Gönderen Konu: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası  (Okunma sayısı 7037 defa)

yellowist

  • Newbie
  • *
  • İleti: 7
    • Profili Görüntüle
Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« : 27 Nisan 2021, 02:43:42 öö »
Ben 30'lu yaşlarda, sosyal ama bir o kadar çekingen, içinde derin bir buhranla savaşan biriyim. Neden mi derin buhran diye bahsettim, herkesin malumu olan Eşcinsel dürtüler ve fıtrat çatışması içerisindeyim. Geçmişe gidersek, kendimi tanımaya başladığım 14-15 yaşlarında erkek kardeşimin daha sosyal ve girişken olmasından kaynaklı, benden daha önce cinsel yaşamla tanışması ve mastürbasyonla tanıştırmasıyla başladı hikayem, daha sonraları porno cdler girmeye başladı hayatıma, her şey buraya kadar normaldi, kendim heteroseksüel bir bireydim. Yıllar geçtikçe internetin her eve girmesi, pornoların artık kolay ulaşılabilirliği banada sirayet etmişti. Heteroseksüel pornolardan sonra iki erkeğin birbirleriyle sevişmesi düşüncesive merağıyla 17-18 yaşlarında eşcinsel pornografik resimler hayatıma girmeye başladı. Daha sonrası herkesin malumu gay videoları sardı etrafımı... Ortaokul ve Lise yaşantım boyunca çekingen ve içekapanık bir çocuktum, ama büyüklerin gözünde hep övülen "Efendi, Ağırbaşlı" diye tabir edildim. Ortaöğretim hayatım boyunca çevrem kızlarla doluydu, kızlarla iyi anlaşabilen, onları anlayabilen, güvenilen biriydim. Bu zaman zarfında eşcinsel ve heteroseksüel dürtüler hiç yanıma yaklaşmadı. Yaşıtlarım cinselliği tanımaya başlamış, hatta yaşamaya başlamış, bende ufak bir emare bile olmadı. Hemcinsleri tarafından dışlanan, diğer tarafa atılan bir çocuktum. Özgüven yok, Kilolu, Çekingen, Komutlarla yol alan birisi... Üniversite yıllarına geldiğimde bu içekapanıklık, sosyalleşme durumu düzelttim, bana en büyük katkılarından birisi oldu. Üniversitede hayatımın en büyük aşkı "E" isimli kız arkadaşıma duyduğum platonik aşk, hayatımın en büyük aşkı olarak bugünlere geldi. Aşk yaşantısına girecek olursam 5 kızla duygusal ilişkim oldu. Birisi platonik olarak, diğerleri ilişki anlamında yaşandı, hepsine karşı duygusal olarak bir şeyler hissediyordum ama cinsel bir çekim mevcut değildi, bu dönem zarfında ufak çaplı hissiyatlar vardı ama fazlası olamadı. Bilirsiniz Üniversite ortamında erkekler, eve kız atma peşindedir. Bende böyle bir girişim bir kere denendi. Okulun en büyük ismi çıkmış, herkesin peşinde koştuğu ama benim selam dahi vermediğim, ona karşı ulaşılmaz olduğum "A". Hatta en yakın arkadaşım, İstanbulda olduğum bir dönemde en yakın kankasıyla evde ağırlıyor ve o gece bile benim adımı zikrederek, arkadaşı geçiştiriyor. Bir zaman zarfında arkadaşlarında kafama girmesiyle, muhabbet etmeye başladım. Zaman geçtikçe kendisini evime davet ettirmeye başladığını farkettim. Bir gün yemek yapıp kendisini davet ettim, kesin bir noktaya gider bugün diye düşündüm. Ama kendisi gelmedi. Acaba gelseydi, bir şey yaşansaydı bu durumlar bende olur muydu? hala düşünmüyor değilim. Üniversite sonrasında belirli aralıklarla kızlarla duygusal ilişkilerim devam etti ama içimde yakışıklı erkek cazibesine tahrik olma ve gay pornoları girmişti bile. İş yaşantımı düzene koymuş, askerliği aradan çıkartmış biriydim. Toplumda bilirsiniz bu iki konu halledildikten sonra evlenme konuları başlar hemen. Ama kadınlar bana cinsel olarak çekici gelmiyordu ki. Aklımda yakışıklı bir erkeğin dolgun kalçaları, yüzü yakışıklı olan, kaslı erkekler vardı. Evliliği reddederek geçiştiriyordum ama aklımda da evlenmek ve baba olmanın hayali vardı. Bu dürtülerden çok kez kurtulmaya çalıştım. Düşündüğümde Cinselliğe giriş Heteroseksüel, sonradan eşcinsel olmuşsun. Bu hale geçtiysen, heteroseksüelliğe de aynen bu şekilde tekrar geçebilirsin ama öyle olmuyordu. Heteroseksüel videolar izlemek yetmiyordu, porno dünyasında yine aynı eşcinsel videolarına dönmekle sonuçlanıp, tekrar tekrar hüsran yaşıyordum, sonuçta daha erkendi 35'e kadar kurtulurum diye salak bir düşünceye kapılmışım. Aslında şamarı okkalı yemiş birisin ama farkında değilsin. Gel zaman git zaman bu süreç 26-32 yaş aralığında devam etti. Dini yaşayan bir ailedeyim, ama ibadetlerini sadece dua konusunda yerine getiren bir bireydim. 32. Yaş günümde bir karar aldım ve internette okuduğum belirli şeyleri hayata koymaya başlamalıydım. İlk kural Porno sitelerinden uzak dur. Evet mantıklıydı, o dünyadan kopmam gerekiyordu. İkinci kural mastürbasyon bağımlısı olarak, mastürbasyona ara vermeliydim. Bu iki kuralla başladım, diğer yandan okunmadık dua bırakmadım, ayrıca hacet namazı ile başlayan ibadetlerim, vakit namazlarıyla devam etti. Allah'tan isteme ve yakarı faslına girmiştim. Manevi olarak iyi hissediyordum, ama bir anda fiziksel olarak değişim mümkün olacak mıydı? "Tabi ki Hayır". İnternette bu hastalıktan kurtuluş çarelerini ararken, H. K. Hocanın videolarını denk geldim. Bunun aile yapısından kaynaklana psikolojik bir hastalık olduğunu, terapi ve kişinin iradesiyle bunun üstesinden gelinebileceğinden bahsediyordu. Herkes bunun bir hastalık olmadığını, kabullenilmesi gerektiğini söylerken. O aksini iddia ediyordu. Biraz daha araştırdım, bu forumu buldum, yazılanları okudum, kendi ailemi düşündüm, yaşadıklarımı düşündüm. "Allah seni erkek olarak yaratmış, fıtratın bu neden seni lanetlediği kullardan biri olarak devam ettirsin" diye düşünmeye başladım. Ben bile kendim kabul etmiyorken bu durumu, niye kendini uzman sanan ve kabullenilme diye komut veren insanları dinlemeliydim. Sonuçta içimde bir yuva kurma ve babalık isteği var, Allahtan gelen fıtratımla çelişmeyen tek durumdu bu.
Ve Sonuç olarak H. K. Hocamla terapiye başlama kararı verdim. Ama içimde yüzleşmenin verdiği tedirginlik ve korku beni yaklaşık 2 ay geriye attı ve sürekli erteledim. Mart Ayında artık kesin kararını vermiştim. Kendisine açıkça belirtmediğim, evlilik yapabilmem için psikolojik bir destek almam gerekli diye belirttiğim yakın erkek arkadaşımın desteğiyle. H.K Hocamızı aradım ve ertesi güne randevu aldım.

Bir sonraki yazımda ilk terapime değineceğim, inşallah.
« Son Düzenleme: 27 Nisan 2021, 08:59:06 öö Gönderen: psikolog »

yellowist

  • Newbie
  • *
  • İleti: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #1 : 02 Mayıs 2021, 02:41:43 öö »
İlk terapiye geçmeden önce şunları belirtmek istiyorum. Ekim 2020'de başlayan eşcinsel videolarına ara koymam ve mastürbasyonu azaltmam, Yılbaşı sonrasında Marta kadar mastürbasyon yapmamam, beni nötr bir cinsel kimliğe kavuşturmuş gibiydi. Ne erkeklerden ne kadınlardan tahrik oluyordum. Ya olumlu yönde bir değişim olmazsa diye düşünmeye başlamıştım. Eskiden beni cezbeden erkeksi özellikler, merak uyandırmamaya, bir yandan ilgimi kadınlara yöneltip o yönden bir sonuç alamayışım vardı. Sabır diyordum, biliyordum aklımın bir köşesinde hep bu iş hemen olacak bir iş değil, kafanı kurcalama, zamana bırak diyordu. Diğer aceleci yanımsa isyana teşvik modundaydı...

