Küçükken –ergenliğe girmeden önce ve girdikten 2-3 yıl sonrası- ne kadar temiz ve dindar bir çocuktum. Daha Türkçe okumayı öğrenmeden Kuran-ı Kerim okumayı öğrenmiştim. Bütün önemli sureleri 7 yaşına kadar çoktan ezberlemiştim, 10 yaşına kadar da Yasin, Tebareke, Amme gibi daha büyük ve uzun sureleri ezberlemiştim. Kuran-ı Kerim in tamamını ezberlemeyi hayal ederim (şimdilerde bu düşünce ikiyüzlülüğün dik alası gibi geliyor, ayetleriyle amel etmedikten sonra ne anlamı var ki). Namazımı kılardım orucumu tutardım ve 20 yaşıma kadar 1 damla bile alkol koymamıştım ağzıma. Ergenliğe girdikten sonra ve erkeklere ilgi duyduğumu fark ettikten sonra da sürekli “Allahım eğer böyle iğrenç bir fiilde bulunacaksam, kaderimde bir erkekle cinsel ilişki yaşamak varsa, o ana gelmeden al canımı” diye yalvara yalvara, ağlaya ağlaya dua ederdim. Şimdi ise kaç erkekle beraber olduğumu hatırlamıyorum bile. Kendimden tiksiniyorum iğreniyorum. Son 1-2 yıldır toplamda sadece 4-5 kişi oldu ama , 18 yaşımdaki ilk birlikteliğim ve durulana kadarki 20 yaşımın arası adeta hüsran. Ondan ona ondan ona. Alkolü de ağzıma 1 kere koyduktan sonra, hayat tarzım tamamen değişti. Namazı bıraktım, sadece cumalara gidiyorum ama adeta içimde en ufak bir ürperme ve manevi bir huşu olmadan yatıp kalkıyorum sadece. Çünkü lanet olası beynim camideki erkeklere karşı bile vesvese içinde, camide bile huzur yok arkadaş. Etrafımdaki arkadaşlarımın yarısı ateist, onlara İslamı anlatırken kendimi sahtekar gibi hissediyorum, “neler yaptıklarımı bilseler, ne diyorsun neler yapıyorsun derler” diye geçiyor içimden sürekli. Bir yandan vicdan azabı çekiyorum, bir yandan Allaha ağır isyanlar ediyorum, bir yandan , öyle birşey olmadığını bile bile bu durumu mübah kılacak deliller arıyorum kendi kendime. Aradığım deliller arasında, Kuranı-ı kerim in Lut kavmi ve eşcinsellikle ilgili ayetlerini 10 larca ayrı meal ve tefsirden okumak, Türkçeye çevrilirken yanlışlar yapıldığına inanmak var. İslamın eşcinselliği yasaklamadığını, Lut kavminin insanlara zorba kullandığı ve peygamberi inkar ettiği, evli oldukları halde eşcinsel ilişkide bulundukları( kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşmak) için gazaba uğradıklarını düşünmek de var. Ve eşcinselliği İslami kalıba akla mantığa yatkın uyduran o kadar çok kaynak belge, ya da konuşan arkadaşlarım var ki ama ben kalben hiçbir zaman buna inanamadığım için işin içinden çıkamıyorum. Öte yandan şunu düşünüyorum. Tarihte insanların imtihan edildiği bir çok olay peygamberlerle insanlara ilham kaynağı olmuş. Hz. Süleyman zenginlikle imtihan edilmiş, Hz Yusuf un namusuna iftira atılmış, Hz Eyup hastalıktan çürümüş, vücudunu kurtlar yemiş, Hz Muhammed(sav) yetim büyümüş yurdundan kovulmuş, Hz Musa kekemeymiş vs vs. her türlü bela müsibet, en büyük acılar hep peygamberlerin başına gelmiş. Ama her biri aileye evlatlara sahip, böyle bir nimetten mahrum bırakılmamışlar. Kuran-ı kerim de milyonlarca peygamberin indirildiğinden söz ediliyor ve 1 tanesi bile neden eşcinsellikle imtihan edilmemiş. Bu