Gönderen Konu: ÜTOPİK BİR CEMİYET: MEŞCİ ÜYELERİ  (Okunma sayısı 4464 defa)

visnesuyu

  • Newbie
  • *
  • İleti: 19
    • Profili Görüntüle
ÜTOPİK BİR CEMİYET: MEŞCİ ÜYELERİ
« : 29 Mart 2015, 12:13:33 öö »
ÜTOPİK BİR CEMİYET: MEŞCİ ÜYELERİ
 
   Bundan bir önceki yazımızda MEŞCİ genel olarak nasıl işliyor ve MEŞCİ bireyleri arasındaki ilişki nasıl sorularını genel hatlarıyla cevaplamıştık. Bu yazımızda ise MEŞCİ bireylerinin nasıl MEŞCİ'yle bağlantı kurduğunu, bireyler arasındaki iletişim sürecinin nasıl işlediğini detaylı bir şekilde ele almaya çalışacağız.

   MEŞCİ bireyleri birbirinden bağımsız kişiler olmakla beraber bir o kadar da bağımlıdırlar. Çünkü uzun süre yapılmış muhabbetlerin ortaya çıkardığı iletişim eşi benzeri görülmeyen bir birlikteliği de beraberinde getiriyor. Fakat diğer cemiyetlerde bireylerin birbirlerinden etkilenme durumu MEŞCİ cemiyetinde yoktur. En başta zaten bu bireyler aydın ve özgürce düşündüğü için bir araya gelmiştir. Bilgi alışverişi dışında, tavrımızdan ve kişiliğimizden ödün vermek, değiştirmek ve hatta asimilasyona uğramak söz konusu dahi değildir.

   Bir önceki yazımızda da bahsettiğimiz gibi birinin MEŞCİ'ye katılma yeterliliğine sahip olup olmadığı zaten birkaç ufak sohbette belli olur. Ufak sohbet dediysek de bize göre ufak olduğundan söyledik. Bu ufak sohbetlerde yaptığımız şey ise doğaçlama şekilde belirlediğimiz alanlarda ve konularda karşıdaki kişiyi tanımak ve anlamaya çalışmaktır. Bu sohbetlerde karşılaştığımız önemli bir şey ise karşıdaki aday adayının ne yapmaya çalıştığımızı anlayamaması ve genellikle gereksiz bulmasıdır. Burada bizim sınadığımız şey aslında konuştuğumuz konular veya alanlar değildir en başta da. Bizim sarfettiğimiz cümlelerdeki gizli detayları karşıdaki aday adayının görebilmesi, kısacası bizim yaptığımız şeyin ustaca kurgulanmış bir oyun olduğunu görebilmesi bizim için çok daha önemlidir. Bu detayları kaçırıp, salt kelimelere odaklanan bir kişi zaten bizden biri olma şansını çoktan kaybetmiştir. Bu demek değildir ki biz diğer insanlardan üstünüz ya da biz her bilginin piriyiz. Bizim iddiamız, bilgelik yolunda ilerlemeye çalışan bir avuç insan olmaya çalışmak. Dışarıdan görüldüğü gibi cinsel yönelimlere karşı bir savaş açmadık ve açmak da bizim ilkelerimize aykırıdır.

   Yaşanmış olaylardan yola çıkarak yapmaya çalıştığımız şeyi daha net görmenizi arzu ediyorum. Geçenlerde kurucu üyelerimizden olan AK Parti İstanbul 3. Bölge aday adayı Ertuğrul Tülpar'ın broşürü dağıtıldı. Basında ve sosyal medyada yazılan şeyleri okudukça kendimi gülmekten alıkoyamadığımı belirtmek isterim. Düşünme yetisi eksik olan basın mensupları ve sosyal medya müdavimleri orada yazılan şeyleri kelimeler üzerinden yorumlamışlardı ve yargısız infazlar gerçekleştirdiler. Değerli üyemize karşı linç girişiminde bile bulunma hadsizliğini göstererek ne kadar basit düşündüklerini bizlere bir kez daha ispatlamış oldular. Yazılan, çizilen şeylere karşı Ertuğrul Tülpar'ı savunmak aynı cemiyette bulunmamızdan ziyade, uzun süreli dostluğumuzun da bir sonucudur.

   Öncelikle Ertuğrul kardeşimizin broşürüne neler yazdığımız maddeleri inceleyelim. Eşcinsel evliliklere, eşcinsellerin evlat edinme haklarına, kadına şiddete ve çocuk istismarına hayır. Herhalde son iki maddeye itirazı olan bir insan evladı yoktur. Peki ilk iki maddeye homofobik yaftası yapıştırıp neden yazıldığını sorgulamayan zihniyete biz akli çerçevede nasıl açıklama yaparız. Yine de biz basitçe, herkesin anlayabileceği bir dilde açıklama yapmaya çalışalım. Fakat öncelikle söylenen sözleri belirtelim maddelerimiz için.

