak amaçlı konuşabilir olmuştuk. Çünkü babama yakındı ve ne yazık ki o da beni döver, o da benle hiç zaman geçirmez ilgilenmezdi. Hep korkardım ondan ama çokta kıskanırdım çokta severdim abimi. Özlemdi içimde. Abi kardeş olmayı özlerdim, bilirdim ki biz öyle değiliz.
Abisine açılmış olmak bir nebze rahatlattı Bülenti ama yetmedi ailesine özellikle babasına içini dökmeliydi. Annesiyle arasına mesafe koymadan yani anneyi üzmeden derdini açıklamalıydı. Ancak öyle içine sinecekti. Çünkü bu sorun aile sorunuydu, tek başına çözemezdi. Ailesi onun bu sürecine katkı koymalı tıpkı geçmişte ona ağır gelen anılarına koydukları katkı gibi. Dönüştürecek, acıları anıları unutturacak katkılar.
Abimle görüştüm ailemle görüşmeyi kafama koymuşum Hüseyin hocamla terapilerim tıkırında gidiyordu. O dönem bir de kitaplarını okuduğum Prof Dr Zeki Bayraktar hocaya mail yolladım. Bilimsel sistematiği çok severim o sebeple bilimsel bakmak istedim olaylara ve bana vereceği bilgiyi çok önemsediğim için ondan randevu aldım. Gittim görüşmeye kısaca özetlersem bana sende bir feminenlik görmüyorum dedi senin sıkıntın okb ile ilgili olabilir ve çözülmeyecek bir durum değil dedi.
Yani bu yaklaşımı beni uçurdu, konu çok netti artık kafamda. Hüseyin Bey ile Prof Dr Zeki Bayraktar beyin hakkımdaki görüşü beni hep ötelediğim bu sorunumun üzerine iyice ve dikkatle gitmem noktasında çok radikal kararlar almamı sağladı.
Artık emindim kendim için bir şey yapacaktım artık önceliğim bu meseleydi. Ve hemen o gece ailemi aradım görüntülü konuşmak istedim, hepsini telefonun başına topladım. Annem babam abim…
Okuduğum 15 şe yakın kitap vardı bu konuyla ilgili onlara ilk önce o kitapları gösterdim detaylarıyla. Temel olarak anladığım aile örüntüsünü kitapların sayfalarını göstererek hatta okuyarak anlattım onlara. Dedim ki bir şeyleri doğru yapmamışsınız.
Baba sen annemin duygusal ihtiyaçlarını karşılayamadığın için annem sezgisel olarak duygusal ihtiyaçlarını benim üzerimden giderdi. Benim bir nevi erkekliğimi aldı elimden ve beni kocası gibi yetiştirdi, beni duygusal olarak istismar etti.
Ben sizin ilişkinizde hep taraftım ve senin de büyük katkınla ben sana yakın olamadım, baba figürü, baba sevgisi göremedim, hatta oğlun olarak senden kabul göremedim. Ben duygusal bir şekilde küçük yaştan beri babamın kötü olduğunu duyup görüp dinledim. Sen de zaten aynı evin içinde bana varlığımdan habersizmişçesine davrandın. Tüm bunlar normal değildi. Ne senle özleşim kurdum ne abimle. Abim zaten ergenlikte bizden koptu. Bocaladım, yaşıtlarım arasında da bocaladım. O kabulü göremedim ve kendime başka alan yarattım, başarı üzerinden yürüdüm, kendimi insanlara kabul ettirmenin yolunu başarıyla buldum. Bu yaşa geldim ite kaka ama işler şimdi böyle yürümüyor. İçimde tutarsız, kırılgan biri oldum. Sadist biri oldum. Dedim.
Babam her zamanki övünmeleriyle başladı karşı savunma üretmeye; o an aklıma kendime yıllarca unutturduğum birkaç kötü hatıra geldi ve onu anlattım babama.
Dur tahmin edeyim; bana ilk yolladığın yazılı notlarında olan hikaye, hani şu terapide çözümlediğin, dayılarınla alakalı olan konu değil mi babana anlattığın?
Aynen İklim hanım artık narsizlikte tavan yapmış babamı kendine getirme zamanıydı.