İlk yazımda belirttiğim gibi detayını anlatmadığım, beni sürekli evlilik moduna sokmak isteyen yakın kardeşim gibi olan erkek arkadaşıma, Evlilik yoluna girebilmem için, bir takım psikolojik sorunlarımı halletmeliyim demiştim. Çünkü yazılanları okuduğum ve videoları izlediğimde bu olayın psikolojik nedenlerden kaynaklandığı fikri mantıklı gelmeye başlamıştı. Arkadaşımın da "Abi o zaman ne bekliyorsun, bir an önce terapilerine başla, Allah sağlık versin inşallah bundan sonra" demesiyle, kararımı vermiştim.
Bilirsiniz her şeyi Pazartesiye endeksleriz şu hayatta, Pazartesi olsunda hallederiz moduna gireriz. Evet bende Pazartesi artık hocayı arayacağım moduna girmiştim.

Ve Pazartesi geldi çattı. Randevu alacağım için, içimi bir heyecan ve stres kapladı. Sonrasında herkesten uzaklaşıp, Hocanın numarasını çeviriverdim. Telefon açıldığında daha önce okuduğum gibi ciddi bir ses tonuyla Hoca, telefonun ucundaydı. Kendimi tanıttım ve randevu almak istediğimi belirttim. "Bu sürece başlamak istediğimden emin misin?" sorusuyla karşılaşınca, yıllardır verdiğim mücadele aklıma geldiğimde "Kesinlikle Evet" cevabını verdim. Benden özgeçmişimi göndermemi ve akşam üstü arayarak saati belirleyebileceğimizi söyledi. Bu şekilde anlaşarak ilk görüşmemizi sonlandırdım. Akabinde bundan önce hiç aklıma getirmediğim, aklımın derinliklerindeki geçmişimi sorgulamaya başlayarak, aile içi ilişkilerim, okul dönemim ve kadınlarla yaşamış olduğum ilişkilerimi içeren özgeçmişimi kendisine gönderdim. Akşam üstü yine heyecana kapılarak Spor salonunun bir köşesinde kendisini aradım ve ertesi gün saat 13.00 için randevumuzu ayarlamış olduk. Aileme de bir yandan içeriğe girmeden terapiye başlayacağımı belirttim. İş yerinde kimseye terapiye başladığımı belirtemezdim. Meraklı insanlar etrafımı çevreleyecek ve ahiret sorularıyla kafamı şişirecekti. Bundan dolayı iş yerindeki şefimede özelden mesaj atarak yarın için terapi randevusu aldığımı ve bir kaç saatlik izin kullanmak istediğimi belirttim. Kendisi anlayışla karşılayarak, bir yardımı olabilirse bir ara konuşabileceğimizi ve kendisinin dinleyebileceğini belirtti. Sağolsun ama nereden bilebilir ki benim bile kendime yardım edemediğim bir durum içinde olduğumu...

Ertesi gün saat 12 gibi iş yerinde ayrılarak Hocanın belirttiği konuma gittim. İçeri girene kadar içimde bir heyecan belirtisi yoktu. Ama Ofisin bekleme alanına girdiğimde bir heyecan kıpırtısı belirdi. Benim dışımda iki danışan daha mevcuttu. Selamlaştım, ama soru sorabilecek veya yanıtlayacak gücü göremedim ilk başta kendimde. İlerleyen dakikalarda danışanlardan biri kaçıncı seans olduğunu sorduğunda İlk seansım olacağını belirttim. Kendisi aralıklı olarak 8. seansına geldiğini belirtti.

Hoca içerideki danışanını yolcu ettikten sonra sıra bana gelmişti.
Hep televizyon dizi ve filmlerinde izlediğim psikolog seansını bende yaşayacaktım şimdi. Ve o koltuğa oturdum. Hoca çocukluğumdan bahsetmemi istediğinde Babamın çocukluk evresinde iş nedeniyle olmayışı, emeklilik sonrası beraber vakit geçiremeyişimiz, İstifçilik hastalığının ilerlemiş evresinde olması ve evde huzur bırakmaması, Anne sorumluluğunda ve kanatları altında büyümem, kardeşimin cinsellikle tanıştırması, hayatıma giren 4 kadını anlattım, Hoca yeri geldiğinde araya girerek kendi deyimiyle çapalama yöntemi yaparak benim hikayemde sorunlu olan noktaları tespit etmeye çalıştı. Benim Okb (Obsesif Kompülsif Bozukluk) yaşadığımı, ilişkilerde çocuksu kaldığımı ve bu ilişkilerin bir yere varamadığını, Mükemmeliyetçi olmam nedeniyle arayışlarımın hep sonuçsuz kaldığını, İçimdeki inat ve alınganlık yüzünden ve en önemlisi annenin duysusallığının bende belirmiş olması nedenlerinden kendimi bulamadığımı ve içimdeki Erkeği büyütemediğimi, sorumluluklardan hep bir bahaneyle kaçtığımı, aslında bir eşcinsel olmadığımı, erkeklerle herhangi bir cinsel ve duygusal ilişki yaşamamış olmam ve kadınlara karşı var olan duygularımdan dolayı bir biseksüel olduğumu, bu saydığım saplantılardan dolayı enerjimi ve ilgi odağımı kendimi göremediğim o erkeklik olgusunu diğer erkeklere yönlendirmemle son bulduğunu söyledi. Terapilere başlamadan önce Ekimden beri izlediğim yolda doğru olduğumu, nerede tıkandığımı sorduğunda ise, Tek başına verilebilecek bir savaş olmadığını farkettiğimi ve psikolojik bir destek almam gerektiğini belirttim. Daha önce okuduklarımdan bir ödev beklentim varken, herhangi bir ödev verilmedi. Mastürbasyonu haftada 1 defa yapmamı ve mastürbasyon esnasında heteroseksüellik dışına çıkmamamı önerdi.
İlk terapi sonrası düşüncemin ne olduğunu sorduğunda, farkedemediğim şeylerle yüzleştiğim ve kendi kişiliğimi oturtamadığımdı. Telefonda korktuğum gibi olmadığını söylediğimde. Hoca neden olduğunu sordu. Kendisine ses tonunun çok ciddi olduğunu belirttim. Sence neden ciddiydim, samimi olamaz mıydım? diye sordu. Olabileceğini ama bir mesafenin olması gerektiğini söylediğimde; "Şu popüler dizilerdeki psikologları izlemişsindir. Hep nazik, sürekli not alan, gülümseyen psikolog profili. Ben böylede olabilirim ama gerçekleri söyleyebilmem için objektif olmam gerekli, sürekli not alırsam senin anlattıklarını senin söylediklerine odaklanamam" demesi, gerçeği özetliyordu.

Terapim biterken beni bir annenin terapisine almak istediğini belirtti. Daha önceleri danışanların başka danışanların terapisine katıldığını okumuştum ve ilk seanstan benimde bir başka danışanın seansına katılacak olmam, süpriz oldu.
Terapisine katıldığım Anne, 2 çocuk sahibi ve şehirdışından katılan birisiydi. Ve terapide bir başka danışan daha alınmıştı. Hoca bizlere dönerek Kadın danışana Annemizle yaşadığımız olayların, bizi nasıl etkilediğini anlatmamızı istedi. "Bir erkek çocuk annesiyle en fazla 3 yaşına kadar yatmalı". Öğrendiğim ilk şeylerden birisi buydu. Bense yer yer 13 yaşıma kadar bazen anneyle yatan bir çocuktum. Bunu dile getirdim. Diğer konuysa banyo olayı annem ergenliğe girene kadar bizi yıkamış, ve daha vahimi kardeşimle yapılan banyolar, mahremiyetin olmadığı zamanlar. Bundan bahsettim. Ve diğer arkadaşta annesiyle yaşadığı olayları anlattı. Kendiside benim gibi Anne sorumluluğunda, gözetiminde büyümüş birisiydi, ortak noktamız buydu.
Sonrasında Hoca,  Anne danışana yaşadıklarını anlatmasını istedi. 2 çocuklu, başarılı bir kariyer sahibi anne. Büyük çocuğunun bir mesajını yakalıyor ve sonrasında içinde beliren korkuyla oda çocuğununun terapi görmesini istiyor. Küçük çocuğunda da anneye düşkünlük yukarı seviyede. Annenin ev yaşantısında çabalamasını ve babanın evde bir rolünün olmaması, Anneyi ezilen taraf görmesi, duygusallığa itiliş, anlattıkça neden bu terapiye davet edildiğimi anladım. Ortak nokta bir annenin çabası ve serzenişleri ve kendisinin ezildiğini hissettirmesi, Babanın ezen taraf gibi görülmesi. Anneyi koruma hissini tetikliyor ve o yaşta farkında olmayan çocuğun annenin duygusallığını almasını, baba rol modelini alamayışı... Sanırım benimde içimde istemsizce babama duyduğum öfkenin sebebi, Ezilen Anneyi Koruma  hissiyatı...