iğrenç ve onur kırıcı olduğu için mi? o zaman bizim suçumuz ne. Bu kadarını (haşa) bir peygamber kaldıramaz diye mi? O zaman bizim dayanmamız ne mümkün. Yoksa bu bir imtihan mı değil? Beni affetsin ama çok kızıyorum Yaradanıma. Ortaokuldayken anlatılan efsane hikayeler vardı, 1 kere bile ters yoldan ilişkiye girersen, hamamdaki mermer eriyene kadar gusül abdesti alman gerekir diye. Ve akabinde yaşadığım birliktelikler sonucu “ bir insan hem bunu yaşayıp hem ibadet edemez” düşüncesiyle, dili kopasıca din şarlatanlarının yüzünden dinimden imanımdan uzaklaştım. İbadet etmeyi bıraktım, çünkü bu durumda yaptığım tüm ibadetler boşunaydı. Şimdi “eğer eşcinsel olmasaydım, ben çok dindar bir insandım ve bu durumu rahatlıkla devam ettirebilirdim, tek bir sebepten bütün hayatım , namusum şerefim iki paralık oldu” düşüncesinde haksız mıyım, bu bir sığınma mı? Ve algıda seçicilik meselesine ilintili olarak, insan neye inanırsa, her şey o doğrultuda sana yön verdiği için, dinden uzaklaştıkça, İslam dininin uydurma(haşa) olduğu yönündeki tezler artık aklımda yer etmeye başlıyorlar. Eşcinsellik meselesinden uzaklaşıp, neden Allah bizi bu dünyaya gönderdi, herkes cennette yaşasaydı ne kaybederdi, hani her şeye gücü yetiyordu ( töbe Yarabbi)
Sorularını aklıma getirmeye kadar varıyor. Dün gece sahur sohbetinde dinledim, Hz Yahya yanılmıyorsam, testereyle ikiye ayrılarak öldürülmüş. Allah neden bir peygambere böylesi bir eziyeti reva görür? Şeytan ona karşı gelmişmiş, kibirliymiş, kibri kim yarattı o zaman, niye yarattı?
Sırf bu konuda hiçbir suçum yokken, bana bu onursuz durumu yaşattığı için her şeyi sorguluyorum.
Ama kalbimin onun varlığını inkar etmesi imkansız, onu da biliyorum, her şeyin tesadüfen meydana geldiğine inanmak aptallıktan başka şey değil, onu da biliyorum. İnsan yaşadıklarının karşılığını alacağını bilmese, çoğu şeye katlanamaz, ya kendini öldürür, ya karşısındakini, onu da biliyorum. Sürekli aynı şeyleri dile getirmekten ben sıkıldım, sen okumaktan sıkıldın mı bilmiyorum.
Bildiğim tek şey artık ibadet etsem bile, zoraki ve zevkten tattan uzak.
Aklımdan sürekli geçen diğer vesvese ise, keşke Allah sabretmemiz karşılığında cennette istediğimiz erkekle birlikte olabilme ödülünü koysaydı, diye geçiyor.
Bu şekilde , ben sabretsem bile, sanki ahirette bana "iyi de ben seni erkek yarattım, neden erkeklerden uzak durdun diye seni mükafatlandırayım ki" diyecekmiş gibi geliyor. Sanki çekilen bu eziyetin hiçbir karşılığı yok. Eşcinsel fiilde ısrar edenlere "lanetli toplum", ama sakınanlara "ödülünüz büyük" diye birşey yok. Bu nasıl iş arkadaş. Nerede adalet?
Akabinde Allaha olan inancımı yitirmekten korkuyorum ve yıllar önce “Allahım böyle birşey başıma gelecekse öleyim” yakarışım yerine, keşke kendi kendimi öldürseymişim, heralde bu kadar günaha girmezdim düşüncesi bugünlerde “ya imanımı kaybedersem” , bu bari olmadan göçüp gideyim bu dünyadan düşüncesine bırakıyor yerini.
Allah benim ve benim gibi düşünen bütün insanların yardımcısı olsun, bu mübarek ramazan günü hürmetine. Başka ne diyeyim.