ELİFİM: katkın için çok teşekkür ederim var mı son eklemek istediğin bir şey “Zahit seni azat edeceğim beş saati geçtik esir aldım seni” GİBİ BİR ŞEY SÖYLEYİP BİTİRELİM DİMİ SON SÖZLERİ DE BU AŞAĞIDAKİLER OLSUN. YA DA ÖNERİN?
Zahit devam ediyor;
Türkiye ne güzel susuyorsun; siyasi partiler, dernekler, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, akil insanlar, sanatçılar, yazarlar, çizerler; ne güzel susuyorsunuz!
Bizi sahiplenmek, korumak için konuştuğunuzda da; kendi politik menfaatleriniz için, üzerimizden haklılık ve kar amacı güderek, bizi yine kullanıp bir kez daha kirletiyorsunuz. Sizin sırça köşklerinizin, saraylarınızın, rezidanslarınızın kalın duvarlarından bizim sesimiz geçmez bilirim ama hepiniz sorumlusun. Dilerim bu defa duyarsınız sesimizi.
“Pizzagate” skandalından bahsetmeyeceğim bile, zira biz de Pizzagate’in farklı versiyonları mevcut; “Dönergate”, “Lahmacungate”, “İskendergate”! Bu arada sahi; “Sabinizi neyli alırdınız; kimyonlu, kekikli? Soslarımızı, sirkemizi denemeden geçmeyin sakın.”
Susun, susmanız yetmezmiş gibi bir de; bağırmayalım diye ağzımızı kapatanların ellerini tutun, onları koruyun, kollayın; çıkarlarınız gereği size dokunmayan yılanları yaşatın, ucu bize de dokunur diye sessiz kalın çocukların çığlığına.
BU KISMI SON PRAGRAFI YUKARDA HANİ BANA MÜSLÜMAN ÜLKE OLMAKTAN AHLAKTAN BAHSETMEYİN DÖRT AYDA YAŞADIKLARIMDAN GÖRDÜM BEN BU TOPLUMUN HALİNİ DEDİĞİ KISMA DA EKLEYEBİLİRİZ Mİ DİYE DÜŞÜNDÜM BUNU KONUŞALIM KARAR VERELİM.
Yargılama! Kabullen!
Birey kendi hayatını sorgulamadan ve yargılamadan bir yere oturtamaz, dünyaya geldiğimiz andan itibaren sorgular ve yargılarız, çocukken başlar her şey. “Bu ne? Bu ne?” deriz, her şeyi sorarız. Sonra bilinçaltımızda oturtulan kavramlar doğrultusunda yaptığımız bilinç üstü mahkemede kendimizce; “Bu doğru, bu yanlış, bu güzel, bu çirkin” demez miyiz?
Ve geliştikçe seçimlere başlarız, hayat seçimlerimizden ibarettir. Sabah kalkarız, dolabı açarız, “Mavi mi, siyah mı giyeyim?” der seçim yaparız, “Güne kahveyle mi başlayayım çayla mı?” der seçim yaparız. Nefes aldığımız sürece ölene kadar sürekli büyüğünden küçüğüne seçimlerimizden ibaret değil midir yaşam. Okumak, okumamak, evlenmek, iş kurmak, sağlıklı yaşamak, dağıtmak; her şey ama her an bir seçim içinde değil miyiz? Eve dönüyoruz; caddeden mi, arkadan mı; otobüsle mi, taksiyle mi; her an irili ufaklı önemli önemsiz bir seçim yaparız. Bakın, ben diğer insanları değil kendimizi yargılamaktan bahsediyorum. Hep karşısındakine bakar insan, kendi içine bakmaz. Önce kendini yargılamalı, anlamalısın. İçinden gelen isteklerin, yaptığın seçimlerin sana iyi gelip gelmediğine bakmalıyız. Seçimim hayatımı kolaylaştırıyor mu; her konuda tasdik etmeli, ölçmeli tartmalı insan kendini. Hele ki gençse, yaşamın başındaysa daha titiz olmalı. Geliştirmeli kendini, keyfine göre yontmalı, törpülemeli, gönlüne göre şekil vermeli; gerekirse yıkıp yeniden inşa etmeli yaşamını.
Hata yapmak hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır; hayvanlar değişmez içgüdüler ile hareket ederken, insanoğlu düşe kalka öğrenir; bu bakımdan hiçbir konuda memnun değilsek kendimizi kabullenmek gibi bir mecburiyetimiz olmamalı. Kendimizi iyi hissedeceğimiz bize uyan doğru neyse onu bulmalıyız. Çünkü insan ancak kendi doğrusunu bulduğunda mutluluğu yakalayabilir. Sürüklenen, kendinde olmayan, sağlıksız insanın mutlu olması imkânsızlaşır. Doğruluktan kastım toplumsal değer yargıları, kültürel öğeler gibi şeyler değil; kendine iyi gelen. Bir nevi insanın kullanma kılavuzu, kendi kullanım kılavuzunuzu kendiniz belirleyin.