Terapimde Hocanın tavsiyesine uydum ve ses kaydı aldım. Kendisi ses kaydı alan ve sonrasında notlar tutan danışanlarda daha çabuk iyileşme görüldüğünü belirtti. Bu terapiden çıkardığım ders; içimde yaşattığım o munzur çocuğun, aslında bana zarar verdiği ve oluşturamadığım erkek kimliğimle aramda durduğu, kendisine veda etme zamanının geldiği, İnatçılığı ve alınganlığa mantık çerçevesinde son vermem ve mükemmeliyetçiliği hayatımdan uzak tutmam gerektiğiydi. Artık kendimle savaşım başlayacaktı, bir Erkek yaratacaktım içimdeki hastalıklı duygu ve davranışları öldürerek, bu yol ne kadar sürer bilinmez ama zafere ulaşmak için gösterilen yolda ilerlemem gerektiği şühpe götürmemekte...

Bir sonraki yazımda 2. terapime kadar geçirdiğim süreç ve terapime yer vereceğim inşallah.
« Son Düzenleme: 02 Mayıs 2021, 11:07:03 öö Gönderen: psikolog »

yellowist

  • Newbie
  • *
  • İleti: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #2 : 28 Mayıs 2021, 12:22:45 öö »
İlk terapimin sonrası aldığım kararlara uyma faslı başlamıştı hayatımda. İlk kural erkek olduğunun farkına var, o bilinçle davran, herşeye alınganlık yapma ve duygusala bağlama, içindeki o çocuk ölmeli, davranışlarından sen sorumlusun başka biri değil. Artık çevreme farklı yaklaşmaya başladım, o neşeli halimi biraz kenara bırakıp ciddi takılmaya başladım. Tabii vur deyip öldürmedim direk. Özellikle çok sevdiğim kişilere alınma ve duygusal yaklaşımı itikledim en derinlere doğru, belli bir süre bir gariplik sezenler bir şeyimin olup olmadığını sorgulamaya başladı. Cevap gayet basitti "Çok İyiyim". Bu yeni halime alışmaları gerekliydi.
Daha öncede belirttiğim gibi erkekler artık çekici gelmiyordu. Eski halimi kıyaslamak için arada süzdüğüm erkekler olmadı değil ama beni tahrik etme anlamında hiçbir şey hissetmiyordum. Mastürbasyon denemelerimde Kadınlarla fantezi kurarak kendimi biyolojik olarak hazırlamaya çalışıyordum. İlk zamanlar zorlanmama rağmen ilerleme kaydetmiştim. Bu süre içerisinde beni en çok sevindiren, her gece yatmadan önce kendimi kadınlara karşı erekte etme çabalarında bir gece kendimi el yardımı olmaksızın erekte edebilmiştim, o sevinç beni sabaha kadar uyutmadı, sanırım başaracaktım. Dileğim gerçek olacak evlenme adımlarına geçebilecektim. Bu bir kaç gece daha devam etti. Ama sonrasında yine bir hayal kırıklığı beliriverdi. Ama içten içe "Bunu başarabildiysen bu bir sinyaldi, iyileşme yolunda sen sabrederek amacına ulaşacaksın" Bu sözü kendimi motto olarak belirleyerek devam ettim.

İkinci seans için Hocadan randevu alarak gittim. Seansıma daha varken bekleme salonunda 22 yaşında Şehirdışından gelen bir arkadaşla sohbet etme imkanım oldu. Kendisi muhafazakar bir ailede yetişen, Anne otoritesinde ve onun verdiği kararlarla bu noktaya sürüklenen, ve kendi olabilmek için tedaviye devam eden bir arkadaştı. Bende kendi hikayemden bahsettim kendisine ve aramızda bir fark olduğunu anladım; kadınlara duygusal anlamda birşeyler hissetmem ve onun hissetmemesi gerçeği. Bu noktada biraz daha şanslı olduğumu hissettim. Kendisinin genç olması ve yaşantısı biraz beni üzmüştü, ama düşündüm bir zamanlar sende o yaştaydın ve hiçbir şey yapmadın, o ise adımını atmış, yeni bir hayat için kollarını açmış, çabalıyor. Yaşının genç olması aslında avantajıydı, oda kendi benliğine kavuşacaktı.

Hoca daha sonra beni içeri davet etti. Aile ilişkilerinden bahsetmemi istedi. Babamın küçükken annesinin abisini kayırması, küçük çocuk olarak ezilmiş hissetmesi ve kardeşimi kendiyle bütünleştirdiğini, ilk çocuk olarak baştan kaybettiğim hususunu anlattı. Düşündüğümde gerçekten de kendi vicdanını kardeşime maddi ve manevi olarak yardım ederek susturuyordu. Yıllardır kayrılmanın olduğunu aileme kabullendirememişken, bu terapide gerçekte yatan sebebi bulmuştum. İlişkilerden konu açıldığında; İlişki başlayana kadar kadınlara kolay, daha sonra zor olmam üzerinde durduk. Burada da yine aile faktörü sirayet etmiş olduğunu farkettik. İlişkiye başlamadan kolay ulaşılan, idare edilebilir, uysal bir karakterde yani Anneden aldığım duygusal karakter ortaya çıkıyor, bir zaman sonra huysuz, inatçı, geçimsiz bir karakter yani Hastalıklı Babadan aldığım karaktere bürünüp, ilişkileri sürdürülemez hale getiriyor, kendi kimliğim dışındaki aile yansımalarını yansıtıyordum. Hocayla, insan ilişkilere değindiğimizde verilen fedakarlıkların, karşılıksız olması, kendimi yıpratmanın yanlış olduğundan bahsetti. Feminen davranışlarım olmasa da, Annenin duygusallığını almamdan kaynaklı anaç yapının beni etkilediğini, artık iyilik yapmamam gerektiğini, kimseye acımamam gerektiğini söyledi. İş ortamına girdiğimizde, verilen iş dışında bir iş yapmamamı, yine burada da yardımseverlikten vazgeçmem gerektiği, her şeyi kendim için yapmam gerektiğini belirtti.

Bu terapiden çıkartmış olduğum özet; Kimsenin Annesi veya Babası değilim, kimseyi haddinden fazla düşünme. Yardım isteyene yol göster ama yardım etme. Fedakarlık devrinin sonuna gelmiş bulunmaktayım, artık her şey kendim için yapacağım. İleride bir ilişkim olması durumunda önceki ilişkilerimde yaşadığım karakterler işin içine dahil olmayacak, kendi benliğimi yansıtmaya başlayacağım. Önceki terapimde törpülemeye başladıklarıma ek olarak bunlarda ekleniyor, yol dikenli ama sonu gül'e ulaşmak olunca, bu savaşta her şey mübah. Zamanın benden çaldıklarını geri almak ve benliğime kavuşmak var. Geçmişte ve şuan başardıklarımı düşününce ve terapi kayıtlarını dinledikçe bu Zafere çok yakın olduğumu hissettiriyor, şuana kadar moralim bozulmadı, değişken bir ruh haline bürünmedim. En sevdiğim huylarımdan biri yine bana yardım ediyor, "Azim". O yanımda oldukça biliyorum ki bu savaştanda zaferle ayrılacağım.

Bugün 3. Terapime gittim, bir sonraki yazımda bu süreci yazacağım kısa zamanda.
« Son Düzenleme: 28 Mayıs 2021, 11:16:01 ös Gönderen: yellowist »

yellowist

  • Newbie
  • *
  • İleti: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #3 : 04 Temmuz 2021, 01:17:13 öö »
Evet uzun bir aradan sonra yazımı yazmayı nihayet  başarabildim  :D

Gelelim 3. terapime... Terapime iş hayatımdaki Yellowist'i konuşarak başladık. Hoca bir değişiklik olup olmadığını sormuştu. İş hayatımda yeni bir kimlik yaratmaya başlamıştım. Aslında herkes için normal olan ama benim için büyük adımlar. Bunlar neydi peki? İsmim zikredilmeden veya benden yardım istenilmeden ortaya veya başkasına sorular sorulduğunda eski ben hemen iyilik timsali bir melek gibi atlar, yardımcı olmaya çalışırdım. Artık kısaca bana gelmedikleri müddetçe tınlamıyorum, kulaklarıma tıkaç tıkamış gibiyim. Sadece kendi iş yüküm ne gerektiriyorsa onu yapıyorum. Diğer konuysa ilk yazımda da bahsettiğim kardeşim gibi sevdiğim arkadaşım, bana takılarak kızdırmayı çok sever, onun ekibiyle oturduğu masayla benim masam arası yaklaşık 2.5 - 3 mt. falandır. Benim adımı zikrederek kendi ekibiyle konuşarak bana takılır. Eskiden döner cevabımı verirdim ama şimdi millet Bak "Yellowist alınacak öyle deme" falan demelerini duymama rağmen umursamadan işime devam ediyorum. Çok önemli bir şey söyleyeceklerse adresim belli, buyrun masama.

