ÜNİVERSİTENİN VARLIK GAYESİ
ÜNİVERSİTE, DEĞERLER ÇARPIŞMASINDA EN KUVVETLİ OLANIN, EN BECERİKLİ OLANIN, EN ÇOK TARAFTARI OLANIN DEĞİL, HAKİKATİN GALİP GELMESİ İÇİN VARDIR. Üniversite, bütün işi hakikati aramak olan insanların cemaatidir. Akademisyenin araştırma yapması, hatta öğretmesi, hakikati arama yolunda düşünmesinin değişik şekilleridir, doğadaki hakikati zihninde inşa etme faaliyetinin uzantısıdır. İster doğayı ister insanı araştırsın, akademisyen aradığı parça hakikatin, insan dahil tüm evreni kapsayan bütün hakikat içinde olduğunu hisseder. Bizim kavrayışımız bir anda tüm evreni kuşatamadığı için, onu parçalıyoruz. Üniversite bu zorunlulukla, bir sürü uzmanlık dallarına ayrılmıştır.
ÜNİVERSİTENİN VARLIK GAYESİ, BİLİNENLERİ BİLMEYENLERE ÖĞRETMEK DEĞİLDİR. Üniversite bunu kaçınılmaz olarak yapar; fakat onun varlık gayesi bu değildir. Üniversiteden beklenen, üniversite cemaatine dahil olan öğrencinin ne düşüneceğini belirlemek de değildir. Bilimsel diye nitelenen düşünce ile de olsa, üniversite prensip olarak, öğrencinin düşüncesinin içeriğini belirlemez. Bilimsel nitelikli de olsa, düşünceleri bu tarzda kazandırma, üniversite ruhuna uymaz.
ÜNİVERSİTE, ÖĞRENCİYE NE DÜŞÜNECEĞİNİ DEĞİL, DÜŞÜNMEYİ ÖĞRETİR; öğrencinin anlayışını ve hüküm verme kabiliyetini geliştirir. Bu kabiliyetleri kazanan öğrenci, mutlaka her meselede farklı düşünecek diye bir şey yoktur; fakat kabul edeceği düşünceleri, kendi anlayışı ve hükmü ile kabul eder. Bu kabiliyetin doğal uzantısı olarak, öğrenci, problem alanlarında kendi bağımsız düşüncesi ile ilerleyebilmelidir. Öğrencisi bu zihinsel konumda olan üniversite, sonrakilerin öncekileri aşması için müsait bir iklim sağlar ve insan düşüncesinin gelişimine katkıda bulunur.
ÜNİVERSİTE PARÇA BİLGİLERİ ÜRETEN VE HER YENİ BİLGİ PARÇASIYLA KATALOĞUNU GENİŞLETEN BİR BİLGİ İMALATÇISI DEĞİLDİR. Üniversite cemaatinin bütün düşünme faaliyeti ve o arada ortaya koyduğu bilgiler, hakikati kavrama gayesine yöneliktir. Hakikati tam anlamıyla kavrama gayesi asla gerçekleşmeyecek olmasına rağmen, üniversitenin varlık gayesi, tam olarak kavrayamayacağını bilse de hakikate erişmek için düşünmektir. Her insanın ruhsal ihtiyacı ve doğal yönelişi olan düşünmeyi, üniversite, başlıbaşına bir iş olarak benimser ve o işi en yüksek düzeyde yapar.
Hakikati arama yolunda bütün işi düşünmek olan AKADEMİSYEN, NE HÜKÜMETİN NE MÜTEVELLİ HEYETİNİN, NE REKTÖRÜN, NE DE BAŞKA BİR ŞAHIS YA DA GRUBUN EMRİNDEKİ BİR MEMUR DEĞİLDİR. Maaşını, yaptığı işin karşılığı olarak değil, o işi yapabilmek için alır. Üniversite ancak hakikati arama yolunda bağımsız düşünme ruhunu kaybetmediği sürece üniversitedir.
Bu nedenle ÜNİVERSİTENİN TEMEL İŞLEVİ, MEMLEKETİN EKONOMİK KALKINMASINA HİZMET ETMEK YA DA YETİŞMEKTE OLAN GENÇLERİ MESLEK SAHİBİ YAPMAK DEĞİLDİR. İyi bir üniversite, bu işlevlerin yerine getirilmesine katkıda bulunur. Fakat üniversite, varlık gayesini unutur ve üniversite ruhunu kaybederse, onun bu işlevlere katkısı da kalitesiz olur.
Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar.
*Bu yazı, kendisi tarafından İstanbul Üniversitesi 1998 Psikoloji mezunlarına ithaf edilmiştir.