Gönderen Konu: Çanakkale İçimde  (Okunma sayısı 14029 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Çanakkale İçimde
« : 19 Mart 2009, 04:04:20 ös »
Çanakkale İçimde


Anaları mermi kucaklayıp cepheye taşıyacak kadar sevgi dolu idi vatana, bebeklerini beşiklerine taşıyabilmesi için Anadolu kadınlarının kendilerinden sonra milli değerlere er yetiştirmek üzere onları.





Birinci Cihan Harbi taraflarından olan Osmanlı Devleti’nin savaştığı cephelerden sadece birisi Çanakkale, o savaşta şehit olmayıp gazi olanlardan ikisi Mustafa Kemal ve Mehmet Akif. İttihat ve Terakki iktidarının kararı olan savaşa katılmakla kazandığımız zafere karşılık kaybettiklerimiz oldu elbette, yüz binlerce insan. Vatanı kazandık ama insanını kaybettik, ancak kazandığımız vatanı da zaten yeniden savaşıp kazanmak gerekti ‘kurtuluş savaşı’ adı ile yapılan savaşımla geriye kalan milletle.  Çanakkale Zaferinin neticesi Sevr anlaşması imzalanmakla soykırıma tabi kılındığımızı anlamış olduk beklide savaş adı altında. İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy gibi soyu er kişiler ile Mustafa Kemal Atatürk gibi Türk’e ata olmaya emek verenler harabeden hazine çıkardılar; ‘kuvayımilliye’.

Milli kuvvetlerle giderildi vücudu saran illetler o demlerde, bayrağa renk verecek kanı vardı milletin delikanlılarının; harcayacak parası vardı sermayesi imanı olan alnı terleyebilecek kadar ak olan babalarının. Anaları mermi kucaklayıp cepheye taşıyacak kadar sevgi dolu idi vatana, bebeklerini beşiklerine taşıyabilmesi için Anadolu kadınlarının kendilerinden sonra milli değerlere er yetiştirmek üzere onları. Anadolu’yu bir petek ve insanını bir arı gördüğü için o günkü canlar, arı kovanındaki arılar gibi çalıştılar daima ve bir saldırı anında arının hasmı sokması halinde kendisinin öleceğini bilmesine karşın feda etmesi gibi kendini kovanın saadet ve bekasına; o arı gibi insanlar ar etti de can taşımaktan kovana ihanet edip, kovanı korudular arı soyunun devamı için ve bal gibi milli –dini- değerlerin üretimine devam edilebilmesi için.

Çanak ve boğaz derdine düşen bir insan türü görmekte isek baktığımızda bu topraklar üzerinde eğer, bu topraklar için can verip bu topraktan yeşerene can veren şehitlerle ilgisi olmadığını biliriz onların; biliriz ki onlar ithal gıdalar ile beslenmekte olan beslemelerdir, elin emeğiyle geçinirler onlar alın emeği yerine. Milli değerlerimize değmeden gezinenleri görüyorsak eğer ortalıkta nazar edince civara, zilli değerlerin sesine kanmış olduklarını anlarız fareli köyün sihirli kavalcısı ardınca seğirten fareler gibi seğirttikleri için Wilson’un torunlarının besteleri ardında. Dolar’ın rengi karşısında gözleri dolanların, bayrağın rengi karşısına istiklal marşı okunurken sadece zamanı doluyorsa, biliriz ki ‘kale’ içten fethedilmiştir o oranda.

Ebabil kuşu gibi kutlu atışı ile Seyit Çavuş gibi erler karanlık ordusunun ‘Yarımdünya’ sını batırıyordu kara sulara dün, yeni bir dünya doğsun için. ‘batsın bu dünya’ diye nağme okuyan bu günkü kukuma kuşu gibi mutlu oturuş ehli beyler, ruhlarını milli –dini değerler yerine müzikle beslemekle aydınlık ordusunun zaferini baltalamaktadırlar bu ahval ile içeriden.  El elin eşeğini türkü söyleyerek arar fakat bizim ecdadımız bu vatan kaybedilirken onu süngü ucuyla aramıştır o yaşanacak coğrafyada ölmek pahasına. O halde biz kimin yitik eşeğini arıyoruz TV ekranlarında alaturka müsabakalarında acaba, küre sel’e gidiyor mazlumun gözyaşlarından ama bizim kahkahalar yükseliyor evlerimizden; her gün yeni bir beste işitiyoruz yitik merkeplerimiz için devlerimizden.

İstiklal Marşımız boğazımıza düğümlenmeden söylenebiliyorsa efrenci bestesi ile hafta başında ve sonunda mektep önlerinde eğer, onun da ruha değmeden çıkıyor olmasıdır avaza. Çanak ve boğaz koşuşturmasında gürültüye gitmiş ise ruh ve mana, kale geçmiştir belki de ele. Kameraya el salla, zira Tanrı’nın kayıt görevlileri kaydediyorlar hayatları daima; dedemize de gösterecekler yaşananları burada, bize de gösterecekler tabi orada günümüzü de dünümüzü de. Tarihin bir Mart’ında bahar ayında, hayatlarının ilkbaharında; bir bahir kenarında buhar olup yücelen canların aşkına, yol vermemek gerekir şaşkına. ‘Yol onun, varlık onun; gerisi hep angarya’, yolcu yoluna.

Ömer ÇELEBİ

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Ynt: Çanakkale İçimde
« Yanıtla #1 : 19 Mart 2012, 12:09:00 öö »
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o&feature=related  tıklayınız


http://www.youtube.com/watch?v=tYzUWd-BFag&feature=related tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#