Daha sonrasında konu, baba ile ilişkime geliyor. Babayla ilişkimiz münakaşa modunda gidiyordu diye anlatmaya başlıyorum. Ona karşı öfkemi, onunla tartışarak çözümlemeye çalıştığımdan bahsedince; Hoca, bunun hiçbir faydası olmayacağını, ileri derece hasta bir kişiliği olduğu için onu bastıramayacağımı, aksine onun gözünde benim eskiden beri sıkıntılı, kavgacı, hastalıklı olduğum kanaatini güçlendireceğimi, elime bir şeyin geçmeyeceğini belirtti. Gerçekten de düşündüğümde sinir, stres ve zaman kaybından başka elle tutulur bir yanı olmadığını farkettim. Bana münakaşaya girmememi ve kısa laf sokmalarla işi götürüp, uzatmamam gerektiğini belirtti.

İlerleyen süreçte terapime bana benzer noktası olan bir arkadaşı davet etti. Kendisi de Babasından dolayı hayatı elinden alınmış birisiydi. Babasının beceriksizliği ve insan ilişkilerinde pasifliği, ona sirayet ederek bu noktaya sürüklenmesine neden olmuştu. Hoca bizleri Radyoaktif elementlere benzetmişti. "Dünyada element ve radyoaktif elementler vardır. Elementler kararlıdır, yani normal erkekler gibi. Radyoaktif elementler ise; tepkimeyle kararlı hale geçmeye çalışır, yani sizin gibiler radyoaktif element gibisiniz. Tepkime yaparak kararlı hale geçmeye çalışıyorsunuz ama bu süreçte ne istediğinizin kararını vermelisiniz" diye özetledi. Daha sonrasında arkadaşla aramızda bir fark olduğundan bahsetti, ben diğer arkadaşa göre sosyal kaçıyordum. Yetiştiğimiz semtin bile aslında bizim hayatımızı etkileyebileceğini görmüş olduk. Ben mahalle kültürü olan, Abilik, Komşuluk yapılan sahip çıkılan bir yerde yetişmem beni sosyal yapmış ve kadınlarla iletişim kurabilmeme, duygusal bağ kurarak onlardan uzaklaşmamama neden olmuştu. Hocanın söylediği diğer bir hususta bizim yıllardır övüldüğümüz, matah bir şey sandığımız Efendilik kavramının aslında gerçek kavramını yansıtmadığı, OKB'den kaynaklandığını bunun özgüvensizlik, bizim ahlak diye nitelendirdiğimiz ama vicdan yapma, fedakarlıktan kaynaklandığını, Egomuzun eksik olduğunu, toplum gözünde ezik bireyler olarak görüldüğümüzden, sürekli ilgi çekmek için bir şeyler yapmanın sonucunda takdir gördüğümüz ve bunun ne kadar daha devam edebileceğini sordu. Tek kelime ile özetliyordu "Ego"... Ego'nun ben buradayım demek olduğundan, kendini pazarlamanın, namussuzluk olmadığından bahsetti. Toplum gözünde buradayım demeyi, ben yaptım, ben başarabildim demeyi öğrenmemiz gerekliydi. Verdiği örnekler toplumu yansıtıyordu aslında. Sınavı kendi başarımla geçtim demek yerine Allah yardım etti veya sınav kolaydı, Bu işi ben becerimle yaptım demek yerine Bu iş basit herkes yapar diyerek kendi başarılarımızın üstünü örtüyoruz. Birey olarak kendimizi geri plana atıyoruz genellikle. Daha sonra Türkiye'de yapılan yanlışlıklardan birinin de belli amaç uğruna koşan insanların, aslında en büyük varlığı olan Aileyi ikinci plana atarak boşlamaları, bir kişinin birincil önceliğinin aile olması gerektiği, Anneyse Annelik, Babaysa Babalık görevini en ön sırada ifa etmesi gerektiğini konuşarak, eşlik eden arkadaşı uğurladık ve bana döndük.

Kadınlarla ilişkime, aşk hayatımda bir değişikliği olup olmadığı konusuna geldik. Bir kaç hafta önce arkadaşımın sosyal medya hikayesinde beni beğenen bir kız olduğundan bahsettim. Arkadaşıma beni sormuştu. Hoca ne düşündüğümü, deneyip denemeyeceğimi sordu. Açıkçası yıllar sonra böyle bir şey olması beni etkilemişti. 5 Yıldır biriyle ilişkim olmamış ve yıllar sonra beğenilmiştim. Böyle ifade ederek, görüşme yapacağımı söyledim. Kendisi de bunu diğer ilişkilerime göre farklı olabileceğini belirterek, bunun nedeninin ne olabileceğini sordu? Ben yeni bir fırsat, Kadın ilişkilerinde yeni bir ben olacağını söyledim. Hocada bununda geçerli olacağını ama bundan önceki ilişkilerimde seçenin ben olduğunu, bu sefer seçilen kişi olduğumu yani diğer erkeklerde göremediği bir şey görerek beni seçtiğini söyleyerek, daha önceden seçtiklerimle başarısız olduğumu, bu sefer büyük beklentiler içinde olmadan, önceki hatalarımı yapmadan, ilişkide dengeyi kurabilmem, ilgiyi bekleyen değil ilgi veren, Eski Yellowist'i yansıtmayan, kadın ilişkilerinde yeni bir kimlik yaratan biri olursam, diğer ilişkilerimdeki beceriksizliğimin telafisi olabileceğiyle devam etti. İnsan, diğer erkeklerle kendini yakışıklılık konusunda kıyaslamamalıdır, karşısındaki kişinin onu seçmesi, dünyanın en yakışıklı erkeğisin demektir onun gözünde. Sevdiğin kişinin gözünde yakışıklı olman yeterli, aldatmayan bir erkek kimliği, başarılı bir ilişkiden önemlisi yoktur diye telkinde bulunarak, yeni adımlarda uygulamam gereken bir kaç tavsiye ekledi; Plansızlık, Doğallık ve Kontrol...

Son olarak ödev konusunda yani mastürbasyon hk. konuştuk biraz. İlk yazımda bahsettiğim gibi ilk başlarda cinsel olarak nötr yani aseksüel gibi hissizleştiğimden, zorlandığımdan bahsettim. Kadınların ilgi çekici gelmemesinin neden olabileceğini sordu. Burada yine aile faktörü girdi her zaman olduğu gibi... Ailenin bilinçaltına yerleştirdiği Zina, Ayıp kavramları biraz etkilemişti beni. Örneğin küçükken televizyonda çıkan bir öpüşme sahnesinin anında değiştirilmesi. İster istemez çocuk aklınla onu yanlış olarak kodluyorsun. Hocada bir aile bu tür durumda böyle bir şey yapmasa, çocuklar zaten onun hayatın doğal durumunda olduğunu anlarlar, ama kanal değiştirince bunun yasak, ayıp bir şey olarak beyne yerleştirmesi ergenlik döneminden itibaren sorunlar doğurduğundan bahsetti. Kurulan fantezilerin günah olmadığından, sonuçta eyleme dönüşmediğini, Mastürbasyonun, biyolojik yapıyla, fantezinin de psikolojik yapıyla etkileşimine vurgu yaptı. Fantezi kurarak yapılan mastürbasyonun tedavi sürecinde hem psikolojik hem biyolojik gelişim için önemli olduğunu, bunun günahla ilgilisi olmadığından bahsetti. Belirttiğim gibi bu başlangıçta böyleydi, şimdi kadın fantezisine karşı bir reaksiyon gelişmeye başladı. Şimdi daha iyiyim ödevimi yerine getirme konusunda. Son olarak yaş olarak geç kendisine ulaşmamın, en azından hiç ulaşmamaya göre iyi olduğunu, kadınlarla aramdaki bağı sabırla ilmek ilmek örerek, güçleneceğinden ve yuva kurarak, iyi bir baba olacağımdan bahsederek terapiyi sonlandırdık.

