Yine karanlık bir gün bugün. Artık konuşacak kimsem olmadığını fark ediyorum; bu, biraz benim yüzümden, biraz da etrafımdaki insanlar yüzünden. Yazmamı beklediğiniz üsluplu müsluplu bir yazı değil bu yine, sadece içimdekiler. Bugün içime oturan tüm şeyler. Beğenmeniz, beğenmemeniz, takdir etmeniz hiç önemli değil. Bugün bu yazıyı buraya konuşacak, yazacak kimsem olmadığından yazıyorum. Çaresizlikten, çaresizliğimden yazıyorum. Keşke diyorum keşke, en azından anlatabileceğim dertlere sahip olsaydım, Anlattığımda birilerinin beni anlayacağı, adamakıllı dinleyeceği. Bugün yine bu saate zor vardım içimdeki alevlerle. Bugün yine hiçbir şeyin düzelmeyeceği, hiçbir zaman iyi olamayacağım gibi hissettiğim günlerden. Yazmak, konuşmak ferahlatır beni genelde ama şu an bunun bile pek fayda vermediğini görüyorum. Sıkıntılarımın, acılarımın, yüklerimin altında eziliyorum. Günahlarımın altında eziliyorum. Kocaeli'deyim, içerde bir sürü insan var, alt katta bir sürü insan var ama ben çıkmış bu merdivenin tepesinde öylece oturuyorum. Çünkü artık bu içimdekilerle iyiymiş gibi de yapamıyorum. "Başınıza gelenler ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir" der Allah, Kuran'da, bilirsiniz. Galiba benim bu son 3-4 senem ne kadar kötü bir insan olduğumu kavrama zamanım. Çünkü bazen ne yaparsam yapayım o içimdeki ateş sönmüyor, aynı bugünkü gibi. Ağlamayı zillet olarak görür birçok insan, özellikle birçok erkek. Erkeğe ağlamak yakıştırılmaz. Benim nezdimde ise nimettir. Ah bi ağlayabilsem diyorum sabahtan beri, ah bi ağlayabilsem. Konuşarak içimden atamadıklarımı öyle atabilsem. Niye bu kadar çaresizim hocam, neden bu kadar güçsüzüm. Daha 25 yaşında kayboldum. Önümde bir ışık göremiyorum, görebildiğim tek ışık ölüm, hayatı çok sevenlerin aksine. Çok mu iyi hayatları var bu insanların diyorum, neleri var gerçekten bu kadar ölümden korkacak, bi' ben korkamadım bu ölümden ama intihar da edemedim. İki defa ciddi ciddi niyetlendim intihara ama yapamadım. Hâlâ içimden geçirmiyor değilim. Bu hayat bana fazla, ben buraya ait değilim gerçekten. İnsanlar nasıl bu kadar umursamaz oluyor şaşıyorum, kınamıyorum, şu umursamazlığın birazı da ben de olsa diyorum kimi zaman. Kimi zaman hiçbir şey teskin etmiyor kalbimi, ruhumu. Patlayacak diyorum, içim patlayacak. Beynimi susturmak istiyorum, kalbimi. Ne yapacağımı bilmiyorum hakikaten, kayboluyorum bu hayatta. Görünmezim zaten her zor durumda olan insan gibi, kimse görmek istemiyor. Herkes kendi yılanlarının derdinde. Görünmez olmasam diyorum, bana yine Allah'tan başka kimsenin yardım edebileceği de yok ya. Öyle işte. Bu yazı sizin "geç buraları" dediğiniz kısımlarla dolu bir yazı oldu ama öyle işte. Hayatta bazen çok da dobra olmamam gerektiğini öğrensem de size bile neden yazdığımı bilmiyorum açıkcası. Genellikle bu tedavi yolunda bir faydası olur diye yazarım yazdıklarımı ama bugün öyle yazıyorum. Siz, herhalde bu hayatta nasıl hisler besleyeceğimi bilemediğim ilk insansınız, fikirlerim hep nettir aslında. Çok güzel bir şey olmasa da insanlar hususunda böyle. Ama sizin için değil. Siz diyorsunuz ya hep "kendine yazıyorsun", gerçekten bugün kendime yazıyorum herhalde. Çünkü acı da olsa anlıyorum herhangi bir insanın umrunda olmayacağımı... Herhangi bir insanın diğer herhangi bir insanın umrunda olmayacağımı anlıyorum. "Ben niye bu kadar merhametliyim" diyorum bazen, şikayetçi olduğumdan değil merhametimden ama bendeki bu merhametin birazının bile insanlarda olmamasına şaşıyorum. Ben niye bu insanlardan bu kadar farklıyım hocam? Çoğu zaman farklı olmayı sevsem de, farklı insanları sevsem de ben niye herhangi biri değilim derim zaman zaman. Herkes gibi değilim?
Farklı olmak zor, çok zor. Kimsesiz olmak çok zor. Bazen tutunacak hiçbir dal bulamamak çok zor. Bahsedilen "yalnızlığın hınzır uğultusu" kulaklarımı tırmalıyor artık. Yazmak da yetmiyor susmak da.