Türkiye'de zaten eşcinsel evlilik yasak. Sizin neyin kafasını yaşıyorsunuz?
Eşcinsel evlilik yapan çiftlerin evlat edindiği çocuklarla, heteroseksüel çiftlerin çocuklarının herhangi bir psikolojik farklılığı gözlenmemiştir.
Ertuğrul Tülpar'ın 16-17 yaş aktif-pasif gey gruplarına üye olduğu ortaya çıktı.
Ertuğrul Tülpar gizli eşcinsel mi?
Eşcinsellerle alıp veremediğiniz nedir? Bırakın insanlar özgürce yaşasınlar.
Bu tedavi olduğunu iddia eden adam değil miydi? Asıl bu zihniyete tedavi lazım.
Eşcinsellik hastalıklar listesinden çıkarıldı, siz neyi iddia ediyorsunuz.

Söylenen şeyler bunlardan kat kat daha fazlaydı, fakat yazımı ziyan etmemek amacıyla bu kadarını yazmanın yeterli olduğu kanaatindeyim. Eşcinsel evliliklerin ve birlikteliklerin devlet tarafından tanınmadığını hepimiz elbette biliyoruz. Lakin bu ileride de böyle olacağı anlamına gelmiyor. Umudumuz, yargısız infaz yapılmadan önce neden böyle bir maddeyi broşürümüze eklediğimizi sormaları olurdu. Ne yazık ki yazılanları saldırı olarak algıladılar.

Evlat edinilen çocuklarla hangi psikolojik testleri yaptınız ya da yaptılar. Neye bakarak aralarında bir fark olmadığını iddia ettiniz ya da ettiler. Böyle bir araştırma olsa bile, bu araştırmanın tarafsızca yapıldığına nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Bu alanda veya diğer alanlarda hazırlanmış bilimsel araştırma makalelerini incelemiş biri olarak sizin de bu konuda bilgilenmenizi tavsiye ederim.

Daha önce de belirtmiş olduğum gibi bir üyemizin üye olduğu gruplar, onun ait hissetmesinden dolayı olmayabilir. Hatta sadece üyelerimiz için değil tüm sosyal medya kullanıcıları için geçerlidir. Birinin krem peynir grubuna üye olması o kişiyi krem peynire tapan biri yapmaz.

Ertuğrul Bey'in cinsel tercihlerinden çok neler söylediği önemlidir diye düşünüyorum. Ne yani bir insanın doğru söyleyip söylemediğine bakmak için hangi partiden, hangi takımdan ya da hangi üniversiteden olduğunu mu önemsemeliyiz?

Bizim derdimiz hiçbir zaman eşcinsellerle olmamıştır. Bizim davamızın savunduğu şey, eşcinsel olmayı kabul etmeyen bireylere istekleri doğrultusunda, devlet tarafından danışmanlık hizmeti verilmesidir. Terapilere gitmiş ve bu yola yıllarını harcamış bir insan olarak, lütfen kimse bana eşcinselliğin bir psikolojik cinsel sapma olmadığını iddia etmesin. Böyle düşünen kişileri bizzat benimle ya da bizden biriyle birebir ve hiçbir baskı altında kalmadan görüşmesini öneriyorum. Eğer biz önyargılı insanlar isek siz görüşünüze saplanmış kişiler olarak ne oluyorsunuz? Ne kadar sürenizi bu işe harcadınız? Hangi bulgularınız kendinize ait ve bu bulguları elde etmek için kaç yılınızı harcadınız? Bu soruları cevapladığınız ve seviyeli bir şekilde tartışma yürütebileceğinize inandığınız takdirde sizinle bu konuları detaylı şekilde konuşmaya her zaman açığım.

1 Ocak 1993 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü eşcinselliği ''Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırması''ndan çıkarmıştır. ICD-10 maddesi ''cinsel yönelim, tek başına, bir rahatsızlık/hastalık olarak kabul edilemez'' şeklindedir. Evet bu maddeye canı gönülden ve sonuna kadar katılıyorum. Şunu da belirtmek istiyorum ki madde gayet yerindedir. Ama şunu da söyleyelim, zaten biz en baştan beri cinsel yönelimi bir sonuç olarak gördüğümüz için, sorunlu/hastalıklı sebepleri ortadan kaldırdığımız takdirde cinsel yönelimin de değişeceğini savunuyoruz. Burada hiçbir zaman ilk hedefimiz doğrudan cinsel yönelime karşı bir hamle yapmak değildir zaten. Aile-baba-tanrı sorunlarını çözdükten sonra eşcinsel yönelimin de kendiliğinden değiştiğine defalarca şahit oldum. Bunun için ek bir çaba göstermemiz gerekmiyor.

Evet bu cevapların yeterli olmadığının ben de farkındayım fakat yazılarımızı okuyanların, kafalarındaki sorulara cevaplar bulabileceklerini de biliyorum.

   Aslında yazıya bu amaçla başlamamıştım ama laf lafı açtı denebilecek bir durumla karşı karşıya kaldım. Haydi tekrar MEŞCİ bireyleri arasındaki güveni ve iletişimi ele alalım. Öncelikle iletişim sürecinde en önemli faktör olan güveni inceleyelim. HK aracılığıyla tanıştığımız gerçeğini saklamaya gerek yok. Çoğu MEŞCİ üyesi veya sempatizanı HK sayesinde tanışarak kuruluşu gerçekleştirdi. Fakat bu demek değildir ki ondan talimatlar alarak yolumuzu çizmekteyiz.