Terapiden çıkardığım özet; Ego kasmaya başlamam gerek. Bana toplum tarafından yakıştırılan Efendilik kavramının içi boş, hastalık tarafından ortaya çıkan bir davranış olduğunu, gerçek efendiliği iyileştikten sonra bulabileceğimi öğrendim. Yeni başlayacağım ilişki kurabilme deneyimimde iş hayatımda olduğu gibi, kadınlar karşısında yeni bir ben yaratacağım. Babamla münakaşaya artık son veriyorum. Ödevlerimde başarısızlık korkusunu ve günah tabusunu yıkıyorum. Radyoaktif element konusuna gelirsek tepkime başlamıştı zaten, kararlılık konusu ise, bu yola çıktığımdan beri kararım belli; Erkek benliğimi yücelterek, eş ve çocuk sahip olmak...

Dün 4. Terapime gittim. Bir sonraki yazımda yeni ilişki için attığım adım ve terapimle ilgili yazacağım.
« Son Düzenleme: 04 Temmuz 2021, 01:43:22 öö Gönderen: yellowist »

yellowist

  • Newbie
  • *
  • İleti: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #4 : 02 Ağustos 2021, 12:11:05 öö »
Terapime geçmeden önce yaşadığım birkaç önemli olaydan bahsedeceğim öncelikle...

İlki ilk yazımda da bahsettiğim çok yakın kardeşim gibi sevdiğim arkadaşıma durumumu açıkladım. Tabi eşcinsel dürtüler gösteren biri olarak geçirmedim konuyu ama şuan ki halim nötr olduğum için aseksüel olarak tabir ettim. Güvendiğim ve beni anlayabilecek kapasitede olmasından dolayı içimi dökerek rahatladım. Kendisi de beklediğim gibi olgun karşılayarak yanımda olduğunu belirtti. "Kadınların içinde kalarak, kadını sıradanlaştırdığımı ve beni tanıdığı için bunuda atlatacağımı" söyledi. Gerçektende Kadını, kafamda yıllardır sıradanlaştırmışım farkına vardım. Onunla dertleşmek, içimi dökmek ve anladığını bilmek, yıllardır sakladığım bir sırrı kan bağım olmayan biriyle rahatça paylaşabilmek rahatlattı.

Diğer olaysa, ilişki kurmaya çalıştığım kadınla iki hafta telefonda arama ve Wp üzerinden görüşmelerimin olumlu gitmesi ve iki tarafında birbirini görme isteğiyle yaşadığı şehre gittim. Beni otogarda karşıladı ve yaklaşık 8 saat, 3 farklı mekanda muhabbet ederek güzel bir vakit geçirdik. Dönüşte beni yine uğurlamasıyla eve doğru yola çıktım. Eve varana kadar güzel yazışmalar gerçekleştirdikten sonra, eve vardığım ve güzel gün için teşekkür ettiğimde; o sihirli cümle yine karşıma çıktı... "Bu güzel gün ve buraya beni görmek için gelmenden dolayı teşekkür ederim. Sanki bende seni yıllardır tanıyor gibiyim, eskiden beri arkadaşımmışsın gibi ama bence bundan sonrada arkadaş kalalım". Açıkçası pek bir anlam veremedim önce. Sonra aracı olan arkadaştan duyduğum, telefon görüşmelerinde aldığı elektriği, yüz yüze alamamış. Şahsen 8 saatlik zaman diliminde eğlenmeyen, elektrik alamayan biri bu süreyi neden uzatır pek anlamadım. Bana kattığı şey, muhabbette tıkanacağımı düşünürken hala akıcı olduğum, hayatımda kadın varlığını özlediğim, bir ilişki yaşarsam daha çabuk toplayabileceğim oldu. Sonuca pek takılmadım, ilişkiler sonuçta iki kişiden oluşuyor ve uyuşamamak ta bunun bir sonucu olabiliyor.

Gelelim 4. Terapime

Hocayla seansımızın ilk konusu. Yazılara ve terapiye verdiğim 1,5 aylık ara oldu. Bir tıkanma veya problemin olup olmadığını sordu. Problemin olmadığını, biraz yaşadığım üşengeçlikten kaynaklandığını belirttim.
Sonrasında Benim tarafımdan ilişki kurmaya çalıştığım kişiyle neden olmamış olabileceğini sordu. Yukarıda belirttiğim gibi 8 saat güzel giden bir muhabbetten ayrıntı hatırlamak biraz zor oluyor ama, hocaya da; Sevgili adayına "Beni arkadaşın hikayesinde görüp beğenmişsin, nasıl oldu" diye sormam ve sonrasında aslında olayın arkadaşın bizi birbirine yakıştırıp onada resmimi gösterip "Bak çok iyi insan, bir tanışın belki anlaşırsınız. İkinizde mutluluğu hakediyorsunuz" demesi cevabını almamın tetiklemiş olabileceğinden bahsettim. Çünkü düşündüğümde yüzünün düştüğü veya muhabbetin tıkandığı farklı bir olay yoktu, gerçi bu soruda da muhabbet kesilmedi, sadece bir an duraksadı ve ciddileşti. Daha sonrasında hoca bu deneyimin bana ne kattığı sorusuyla karşıladı. Dediğim gibi hayatımda kadının varlığını özlemişim. Kadınlarla rahat muhabbet kurabildiğimi, pası attığımı farkettim. Ciddi bir ilişkinin bana gerçekten yararlı olacağı ve sonuca daha hızlı gidecebileceğiminden, kendisinin tavsiyesiyle ilk defa kendim gibi açık olduğumu ve sevmediğim, hoşlanmadığım bir şey için karşı taraf etkilensin diye eskiden olsa olumlu yönde onaylayıcı karşılık verdiğimi ama şimdi kendi görüşümü belirtebildiğimi, cinsellik olarakta biraz kıpırdanma olduğundan bahsettim. Cinsel olarak nasıl bir kıpırdanma olduğunu sordu. Bazı geceler yatmadan önce fantezi kurarak erekte olma çabalarında bir kaç kere başarı gösterdiğimden bahsettim. Bunu ne sıklıkla yaptığımı, mastürbasyonla sonuçlanıp sonuçlanmadığını sordu. Mastürbasyon yapmadığımı sadece, deneme yaptığımı söyledim. Sürtünme gibi bir eylemde bulunup bulunmadığımı sordu. Ara sıra olduğunu söyleyince, yaptığımın çok yanlış olduğunu, mastürbasyon eylemi yoksa bunun gelişimim açısından zarar verdiğini belirtti. Bunun bir takıntıdan, bir gelişme olup olmadığını kontrol ettiğimi söylediğimde ise; "Erkekliğini kanıtlama çabasına giriyorsun kime karşı peki? Bir kadınla ilişkiye girmeye çalıştın da erekte mi olamadın? Sen kendi kendini sorunluyum diye kafanda kodluyorsun. Erkeklik sınanmaz, erkek kimliği sınanarak kazanılmaz" dedi.
Sonrasında Babayla olan ilişkimize geldi sıra...
Babamla artık o uzun münakaşalara son verdiğimi, laflar sokarak uzaklaştığımı söyledim. Ne farkettiğini sordu. Gerçekten de huzur olduğunu, bir şey anlatmanın mümkün olmayacağını anladığımı ve gereksiz zaman kaybından kurtulduğumu belirttim. Kendisi de normal bir baba-oğul ilişkisinin aslında "İki erkek tartıştığında çekilen tarafın babaların olduğu ama benim babamın hasta olmasından dolayı erkek çatışmasında, herhangi bir şekilde bastırılamayacağı, onu çeneyle alt edemeyeceğimi ve normal babaların motive edici, cesaretlendirici olduğunu, babamda bunların eksik olması ve bu kriterleri kendine yönelik istediğinden" bahsetti. Evet kötü bir baba değildi ama bilinçsiz olarak benim psikolojimi mahvediyordu. Çok konuşuyordu, çok detay, boş konuşmalar. Hocanın tabiriyle bu onun en büyük silahıydı. Gerçektende beyni uyuşturuyor bir noktadan sonra. Hoca bunun için gerçekten de güzel bir cümle geçirdi. "Karı kılıklı demek ya da Erkek O.....su demek eşcinsel veya kadınsı davranış değil böyle çok konuşanlara denir. Erkek az ve öz konuşur" dedi. Babanı susturmayı başardığın an, tamamdır diye odak noktayı belirtti.
Daha sonra bir önceki seansta, misafir olan arkadaş yine seansa dahil oldu. Ortak nokta babaydı, bu sefer fark benim babam onun babasına göre daha çok konuşuyor, insanları kafalıyordu. Diğer arkadaşın babasından daha çok konuşuyordu :)
Daha sonrasında kiraya çıkmam gerektiği konusuna geldiğimizde, evin benim olduğunu ve kentsel dönüşüm yüzünden ailemin evinin yıkılmasından dolayı yine yanıma geldiklerini belirttim. Hoca kısaca evine çöktüler ve sen bu duruma izin verdin, daha ne kadar sürdürnek istiyorsun. Bu senin yeni görevin onları nasıl olacaksa orası sana kalmış, bir şekilde göndereceksin. Eğer hızlı iyileşmek istiyorsan, ne kadar hızlı olursan sürecin daha ivme kazanır diyerek ödevimi vermiş oldu. Terapiyi bu şekilde sonlandırdık.

