Yıl 2002. Annem, beni okul için giydiriyor, ben ise hüngür hüngür ağlıyorum. Aklımda bu sahne kalmış sadece ilkokula başladığım dönemden. Okul, bilmediğim bir şey olduğundan muhtemelen, deliler gibi korkuyorum. Somut anlamda korkak olmadım hiç, lafımı esirgemeyip dayak yediğimde oldu, dayak yiyeceğimi bile bile insanların karşısına çıktığımda, ne karanlık gecelerden korktum, ne küçücük bir çocukken evde yalnız kalmaktan, ne köpeklerden. Ruhsal anlamda ise Dünya'daki en büyük korkaklardan biri olduğumu sizi temin ederim. "Medeni Cesaret" denilen kavramın gramını taşımadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Okulda ilk günümü hayal meyal hatırlıyorum. Bana kalemini ödünç veren İshak'ın gözümde nasıl büyüdüğünü, yaptığı bu küçücük, minnacık iyilikten dolayı ona nasıl minnet duyduğumu, onu, hemen nasıl da benimseyip bağrıma bastığımı hatırlıyorum. Eve dönünce ablamlara bunu anlattığımı. Gerçekten benim için o kadar önemli bir şeymiş ki ilkokuldan yazmaya başlayınca ilk aklıma gelenlerden biri bu oldu.
Sessiz, sakin, içe kapanık bir çocuktum ilkokulda. Varlığım yokluğum birdi. Uzun bir süre ortadan kaybolsam muhtemelen kimse farkına varmazdı. Merve ile yan yana oturduğumuz zaman bir veya ikinci sınıftaydım sanırım, çok hatırlamıyorunm ama bana nazik davranmıştı diye düşünüyorum ki ilk aşkım olmuştu kendisi. Nazik ve kibar en insanlar erkek olsun, kız olsun benim en büyük zaafımdı hep. Ablamlar okuldaki kızları sorunca onu anlatmıştım. Daha sonra 8 sene beraber okuduk, ortaokulda birbirimizden nefret etsek de okuldan sonra yakınlaşmıştık. Herhalde en az bi' 10 senedir görüşmemişizdir ama hâlâ daha severim Merve'yi içten içe. Belki de aşık "olabildiğim" iki kızdan biri olması vesilesiyledir. Nitekim ben, belirli bir yaştan sonra ancak en yakın(erkek) arkadaşlarına aşık olan, bu yüzden kendini hep kınayan ve suçluluk duyan bir insana dönüşeceğimdir. Kafka'nın kahramanı gibi benim de bu hayatımın en korkunç dönüşümünden haberim yoktur o dönemde.
Ben birinci sınıftayken, ablam da aynı okulda son sınıf öğrencisiydi. Tek başına var olmakta hayli sıkıntı çeken ben, bu 1 seneyi gayet verimli kullanarak, her fırsatta ablamın sınıfının kapısını çalmaktan çekinmemişimdir hiç. Aslında çekinmişimdir de çünkü hâlâ daha Dünya'nın en çekingen adamlarından biriyim, el mahkum deyip çalmışımdır o kapıyı, çünkü ailem hiçbir işini kendi göremeyen bir çocuk yaratmıştı. Kapıyı çalış nedenlerimi çok hatırlamasam da ablamın hocaları ve arkadaşları arasında bayağı meşhur olmamdan mütevellit meşhur kapıyı az bir sayıda çalmadığımı anladım. Ablam hâlâ arada şakasını yapar.