   Öncelikle her eşcinselin de yaptığı gibi oyunlar ve roller vardı elbette bizim aramızda. Birbirimizin zekasını sınadık, hatta sayısız yalanlar söyledik. Eşcinseller yalancılık konusunda daha iyidirler çünkü yaşadığımız toplumda yalanlar sayesinde ayakta kaldık. Bundan dolayı bu yalanlara bir zaman sonra kendimiz de inandık. İnanmış olmamız da bu yalanları gerçekçi yaptı haliyle. Peki size karşı defalarca yalan söyleyen birine sonradan nasıl güvenirsiniz? Çok basit bunun cevabı aslında. Gerçi bu cevabı bulmak uzun zamanımızı almadı da değil; Güven. İçlerinde çeşitli korkularla ve zorluklarla mücadele eden bu insanlarla olan ortak yönlerimi farkettim ilk olarak. Ne kadar kendine güvenir görünsek de hepimiz içten içe korkuyorduk. Diğer insanlardan değil, kendi yapabileceklerimizden. Çünkü irade sorunumuz olduğu gayet açık bir gerçekti. Özellikle dolaptan çıkmış eşcinsellerde görüldüğü üzere seks bağımlılığı bunun başında geliyordu. Sokakta yürürken gördüğümüz erkekleri zihnimizde puanlayıp, onlarla ilgili çeşitli fantaziler kuruyorduk. Evet bu satırları okuyorsanız ve eşcinsel olduğunuzu kabullenmişseniz siz de her gün aynı şeyleri yaşayıp duruyorsunuz. Belki de hayalinizdeki kişiyi aradığınızı düşünüp sayısız erkekle beraber oluyorsunuzdur. Bu şekilde baktığımızda zaten eşcinsel olmadığınızı kabul etmeniz ve seks bağımlısı olduğunuzu itiraf etmeniz gerekir. Eğer karşı cinsle duygusal ilişki kurmayı geçip, olayı seks temelli duygusal bağlılık olarak yonttuysanız itiraf etmenizde gerçekten fayda vardır ki, siz mutlu değilsiniz. Başka biri gelse de yine mutlu olamazsınız. Çünkü temelinde gücün bulunduğu bir labirentte dolaşıp durmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. Neden konudan sapıp duruyorum ben yahu!

   Evet biz MEŞCİ bireyleri tanıştık, ortak noktalarımızı keşfettik, kişiye değil zekasına değer verdik, bilgeliğine değer verdik. Bu yüzdendir ki birlikteliğimiz çıkarcılık denilebilecek düzeyde ilerlemektedir. Ama bu çıkarcılık bizi güven olgusuna daha da bağlamaktadır. Çünkü hepimizin hedefinde daha iyi insanlar olmak ve sağlıklı nesiller yetiştirmede katkımızı sunmak var. İlk tanışmamalarımızı hatırlıyorum da herhalde gerçek adını kullanan yoktu aramızda. Ama sonradan öyle bir güven oluştu ki en özelimiz denilecek bilgilere hiçbir engel olmadan erişebilme fırsatını verdik birbirimize. Çünkü hepimiz aynı yolun yolcusuyduk ve hepimiz neredeyse aynı yollardan geçmiştik. Kendinize benzeyen insanları bulduğunuz anda bir anda aileniz gibi oluyorlar. Hatta aile tanımı biraz hafif kalır. Ayrıca şu da var ki, MEŞCİ bireyleri birbiriyle duygusal ya da cinsel ilişki kuramaz. Bu bir yasaklamadan ötürü değildir asla, kardeş gibi gördüğünüz kişilerle bu gibi ilişkileri kurmak isteseniz bile imkansızdır. Aramızdaki iletişimi çekici kılan noktalardan biri de kimsenin birbirini yargılamıyor olmasıdır. Bir bireyimizin söylediği şeyi saçma görmeyiz, yadırgamayız, o kadar ki bunu bir yarışa çevirip tezleri çürütmeye bile çalışmayız. Neden saçma sapan tartışmalar yapar ki insanlar zaten. Karşınızdaki kişiden ihtiyacınız olanı alırsınız ama neden ihtiyacınız olmayan şey ile vaktinizi öldürürsünüz şaşarım. Sayfalarca yazsam dahi aramızdaki iletişimi net bir şekilde anlatmış olamam herhalde.

   Son olarak bana e-postalar gönderen okurlarıma seslenmek istiyorum. Lütfen benimle iletişim kurarken yukarıdaki söylemleri dikkate alın. Benden çekinmeyin, sizi yargılamayacağım, bana ne kadar kötü biri olduğunuzu da anlatmaya çalışmayın. Asıl kötü olan bizler değiliz, düşünme yoksunu insanlar kötülerdir. Hikayenizi yazın sadece, özgürce...

Emre Furkan Saraç
visnesuyu94@gmail.com
facebook.com/efsarac
« Son Düzenleme: 29 Mart 2015, 12:34:09 öö Gönderen: visnesuyu »