 Terapiye gelmeden önce bir ara Hocaya terapiler sonucu iyileşen danışan biriyle tanışmak istediğimi belirtecektim ki, Allah'ın sevdiği kuluymuşum o gün yıllar önce terapiye katılan ve iyileşen iki arkadaşla muhabbet etme imkanı buldum. Bu benim açımdan motive edici bir gelişme oldu. Her şey bana bağlı biliyorum, sabır dolu bu yolda umuduma bir adım daha yaklaşmak için koşmaya devam edeceğim.

Terapiden çıkarttığım sonuç;

  • Babayla münakaşadan uzak dur ama hakimiyeti kur.
  • Aileyle yolları ayırma vakti artık geldi.
  • Kafandaki takıntıya son ver ve erkeklik kendine kanıtlanacak bir şey değil.


Perşembe günü 5. terapime gittim, büyük ihtimalle bir sonraki terapiye gidince bunu da yazıya dökmüş olurum.  :)

yellowist

  • Newbie
  • *
  • İleti: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #5 : 20 Kasım 2021, 03:19:43 ös »
Uzun zaman sonra...

Evet yazmayalı ve terapiye gitmeyeli bayağı zaman oldu.  Bu süreçte niye yazmadım veya niye terapiye gitmediğime gelince, bir tıkanma yaşamıyorum artık. Yazmak istememin sebebiyse durumumu özetlemek, terapi dışında yaşadığım gelişmeleri anlatmak.

3 Ay oldu hocayla görüşeli, bayağı uzun bir vakit. Her ay düzenli giden ben, önceki terapilerle sanki bir aydınlanma yaşamışçasına, yeni hayatımın verdiği mutlulukla kendimi sevdiğim şeylere; gezmeye, kamp yapmaya, dost ortamına, daha çok sosyalliğin içine attım. Ne mesai sonrası ne haftasonu farketmeksizin kendimi evde tutmuyordum. Hocanın dediği kişisel özelliklerin derinlerden bir volkan gibi çıktığını aşırı özgüvenli biri olduğumu, ego zerresinin kendisini yenileme evresini tamamlayıp olgunluk seviyesine ulaştığını fark ettim. Yeni Yellowist vardı hayatımda. Herkese karşı bir duruşu olan, bir çizgisi olan, en önemlisi "Ben" odaklı ve bir şeyi mutlu olduğu şeyi yapan, istemediği bir şeyi  emrivaki dahi olsa yapmayan. Kendimi tanıdıkça Allah'ın izniyle yapabileceğim, başaramayacağım hiçbir şeyin   olmadığının farkındaydım. O aşırı takıntılı ben, umursamaz hale bürünmeye başlamıştı bile. Eskiden takıp kuruntu haline getirdiğim olay ve kişi davranışlarına artık daha bir olgunlukla ve umursamaz bir halde yaklaşabiliyordum. Zamanında ne kadar kendimi yıprattığımın çok uzun zaman sonra farkına varmış oldum. Ama geç oldu güç olmadı ya buna da şükür diyorum. Yine yeni ben bir kadınla bir ilişkiye başlamak, bir duygusal bağ geliştirerek sevmek, sevilmek için uğraşlarını ardı arkası kesilmeden sürdürüyor. O Kadın - Erkek ilişkilerindeki o duygusal çekimin hazzının azı bile birkaç ay önce yetmişti, hayatımda bir kadının varlığı ve benim duygusal açlığımın dinmesi için çabalamalar devam ediyor, reddedilme korkusuna aldanmadan, korkmadan, yılmadan... Eskiden seni şu kişiyle tanıştıralım diyen insanları başımdan savardım hep. Şimdi neden olmasın yaklaşımının içinde buluyorum kendimi. Yaşın vermiş olduğu, kendimi evlilik beklentisinin içinde bulacağım ilişkilerden kaçma özverisi, içimde sona eriverdi artık. Bir Kadından ve Evlilikten korkum yok artık. Geleceğimden çekinmiyorum, anı yaşamayı ve daha sonrasında olacakları düşünmekten kaçınıyorum. Sonuçta bu hayat benim hayatım doğrusuyla, yanlışıyla akışına bırakıyorum. Hocanın vermiş olduğu banyo ödevlerinde önceki yazılarımda bazen zorlandığımdan bahsetmiştim, Ereksiyon korkusu ve takıntısı vardı. Artık bundan da izler kalmadığını deneyimledim. Kadınlarla zihnimde artık rahat fantezi kuruyor ve bir kadınla zihinde de olsa yaşayacaklarımdan zevk alabiliyorum. Kadınlara olan bu tabuları yıktım, geride bıraktım artık. Bu süreçte yine bu sene doğum günümde, yani bu sürece girmeye karar verip, eyleme geçtiğim günün 1. yılında; Ne kadar çok çevrem olduğunu, çevrem tarafından ne kadar sevildiğimin farkına vardım. Derseniz ki bilmiyor muydun bunu daha önceden diye. Az çok biliyorsunuz ama bu sene Ekim Ayının 3 haftasını, çeşitli günlerde doldurarak bitmeyen pasta kesmeleri ve iş yerime gelen hediyelerle kafamın geri plana attığı, hayatımın bir parçasında yer alan ve bana değer veren insanların olduğunun farkına vardım. Bu yeni bana verilen en büyük ders oldu, geri planda kalan insanları da ön plana almak sosyalliğin dibine vurmak, beni çok mutlu etmeye başladı.
Ve gelelim büyük yüzleşmeye... Babamla yüzleşme şerefine nail oldum sonunda. Bu anı içimdekileri kusmak için çok beklemişim aslında. Babama; kendisinin babalık görevlerinden ilki olan para görevini ihmal etmediğini ama diğer görevlerinden çocuğuna karşı sevgisini ifade etmede ve zaman ayırma konusunda yanlışını hatta çok sevdiği torununa bile şuan aynısını yaptığını yakın temastan ve vakit geçirmekten kaçındığını, ailesine karşı güveninin sıfır olduğunu, kendisinin kabul etmese de evlat ayırdığını, diğer evladına ayrıcalık ve korumacılık moduna girdiğini, İstifçilik takıntısının bana ve ailemize ne kadar zarar verdiğini, küçüklüğümden beri evde gerçekleştirilen tartışmaların beni anne kollarına ittiğini ve beni kadınların içine attığını, artık evlenene kadar yanımda yaşayacaklarsa bu evin kuralları olduğunu istifçiliğe artık tahammülümün kalmadığını, ev içerisinde yüksek sesli bağırma modunda konuşmaları kesmeleri gerektiğini, bir baba olarak artık horozlanma olayından ve her zaman kendisinin haklı olduğu fikrinden vazgeçerek, oğluna yani genç horoza yer açması gerektiğini ve her işime karışmamasını söylerek; gerçekleri yüzüne vurdum. Eserini görmesini, geleceğimi çaldığını anlattım. Şaşırtıcı bir şekilde ondan beklediğim kabul etmeme, inkar çabalarına girmemesiydi. İşin ilginç tarafı yanlışlarının ben anlatınca farkına varması ve özür dilemesiydi. Kendisini affettim mi şuan için hayır ama kendisini düzeltme yolundaki çabalarını görüyorum. Artık gereksiz toplama işi durdu, konuşurken ses tonu normalin çok altında, benimle artık tartışmaya girmiyor, horozlanmaya kalkmıyor, geri çekiliyor. Nazlı nazlı gelip sevme çabaları eskiden de vardı ama bu ara bayağı bir arttı. Hoca bir şeyden bahsetmişti bir terapi esnasında; "Babanı avucunda oynattığın vakit, orası sana kalmış hangi yöntemi kullanırsan artık, o zaman iyileşme yolunda en büyük virajı geçeceksin." Evet artık babamı avucumda oynatabiliyorum, çok çabuk bir teslimiyeti açıkçası beklemiyordum ama kumanda etmek güzel bir duygu.   ;D
Artık ailem terapilerle farklılaştığımı biliyor, sınırlarımın olduğunu, kendi alanıma müdahil olmamaları gerektiğini... İstediğim şeyi yapabileceğimi, istemediğimi hiçbir şeyi bana yaptıramayacaklarını, özgür bir birey olduğumun ve artık hesap verme vaktinin geçtiğinin farkındalar. Yani sadece babayı değil aileyi avucumda oynatıyorum artık. Benliğim artık kuş gibi rahat, özgüvenim yüksek, erkeksiliğimin, yakışıklığımın farkındayım, bunca zamandır yürüşüyüm bile değişti; daha dik ve kendinden emin adımlarla yürüyorum. Çok az kaldı... "Yolun Sonu Mutlu Son"

