Müzik ve Karakter
Uzun süredir yapmayı bıraktığım şeye tekrar başlamam gerektiğini düşünmeye başladım. Yazı yazmak... Kimseye anlatılamayan, kendi kendine çözülemeyen olayları anlatmak. Yazdıkça yeni şeylerin farkına varıp, yapboz parçalarını yerine oturtmanın en iyi yolu yazmaktan geçiyor. Bunu yazdıkça daha iyi anlıyorum. Belki birgün bu yazıları biriktirip kitaplaştırma düşüncesi de yazmaya diğer bir etken tabi ki. Gelelim bugünkü ana temaya öyleyse.
Ne zaman başladığını bile unuttuğum bir alışkanlığım var.Her sabah kampüse giderken Tchaikovsky dinlemek...
Uzunca süre klasik müzikler arasında seçim yaptıktan sonra Beethoven'ı, Mozart'ı, Bach'ı ve daha birçok ünlü klasik müzik bestekarını geride bırakan, dinlediğim her müziğinde beni farklı duygu maskelerine büründüren tek bir isimle karşılaştım, bu isim de tabi ki Tchaikovsky'ydi. Bu serüven ''Youtube'''da '' Best of '' adı altında yapılan araştırmalarım saatlerce süren klasik müzik konçertolarını dinleyerek başladı. Ama Tchaikovsky bir özelliğiyle diğer sanatçılardan ayrılıyordu sanki. Diğer sanatçılarda aynı müzik ritminin farklı notalarla ve zengin varyasyonlarla tekrar etmesi mevcut iken, Tchaikovsky'de her parça birbirinden özgün şekilde yazılmıştı sanki. Duyguların dışa doğru savrulması yada patlaması diyebilirdik adeta buna. Beethoven'ı örnek verirsek mesela birçok parçasında sanki yazılmak için yazılmış izlenimini oluşturuyor gözümde. Tabi bu büyük sanatçıların çok güzel duygular yüklü parçaları yok da değil. Fakat Tchaikovsky müziklerine duygularını, kalbinden geçenleri, sıkıntılarını anlatıyor sanki. Bunun üzerine her sabah '' The Best of Tchaikovsky '' adı altında hazırlanmış birbirinden derin, birbirinden anlamlı müzikleri dinlemeye başladım. Bu olay çok uzun bir süre devam etti aksatılmadan. Öyle bir hal aldı ki en son hergün takip ettiğim rotada aynı müzik bölümlerine geliyordum. Örneğin Peros'un önünden geçerken hep '' 1812 Overture '' parçasına denk geliyorum. Artık adımlarım, el kol hareketlerim, elimle yaptığım hareketlerin hepsi müziklerin ritmine göre oluyordu. Bu yüzden yolda bakanların '' Deli '' damgası koymaları hiç de garipsenecek bir durum olmaz benim için. Çünkü sürekli değişen parçalarla beraber, bazen ağlamaklı olurken bazen de çok mutlu olmam mümkün oluyor. Bir dakika içerisinde onlarca duyguyu aynı anda yaşamak mümkün oluyor sanki. Müziğe kendinizi kaptığınızda dünyayı farklı görüyorsunuz müziğin hangi bölümünde olduğunuza bağlı. Bazen insanların zararsız olduğunu düşünmeye başlarken bazen de onlara zarar vermek istiyorsunuz. Bazen bütün gözlerin üzerinizde olduğunu zannediyorsunuz. Kısacası, sizi kendi dünyasına çekmeyi başarıyor rahatlıkla.
Gel gelelim bugün bir şeyin farkına vardım. Bu kadar çok dinlediğim bestekarın hayat hikayesini bilmiyordum ve haliyle araştırma gereği duydum. Tchaikovsky'nin hayatında eşcinsel damgası yediğini gördüm. Bu yüzden bu damganın ardından bir evliliği olmuştu fakat dokuz ay gibi kısa bir sürede sonlanmıştı bu evlilikleri hatta Tchaikovsky intihar teşebbüsünde bile bulunmuştu bu sırada. Gerçi hayatında bundan sonra da defalarca intihar girişimleri olduğunu görebiliyoruz. Bu açık ki Tchaikovsky bir müzik dahisi fakat bu özelliğini eşcinsel olmasına borçlu dersek yanılmış olmayız kanımca. Çünkü eşcinseller diğer insanlardan farklı düşünürler. Dünyayı farklı görürler ve diğer insanlardan daha üstün yetenekleri vardır birçok konuda. Genelde çok yönlü zekaya sahiptirler ve sorgulamayı severler. Zaten yaşadıkları ortam, inandıkları din onları sorgulayan bir insan olmaktan başka bir şeye dönüştürmez. Ya gerçekten Tchaikovsky benim düşündüğüm gibi aşırı zeki ve diğer bestekarların arasında üstat sayılabilecek bir noktada yer alıyor yada benim durumumla onunkinin ortak olması dolayısıyla ortaya çıkan bir durum. Onun müziğine duygularını katma olayını ele alarak ona verici dersek. Benim de oraya yansıttığı duyguları ortak paydalarımızdan dolayı algılamam ve müziği hissetmem de alıcı görevi görüyor diye bir tanım oluştursak bu da diğer bir ihtimal olur. Peki bu bir tesadüf olabilir mi acaba? Yaşamını incelediğimizde benim yaşadığım yada yaşamamın muhtemel olduğu şeyleri yaşamış olduğunu görürüz. O da eşcinselliğini bastıırmaya çalışmış fakat geçici olarak başarı elde etse bile uzun vadede karşısına çıkan sorunlarda açığa çıkması muhtemel ki ben intihar girişimlerinin bundan kaynaklandığını düşünüyorum. Tchaikovsky'nin tanrı inancına sahip olup olmadığını bilmiyorum fakat gerek o inanca ters düştüğü için gerekse toplum baskısı ve kendisinin bu durumu kabul etmek istememesinden dolayı psikolojik bir bunalımda olduğunu düşünüyorum.
Bu kadar güzel müziklerini de bu dönemde yazmıştır diye tahmin ediyorum. Duygular güzel müzik bestelemeyi tetikler çünkü. Belki ben de birgün duygularımı klasik müzik besteleyerek dışa vurabilirim. Gelelim Tchaikovsky'nin ölümüne, 53 yaşında ölen Tchaikovsky sanıyorum ki bu durumun getirdiği ve en önemlisi kendisinden götürdüğü şeylerden ötürü hayatın bu zorluklarına katlanamayıp intihar etmiştir diye kanı ortaya atsam ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılır fakat doğruluk ihtimalinin yüksek olduğunu kendi kendimi inceleyerek rahatlıkla ispatlayabilirim diye düşünüyorum.
Bu olayı burada özetlersek bir kez daha, kafamdaki bir durum daha da netleşti ve insanın dinlediği bulunduğu dönemde dinlediği müzikle psikolojisinin doğru orantılı olduğunu kanıtlamış oldum kendimce.