Son olarak şunuda belirteyim; Bu noktalara gelebilmem için beni aydınlatan, yol gösteren, gözümü açan hocama teşekkür ediyorum. Bundan sonraki süreçte inşallah olmaz ama yaşadığım bir tıkanmada kapısını çalacağım ve terapi için beklerken, terapi odasında karşılaştığımız o dikenli yolu aşmış, başaran eski danışanlar var ya hani  ziyaret amaçlı gelen, çok yakında onlardan biri olmak ümidiyle...  :)

yellowist

  • Newbie
  • *
  • İleti: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #6 : 15 Nisan 2022, 11:33:58 ös »
Yeniden doğuş bu, vazgeç kendinden...  8)

Evet, bu yola çıkarken mottomu Sertab Erener'in çok sevdiğim Ateşle Barut şarkısında geçen; "Yeniden doğuş bu, vazgeç kendinden" olarak belirlemiştim. Bundan tam 1 sene önce yolda nelerle karşılaşacağımı, nelerle yüzleşeceğimi, nasıl bir benlik kazanacağımı bilmeden vurmuştum kendimi yollara...
Bu süreç adeta beni yeniden ergenliğe sokmuş gibi oldu, ruhumu, vücudumu, sınırlarımı tanımaya başlamıştım.  Değiştiremeyeceğimi zannettiğim huylarımı değiştirip, bu sefer kendi için yaşayan bir benlik yaratmıştım. Biraz önce hani demiştim ya yeniden ergenliğe girdim diye. Her ne kadar sevmediysem de 32 yıl boyunca yaşamadığım rüyalanma (kamyon devirme) olayını bile yaşayarak sevinir bir hale gelmiştim. Bunda pornografiden uzak durmanın etkisinin de olduğu biliyorum tabi   8) Yeni dünyamda çok mutluydum, diğer yarısını arayan süreçteydim. Eski benden eser yoktu şimdi...

Bir önceki yazımda sevgili aday süreçleri, girişimlerimden bahsetmiştim. Korkmadan kendime ve karşımdaki insanlara bir şans veriyordum. Bu çabaların neticesinde; uzun zamandır bana önerilen bir aile dostunun tanıdığına şans vermeye karar vermiştim. Kasım ayında öncelikle Whatsapp üzerinden gerçekleşen görüşmeler akabinde yüz yüze görüşmeye karar verdik. Yazışmalarda olumlu yönde bir elektrik almıştım. Tarihi belirleyip buluşma günü geldiğinde, onu beklerken uzun yıllardır yaşamadığım heyecanı yaşadığımı farkettim. Önceleri içimde muhabbet nasıl gelişir, nasıl devam eder diye tereddüt varken; zamanın su gibi aktığını, muhabbetin sardığını gördüm. Çok uzatmadan bir kaç gün sonunda tekrar bir buluşma ayarladık, beraber yemek yedik. Buluşmada nasıl rahat olduğumu, terapilerden öğrendiğim kendi gibi doğal olmanın spontane geliştiğini gördüm. Onun yanında hem çocuk hem olgun olabiliyor, kendimi rahat ifade edebiliyor, mizah yönüyle eleştiri yapabiliyor ve lafımı istediğim gibi şakacı bir biçimde, kırmadan anlatabiliyordum. O gün bana karşı öncelikle sosyal medyada kız arkadaşlarımla olan fotoğraflarımı görmesi ve çok sosyal olmam yönünden tereddütle yaklaştığını ama buzdağının görünmeyen kısmını artık gördüğünü ifade etmişti. Bilmiyordu ki bir terazi bunu unutmaz ve ileride şakalaşırken bile kullanır.  :D Derken diğer buluşmada artık kafalar netlik kazandı ve bir ayı bulmadan sevgili olmaya karar vermiştik... Günler günleri kovalarken her buluşmada fikir olarak tamam budur demeye başlamıştık. Beni onda cezbeden şey dişi yanımı bulmam oldu, yıllardır evlilikle ilgili hep kendi kafamda şunu derdim; "Evlilik bir evi, bir hayatı paylaşmaksa kafa dengi birini bulmazsam benliğim ölür, benden geriye eser kalmaz". Evet aynı evde vakit geçirmek vardı biriyle ama bundan zevk almalı, eğlenmeyi bilmeli, yeri geldiğinde her konuyu çekinmeden paylaşabilmeli, karşımdaki insanın beni anlayabileceğini bilmeliydim. "Nihayetinde böyle biri varmış, ruh eşimi bulmuşum" dedim artık.  :) Hep kaderden bahsedeler ya, karşına çıktığında ağzın, dilin bağlanır diye. Nasıl olacak o iş derdim. En sonunda kader beni buldu, önceden gözümde büyüyen, çekindiğim bir gün ailesiyle tanışırsam ne yapacağım fikri vardı kafamda. Ama Ocak ayında bir baktım ailesinin karşısındayım. Hala o günkü rahat kişi ben miyim diye düşünmüyor değilim. Olabildiğince rahattım yanlarında, hiç yabancılık çekmedim, muhabbetin dibine vurdum.  ;D Sonra o benim ailemle tanıştı ki, bu benim için çok özeldir. Hiç bir sevgilim bu zamana kadar ailemle tanışmamıştı. Derken sülale boyu tanışmalar yaşandı. Artık herkes bizi biliyordu. Onun yanında kendimdim, yıllarca içimde saklanan erkek çıkmıştı dışarıya. Önceden bahsettiğim saçmasapan ereksiyon denemeleri vardı hani, Hüseyin Hocanın bana kızdığı "Kendi kendini mi test ediyorsun, erkekliğini sınıyorsun. Karşında bir kadın varda öyle mi başarısız oluyorsun" o günden sonra o söz kulağımdan hiç çıkmamıştı. Sevgilimle ilerleyen buluşmalarda hafif temaslar benim içimi gıcıklatmaya başlamıştı. Sonrasında ilk defa bir kadınla öpüşme deneyimini yaşamıştım ki derken yıllardır beklenen olay doğanın gereği olarak vuku bulmuştu  8) Bir kadın artık beni tahrik edebiliyordu, hemde hayatımda hiç yaşamadığım bir şekilde kadınla olan temaslarımda mezi (zevk suyu) geliyordu artık. Aylar önce düşünmüş olduğum yakın temas gerekliymiş bana gerçekten. Bir ara düşündüm geçmişimi, yaşamış olduğum ilişkiler gerçek değilmiş aslında, bildiğin sevgililerimle kanka modunda takılmış, korkmuş ve bazı şeylere cesaret edememişim. Şuan daha bir cürretkar ve hevesliyim yeni bir ergen gibi. Kafamda geleceği planlarken, doğru kadını bulmuşken, onunla geçireceğin zamanları sabırsızlıkla beklerken umut doluyorsun. Babasının kanser hastası olmasından dolayı daha aileler tanışamadı, daha doğrusu anneler tanışıyor ama babalar tanışacak ve formaliteden bir tanışma faslı yaşanacak. Operasyon dolayısıyla bizim planlar dahilinde gitmedi olaylar, artık nişan olmasını ve adının konulmasını istiyoruz.
Artık kendimi hazır hissediyorum evliliğe, korkmuyorum. Şansıma kendim gibi olan birini de bulmuşken, onunla bir hayatı paylaşmaya ve çocuk sahibi olmak için sabırsızlanıyorum. Hatta evlilik teklifini bile yapıp, evet cevabını almıştım. Hızlı gidiyor gibi gelebilir ama senelerin bana kaybettirdiği hayatı artık kendim yönetmeliyim.  ;) Terapi süreci başlarken hoca, kimi 6 ay kimi 1 sene, kimi 3 sene sonunda iyileşiyor dediğinde, ben en uzak ihtimali düşünmüştüm hep kafamda. 1 Senede bu noktaya gelebildiğimi görüp, küllerimden doğduğumun gururunu yaşamak beni daha çok motive ediyor. Bir söz okumuştum terapiye başlamadan önce, "Ey insanlar tedavi olun! Allah nerde (veya ne zaman) hastalık yaratmışsa tedavi de yaratmıştır, öyleyse tedavi arayın." başka bir sözde "Kul Allah istesin ama tedavisini de arasın" gibi bir sözdü. Yani sadece ibadetini edip Allahtan beklemekle olmuyor, Rabbinden isteyip şifayı aramak gerekli. Bu süreçte dine yönelmenin ve şifayı aramanın birleştirici gücü olduğuna inanıyorum, iyileşmemde. Rabbimin takdiri ve kendimin gayretiyle çok şükür bu süreci mutlu sonla tamamlamak üzereyim. Gelişmeleri ara sıra aktarmayı düşünüyorum buradan  :)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #7 : 20 Mayıs 2024, 04:35:18 ös »
Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

Eşcinsellik, bir aile hastalığıdır. Eşcinsellik, bireysel olarak cinsel kimlik bunalımı olarak yaşanırken içinde yetiştiği ailenin hastalıklı olmasından kaynaklanmaktadır. Toplumda eşcinsel sayısı arttığı, kabul gördüğü ve örgütlendiği oranda aile çökmüş demektir. Eşcinsellik, babanın iktidarı yerine annenin egemenliğinin kutsanmasıdır.
Eşcinsellik bireyin değil bireyin yetiştiği ailenin hastalığının dışavurumudur. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Batı'da eşcinsel lobilerinin güçlü ve planlı çalışmaları sonucunda eşcinsel evlilik yasalarının çıkması ve eşcinsel birlikteliklerin artması, Batı'da ailenin çöktüğünün bir göstergesidir. Batı'da çoktan çöken aile, Doğu'da da artan bir hızla çökmektedir.

Eşcinsel Terapi Benim Ailem 5. Bölüm Fragman

https://www.youtube.com/watch?v=dqM3TJpZ5rM&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=1



http://escinselterapi.net/huseyinkacin/

http://escinselterapi.net/forum/

Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

https://www.habervakti.com/escinsellik-aile-hastaligidir-makale,2038.html?fbclid=IwAR1KMAypvtlCCxETGvbwZ4oGT92J0r3aBQN3VNjl2t7s9hBzRGmvNWJzoXc

Benim Ailem Belgeseli

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11

Benim Ailem 1. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Benim Ailem 2. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=v-6UbOMkP38&t=369s

Benim Ailem 3. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=tXHaVWGvYH8&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw

Benim Ailem 4. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Kürt sorununu kırk yıldır nasıl "dört başı mamur" çözemediysek; yeni yeni büyüyen eşcinsellik sorununu da "dört başı mamur" çözemeyeceğiz ve dini kurumlarımız, ailevi değerlerimiz büyük yara alacaktır.

Eşcinsellik Türk toplumunun kılcal damarlarına kök saldığında, cinsel özgürlükler bu kadarıyla yetinmeyeceklerdir. Eşcinsellik doğal bir yaşam biçimi olarak toplum tarafından kabul edildiğinde; Pedofili (çocuklarla seks) de doğal hale gelecek, bir adım ötesinde ise Ensest'in de (aile içi seks) doğal bir duygu olduğunu psikoloji ve psikiyatri bilimi bize en kısa zamanda bilimsel olarak ispatlayacaktır.

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html?fbclid=IwAR1Akgk_ORB-CkFSzTiPTi3z4OYi17uVv0T_d0CjGGhM2VlsEMrXNsQ3ZO0

DEVLET HER ÇOCUĞA SAĞLIKLI EBEVEYNLER SAĞLAMAK ZORUNDA

Devlet her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamak zorundadır ifadelerini kullanan Kaçın, Siz devlet olarak aileyi korumazsanız geliştirmezseniz, aileyi merkeze koymazsanız toplumsal çöküş başlar. Burada tüm psikologlar sorunlar anlamında genelde anne-babaya odaklanırlar. Tamam anne-baba sorun çıkarabilir ama burada devletin hiç mi etkisi olmayacak. Çocuklarımızı 6-7 yaşında okula veriyoruz. Bir anne-baba çocuğunu devlet okuluna verdiği anda o çocuk anne-babanın değildir. Devlet bu emanetin bilincinde mi ve bu konuda hassasiyet gösteriliyor mu? açıklamasında bulundu.

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&list=UUJdkrJhiL6pyF6B8vXad8Ew&index=3

https://www.habervakti.com/dosya/escinsellik-bir-hastalik-mi-kavramlarla-nasil-zihnimizle-oynuyorlar-h81171.html?fbclid=IwAR3Y4Czjk6CQvnT5EcoFSjxxe0hI3WhhbHpkQPv9D8bWuWqCw_vhQCCtG3A

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&fbclid=IwAR3T3VzkZQx7MM_-DfTuOPGkjgsaKmoHohM26zVIUSOKfSAQoFnkT1Hst7U

'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'
Başarılı programcı Bülent Deniz'e konuşan eşcinsel terapisti psikolog Hüseyin Kaçın, Türkiye artık eşcinsellik sorununu halının altına süpüremez. Bu gerçeklikle yüzleşilmeli. ifadelerini kullanarak kritik uyarılarda bulundu.

https://www.habervakti.com/dosya/turkiye-artik-escinsellik-sorunuyla-yuzlesmeli-h81004.html?fbclid=IwAR3bCylgsndM9C_YddGIdbngIatUIlPs6FHizJnwo9P19MJSXXU3pahyKBw

https://www.youtube.com/watch?v=pDj1U1xuTwk&fbclid=IwAR034rxZfxS6xWA7l4nOO2ENobKlduzECdidFePArFi0f13Gg81ISDVurkw&app=desktop

Yazarımız Psikolog Hüseyin Kaçın, eşcinsel ifadesi yerine LGBT ifadesinin kulanılmasını yanlış bulduğunu ifade ederek büyük tehlikeyi işaret etti. Kaçın, toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında toplumun dinamikleriyle oynanmaya çalışıldığını da belirtti.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-tehlikeyi-isaret-etti-lgbt-degil-escinsel-h61739.html

Eşcinsellik hakkında yaptığı açıklamalarla ve ortaya koyduğu terapi yöntemleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 7 yıl önce katıldığı bir televizyon programında 'eşcinsellik'le ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-escinsellik-tehlikesini-yillar-once-boyle-ortaya-h74213.html

Boderline Kişilik Bozukluğu: Eşcinsellikten İyileşerek Nasıl Kurtuldum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in ikinci yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/boderline-kisilik-bozuklugu-escinsellikten-iyileserek-nasil-kurtuldum-makale,1599.html

Tövbe edersem eşcinsellikten kurtulur muyum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in terapi süreçlerine dair kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/tovbe-edersem-escinsellikten-kurtulur-muyum-makale,1598.html

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.
https://www.habervakti.com/ahlak-zeki-muren-ibne-degildir-makale,1531.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Kamuoyunda pompalanan "eşcinsellik, özgürlük" vs. dayatmalarına karşı bir okurumuzdan gelen değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz. "Medya, meziyetmiş gibi öteden beri eşcinselliğin özgürlük olduğunu vurgular. Böylelikle eşcinselliğe karşı çıkanlar da özgürlük düşmanı olur tabii. Durmadan bunu pompalayan yayınlardan etkilenen Müslüman kesim, günah işleme özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğine inanmaya başladı sonunda...

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinsel ideoloji ve örgütler

https://www.habervakti.com/escinsel-ideoloji-ve-orgutler-makale,1020.html

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #8 : 29 Temmuz 2024, 04:43:04 öö »
Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.

https://www.youtube.com/watch?v=-9bPlRuOq-Q&list=UULFEDADUolmKuMyWGRunC3UhQ&index=4

Velev ki Eşcinseliz: Furkan

https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8

Velev ki Eşcinseliz: Mert

https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw

Velev ki Eşcinseliz: Efe

https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg


https://huseyinkacin.com/





https://www.instagram.com/reel/C8jfEMtCLuV/?igsh=eXZ3bW44bXUzeWJr

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« Yanıtla #9 : 08 Eylül 2024, 02:22:35 ös »
Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.

https://youtu.be/-9bPlRuOq-Q?si=3LPplNbsk-WVa29r


Velev ki Eşcinseliz: Furkan

https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8

Velev ki Eşcinseliz: Mert

https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw

Velev ki Eşcinseliz: Efe

https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg




https://www.instagram.com/reel/C8jfEMtCLuV/?igsh=eXZ3bW44bXUzeWJr